Havana’da neler oluyor?

14 Nisan 2009

Her tatil dönüşü acıklı olur. Moral ve enerji depolarsınız. Kendinizi çok çok iyi hissedersiniz. Tam bu moralle uzun süre idare ederim dersiniz. İşte o anda olan olur. İstanbul’un stresi başlar. Buradayken fark etmediğimiz gerilim hali, uzaktan gelince daha da çok hissediliyor.
Biz iyi şeylerden konuşalım, size biraz daha gezdiklerimi, gördüklerimi anlatayım. Küçük Amerika San Juan’da sokakta Johnny Depp ile karşılaştıktan sonra Havana, Küba’ya uçtuk.
Havana’da zaman durmuş gibi. Kartpostal tadında bir manzara. Çok etkileyici. Herkes haklı, Castrolar ölmeden Küba mutlaka görülmeli.
Mimari olağanüstü, ama güzelim tarihi binalar parasızlıktan dökülüyor. Birçoğunu İspanyollar, Fransız mimarlara yaptırmış.
Kübalılar her türlü sıkıntıya rağmen neşeli. Her yerde canlı müzik var. Bueno Vista Social Club’ın üyeleri her köşe başında karşınıza çıkıyor. Ama öyle anlatıldığı gibi burada herkes sokaklarda dans etmiyor. Yine de sokaklar hareketli. Özellikle de Old

Yazının Devamı

Küçük Amerika’ya hoşgeldiniz!

9 Nisan 2009

San Juan’a ayak basınca Amerika’ya hoş geldiniz! Karayipler’de falan olduğunuzu unutuyorsunuz. Daha çok Miami’de gibisiniz. Burada güvenlik çok sıkı.
Önce şehre 45 dakika uzaklıktaki yağmur ormanlarına gidiyoruz. Yağmur ormanlarına uygun giyinmiş değiliz. Bizde kenelerden korunma için verdikleri bilgileri, çorabınızı pantolonunuzun içine sokun vs. gibi burada da tekrarlıyorlar. Bata çıka ilerliyoruz. Ama genel bir his aldıktan sonra kısa yolu seçip şehre dönüyoruz. Zaten zamanımız da çok kısıtlı.
Tarih ve alışveriş iç içe
Şehir turuna Old Town’daki El Morro Kalesi’nden başlıyoruz. İspanyollarla burada savaşmışlar. Tarihi turdan sonra Old Town’daki turistik sokaklara dalıyoruz. Burası küçük Amerika. Bu da demek oluyor ki burada da sonsuz alışveriş var. Ralph Lauren, Tommy Hilfiger gibi Amerikan markalarının outletleri sıralanmış Old Town’da. Daha yeni ve lüks bir bölge olan Condado’da ise Ashford Caddesi üzerinde Louis Vuitton, Cartier, Gucci gibi lüks markaların mağazaları var. İşin ilginci,

Yazının Devamı

Yaş 30

7 Nisan 2009

Bugün benim doğum günüm. Hem de 30. doğum günüm. Bir kadın için 30 yaş çok şey ifade ediyor. 30 oldun mu birçok şeyi başarmış olacaksın. Başaramadıysan ‘Eyvah ne yapacağım?’ diyeceksin.
30’larında ‘Artık evlenme zamanı geldi’ diyeceksin. Ama doğru insanla daha karşılaşmadıysan da ‘Bekârlık sultanlık’ diyeceksin. ‘Kariyer yaptım, paramı kazanıyo-rum, kocayı ne yapayım?’ diye söyleneceksin, ama bu sefer de yalnızlık zor gelecek. 
Evliysen ‘E, artık çocuk yapma zamanı’ diyeceksin. Hem çok isteyeceksin hem de çocuktan sonra hayatta kendinden daha önemli bir şey olacağı için korkacaksın ve erteleyeceksin. Erteledikçe bu sefer de yaşım geçiyor diye üzüleceksin.
Derken kariyer çanları çalacak. ‘30’uma geldim, hâlâ bu işi mi yapıyorum? E, daha ne kadar böyle gider? Nasıl daha iyi bir yere gelirim?’ diye planlar yapacaksın. Ve tabii göreceksin ki hayat planladığın gibi gitmiyor.
Sonra gelecek endişesi başlayacak. Artık sadece harcama değil,

