Serdar Bilgili Akaretler’i yenilediğinden beri her önünden geçtiğimde Akaretler’e gidesim geliyor. Ama W ve Spice Market dışında bir türlü gitmek mümkün olmuyordu. En lüks markaların şık butiklerinin orada olduğunu bilmek güzeldi ama sırf onlar için de Akaretler’e gidilmiyordu.
İşte şimdi Akaretler’in kaderi değişti. Hafta sonu iki gün üst üste kendimi orada buldum. Galatamoda Festivali yine her zamanki gibi çok güzeldi. Keşke Akaretler’de sürekli böyle sokak etkinlikleri yapılsa...
Moda tasarımcıları ve tv dizilerinin ilişkisi
Galatamoda’da bu sefer en önemli fark tasarımcıların ve televizyon dizilerinin ilişkisiydi. Hangi standa gitsem, bu Aşk-ı Memnu’da Bihter’in giydiği elbise diye bir elbise önüme çıkardılar. Dizilerde çok beğenilen kıyafetlerin inanılmaz sattığını işte burada canlı canlı görmüş oldum. Ama doğrusu Beren Saat’in elbisesi diye gösterilen bir elbiseyi çok beğensem de almadım. Elbisenin de bu kadar şan şöhretlisine karşıyım. Bu arada Beren Saat’in
Antalya-İstanbul uçağındayım, önümde Skylife’ın mayıs sayısı. Ayın yazar konuğu çok beğendiğim sinema eleştirmeni Sevin Okyay.
Yazının ilk paragrafında ‘Yükseklik ve kapalı yer korkusu çektiğimi anladım anlayalı, uçaktan da ürkerim’ diye bir cümle var. Bu cümleyi başka bir yerde görseniz okur geçersiniz. Ama uçaktayken ve THY’nin kurumsal dergisinde okuyunca ne yazık ki öyle olmuyor.
Yazar yazının ilerleyen bölümlerinde uçak korkusunu ve bu yüzden her zaman karayolunu tercih ettiğini, uçağa mecbur kalırsa yılda iki kez bindiğini anlatıyor. Daha sonra da korkusuyla ilgili şöyle bir açıklama yapıyor. ‘Zaten benim aman uçak düşer diye bir korkum yok. Endişem, sağa çekip inme imkânı olmayışından’...
THY yöneticileri uyuyor mu?
Uçak korkusuyla dolu böyle bir yazı THY’nin kurumsal dergisi için yazılabilir mi? Hadi yazıldı, THY yöneticileri ya da Skylife yöneticileri bu yazıyı hiç okumadan mı yayınladı? Bunun uçakta, uçak düşen bir
Yazı heyecanla bekliyorum. Sanki her şey geçecek, her şey çok güzel olacak gibi. Beklerken de kafayı fazla kilolara takmış durumdayım.
Çok sıkı bir programa başladım. Haftada 6 gün en az 30 dakika cardio, 3 gün de birer saat pilates yapacağım.
İstanbul’da yaşayan, işe gidip gelen, trafikte saatler geçiren bir insan için bu kulağa inanılmaz geliyor değil mi? Evet, geçen haftaya kadar bana da imkânsız geliyordu. Ama azmin sonu, ilk haftayı hiç fire vermeden başarıyla atlattım. Bunda en çok Antalya’da gördüğüm daha doğum yapalı 1-2 ayı geçmemiş incecik Fransız ve Rus kadınların ve tabii ki pilates hocam Eren’in katkısı oldu. Eren sabahları TV8’de Ebru Şallı’yla canlı yayına çıkıyor, sonra da Astoria’daki Anantara’da ders veriyor.
Nurgül Yeşilçay’dan Reha Muhtar’a
Anantara alışveriş merkezinde olmasına rağmen sizi Uzakdoğu’da gibi hissettiriyor. Çok huzurlu ve sakin bir yer. Cıstak cıstak müzik çalan spor salonlarına benzemiyor.
Anantara’da tanıdık birçok sima da
Son zamanlardaki halimizi en iyi Hande Yener’in şarkısı ‘Hayrola’ özetliyor; ‘Kötü haber çok, iyi haber yok.’
Günler aynen böyle bir minvalde geçiyor. Her gün ya çok üzüldüğümüz ya da cidden sinirimizi bozan şeyler oluyor. Elden bir şey gelmiyor.
Korkunç açıklama
Bir yanda korkunç bir cinayet ve o cinayet kadar korkunç, tüyler ürperten bir açıklama. Kızlarını takip etselermiş... Böyle bir açıklama yapan bir emniyet müdürü dünyanın neresinde olursa olsun istifa etmeli. Bizde özür bile dilemiyor. Dün Fatih Altaylı Sade Vatandaş’ta dedi ki, “Celalettin Cerrah konuştukça batıyor, o yüzden artık açıklama yapmamalı”. Belki de kendisi de böyle düşündüğü için susuyordur.
Baba Süreyya Karabulut yine büyük nezaket göstermiş, sadece “Talihsiz bir açıklama” diyerek. Basın bu cinayeti gündemde tuttukça suçlular da yakalanacak. Bakın nasıl da ilerleme kaydedildi
Monica Bellucci, Uma Thurman, Elizabeth Hurley, Vanessa Paradis ve Diane Kruger ile ortak bir noktanız var mı? Ortak noktayı daha da açalım, ortak arkadaş diyelim. Sizi bilmem ama benim artık var.
