Luce’nin şovu

9 Şubat 2003


<#comment> Adamı pasif futbolla suçladılar. Korkaklıkla kınadılar. Renksiz ve derinliksiz futbol oynattığı için eleştirdiler. Ama o kulaklarını tıkadı, gözünü dört açtı, işini yaptı. Kocaeli karşısında seyrettiğimiz Beşiktaş, herşeyden önce takımca bütünlüğün, dayanışmanın, dayanmanın, direnmenin ve rakibi yıpratmanın örneklerini sergiledi. Bu gösteride birbirinden güzel ve anlamlı beş gol vardı. Hepsi de emekle, akılla, yaratıcılıkla kotarılmış sayılardı. Lucescu için yaratıcılıktan nasibini almamış diyenler, Zago’yu ilk kez sağda oynatıp stoperlerden Ahmet Yıldırım’ı sola alarak, Ali Eren ve Tolga’yı kulübede tutmasını yadırgadılar. Ancak bu küçük de olsa bir yaratıcı düşünce örneğiydi. Zago hem sağ taraftaki savunma görevini kusursuz gerçekleştirdi, hem de oradan yaptığı çıkışlarla Beşiktaş ataklarına yön verdi. Dünkü Zago, Beşiktaş’ı oynadığı her alanda çoğaltan, zenginleştiren adamdı.
Kocaelispor elbette ligin son sırasında yer alan bir ev sahibi olarak Beşiktaş’a karşı seyirci avantajını kullanıp, skora dönüştürebilecek zenginlikte değildi. Bu nedenle, skor tabelasında da görüldüğü gibi iki takım arasındaki güç farkı, zirve - taban çelişkisinde ortaya çıktı.
Ahmet

Yazının Devamı

Luce’nin şovu

9 Şubat 2003




Adamı pasif futbolla suçladılar. Korkaklıkla kınadılar. Renksiz ve derinliksiz futbol oynattığı için eleştirdiler. Ama o kulaklarını tıkadı, gözünü dört açtı, işini yaptı. Kocaeli karşısında seyrettiğimiz Beşiktaş, herşeyden önce takımca bütünlüğün, dayanışmanın, dayanmanın, direnmenin ve rakibi yıpratmanın örneklerini sergiledi. Bu gösteride birbirinden güzel ve anlamlı beş gol vardı. Hepsi de emekle, akılla, yaratıcılıkla kotarılmış sayılardı. Lucescu için yaratıcılıktan nasibini almamış diyenler, Zago’yu ilk kez sağda oynatıp stoperlerden Ahmet Yıldırım’ı sola alarak, Ali Eren ve Tolga’yı kulübede tutmasını yadırgadılar. Ancak bu küçük de olsa bir yaratıcı düşünce örneğiydi. Zago hem sağ taraftaki savunma görevini kusursuz gerçekleştirdi, hem de oradan yaptığı çıkışlarla Beşiktaş ataklarına yön verdi. Dünkü Zago, Beşiktaş’ı oynadığı her alanda çoğaltan, zenginleştiren adamdı.
Kocaelispor elbette ligin son sırasında yer alan bir ev sahibi olarak Beşiktaş’a karşı seyirci avantajını kullanıp, skora dönüştürebilecek zenginlikte değildi. Bu nedenle, skor tabelasında da görüldüğü gibi iki takım arasındaki güç farkı, zirve - taban çelişkisinde ortaya çıktı.

Yazının Devamı

Emperyal yanılmalar

5 Şubat 2003


<#comment> Bu öykü geçen yıl yaşandı... Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Rıdvan Dilmen’in de bulunduğu bir yemek sohbetinde gelecek vaadeden, başarılı genç futbolculara gereksinim duyduklarını anlatıyordu.
Rıdvan Dilmen, heyecanla söze katıldı :
"-Başkan haklısın... Bak mesela Adanaspor’da Volkan diye bir delikanlı var... Pres, markaj, hücumda ve savunmada çabukluk, müthiş güçlü... Bu çocuk geleceğin yıldızı olacak... Üstelik, sezon sonunda bonservisi de elinde... Şunu bir izlettirin, kârlı çıkarsınız."
Konuşan Rıdvan Dilmen olunca, Aziz Yıldırım boş durur mu? Hemen sofradan, cep telefonuyla Oğuz Çetin’i aradı... Rıdvan’ın anlattıklarını aktarıp "Şu çocuğa bir bakın" dedi... Bir süre sonra Oğuz’un Rıdvan’la aynı yargıyı paylaşmadığı ortaya çıktı...
Aradan bir süre daha geçti, Galatasaray İkinci Başkanı Ali Dürüst, teknik direktöre bir öneride bulundu: "Adanasporlu Volkan, elinde bonservisi ile serbestmiş... Hoca, istersen hemen alalım!"
Fatih Terim’in de tıpkı Oğuz Çetin gibi bu öneriye dudak büktüğü görüldü.

