FNO’da 3 artı 1

17 Eylül 2011

Mehmet Tez, ‘Fashion’s Night Out’ta sana takılayım’ deyince akan sular durdu. İşte Charlie’nin Melekleri şeklinde gezdiğimiz ve hızımızı alamadığımız geceden notlar...

Perşembe gecesi şehir kültürel etkinliklerle doluydu. Peki ben neredeydim? Utanarak itiraf ediyorum, ben uslanmaz bir alışverişkoliğim ve Vogue’un düzenlediği Fashion’s Night Out’u bırakamadım. Zaten kocaları etçi Nusret’in 1. yıl kutlamasına yollayan arkadaşlarım da niyeti çoktan bozmuştu.
Kulağa son derece saçma gelse de, mağazaların gece açık olması kadınları mutlu ediyor. Böyle de küçük şeylerle mutlu oluyoruz işte. Bunu erkeklere anlatmak zor. “Bütün gün torbaya mı girdi, bir de gece alışverişe koşuyorsunuz?” diyenler çıkabiliyor.
Bir de sevgili Mehmet Tez gibi “Fashion’s Night Out’ta sana takılasım var” diyenler var. Mehmet Tez kadın ruhunu anlamak ve gözlem yapmak için bize katıldı. Charlie’nin Melekleri şeklinde gezdik. Başta onu nasıl bir tehlikenin beklediğinin farkında değildi. Abdi İpekçi Caddesi’nde bir iki tur atıp kaçabileceğini sanıyordu. Oysa biz gördüğümüz her mağazaya daldık, nerede ne ikram var baktık, “İndirim niye yok?” diye dakikalarca söylendik. Artık görev aşkından mı, bizi komik

Yazının Devamı

BiR GECEYE KAÇ PROGRAM SIĞAR?

14 Eylül 2011

Başka gün kalmamış gibi, her şey 15 Eylül akşamına denk geldi. Bienalin açılışından Fashion’s Night Out’a yarın nereye gideceğini şaşıranlara...


İstanbul hiç durmuyor. Her şeyi takip etmeye kalksanız Kıvanç Tatlıtuğ’un yeni dizisi ‘Kuzey Güney’i bile izleyecek zaman bulamazsınız. Bazen böyle oluyor işte, aynı geceye birçok program denk geliyor. Her şey üst üste yağıyor.

Monocle İFW için ne dedi?

Yazının Devamı

STAR ŞEFLER DÖNEMi

12 Eylül 2011

Dün başlamıştık, bugün kaldığımız yerden devam ediyoruz. Londra’daki Quintessentially Epicure etkinliğinde sahneye çıkan şeflerin hepsi birer star gibi algılanıyor. Demonstrasyonların sonunda izleyciler içinde yemek tarifleri olan kitapları gidip şeflere heyecanla imzalatıyor. Aramızda konuşuyoruz, eskiden kimse aşçılıkla övünmezdi, şimdi durum değişti. Star şefler dönemi başladı. Yemek yapışları kadar konuşmaları da etkileyici. Bir tek Fransız şefler İngilizce’de zorlanıyor ama yine de sahne hakimiyetleri müthiş.

Maze’den Tamarind’e yok yok
Yemek sunumları ve tadımlardan sonra fuar alanına geçiyoruz. Burada Londra’nın en ünlü restoranlarının stantları var. Gordon Ramsey’in Maze’inden İspanyol tapascı Iberica’ya, Hint restoranı Tamarind’den Mayfair Hotel’in restoranı Quince’e yok yok. Her standda tadımlık yiyecekler var. En çok ilgimi çeken de gümüş görünümlü plastik çatal bıçaklar. Sunum çok önemli. Burada plastik çatal bıçakla yemek yerken bile bir şıklık oluyor.