Geçen hafta Park Hyatt Maçka Palas’ta John Nolley’yle tanıştım. John Nolley Hollywood yıldızlarının kuaförü. O kadar yetenekli ki artık ona saç sihirbazı diyorlar. Yıldızlar kırmızı halıya adım atmadan önce mutlaka saçlarını ona teslim ediyor.
John Nolley Fransız. 11 yaşında kuaförlüğe başlamış, sonra operacı komşusu sayesinde operacıların saçlarını tasarlamaya başlamış. Derken filmlerde saç tasarımı yapmış. Şimdi 39 yaşında ve işinin zirvesinde.
Çok yakışıklı olduğunu hemen söyleyeyim. Saç sakal birbirine karışmış bir görüntüsü var, ama doğrusu çok cool duruyor. Terzi kendi söküğünü dikemez misali John Nolley de doğal ve dağınık saçlarını tepede topluyor. Zaten en büyük özelliği kuaförden çıkmış gibi durmayan doğal saçlar yapmak. Uzmanlığı yıkıyorum çıkıyorum modeli
Visa Europe, alışveriş alışkanlıkları ile ilgili bir araştırma yapmış. Araştırmanın sonucunda Türkler’in alışverişe eşleriyle birlikte çıktıkları ortaya çıkmış. Bir sürü istatistik sunulmuş ama ben bu sonuca şiddetle karşıyım.
Neden mi? Hangi kadın alışverişe kocasıyla çıkar? Şahsen ben asla alışverişte yanımda kocamı istemem. Alışverişte ya yalnız olacaksın, ya da iyi bir alışveriş arkadaşın olacak. İyi bir alışveriş arkadaşı dediğin konsantrasyonunu bozmayacak, gözü kapıda olmayacak, hiç giymeyeceğiniz ya da size yakışmayan bir şeye “Hadi artık al da çıkalım” demeyecek... Daha bunun gibi birçok kural sıralamak mümkün.
Bu araştırmayı yapanlara soruyorum; lütfen söyleyin böyle bir koca modeli var mı? Hangi koca karısının saatlerce minicik bir kabinde uzun uzun kıyafet denemesini mutlu ve huzurlu bir şekilde bekler? Hangi koca bir mağazada saatler harcayıp sonra hiçbir şey almayan ve çıkışta başka bir mağazaya gitmek isteyen kadına eşlik etmek ister? Hangi koca hiçbir şey alma niyeti olmadan ve hiç para harcamaması gerekirken alışverişe
Hafta sonuna Rafinera’nın 1 günlük tanışma paketiyle başladım. Bir gün önceden boy ve kilo bilgileri, kaç kilo vermek istediğim, neleri asla yemeyeceğim ve sabah kaçta kahvaltı edeceğime kadar her türlü detayı Rafinera’nın beslenme uzmanlarıyla telefonda paylaştım.
Sabah 08.30’da şık bir kutuda gün boyu yiyeceğim her şey geldi. Sabah kahvaltısı için beyaz peynir, dereotlu dip ve lavaş kıtırları, ara öğün olarak tarçınlı elma dilimleri, öğle yemeği için sebze köfteli ve közlenmiş patlıcanlı taze yeşillik salatası, ara öğün olarak taze meyveli organik yeşil elma jölesi ve akşam için de soya soslu tavuk, sebzeli Çin pilavı.
Gördüğünüz gibi aç kalmadan da sağlıklı beslenerek diyet yapmak mümkün. Rafinera’nın yemeklerinin sunumu da lezzeti de şık bir kafe ayarında.
Bir tek bütün gün yemeklerinizle dolaşmak ve bir kafe ya da restorana gidip biri yer biri bakar durumuna düşmek sinir bozucu oluyor. Yine de elinizin altında size özel hazırlanmış sağlıklı yemeklerin olması iyi.
İzzet Çapa’nın Akaretler’de açacağı Joke Perestroyka’yı duymayan kalmadı. Ama daha kimse burada neler olacağını bilmiyor. Geçen akşam City’s’deki it’s a joke’ta Barış Demirtaş’la karşılaştım. Barış, Çapamarka’nın genel müdürü. Çok heyecanlıydı, çünkü Joke Perestroyka için yapılan ikinci prodüksiyonun fotoğrafları tam da o sırada gelmişti.
Biliyorsunuz, styling’ini Hakan Öztürk’ün yaptığı, Naz Elmas’ın poz verdiği ilk çekimi İzzet Çapa beğen-memiş ve yeni bir çekim kararı vermişti. İkinci çekimde başrolde Tuba Ünsal var, fotoğrafları Serkan Şedele çekmiş, styling’i Çapamarka’cılar yapmış.
Çekim için 2 araba yakılmış
Fotoğraflar tek kelimeyle ŞAHANE! En güzel yorumu Aslı yaptı, ‘Siz artık fim çekmelisiniz’ deyiverdi. Gerçekten de fotoğraflar bir Hollywood filmi prodüksiyonu gibi. Nasıl bir detay, özen titizlik ve tabii yaratıcılık... Çekimler dizi ve film