Haziran ayı, sanat takviminde gözler Basel’e çevrilir.
İsviçre’nin küçük ama etkisi büyük şehri Basel, bir kez daha dünyanın dört bir yanından sanatseverleri, koleksiyonerleri, küratörleri ve galericileri ağırlamaya hazırlanıyor.
19-22 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek olan Art Basel 2025, bir fuardan daha etkili, çağdaş sanat piyasasının geleceği hakkında önemli ipuçları veriyor.
1970 yılında, üç vizyoner galeri sahibi –Ernst Beyeler, Trudl Bruckner ve Balz Hilt– tarafından temelleri atılan Art Basel, o dönem sadece yerel bir fuar olmanın ötesine geçmeyi amaçlıyordu.
O günden bu yana geçen 55 yılda Art Basel, yalnızca Basel’in değil, Miami Beach, Paris ve Hong Kong’un da ev sahipliği yaptığı, hatta yakında Doha’da da bir fuar gerçekleştirecek olan uluslararası bir sanat imparatorluğuna dönüştü.
Bugün geldiği noktada ise, küresel çağdaş sanat ekosistemine yön veren başlıca platformlardan biri.
2025’te neler farklı
Geçtiğimiz hafta Stockholm’ün merkezinde bir kez daha dünya sahnesine kurulan ve yaratıcılığı destekleyen bir konferans vardı.
Sahne gösterişliydi ama özünde oldukça yalın bir çağrı vardı: “In a world where you can be anything, be kind.” — “Her şey olabileceğin bir dünyada, iyi olmayı seç.”
Bu, 2025 Brilliant Minds buluşmasının temasıydı.
Ama öylesine bir slogan değil; bir yön bulma arayışının özüydü.
Brilliant Minds, ilk kez 2015 yılında Spotify’ın kurucusu Daniel Ek ve girişimci Ash Pournouri’nin öncülüğünde, İsveç’in teknolojideki yükselen profilini dünyaya anlatmak için doğdu.
Ancak zaman içinde sadece teknoloji eksenli değil, insan odaklı bir dönüşüm platformuna evrildi.
Bugün, yaratıcılığın, kapsayıcılığın, sürdürülebilirliğin ve sosyal sorumluluğun küresel sahnelerinden biri.
Londra’nın ikonik mekânlarından St. Pancras, Chiltern Firehouse ve The Stratford’ın yaratıcısı Harry Handelsman ile İstanbul’da bir araya geldik ve hem projelerini hem de İstanbul’u konuştuk.
Londra’nın kült sembollerinden biri hâline gelen ve Türkler’in çok sevdiği Chiltern Firehouse, 14 Şubat’ta çıkan büyük yangınla sarsıldı. Neyseki yangında kimse zarar görmedi. Ancak sonrasında Londra’nın sosyal hayatında büyük bir boşluk oluştu. İşte bu boşluğun nasıl doldurulacağını ilk ağızdan öğreniyoruz.
Harry Handelsman, ortağı Andre Balazs ile Londra’da bir otel yapmayı kararlaştırdıklarında, önce, şu anda Corinthia olan otele teklif veriyorlar ve kaybediyorlar. Sonra, Handelsman, o zamanlar hiç de popüler olmayan Marylebone’da terk edilmiş bir itfaiye binasını buluyor ve Andre Balazs’a, “Bir mücevher kaybettik ama bir cevher buldum” diyor.
İşte Chiltern Firehouse’un hikâyesi böyle başlıyor. Harry Handelsman’ın özelliği daha önce tercih edilmeyen bölgelere gitmesi, Manhattan
Dünyanın en ikonik kültür, teknoloji ve yaratıcılık festivallerinden SXSW (South by Southwest), yıllar sonra ilk kez Austin dışında Londra’da gerçekleşti.
Festivalin ilk gününde İngiltere eski Başbakanı Tony Blair, yapay zekânın kamusal hizmetlerdeki geleceğini konuşmak üzere İngiliz Devlet Bakanı Peter Kyle ile sahnedeydi.
Yeni geliştirilen Gov.uk uygulamasını da tanıttılar.
Bu uygulama, devlet hizmetlerine erişimi tamamen yapay zeka destekli bir sohbet sistemi üzerinden yürütmeyi hedefliyor.
Panelin moderatörü Financial Times Yapay Zeka Muhabiri Melissa Heikkila ise, “Hükümetler veriyle oynarken vatandaş ne kadar güvende?” sorusunu ortaya attı.
Google DeepMind’ın kurucusu ve CEO’su, Nobel Kimya ödüllü Demis Hassabis ise bu tartışmayı bilimsel vizyonla başka bir seviyeye taşıdı: “Yapay zekânın yalnızca iş süreçlerini değil, yaşam süresini uzatma kapasitesi var. Hedefimiz tüm hastalıkları iyileştirebilecek bir sistem kurmak.”