Yazının Devamı

Bir Karayipler macerası

2 Nisan 2009

Yaz bize gelmeden biz yaza geldik. Çok önceden planlanmış bir programdı. 30. doğum günüm şerefine Club Med 2 ile Karayipler ve sonrasında Küba seyahati. Çok ağır ve üzücü şeyler oldu. Dünya ne hale geldi. Bu programı iptal etmeyi çok düşündüğümüz de oldu. Ama sonuçta vazgeçmedik.
St. Barths nedir?
Uzun bir uçuştan sonra St. Barths’dayım. Karayiplerin ortasında küçük bir Fransız adası. Hani Hollywood yıldızlarının tatillerini geçirdiği yer. Jennifer Anistonlar, Beyonceler, Jennifer Lopezlerin favori tatil yeri. Burası, Capri ya da St.Tropez ayarında. Zaten benzer butikler ve mekânlar burada da var. Şahane tekneler, helikopterler, küçük uçaklar burada cirit atıyor.
Önce biraz bilgi vereyim. St. Barths’ı Kristof Kolomb Kasım 1493’te buluyor. Adaya erkek kardeşi Bartholomeo’nun adını veriyor. Adada şimdi 8 bin kişi yaşıyor. Camgöbeği deniz, bembeyaz kumlarla tropik bir doğa harikası.
Nereler görülmeli?
St. Barts’da ilk görmeniz gereken yer havaalanı.

Yazının Devamı

Hadi artık yaz gelsin!

31 Mart 2009

Krizler, helikopter kazası, seçimler derken hepimiz dört gözle yazı bekliyoruz. Sanki yaz gelecek de bütün dertler bitecek.
Allan Carr’da sigarayı bırakma seminerlerine gidenler anlatıyor. Bir örnek veriyorlarmış, canınız sıkıldığında sigara yakmak istiyorsunuz diye. Sigarayı içiyorsunuz, bitiyor, e sonra bir bakıyorsunuz sorunlar bitmemiş, hâlâ orada duruyor. 
Evet yazla sigara mukayese kabul etmez ama bizde de sıkıntılar tamamen geçmeyecek, biliyoruz. Yine de ben yazı dört gözle bekleyenlerdenim. Yaz öncesi yapılacakların listesini şimdiden yaptım.
Önce MAC Gmall’a gidilecek, metabolizma ve koşu bandında maksimum kaloriyi yakmak için kaç hızla koşulması gerektiği hesapları yapılacak. Sonra Astoria’ya gitmeye üşenilmeyecek ve Anantara Spa’da ara verilen pilatese başlanacak. Bu arada da sağlıklı beslenme konusunda bol bol çalışılacak.
Sağlıklı beslenme zor iş. Ne kadar niyetli olursanız olun sizi baştan çıkaracak bir şeyler oluyor. Ya da bulunduğunuz yerde imkânlar kısıtlı olabiliyor.

Rafinera nedir?

Yazının Devamı

Facebook bitti, yaşasın Twitter!

