Vukuat kahramanı: İlhan

15 Ocak 2003


<#comment> Beşiktaşlı İlhan Mansız, yine "vukuat" kahramanı... Son vukuat haberi Antalya’dan geldi... Christoph Daum’un takımı Austria Wien ile yaptıkları "antrenman" maçında Janocka’nın Tayfur’a sert girmesine sinirlenen İlhan, bir fedai gibi uzaktan koşarak rakip futbolcuya - sportmenlik dışı - müdahalede bulunmuş.
Doğrusu hiç şaşırmadım. Ama üzüldüğümü belirtmeliyim... Bu kaçıncı olay... İlhan hâlâ akıllanmadı, uslanmadı... Öfkeleriyle tepkilerine bir ölçü getiremedi. Ölçüsüz davranışları futbol alanı dışında da sürüyor. Tepeden bakan, nobran, kibirli, huysuz ve geçimsiz bir portre sergiliyor İlhan.
Bu ölçüsüzlüğün temelinde hangi gerçekler yatıyor acaba?
Almanya’da iki kültür arasında sıkışıp kalmış bir kuşağın dramını mı yaşıyor İlhan? Almancayı çok iyi bildiğini, ana dili gibi konuştuğunu, ancak Türkçe iletişim kurmakta zorlandığını da söylüyorlar. Olabilir. İletişim zorlukları nedeniyle İlhan’ın insanlara güvenemediğini, kendi özgüveninde de yetersizliklerin sözkonusu olabileceğini düşünüyorum. Öte yandan Kore - Japonya - Türkiye ekseninde büyüyen şöhreti de kendisine ağır ya da fazla gelmiş olabilir.
Bazı dostların da dediği gibi, Samsun’da oynadığı

Yazının Devamı

500 bin dolar nasıl uçtu?

8 Ocak 2003


<#comment> Kulüpler tatili kısa kesip, yoğun bir hazırlıkla yenilenme dönemine girerken Milli Takım da takvimindeki hazırlık programlarını iptal etmek zorunda kaldı.
Çok önceden hazırlanan planlamaya göre Milli Takım Los Angeles’a gidecek, Honduras ve Meksika ile oynayıp bir hafta sonra geri dönecekti. Bu turnuvadan milli takımın kasasına 500 bin dolar para kalacaktı. Gelin görün ki, organizatör son anda zorluklar çıkarmaya, yan çizmeye başladı. Milli takımın aradığı garantileri karşılayamadı. Sonunda "Biz bu parayı ödeyemeyiz. Bu turnuvayı yapamayız. Üstüne para ödemeniz gerekiyor" mektubunu yazıp balonu patlattı.
Elbette boş durmadı bizimkiler. Hemen yakında yorucu olmayan bir alternatif aradılar. Dubai’de Belarus ve Gana ile iki maç fırsatı doğdu. Maçların televizyondan yayını 8 kamera ile yapılacak, milli takım çayır gösterisi ciddiyetsizliğinden korunacak, maçları mutlaka UEFA veya FIFA’nın hakemleri yönetecekti. Milli takım da masraflar çıktıktan sonra 380 bin dolar para getirecekti ülkeye. Ancak vize sorunları ve zaman darlığı nedeniyle son anda Dubai seferi de iptal edildi.
Burada akla hemen şu soru gelebilir: "Nisan ayındaki İngiltere maçına hiç bir şey

