Alaçatı notları

21 Temmuz 2009

Hafta sonu Tempo dergisi ve Binboa’nın hedonist partisi için Alaçatı’daydım. Parti çok eğlenceliydi, Alaçatı çok kalabalıktı. İşte Alaçatı notları...
* İlk gün Alaçatı Beach Resort’ta deniz, kum ve güneş... Deniz o kadar kalabalık ki... Girmeden önce kimseye değmeden nasıl ilerlerim diye kendinize bir rota çizmeniz gerekiyor. Gidiyorsunuz gidiyorsunuz su dizinize geliyor. İlerledikçe ayakta durmuş, kokteyl havasında sohbet eden tanıdıklara rastlıyorsunuz ve aralarına katılıyorsunuz. Çok açılayım da birkaç kulaç atayım derseniz son sürat gelen jetskilere hedef olabilirsiniz. 
* Bodrum’un aksine burada podyuma dönmüş plaj havası yok. Evet, magazinden tanıdığınız çok insan burada. Ama nedense sörf yeri Alaçatı’da herkes daha rahat ve iddiasız.
* Akşam yemeğe Tuval’e gidiyoruz. Yemekler için değil, en stratejik noktada olduğu için. Geleni geçeni izliyoruz. Bu arada sütte levrek bizi şaşırtacak derecede lezzetli.
* Yemek sonrası Babylon’da Sezen Aksu

Yazının Devamı

Deniz Akkaya yine de haklı mı?

16 Temmuz 2009

Deniz Akkaya’dan sonra Efe Önbilgin Onur Baştürk’e konuşmuş. Deniz’in söylediği her şeyi teyit etmiş. ‘Evet, çocuk istedik gerçekten’ demiş. Sonra da ayrıldıklarını ve Deniz’in 2 ay sonra arayıp hamile olduğunu söylemesini anlatmış. Bir de döktürmüş, ‘Eğer bunu ayrılmadan 2 ay önce, diyelim ki burada Sunset’te, söyleseydi ortalığı yıkardım sevinçten. Ama ne yazık ki ilişkimiz bitmişti.’ Veee yılın özlü sözünü söylemiş, ‘Çünkü bir ilişki bebek doğurur. Bir bebek ilişki doğurmaz.’
Efe Bey’in burada unuttuğu bir şey var. Bir kadının hamile olduğunu anlaması zaten en az 1-1.5 ay alıyor. Hamile kalır kalmaz anlamak ne yazık ki mümkün değil. O yüzden Deniz 2 ay sonra arayınca neden bu kadar şaşırıyor ki? 2 ay önce yaptıklarını, aldığı kararları nasıl bu kadar çabuk unutuyor? Daha doğmamış bebeğinin adını neden bebeğin annesi yerine bir gazeteciyle tartışmayı tercih ediyor?
Sadece Efe Önbilgin değil erkeklerle ilgili böyle bir durum var. Çocuk istemeyi

Yazının Devamı

Güney Fransa’da neler oluyor?

14 Temmuz 2009

Leyleği havada gördüm. Bu yaz sürekli bir hareket halindeyim. Geçen hafta bir Güney Fransa turu yaptım. Daha Nicholas Sarkozy, Carla Bruni’nin adını yeni uçağına vermemişti. Her yerde Michael Jackson şarkıları çalıyordu.
Önce Cannes’la başladık. Cannes’da sahil boyunca uzanan, şık mağazalarla süslü cadde La Croissette’de gezerken sürekli Türkçe konuşmalara kulak misafiri olduk. Cannes Türkbükü’nün birkaç yıl önceki hali gibiydi. Nereye baksak tanıdık bir sima gördük. 

Provence’ta bir köy
Oradan kafa dinlemeye Opio’ya geçtik. Opio, Cannes’a arabayla 15 dakika uzakta, Provence’ta bir köy. Çok huzurlu, çok yeşil bir yer. Tarihi doku çok güzel korunmuş. Ona rağmen şahane golf sahaları var.
Opio’da kalırken St. Paul de Vence’a uzandık. Orta çağdan kalma tarihi bir köy. Burada ressamlar yaşıyor. Çok sayıda sanat galerisi var. Mimari çok etkileyici. St. Paul de Vence çok küçük bir yer olmasına rağmen

Yazının Devamı

Tam 10 gün kaldı

9 Temmuz 2009

Bazıları ilk defa bir yasak başlıyor diye çok mutlu, bazıları bunu demokrasiye aykırı bir hareket olarak görüyor. Bir kısmı da zaten işlerimiz etkilendi, ekonomik krizde bir de bu eksikti diye şikâyet ediyor.
19 Temmuz’a tam 10 gün kaldı. Daha bu tarih ilk konuşulduğundan beri herkes hop oturup hop kalkıyor.
Geçen gün bir mail geldi, sigara içmemiz engellenemez hareketi başlamış. Bir de internet siteleri var, www.sigaraicmemizengellenemez.com diye. ‘Sigara içmek de özgürlüktür, özgürlükler engellenemez’ diyorlar. 

TURYİD yasağa karşı
Aynı şeyi daha önce konuştuğum TURYİD (Turizm, Restoran ve Kulüp Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği) üyeleri de söylemişti. TURYİD Başkanı, Sunset Restaurant’ın sahibi Barış Tansever ve yönetim kurulu üyeleri Mikla’nın sahibi, şef Mehmet Gürs, Topaz’ın sahibi Kaya Demirer ve Brasserie Nişantaşı’nın işletmecisi Ayşem Saraçoğlu da sigara yasağına karşıydı. Demokrasiye aykırı diyorlardı. İspanya’dan örnekler veriyorlardı, işletmecinin kendi

Yazının Devamı

Haftalık gezme programı

7 Temmuz 2009

Dün Melisa Çakarlar’la İstanbul gece hayatı üzerine konuştuk. Melisa’dan bizim için bir İstanbul geceleri programı istedim ama artık gece çok çıkmadığını söyledi ve ilk aklına gelen birkaç yeri sıraladı. İş başa düştü. Bugün ben size haftalık bir gezme programı hazırladım. İşte bu geceden başlayarak 2009 yazı için çok faydalı bir liste...