Bir başka oturumda Wayve’in kurucusu Alex Kendall, otonom mobilitenin şehir yaşamında yarata
Kültür-sanat ve teknolojinin kesişim noktası olarak kabul edilen South by Southwest (SXSW) festivali, 2025 yılında ilk kez Avrupa’da, Londra’nın Shoreditch semtinde düzenleniyor.
Bu önemli etkinlik, sadece bir festival değil; yarının fikirlerinin, sanatının ve teknolojisinin şekillendirildiği bir platform olarak karşımıza çıkıyor.
38 yıl önce Austin’de başladı
1987 yılında Austin, Texas’ta müzik ve teknoloji meraklılarını bir araya getiren küçük bir etkinlik olarak başlayan SXSW, zamanla küresel bir fenomen haline geldi. Billie Eilish, John Mayer ve Stormzy gibi sanatçılar kariyerlerine burada adım attı; Twitter ve Airbnb gibi platformlar ilk kez bu festivalde tanıtıldı.
SXSW, sadece bir etkinlik değil, kültürel ve teknolojik devrimlerin doğduğu bir hareket olarak kabul ediliyor.
Londra’da yeni bir başlangıç
Londra’nın Shoreditch semti, SXSW için Avrupa’daki ilk durak olarak seçildi.
Bu bölge, yaratıcı endüstrilerin kalbinin attığı, sokak sanatlarının ve dijital inovasyonun iç içe geçtiği bir merkez olarak biliniyor
Londra’nın doğusunda şaşırtıcı yeni bir yapı var. Dışarıdan bakıldığında bir depo binasını andırıyor, içeri adım attığınızda ise karşınıza çıkan şey bir tür zaman makinesi. Ama bu, ne klasik bir müze ne de sadece bir sanat deposu. V&A East Storehouse, İngilizlerin ‘kolektif belleği’ni raflara dizdiği ama bu belleği saklamaktan çok yaşatan, nefes alan bir kurum. V&A East Storehouse, geleneksel müze algısını altüst ediyor. Müzelerdeki vitrinler ve sessizliğin aksine burası tam anlamıyla yaşayan bir mekân.
IKEA’nın deposunda olduğunuzu düşünün, eşyaların yerinde sanat eserleri var. Makinelerin sesi, forkliftlerin ileri geri manevraları, cam bölmelerin ardında ince fırçalarla restorasyon yapan konservatörler... Her biri bu binanın ritmini oluşturuyor. Burası sadece eserlerin sergilendiği değil, eserlerin yaşadığı yer.
Tarihi yeniden kurmak
Bina daha açılmadan önce, ilk büyük operasyonun adı: Torrijos Tavanı. 500 yıllık İspanyol bir sarayın parçası olan bu ahşap şaheser, yıllarca sandıklarda bekledikten sonra, milim milim yeniden kuruldu. Her
Maria Grazia Chiuri, moda dünyasının yakından tanıdığı isimlerden biri.
Roma’da başlayan yolculuğu, Paris’in couture salonlarına uzanıyor.
Fendi’de aksesuar tasarımıyla başlayan kariyeri, Valentino’da Pierpaolo Piccioli ile yakaladığı o yaratıcı uyumla yükseldi.
Ancak asıl sahneye çıkışı, 2016’da Dior’un başına geçtiğinde oldu.
Markanın tarihindeki ilk kadın kreatif direktörü olarak, modaya yalnızca estetik değil, anlam da kattı.
Feminist sloganlı tişörtler, kültürel referanslarla örülü defileler ve zanaatkarlığa verdiği önemle öne çıktı.
Chiuri, podyumda sadece kıyafet değil, bir bakış açısı sundu. Onun çizdiği kadın, güçlü, düşünen, sorgulayan biri.
Sanat dünyasında taşlar yerinden oynuyor. 50 yılı aşkın süredir Avrupa, Amerika ve Asya’nın en prestijli sanat fuarlarını düzenleyen Art Basel, şimdi gözünü Orta Doğu’ya dikti.
Önceki gün yapılan resmi açıklamayla birlikte, Art Basel Qatar’ın 2026 yılında Doha’da düzenleneceği duyuruldu.
Bu adım, yalnızca Katar’ın kültürel dönüşümünü ödüllendirmekle kalmıyor; aynı zamanda Art Dubai ve Contemporary Istanbul gibi bölgesel fuarları da etkileme potansiyeli taşıyor.
İsviçre’den Katar’a uzanan yolculuk
1970 yılında İsviçre’nin Basel kentinde üç galerici tarafından kurulan Art Basel, zamanla sanat dünyasının en büyük ve en etkili fuarlarından biri hâline geldi.
2002’de Miami Beach, 2013’te Hong Kong, 2022’de ise Paris eklendi.
Her bir fuar, ev sahibi şehrin kimliğini sanat dünyasıyla buluşturdu.