Yazının Devamı

Pierluigi Collina’dan Türkiye’ye mesaj var

1 Ocak 2003


<#comment>UEFA, kulüplerle medya ilişkilerinin daha sağlıklı biçimde gerçekleştirilebilmesi amacıyla geçen yıl 4 - 6 Aralık’ta Manchester United kulübünün ev sahipliğini yaptığı bir " medya konferansı " düzenledi. Konferansa Manchester United Menaceri Sir Alex Ferguson , İtalyan Hakem Pierluigi Colina , bir süre önce İrlanda Milli Takımı’ndaki görevinden ayrılan teknik direktör Mick McCarty ile Liverpool, Bayern Münih kulüplerinin medya direktörleri, Manchester City’nin Danimarkalı kalecisi Schmeichel ve Türkiye’den TFF temsilcisi ile Galatasaray Genel Sekreter Yardımcısı Turgay Vardar da katıldı.
Toplantı notlarından öğrenebildiğim kadarıyla kulüplerle medya ilişkileri pek sağlıklı değil... İki taraf da birbirine ne istediğini anlatamıyor. iki tarafta da güvensizlik en önemli sorun olarak çözüm bekliyor.
O toplantıda konuşanlardan en ilginç mesajları - sanki doğrudan Türkiye’ye seslenir gibi - İtalyan Hakem Pierluigi Collina vermiş... Gelin paylaşalım.
Kaybedeni kutlamak.
" - Bir maçın sona ermesiyle birlikte hemen herkes, kazanan takımı kutlamaya koşuyor... Oysa o maça gelene kadar kaybeden takım da emek vermiş, maç içinde kazanmak için mücadele

Yazının Devamı

Bir düdük nasıl sustu

25 Aralık 2002


<#comment>Üzerinden bir hafta geçti ama, yıllar geçse de unutulmayacak.
Denizli - Beşiktaş, Türkiye Kupası maçının bitişi, sonu olmayan bir öykü gibi yıllarca tekrarlanacak, kuşaktan kuşağa aktarılarak anlatılacak...
Tıpkı 1966 Dünya Kupası’nda Hurst’ün Federal Almanya’ya attığı gol gibi...
Acaba top kaleyi geçmiş miydi ? Yoksa geçmemiş miydi ?
Orada yardımcı hakem Tevfik Behramov’un yaptığını, Denizli’de Koray Gencerler yapmadı.
Erol Ersoy, önce gol kararı verdi. Yardımcısının santraya yürümediğini, yerinde çakılı kaldığını - Beşiktaşlı futbolcuların uyarısıyla - görünce üst üste karar değişiklikleri yaparak herkesi şaşırttı.

Yazının Devamı

Aslan’ın ayak sesleri

23 Aralık 2002


<#comment>Samsunspor 8 gol atıp, 16 gol yemiş sahasındaki maçlarda...Türk futbolunun önemli oyuncular yetiştiren kaynak kulübü bu yıl belli ki, büyük sorunlarla mücadele ediyor. O nedenle Galatasaray karşısında belirli bir yere kadar direniş gösterdiler. O direnişin üstüne kendi varlıklarını kanıtlayacak bir etkinlik katamadılar. Galatasaray, Samsun’da rahat, sakin ve son haftalara göre en uyumlu maçını gerçekleştirdi. Kaleci Mondragon oyun sırasında zaman zaman ceza alanının dışına çıkıp ayağı ile bozulan çimleri düzeltecek kadar rahattı. Savunmada Vedat, orta alanda Ayhan ve hücumcu Hasan Şaş, Sarı-Kırmızılı takımın en iyileriydiler. Öne çıkan üç adamın yanı sıra Berkant ve Ümit Karan’ın da hareketliliğini ve gayretlerini takdirle izledik. Ancak Ümit Davala , Hakan Ünsal ve Arif’in tüm çabalarına karşın kötü performans çizgisini aşamadıklarını hayretle gördük. Samsunspor savunmasını dörtleyerek Sinan’ı tek santrfor olarak yalnız bırakıp, soldan Celil’in üzerinde yoğunlaşan, onun getirip taşıyacağı toplarla şans arayan bir taktik anlayıştıydı. Ne var ki, futbol iki-üç kişiyle oynanmıyor. Galatasaray ilk yarıda Ümit Karan, Ayhan ve Berkant’la yakaladığı mutlak gol fırsatlarını

Yazının Devamı

Nasıl bilirdiniz?