Yazının Devamı

Lucescu kupkuru

3 Şubat 2003


<#comment> Maç hepimizin okul sıralarından takıldığımız "havuz problemi" ile başladı. Yoğun yağış Şükrü Saracoğlu’nun zaten bozuk olan zeminini havuza döndürmüş, top kullanmayı, her iki takımın pas iletişimini önemli biçimde engellemeye başlamıştı. Sulu zeminde özellikle top tekniği yüksek oyuncular istedikleri gibi kullanamadılar meşin yuvarlağı. Fenerbahçe’de Tuncay, Serhat ve Ceyhun koşullardan en olumsuz biçimde etkilenen oyunculardı. Beşiktaş’ta da Yasin ve başlarda Tümer istedikleri gibi top kullanamadılar.
Her iki takımı etkileyen bu ortak koşulların aşılması için dayanıklı, dirençli olmak, yardımlaşmak ve akıl kullanmak gerekiyordu. Düğümlenen ikili mücadelelerden sakin ve sağlam çıkmak zorunluydu. Ev sahibi Fenerbahçe, 17. dakikada kırılma noktasına takıldı. Fatih Akyel’in İbrahim’e faul yaptıktan sonra iki ayağıyla da basması Ali Aydın’ın gösterdiği kırmızı kartla sonuçlandı. Hakemin kararıyla birlikte Fatih’in sorumsuzluğunu da irdelemeliyiz. Çünkü, kart sonrası davranışları da tam anlamıyla sportmenlik dışı örnekler oluşturdu. Dahası,Fenerbahçe’de Oğuz Çetin’in kurgulamaya çalıştığı dörtlü savunma organizasyonunu dinamitledi. Fenerbahçe, Ogün, Ümit Özat ve

Yazının Devamı

Kostüm de yok, prova da!

30 Ocak 2003


<#comment> Beşiktaşlılar Fenerbahçe derbisi için geriye sayarken İnönü’de bekledikleri gibi bir "Kostümlü prova" izleyemediler.
Lucescu, sanki Fenerbahçe maçının yaratacağı baskıyı ve heyecanı azaltmak için kostümü bir kenarda bırakmış prova fikrinden de vazgeçip Dinamo Bükreş karşılaşmasını sıradan bir hazırlık programı olarak yorumlamıştı. Öyle olmasa ilk yarıda Tolga ve Niyazi gibi sağ ayaklı iki adamı sol kanatta oynatıp, İbrahim ve Serdar’ı kulübe de saklarmıydı? Öyle olmasa Ronaldo’suz oynayacağı maç için prova yaparken Bükreş’e karşı ikinci yarıda Ronaldo’yu sahaya sürermiydi? Öyle olmasa ilk yarıda İlhan ve Ali Cansun’la çift santrforlu bir oyunu tercih edermiydi?
Uygulama gösteriyor ki, Lucescu Fenerbahçe için sakladığı tilkileri henüz kafasından çıkarmadı. O halde bu maça daha genel bir çerçeveden bakmak gerekiyor.
Biz de bakalım...
Ronaldo’suz savunma dengesiz bir görüntü içinde... Stoperlerle libero oynayan Zago’nun iletişim sorunları var. Nitekim, bu durum bir penaltıya neden oldu. Ön liberoda Pancu - Ahmet Yıldırım ikilisi iyi başladılar ama Pancu’nun sakatlığından sonra Maldaraşanu’nun katılımıyla oluşan yeni ikili çok da başarılı ve etkili

Yazının Devamı

İmparator değil, aşçı aranıyor!

