WELCOME TO TURKEY MERYEM!

27 Mayıs 2013

Meryem Uzerli’nin içinden Hürrem kadar güçlü bir kadın çıkıyor, herkese meydan okuyor. Bizse öylece durup seyrediyoruz, sadece çekip gitme lüksümüz olmadığından değil, bu sistemle doğup büyüdüğümüzden, bu sistemi olduğu gibi kabullendiğimizden

Almanya’dan kalk gel, Türkiye’nin en çok izlenen dizilerinden birinin biricik yıldızı ol, oyunculuğun ve sempatikliğin sayesinde tanıyan tanımayan herkes seni bağrına bassın, ‘Hürrem Hürrem’ diye ortalık yıkılsın, reklam teklifleri yağsın, uluslararası markaların yüzü ol, dizinin şöhreti Türkiye sınırlarını aşsın, Rusya’da bile en çok izlenenler arasına girsin. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi üstüne bir de seviyeli ilişki yaşadığını belli eden mutlu tatil fotoğrafların çıksın. Tam da bunlar olurken, ‘Muhteşem Yüzyıl’ tam da 100’üncü bölümünü kutlayacakken Meryem Uzerli sırra kadem bastı. Almanya’ya ailesinin yanına gitti, tükenmişlik sendromu için tedavi görüyor deniliyor.
Meryem aslında ipuçlarını çok önceden verdi. Tabii anlayana. Geçen ay 4’üncü Antalya Televizyon Ödülleri’nde en açıksözlü ve samimi konuşmayı yaptı. “Diziler çok uzun, bu manyaklık. Ben mutsuzum bu şartlardan” diyerek tavrını gayet net ortaya koydu. ‘Yerli dizi

Yazının Devamı

Robert Kolej’in 150 yılı tarihimize tanıklık ediyor

26 Mayıs 2013

Son zamanlarda gittiğim en iyi sergi “Bir Geleneğin Anatomisi: Robert Kolej’in 150 Yılı”. 1863’te başlıyor, 2013’e kadar devam ediyor. Sanmayın ki bu sergi sadece Robert Kolejlilere hitap ediyor

1946’daki bir oyundan tiyatrocu Şirin Devrim (üstte, solda).

Robert Kolej’e ilk gittiğimde 8 yaşındaydım. Plato denilen o şahane manzaralı uçsuz bucaksız çimenliği görünce kararımı vermiştim, ben de ablam gibi bu okula gitmeliydim.
O zamanlar ilkokul öğrencileri yarış atı gibi çalıştırılır ve ilkokul 5’te hem özel okul hem de Anadolu lisesi sınavlarında şansını denerdi.
Yarış atı meselesi genelde ailelerden kaynaklanırdı. İddialı aileler çocuklarını dersanelere ve özel derslere göndererek puanı en yüksek olan Robert Kolej’e sokmak isterdi. Hem iyi eğitim hem de “okul değil ekol” olarak bilinen bir gruba ait olmak için.
Bizim evde ise durum farklıydı. Çok ders çalışılmasına karşı olan annem Robert Kolej’in her şey olmadığını bana anlatmak için çok uğraştı. Hatta sınavlarda puanım Üsküdar Amerikan’a yetince ailede herkes sevindi, bir ben üzüldüm. Bir sene daha çalıştım ve sonunda istediğim okula gittim.

Yazının Devamı

TÜRKİYE’DE EN ÇOK SATAN İTALYAN MARKA

25 Mayıs 2013

Ümit-Cem Boyner, 45 yıllık aile şirketi olan İtalyan markası Etro’nun ortakları Veronica ve Kean Etro’yu İstanbul’da ağırladı. Peki Etro Kardeşler, İstanbul’u nasıl buldu?

“Nereye baksam uluslararası markalar görüyorum, bir tek Çukurcuma değişik. İstanbul’da daha yerel şeyler görebileceğim bir yer yok mu?” diye soruyor Etro’nun kadın koleksiyonlarını hazırlayan Veronica Etro. Etro, 45 yıllık bir aile şirketi. Ortaklardan Veronica ve Kean Etro için Ümit-Cem Boyner’in evinde verilen yemekteyim.
Doğrusu Veronica Etro’ya ne cevap vereceğimizi şaşırıyoruz. Neyse ki, sonraki günkü programında Kapalıçarşı gezisi olduğunu öğreniyoruz. Kapalıçarşı’daki şahane kumaşlardan “Etro gibi desenleriyle ünlü bir İtalyan markasının yöneticisi nasılsa etkilenir” diyoruz. Globalleşme sağolsun, Kapalıçarşı ve tarihi yerler dışında bütün dünyayı gezen yabancı bir turisti etkileyebileceğimiz yerel malzeme her geçen gün daha da azalıyor.

