Bazıları ilk defa bir yasak başlıyor diye çok mutlu, bazıları bunu demokrasiye aykırı bir hareket olarak görüyor. Bir kısmı da zaten işlerimiz etkilendi, ekonomik krizde bir de bu eksikti diye şikâyet ediyor.
19 Temmuz’a tam 10 gün kaldı. Daha bu tarih ilk konuşulduğundan beri herkes hop oturup hop kalkıyor.
Geçen gün bir mail geldi, sigara içmemiz engellenemez hareketi başlamış. Bir de internet siteleri var, www.sigaraicmemizengellenemez.com diye. ‘Sigara içmek de özgürlüktür, özgürlükler engellenemez’ diyorlar.
TURYİD yasağa karşı
Aynı şeyi daha önce konuştuğum TURYİD (Turizm, Restoran ve Kulüp Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği) üyeleri de söylemişti. TURYİD Başkanı, Sunset Restaurant’ın sahibi Barış Tansever ve yönetim kurulu üyeleri Mikla’nın sahibi, şef Mehmet Gürs, Topaz’ın sahibi Kaya Demirer ve Brasserie Nişantaşı’nın işletmecisi Ayşem Saraçoğlu da sigara yasağına karşıydı. Demokrasiye aykırı diyorlardı. İspanya’dan örnekler veriyorlardı, işletmecinin kendi
Dün Melisa Çakarlar’la İstanbul gece hayatı üzerine konuştuk. Melisa’dan bizim için bir İstanbul geceleri programı istedim ama artık gece çok çıkmadığını söyledi ve ilk aklına gelen birkaç yeri sıraladı. İş başa düştü. Bugün ben size haftalık bir gezme programı hazırladım. İşte bu geceden başlayarak 2009 yazı için çok faydalı bir liste...
Salı: Salı geceleri İzzet Çapa’nın Akaretler’deki Joke Perestroyka’sında özel salı partileri var. Bu partilerden önce hemen yandaki Ender Sanal-Murat Patavi’nin mekânı Der Die Das’ta yemek ya da içki alabilirsiniz. Civardaki diğer seçenekleriniz W otelin terasındaki Spice Market ve Akaretler’deki İtalyan restoranı Pastarito.
Mutlaka Boğaz’da olmak istiyorsanız akşamüstü Lucca ya da Happily Ever After’a alalım sizi. Hafta sonu Bebek trafiğine girmek yerine hafta içi semtin tadını daha rahat çıkarabilirsiniz.
Çarşamba: Akşamüstü güneş batmadan Reina, Sortie ya da Suada’ya gidebilirsiniz. Reina’da Park
Geçen hafta beni çok etkileyen bir ressamla tanışma fırsatım oldu. Suat Akdemir, benim son 5 yıldır çalışmalarını çok beğenerek takip ettiğim biri. Bodrum Maça Kızı’nda da çok sevdiğim evlerde de resimlerine bakmaya doyamıyordum.
Bu yıl Sotheby’s’deki çağdaş Türk sanatçılarının arasına girdi, sonbaharda Dubai Christie’s’de bir eseri müzayedede satışa çıkacak.
Sotheby’s ve Christie’s çağdaş sanatçılar için bir gösterge. Bir sanatçının yaşarken dünyanın en önemli sanat evlerinden kabul görmesi gerçekten çok önemli.
Suat Akdemir, bunu çok önemsemiyor. O resim yapmak istiyor, gerisi umrunda değil. Onu keşfeden çoktan keşfetti zaten. Geçen aylarda Teşvikiye’deki Es Konsept galerisindeki sergisi büyük ilgi gördü.
Ben resimlerini biliyordum, kendisini hakkında anlatılanlardan tanıyor gibi hissediyordum. Genelde eserlerini beğendiğiniz kişilerle tanışınca hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Suat Akdemir benim için tam tersi tam da hayal ettiğim
Bodrum’dan arabayla Marmaris’e gidiyoruz. Kumlubük’te Hollandalı Ahmet’in Yeri’nden tekneye biniyoruz. Önce Serçe Limanı’nda deniz, sonra hedef Bozburun...
Bozburun yıllardır gitmek istediğim bir yer. Bu kadar çok gitmek istememin tek nedeni Orfoz.
Orfoz, eşi benzeri olmayan bir balıkçı. Herkes anlata anlata bitiremiyor. Daha gitmeden çok kişiye “Bozburun’da mutlaka Orfoz’a gidin” demişliğim var. Hepsi de çok memnun kaldı. Çünkü Selçuk-Güneş Bozçağa çifti burada harikalar yaratıyor. Selçuk Bey’in hazırladığı mezeleri başka hiçbir yerde tatmanız mümkün değil. Buradaki tüm yemekler anlatılmaz, yaşanır.