19 Aralık 2002


<#comment>Bu maç uzun süre zihinleri meşgul edecek. Tartışmalar bitmeyecek. 90 dakikası emekle, enerjiyle ve beceriyle dolan bir müsabakanın hakem kararsızlığıyla bitmesi gerçekten acı... Erol Ersoy, gençlerin parladığı, kıdemlilerin yavaş yavaş gözden düştüğü ve FIFA listesini terk ettiği hakemlik dünyasında kariyerinin sonunu pek de hak ettiği biçimde yaşayamıyor. Ersen Martin’in kafa vuruşuna gol kararı vermesi, sonra yardımcısı Koray Gencerler’in o kanaati paylaşmayarak yerinde çakılı kalmasıyla oyunu durdurup, konsültasyona başvurması muammalar yarattı. Ersen Martin’in kafayla vurduğu top Beşiktaş kalesinde çizgi üzerinde İbrahim tarafından savuşturulurken bu elbette bir gol olamazdı. Erol Ersoy, ilk hatasını yapıp, yardımcısına bakmadan gol kararı verdi. Oysa Beşiktaş, İbrahim’in çevirdiği topla oynamaya devam ediyordu. Denizlisporlu futbolcular kendi yarı alanlarına geçip santrayı beklerken Beşiktaş’ın oyuna devam ettiğini görünce coşku, yerini kuşkuya bıraktı. Sonrasını muamma olarak değerlendirebiliriz. Üst üste değişen kararlar, sonra bir hava atışı ve maçın bitişi... Sorarlarsa "Erol Ersoy’u nasıl bilirdiniz?" diye, ben "çok iyi hakemdi" diyeceğim. Ama aynı zamanda çok

Yazının Devamı

Kafesi açık bırak

18 Aralık 2002


<#comment>Şimdi duyuyoruz ki Ariel Ortega da kulüple opsiyonlu beş yıllık sözleşmesine rağmen Fenerbahçe’den ayrılma hazırlıkları yapıyor. O da tedavisi için ülkesine gitmişken, menajeriyle ve eski kulübü River Plate’in başkanıyla geleceğini kurtarmanın telaşına düşmüş.
Revivo ve Ortega örneklerinden sonra söylenecek ilk söz şudur :
Bir kuşun sana ait olduğunu düşünüyorsan, kafesin kapısını açık bırak, uçsun...
Geri dönerse senindir...
Dönmezse, o kuş zaten senin değildi!
Öte yandan...

Yazının Devamı

Eski evlatlar

16 Aralık 2002


<#comment>İnönü’deki maç coşku ve sıkıntıyla başladı. Daha 4. dakika dolarken, Samsun kalecisi Shorunmu, kornerden gelen topu önce yumrukla çeldi, sonra Sergen’in önüne düşürünce müdahale etmek zorunda kaldı. Bu tribünden gördüğümüz kadarıyla penaltıydı. Topun başına Sergen geçti. Coşkuyla erken golü kutlamak isteyen Beşiktaş seyircisinin eli böğüründe kaldı. Çünkü yıldız oyuncu, topu dışarı atmıştı. Alın işte bir Beşiktaş gerçeği yeniden göz önünde ! Takım penaltı kazanıyor, canı isteyen atıyor. Ya da Lucescu, o gün kime boncuk verecekse, onu işaret ediyor. Beşiktaş’ın klasik bir penaltıcıya ihtiyacı var. Önceki haftalarda İlhan’dan sonra, dün de Sergen penaltıyı kullanamadı.
Yine de bu sıkıntıyı atlatacaktı Beşiktaş. Çünkü maçın ilerleyen dakikalarında, rakibi üzerinde korkunç bir baskı oluşturmaya başladı. Lucescu, savunmanın önünde, Tayfur’a yardımcı olarak, ön liberoda Pancu’yu kullanıyor, Sergen ile Tümer ikilisi ilk on birde oyuna başlıyor, İlhan ve Nouma yedekte bekliyordu. Ahmet Dursun da ilk on birdeydi... Oyun güzelliklerle doldu.
Şimdi sayalım... Ali Eren, Ronaldo, Zago... Kanatlarda Tamer ve İbrahim... Ortadan Tayfur, Pancu ve ileri ucun arkasındaki

Yazının Devamı