Salı: Salı geceleri İzzet Çapa’nın Akaretler’deki Joke Perestroyka’sında özel salı partileri var. Bu partilerden önce hemen yandaki Ender Sanal-Murat Patavi’nin mekânı  Der Die Das’ta yemek ya da içki alabilirsiniz. Civardaki diğer seçenekleriniz W otelin terasındaki Spice Market ve Akaretler’deki İtalyan restoranı Pastarito.
Mutlaka Boğaz’da olmak istiyorsanız akşamüstü Lucca ya da Happily Ever After’a alalım sizi. Hafta sonu Bebek trafiğine girmek yerine hafta içi semtin tadını daha rahat çıkarabilirsiniz. 

Çarşamba: Akşamüstü güneş batmadan Reina, Sortie ya da Suada’ya gidebilirsiniz. Reina’da Park

Yazının Devamı

Bir ressamla tanıştım

30 Haziran 2009

Geçen hafta beni çok etkileyen bir ressamla tanışma fırsatım oldu. Suat Akdemir, benim son 5 yıldır çalışmalarını çok beğenerek takip ettiğim biri. Bodrum Maça Kızı’nda da çok sevdiğim evlerde de resimlerine bakmaya doyamıyordum.
Bu yıl Sotheby’s’deki çağdaş Türk sanatçılarının arasına girdi, sonbaharda Dubai Christie’s’de bir eseri müzayedede satışa çıkacak.
Sotheby’s ve Christie’s çağdaş sanatçılar için bir gösterge. Bir sanatçının yaşarken dünyanın en önemli sanat evlerinden kabul görmesi gerçekten çok önemli.
Suat Akdemir, bunu çok önemsemiyor. O resim yapmak istiyor, gerisi umrunda değil. Onu keşfeden çoktan keşfetti zaten. Geçen aylarda Teşvikiye’deki Es Konsept galerisindeki sergisi büyük ilgi gördü.
Ben resimlerini biliyordum, kendisini hakkında anlatılanlardan tanıyor gibi hissediyordum. Genelde eserlerini beğendiğiniz kişilerle tanışınca hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Suat Akdemir benim için tam tersi tam da hayal ettiğim

Yazının Devamı

Bu yemek için saatlerce yola değer!

25 Haziran 2009

Bodrum’dan arabayla Marmaris’e gidiyoruz. Kumlubük’te Hollandalı Ahmet’in Yeri’nden tekneye biniyoruz. Önce Serçe Limanı’nda deniz, sonra hedef Bozburun...
Bozburun yıllardır gitmek istediğim bir yer. Bu kadar çok gitmek istememin tek nedeni Orfoz.
Orfoz, eşi benzeri olmayan bir balıkçı. Herkes anlata anlata bitiremiyor. Daha gitmeden çok kişiye “Bozburun’da mutlaka Orfoz’a gidin” demişliğim var. Hepsi de çok memnun kaldı. Çünkü Selçuk-Güneş Bozçağa çifti burada harikalar yaratıyor. Selçuk Bey’in hazırladığı mezeleri başka hiçbir yerde tatmanız mümkün değil. Buradaki tüm yemekler anlatılmaz, yaşanır.
Üç yıl önce Selçuk-Güneş Bozçağa’nın oğulları Çağrı ve Çağlar Bodum’da Orfoz’un şubesini açtılar. Nerede mi? Halikarnas’ta, tam Mavi Bar’ın yanında. Ama nedense Bodrum’daki şubeye gitmeden önce esas yerine gitmek istedim. Karayolundan ulaşımı olmayan Orfoz’u ve bu inanılmaz yemekleri yaratan

Yazının Devamı

Gezmeye devam

23 Haziran 2009

Geçen hafta çok hızlı geçti. Önce Sofa Otel’deki Coca Cola’nın mutluluk kitabı sergisine gittim. Sergiyi Aslı Ekşioğlu’yla birlikte gezdik. Coca Cola, farklı yaş ve mesleklerden kişilere mutluluk sırlarını sormuş, Bennu Gerede de bu kişileri fotoğraflamış. En çok Bebek Badem Ezmecisi’nin sahibi Sevim İşgüder’in fotoğrafını beğendim. Tan Sağtürk ve Tamer Yılmaz’la ayaküstü sohbet ettik. Sonra da Conrad’daki CEO Club konserine koştum.
CEO Club konseri müthişti. İnsan iş hayatında bu kadar başarılı olanların bir de müzikte bu kadar yetenekli olduklarını görünce şaşırıyor, ister istemez kendini kötü hissediyor.

Konser sonrası parti
Konser çıkışı Dragon’a gittik. Dragon tartışmasız İstanbul’un en iyi Çin lokantası. Bir de yazlık yerini görünce buraya niye daha sık gelmiyoruz hissine kapılıyorsunuz. Hilton Oteli’nin bahçesinde, müthiş bir manzara var. Kesinlikle buraya daha sık gelinmeli.
Yemek sonrası Beymen Blender’da Metin Gürsoy’un düzenlediği partiye gittik. Blender’daki

Yazının Devamı