Bizde de yapılabilir
Böyle bir etkinlik pekala bizde de yapılabilir. Enmoda.com yurtdışında düzenlenen böyle etkinliklere özel fırsatlar sunduğu gibi belki bizim restoran işletmecilerinin de aklına girip

Yazının Devamı

Vedat Milor’u kıskandıracak gezi

11 Eylül 2011

Londra’da Quintessentially Epicure’un düzenlediği, yemeğe düşkün herkesi mest edecek bir etkinlikteyim. Dünyaca ünlü 10 şef önümüzdeki mutfakta yemekleri pişiyor, sonra masalara kurulup tadım yapıyoruz

Baştan uyarayım. Siz de Vedat Milor’un ve Mehmet Yaşin’in televizyonda iştahla yemek yemesini ve ‘damak çatlatan lezzetleri’ anlata anlata bitirememelerini benim gibi hafif kıskançlıkla ve imrenerek mi izliyorsunuz? Şimdi anlatacaklarım karşısında da benzer hisler içinde olacaksınız.

10 şeften 10 yemek
Londra’da sadece üyelerin girebildiği özel bir kulüp var, adı Hurlingham Club. Burada Quintessentially Epicure’un ilk defa düzenlediği bir organizasyondayım. Bu bir gurme etkinliği. Dünyaca ünlü (ama bu bizde sık sık kullanılan anlamda değil, gerçekten dünya çapında), bol Michelinli 10 şef tek tek çıkıp karşınızda kurulan mutfakta canlı canlı yemek pişiriyor. Bir yandan tarifleri veriyorlar, bir yandan soruları cevaplıyor, bir yandan da yemeklere sevgilerini katıyorlar durumu söz konusu. Garip sorular da gelebiliyor. Örneğin bir izleyici “Hamile kadınlar ne yemeli, ne yememeli biliyor musunuz? Müşterilerinize bu konuda tavsiyelerde bulunabiliyor musunuz?” diyor The

Yazının Devamı

IFW’nin tek engeli: VIP sendromu

10 Eylül 2011

İstanbul Fashion Week tüm hızıyla devam ediyor. Bütün eleştirilere rağmen ortada büyük bir çaba var. Bakınız IFW’nin asıl sorunu ne?

İstanbul Fashion Week şanssız bir organizasyon. Herkes hakkında atıp tutuyor. Yurt dışındaki moda haftalarına hayatında hiç gitmemiş olanlar bile kendince karşılaştırma yapıp “Böyle olmamalı” diyor. Aslında ortada son derece iyi niyetli bir çalışma, büyük emek var ama buna bakan yok. Üstelik kültürümüzden kaynaklanan çok ciddi bir sorun var. Herkes en ön sırada oturmak istiyor. Moda tasarımcıları ve organizasyon yetkilileri yaka silkiyor, LCV verirken oturacağı yerin pazarlığını yapanlardan. “Bizde herkeste VIP sendromu var” diyorlar, “Bloggerlar bile en önde olmak istiyor.”

Saraçoğlu ve Kubrick
Benim IFW günüm Gamze Saraçoğlu’nun Nişantaşı’ndaki atölyesinde başlıyor. Gamze’nin defilesi aslında bugün ama burada olmayacağım için önceden koleksiyonu inceliyorum. Çıkış noktası bir Stanley Kubrick filmi, ‘2001 A Space Odyssey’. Çok detay ve işçilik var. “Ama podyumda bunların ne kadarı anlaşılacak bilmiyorum” diyor Gamze. Son ana kadar yaptıklarıyla oynuyor, hatta geçen sefer tam podyum sırası gelen bir mankenin üzerindeki elbisenin boyunu

Yazının Devamı

Fazıl Say’a saydıranlara

7 Eylül 2011

Burgazada’daki tartışma yüzünden Fazıl Say’a herkes cephe aldı. Oysa kaç Fazıl Say çıkıyor aramızdan? Hadi onu bırakın, gecenin bir yarısı alkollüyken damarımıza basıldığında kaçımız tepkisiz kalabiliriz?