Üç yıl önce Selçuk-Güneş Bozçağa’nın oğulları Çağrı ve Çağlar Bodum’da Orfoz’un şubesini açtılar. Nerede mi? Halikarnas’ta, tam Mavi Bar’ın yanında. Ama nedense Bodrum’daki şubeye gitmeden önce esas yerine gitmek istedim. Karayolundan ulaşımı olmayan Orfoz’u ve bu inanılmaz yemekleri yaratan
Geçen hafta çok hızlı geçti. Önce Sofa Otel’deki Coca Cola’nın mutluluk kitabı sergisine gittim. Sergiyi Aslı Ekşioğlu’yla birlikte gezdik. Coca Cola, farklı yaş ve mesleklerden kişilere mutluluk sırlarını sormuş, Bennu Gerede de bu kişileri fotoğraflamış. En çok Bebek Badem Ezmecisi’nin sahibi Sevim İşgüder’in fotoğrafını beğendim. Tan Sağtürk ve Tamer Yılmaz’la ayaküstü sohbet ettik. Sonra da Conrad’daki CEO Club konserine koştum.
CEO Club konseri müthişti. İnsan iş hayatında bu kadar başarılı olanların bir de müzikte bu kadar yetenekli olduklarını görünce şaşırıyor, ister istemez kendini kötü hissediyor.
Konser sonrası parti
Konser çıkışı Dragon’a gittik. Dragon tartışmasız İstanbul’un en iyi Çin lokantası. Bir de yazlık yerini görünce buraya niye daha sık gelmiyoruz hissine kapılıyorsunuz. Hilton Oteli’nin bahçesinde, müthiş bir manzara var. Kesinlikle buraya daha sık gelinmeli.
Yemek sonrası Beymen Blender’da Metin Gürsoy’un düzenlediği partiye gittik. Blender’daki
Son zamanlarda o kadar çok uçak kazası oluyor ki... Artık kazaları kanıksadık, iyice duyarsızlaştık.
Dün Cengiz Semercioğlu ‘Kötü bir olasılık hesabı: Ailenizin hepsi mi ölsün, yarısı mı?’ başlıklı bir yazı yazmış. Baba-kız ile anne-oğlun ayrı uçaklarda uçmasını ve anne-oğlun bindiği uçağın düşmesini anlatıyor ve ailenin bu kararını sorguluyor.
Buraya kadar bir problem yok. Ama bu yazı içinde bir cümle var ki beni çok derinden etkiledi. “Atlantik’te düşen Air France uçağından şu ana kadar çıkan en dramatik hikâye bu.”
Tam 228 kişinin (216 yolcu ve 12 uçuş görevlisi) hayatını kaybettiği, yüzlerce ailenin perişan olduğu çok büyük bir kaza hakkında böyle bir cümle nasıl sarf edilebilir? “Şu ana kadar çıkan en dramatik hikâye”. Evet, her şeyin “en”i hakkında konuşuyoruz. En iyilerden, en havalılardan söz ediyoruz. Ama burada “en dramatik hikâye” denilen şey bir hikâye ya da senaryo değil. Yüzlerce kişinin hayatını alt
Pazar günkü Financial Times gazetesinde Genç Türkler başlıklı bir makale vardı. Konu: Genç Türk tasarımcılar.
‘Bu kadar zengin bir kültür mirası ve el sanatları ile çağdaş Türk tasarımı için daha sağlam bir platform olabilmeli’ diyor Nicole Swengley. Ardından da Mikla ve Ulus 29 gibi ‘hip’ restoranları, W ve Sofa gibi otelleri örnek vererek turistlerin İstanbul’a akın ettiğini anlatıyor. Tabii bu arada genç nüfusumuzdan da bahsediyor.
Bütün bunlara rağmen tasarımda daha yeni yeni bir yerlere geldiğimizi, gidecek daha çok yolumuzun olduğunu söylüyor. Derin, Step ve Autoban uluslararası tanınırlığa sahip istisnalar diyor. Tabii bu arada birçok önemli yerli markaya ve tasarımcıya da haksızlık ediyor. Ama Nicole Swengley’nin İstanbul’da geçirdiği sınırlı zamanda Türk tasarımıyla ilgili her şeyi sular seller gibi bilmesini beklemiyoruz tabii.
Nicole Swengley son dönemde tanınan, yurtdışında eğitim almış, dünyaya açılması daha kolay olan genç tasarımcılar kuşağını konu almış ve bununla
Starbucks ve Deniz Berdan işbirliğinden sonra ikinci bir sinerji tablosu daha var önümüzde. Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan ile eski top model Naomi Campbell yeni bir işbirliğine imza atmak üzere.
Naomi Campbell, Emine Erdoğan’ın Filistin’de yaşananlara dikkat çekmek için düzenlediği toplantıdan etkilenmiş. Evet, önemli bir toplantıydı. Ama Naomi Campbell’ın etkilenmesi ne kadar önemli? İşte bu tartışılır.
Naomi Campbell denince benim aklıma hep agresif, herkese saldıran, kaldığı otelle de yanında çalışan yardımcıyla da mahkemelik olan bir kadın geliyor. Böyle negatif imajı olan eski bir top modeli ülkenin başbakanının eşi niye kabul eder, niye yan yana fotoğraflar çektirir? Emine Hanım bu kadar yoğun bir programın içinde Naomi’ye neden zaman ayırır? Naomi iPod’unda fotoğrafını taşıdığı Emine Hanım’ı neden Ankara’da ziyaret etmek ister?
Evet birlikte iyi mesajlar verecekler, belki yardım için para toplayacaklar. Ama bu iş başka biriyle çok daha iyi yapılabilirdi.
Naomi Campbell neye göre seçildi? Ya da o mu bizimkileri