Küçükken gelmiş
Veronica, Etro’yu yöneten dört kardeşten biri. Markayı kuran babası Gimmo Etro’yla 12 yaşındayken Türkiye’ye tatile gelmiş. Mavi yolculuk yapmışlar. “Küçüktüm ama yine de çok güzel olduğunu hatırlıyorum” diyor. Markanın erkek koleksiyonundan

Yazının Devamı

YOKSA HÂLÂ İZLEMEDİNİZ Mİ?

22 Mayıs 2013

Son zamanların en eğlenceli filmlerinden biri Pedro Almodovar’ın ‘Aklımı Oynatacağım’la başlıyor, Küçükçiftlik Park’ta gerçekleşecek ‘Garden Sale’ ile devam ediyoruz

Son zamanlarda izlediğim en eğlenceli filmlerden biri, Pedro Almodovar’ın ‘Aklımı Oynatacağım’ı. İstanbul Film Festivali’nde izlemediyseniz, şimdi son şansınız. Gösterimi sona ermeden mutlaka izleyin. Sonsuz bütçeli filmlerde büyük hayal kırıklıklarından sonra bu düşük bütçeli film ilaç gibi geliyor.
Her şey bir uçağın içinde geçiyor. Uçağın iniş takımları açılmadığı için akıbeti belirsiz. Bir yandan acil iniş yapılacak boş bir havalimanı pisti aranıyor, bir yandan da bu durumda yapılacak inişte can kaybı olup olmayacağı bilinmiyor. Kokpitte iki pilotun mücadelesi, ekomoni sınıfı yolcularının uyutulması, üç gay host’un business class yolcularıyla sarhoş olmaları derken ölümle burun buruna kalınca yaşanan iç ve dış hesaplaşmalar, ekonomik krizin etkisi, ahlaki değişimler, itiraflar ve tabii ölmeden önce akla ilk gelen son istek seks; hikayeyi oluşturuyor.

Cruz’la Banderas da filmde
Yönetmenin favori oyuncuları Penelope Cruz ve Antonio Banderas da filmde yer alıyor. Cruz’un beşinci, Banderas’ın yedinci

Yazının Devamı

ŞEHİRDE NELER KONUŞULUYOR?

21 Mayıs 2013

İstanbul’un en yeni restoranı Yeni’den Hakan Yıldırım’ın son sürprizi H by Hakan Yıldırım’a uzanıyoruz

Yeni: Changa’dan ve yemek yazılarından tanıdığımız Civan Er’in çok yakında açacağı lokanta-barı Yeni’yi yeme-içme meraklıları dört gözle bekliyor. Yeni’de yerel lezzetler ön plana çıkacak. Peki ama restoran nerede? Beyoğlu’nda Kumbaracı Yokuşu’nun başında.
Design Hotels: Tasarımla biraz ilgiliyseniz tatile çıkmadan Design Hotels kitabını çalışıyorsunuzdur. Design Hotels 20’nci Yılı şerefine Fin tasarım markası Artek’in işbirliğiyle hazırladığı XXL koleksiyoner baskısını Karaköy’deki 333 KM’de düzenlenen bir davetle tanıttı. Design Hotels’in Türk üyeleri arasında The House, Sofa, Gezi, Witt ve Bentley otelleri var. Tabii Atilla Doğudan’ın Viyana’daki DO&CO adlı otelini de bu listeye eklemek mümkün. Tasarımla ilgilenenler bu kitabı mutlaka edinmeli.
H by Hakan Yıldırım: Hakaan markasıyla Paris Moda Haftası’nda yer alan Hakan Yıldırım’ın bir sürprizi var, artık günlük hazır giyim koleksiyonuyla da karşımıza çıkıyor. H by Hakan Yıldırım koleksiyonu perşembe günü Hakan Yıldırım’ın Maçka’daki yeni showroom’unda tanıtılacak. Heyecanla bekliyoruz.
Trump Cadde:

Yazının Devamı

FİLMLER DEĞİL, MÜCEVHERLER GÜNDEMDE

20 Mayıs 2013

Cannes Film Festivali’nde bir kez daha gördük, sinema modayı etkiliyor. ‘The Great Gatsby’le 1920’lere dönüş var, peki ama bundan sonra hangi filmle hangi döneme döneceğiz?