29 Ocak 2003


<#comment> Türkiye Ligi’nin ikinci bölümüne hazırlanırken, takımlar fizik , teknik ve taktik değerlerin geliştirilmesi için yoğun çaba sarfettiler.
Yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle bu çabalar transfer derinliği de kazandı. Bir yandan eldeki oyuncuların toplam kalitesini arttırma çalışmaları, bir yandan yeniden yapılanma...
Ligin ikinci bölümünde bazı takımları çok farklı mönülerle izleyeceğiz. Fenerbahçe ve Galatasaray , kadrolarındaki yenilenmelerle seyirciye çok değişik futbol lezzetleri sunacaklar.
Bu lezzetler, futbol anlamında gerçek bir damak tadı yaratabilir mi ?
Yanıtlanması gereken önemli bir soru bu. Çünkü damak tadını oluşturmak sadece fizik , teknik ve taktik değerlere bağlı değil. Takım kimyası denen kavramı da unutmamak gerekiyor.

Yazının Devamı

Beyaz Amaral

25 Ocak 2003


<#comment> Beşiktaş’ın ikinci yarı hazırlıklarında psikolojik bir eşik var: Fenerbahçe ile oynayacağı erteleme maçı... O nedenle Sportul Bükreş maçına ikinci yarının genel hazırlığı kavramıyla değil, Fenerbahçe maçının taktik uygulaması bağlamında baktık. Hemen söyleyelim, Fenerbahçe maçında cezalı Ronaldo’nun boşluğunu doldurmak Lucescu için çok zor olacak. Rumen antrenör dün Zago’yu savunmanın ortasına alıp, iki yanını Ali Eren ve Tolga ile organize etti. Ancak gelin görün ki bu uygulamada Zago, Ronaldo’nun yerini, değişerek oynayan Ali Eren ve Tolga da Zago’nun sol taraftaki görev boşluğunu dolduramadılar. Hoşa gitmeyen gerçek şu: Ronaldo’suz çok zor. Beşiktaş sezonun en iyi oyuncularından biri olan Ronaldo’nun yokluğunu Fenerbahçe karşısında sıkıntıyla hissedecek.
Forvetten iyi haberler verebiliriz. Nouma ve İlhan zıpkın gibi. Tatil onlara yaramış. Çabuk, etkili, arzulu ve hırslılar. Bunun da ötesinde, fizik olarak çok sağlam görünüyorlar. Orta alanda Tümer ve Pancu hem organizatör olarak pozisyon hazırlıyor, hem de iştahla gol girişiminde bulunuyorlar. En az 3-4 kişiyle saldıran, pozisyona giren ve tehdit eden bir hücum kalabalığı... Bu güzel...
Dünün merak edilen

Yazının Devamı

Albertini ve İlhan

22 Ocak 2003


<#comment> TRT’NİN yayınladığı La Liga - İspanya 1. Ligi - maçları sayesinde futbola daha özgürce bakabiliyoruz. Bu durum hem futbol özlemimizi bir ölçüde gideriyor, hem de daha farklı düşünce slalomları yapmamıza olanak sağlıyor. Nihat ve Tayfun’un takımı Real Sociedad’ın bir gün önce Celta Vigo’yu 1 - 0 yenip liderliği garantilemesinden sonra Pazar günü Real Madrid - Atletico Madrid maçını izledik. Çok zevkli ve ibretli bir maçtı doğrusu...Kendi adıma, Atletico Madrid’in kazanmasını diliyordum. Bu yıl tüm gücüne rağmen bir takımdan çok "yıldız futbolcular koleksiyonuna "dönüşen Real Madrid’in eninde sonunda varacağı şampiyonluğa ulaşıncaya kadar Sociedad’ın sergilediği müthiş değişim ve gelişmenin sürebildiği kadar sürmesini istiyordum çünkü...

Doğa ile kavga
Maç başladı. Her iki takım da başlangıçta futbol kuralları gereği kendilerine sunulan 0 - 0’lık sonucu değiştirmek için tüm güçleriyle mücadele ediyordu. Futbolun hayatın köklerinden kaynaklandığını bir kez daha görüyorduk. İnsanoğlu, yaradılışın en huysuz, en tatmin olmaz, bulduğuyla yetinmez bir parçasıydı. Doğa ile kavga halindeydi sürekli... Doğayı değiştiriyor, doğaya müdahale ediyor, sonra yaptığıyla

Yazının Devamı