26 Mart 2009

Dünkü gazetelerde Twitter’ın adı geçen haberleri gördünüz mü? Jennifer Aniston, John Mayer’den ayrılmış. Nedeni John Mayer’in kendisini çok ihmal edip bütün zamanını Twitter ile geçirmesiymiş. Hayır, Twitter Twiggy gibi bir manken falan değil. Yeni bir sosyalleşme akımı...
Ashton Kutcher, Demi Moore’un bikinili fotoğrafını Twitter’da yayınlayarak internete sızdırmış. Fotoğrafın altına da karısına övgüler yağdırmış. 
Peki ama bu Hollywood yıldızlarının hayatını karıştıran yakında bizim de hayatımızı karıştırmaya başlayacak olan Twitter ne?
Obama da kullanıyor
Twitter aslında bir mikro blog. Anında kısa mesajlar yollamanızı ve almanızı sağlıyor. 140 vuruşluk mesajlarla ne yaptığınızı eşe dosta anlatıyorsunuz. Hem cep telefonundan hem de bilgisayardan mesajlar yollayabiliyorsunuz. iPhone ve Blackberry için özel programı da var. Ama sadece SMS ile de Twitter’ı kullanabiliyorsunuz. Zaten Amerikalılar internetin SMS’i diyorlar Twitter için.
Twitter’ın diğer sosyalleşme sitelerinden en büyük farkı mesajlaşmak için internet

Yazının Devamı

”Madonna’nın pilates hocası” benim için bitmiştir!

24 Mart 2009

Spor salonlarından mailler yağıyor, “Madonna’nın pilates hocası geldi, kaçırmayın!” diye. Başlarda iyi niyet ve merakla bakalım bizimkilerden farklı ne yapıyorlar diye takip ediyordum. Her gittiğimde bir hayal kırıklığı ve sevgili Eren hocanın (hani sabahları TV 8’de Ebru Şallı’yla birlikte pilates yapan güzel kız) hepsinden daha iyi olduğu hissi... Yine de uzun süre yılmadım. Çünkü bizim Ebru Şallı’yı beğenmeyen spor hocaları, uzmanları vs. bu yabancıları öyle bir ballandıra ballandıra anlatıyor ki...
Yine dayanamadım,  son gelen hocanın dersine de gittim. İlk hayal kırıklığı hocayı görünce oldu. Kat kat göbek bağlamış, şişman bir spor hocası nedense bana inandırıcı gelmedi. Spor hocası ve diyetisyen fit olacak ki sizi motive edecek. Tabii ki hastalıklar sonucu durum farklı olabilir. Ben de hemen kendisini ABD’den getirenlere bir sakatlık ya da hastalık geçirip geçirmediğini sordum. Aldığım cevap şu oldu: “Eğitmenler spor yapmaya zaman bulamıyor. Kimseyi dış görünüşüyle yargılamamak lazım. Pilates Ebru Şallı’nın programı demek

Yazının Devamı

Büyük adamlar büyük aileden mi çıkar?

19 Mart 2009

3 yaşındaki çocuk biraz şımarıklık yapar. Babası da artık dayanamaz ve kızar. Bu durumda 3 yaşındaki çocuğun ne yapmasını beklersiniz? Ağlar falan değil mi?
Bizimki hiç bozuntuya vermez ve der ki “Ben anneanneme gideceğim”. Gidiş o gidiş. Üç gün anneannede kalır ve sonra babasının artık onu özlediğinden ve şımarıklık yapsa bile kızmayacağından emin bir halde evine döner. Daha 3 yaşındadır, ama herkesi kendi avucunda oynatmaya çoktan başlamıştır.
İşte çocukların hayatında büyük aile olmanın, kapıyı çarpıp gidebileceği bir yer olmasının verdiği özgüven çok başka.
Okan Bayülgen Obama’nın izinde
Heyecanla baba olmayı bekleyen Okan Bayülgen doğacak çocuğu için bütün aileyi bir araya toplamaya çalıştığını anlattı birkaç gün önce. Annesini Bodrum’dan getirecek, kayınvalide ve kayınpederi ise Ankara’dan... Özetle diyor ki, büyük adamlar büyük ailelerden çıkar.
Okan Bayülgen’in bu açıklamasıyla ilgili çocuk sahibi ya da torun sahibi kiminle konuşsam “Ne akıllı adam, çok doğru yapıyor” dedi.
Bizim aile yapımızda anneanneler, babaaanneler ve dedelerle aynı evde oturmak zaten var. Artık biraz biraz kendisine dönen ve torunlarla çok da ilgilenmeyen aile büyükleri de oluyor. Ama

Yazının Devamı