Cannes Film Festivali’nde bu yıl mücevherler her zamankinden daha çok konuşuluyor. Sırf festivalin ödüllerinde de imzası olan Chopard’ın 1 milyon dolarlık mücevherlerinin çalınması bile seneye başlı başına bir film olarak karşımıza
çıkabilir. Ancak bu yıl festivalde bu
soygun olmasa da mücevherler bu kadar konuşulacaktı. Neden mi?
‘The Great Gatsby’ ve filmin yeni versiyonu için Prada imzalı kostümlere eşlik eden Tiffany&Co’nun özel olarak ürettiği koleksiyon yeter. ‘The Great Gatsby’nin moda dünyasındaki etkisi şimdiden belli oluyor. 1920’lerin modası artık her markanın koleksiyonunda görülebiliyor.
Cannes Film Festivali’nde en çok konuşulan bir başka film de Olivier Dahaan’ın ‘Grace of Monaco’suydu. Filmin tanıtımı Cannes’da yapılıyor, ancak gösterimi daha sonra olacak. Grace Kelly rolünde Nicole Kidman var. Cartier, Grace Kelly’ye ait olan mücevherleri film için yeniden üretti, tabii Monaco Kraliyet Ailesi’nin özel izniyle. Ayrıca filmde Prens Rainier III’ü Tim Roth, Aristote Onassis’i Robert

Yazının Devamı

Bira mayasının ana yurdu

19 Mayıs 2013

Restoranlardan bira fabrikalarına, alışveriş caddesinden, minyatür Disneyland ve hippi bölgesine Kopenhag’ın altını üstüne getiriyoruz

Carl Jacobsen, sekiz çocuğunun dördünü acı bir şekilde kaybedince kalan dört çocuğuna uzun ömür ve güç vermesi için fabrikaya dört dev fil yaptırdı. Fabrika binasını da bu dört fil heykelinin üzerine oturttu.

Dünyanın en yaşanılır şehirlerinden biri Kopenhag. Nasıl olmasın? Sadece
1.5 milyon nüfusu var ve gelir düzeyi yüksek. Kopenhag’da bir ömür değil de sadece birkaç gün geçirecekseniz işte o zaman ilk akla gelen konu yeme-içme. En çok da şehrin simgesi haline gelen Carlsberg ve Tuborg biraları ve art arda dünyanın en iyi restoranı seçilen Noma.
Kopenhag, bir İstanbullu’ya ruhsuzluk derecesinde sessiz, sakin
ve güvenli bir şehir gibi görünse de aldanmamak lazım. Şehirde sık sık yankesicilik olaylarına rastlanıyor. Hatta artık polisler günübirlik yankesicilik yapmaya gelenler olduğunu söylüyorlar.

Yazının Devamı

Bir Noma macerası

18 Mayıs 2013

Üç yıl üst üste dünyanın en iyi restoranı seçildi. Bu yılsa ikinci sıraya geriledi. Kopenhag’daki Noma, 20 farklı yemekten oluşan mönüsüyle, farklı bir deneyim peşindeki yeme-içme meraklılarını ağırlıyor

Seyahatlerin en güzel yanı yeni bir şeyler öğrenmek, yeni bir şeyler denemek. Üç yıl üst üste dünyanın en iyi restoranı seçilen bir yere yemeğe gidip de ekmek ve tereyağına talim edecekseniz hiç gitmemek daha iyi. İşte bu yüzden Carlsberg’in davetiyle gittiğim Noma’da itinayla yemeklerin tadına baktım.
Noma artık dünyanın en iyi restoranı değil. Şef Rene Redzepi sayesinde tam 8 yıldır dünyanın en iyi restoranları listesine giriyor, ama bu yıl birinciliği İspanyol rakibi El Celler de Can Roca’ya kaptırıp ikinciliğe düştüler. Bunda Noma’da Sevgililer Günü haftasında 63 kişinin zehirlenmenin etkisi olmadı aslında, çünkü seçimler zehirlenme olayından önce yapıldı.

Bu soslarla her şey yenir
Noma, Kopenhag Limanı’nda, eski bir depoda. Kapıdan girişte son derece yakışıklı bir erkekler ordusu karşılıyor sizi. Sanki her akşam buraya geliyormuşsunuz ve sizi çok iyi tanıyorlarmış gibi gayet sıcak bir karşılama bu. Karşılamadan sonra mutfaktan geçip özel odaya kuruluyoruz.

Yazının Devamı