Herkes aynı şeyleri söylüyor, “Sırf yetenekli diye edepsiz olmaya hakkı var mı?”
Gündemi takip edenler biliyor, Fazıl Say’ın Nedim Hazar ve eşiyle Burgazada’daki tartışmasını.
Fazıl Say gecenin bir yarısı arkadaşlarıyla bir restoranda oturuyor. İçkiler içilmiş. Üzerine Nedim Hazar ve eşi gelip yanlarına oturuyor ve konuşmaya başlıyorlar, konuşma hakarete dönüyor ve sonunda keyfi kaçan Fazıl Say dayanamıyor. Önce başka masaya gitmelerini söylüyor, sonra da elindeki viski bardağını Nedim Hazar’ın üstüne boca ediyor. Daha sonra da çifte küfrediyor. Arkalarından da bir pet şişe atıyor ama Say’ın dediğine göre onlar gittikten sonra atıyor şişeyi.

Yazının Devamı

KOMŞU’DA GÜVENLiĞE ESNAF AYARI

5 Eylül 2011

Her yıl bir Yunan adasını belleyip suyunu çıkarıyoruz. Bu sene Leros aldı nasibini. Tam da Türkler Leros’u kalkındırırken Yunan Sahil Güvenliği duruma el koydu. Bakınız sonrasında neler oldu?

Leros’taki bir restoranda Türk medya patronu oturuyor. Birden restoranı polisler basıyor. Tek tek pasaportlar soruluyor. “Yunanistan’a giriş damganız yok” diye insanlar azarlanıyor. Neredeyse sınır- dışı edilecekler. Neyse ki duruma restoran sahibi müdahale ediyor. Yetkilileri arayıp “Böyle yaparsanız bir daha gelmezler, onlar önemli müşteri, onları kaybedemeyiz” diyor. Yunanistan’ın ekonomik durumu malum. Bunun üzerine yetkililer “Tamam, bir daha olmaz” diyorlar restoran sahibine. Restoran sahibi de Türk müşterilerine, “Merak etmeyin, hallettik, aman sakın başkalarına anlatmayın” diye uyarıda bulunuyor.

Sahil güvenlik her yerde
Yine Leros’ta küçük bir tekneye Yunan sahil güvenliği yanaşıyor. “Yunanistan’a giriş yapmamışsınız” diyorlar. Neyse ki kaptan tecrübeli, “Biz aslında başka bir adaya gidiyorduk, yolda durup denize girelim dedik, burada giriş yapılacağını bilmiyorduk” diyor. Sahil güvenlikse “Tamam o zaman, 30 dakika içinde sularımızı terk edin” diye buyuruyor. 30 dakika

Yazının Devamı

Bayramda 3 gün 3 gece Bodrum

3 Eylül 2011

Bodrum bayram nedeniyle tıklım tıklım. Yine standart yok. Ne kadar itiraz ederseniz o kadar az para harcıyorsunuz

İstanbul-Bodrum hattı yapanlar bayram trafiğinden, havaalanındaki kalabalıktan bunalmış. Şimdi herkesi “Eyvah dönüşte ne yapacağız?” telaşı sarmış durumda. Bende telaş yok, çünkü çok rahat geldim. Londra’dan Bodrum’a dört saatte uçtum. Hem de İstanbul-Bodrum uçak bileti fiyatına. Easyjet’le. Tam vaktinde kalktı, tam vaktinde indi. Pasaportta kuyruk yoktu. Hemen çıktım, ver elini Türkbükü. Türkbükü 30 Ağustos akşamı 10. Yıl Marşı’yla inliyordu. ShipAhoy’da elinde Türk bayrakları herkes bir ağızdan 10. Yıl Marşı’nı söylüyordu. Zafer Bayramı Türkiye’de kutlanmadı, ama Bodrum’da kutlandı.

“Hayır” diyene “Tamam” diyorlar

Bodrum’a ayak basar basmaz anlıyorsunuz, burada ayakta kalabilmek için sürekli mücadele vermek zorundasınız. Çünkü kural yok, standart yok. İpini koparan para istiyor, neredeyse attığınız her adımda hava parası alacaklar. Her para isteyene ödeme yaparsanız yolunmuş kaza dönersiniz. Arada itiraz etmek, hır çıkarmak gerekiyor.

Yazının Devamı