Balkanlar'da bulutlar toplanırken..

1 Temmuz 2006

Balkanlar'dayım. 400 yıllık ata toprağında... 15 yıl öncesinin kan yatağında...Bosna'da...Kalabalık bir grubuz. Hemen herkesin ailesinde buralardan bir iz var. Eşim Dilek büyük dedesinin mezarını arıyor. Bir başkası uzak yeğenlerinden haber almaya çalışıyor.Yolculuk öncesi kitapçılarda kaynak aradım:Ne kadar az kitap var, Bosna üzerine yazılmış...Kaç yazar adı sayabilir, kaç film hatırlayabilir, kaç şarkıyı mırıldanabilir, kaç şiir okuyabilirdik ki Boşnak diyarından?Ne çok ihmal etmişti Türkiye entelektüeli Balkanlar'ı...Hezimetle çekildiğimizden beri ne kadar az ilgilenmiştik bu coğrafyayla... Balkan kökenlilerin Türkiye nüfusunun 5'te 1'ini oluşturduğu söylenir. "Son Makedonyalı"nın kurduğu cumhuriyet ne kadar uzaktı, bunca yakın iken...* * *2006 Balkanlar için kritik bir yıl.Yugoslavya'dan arta kalan son devlet, Karadağ da ayrıldı.Kosova sorunu sürüyor.Bosna Hersek'te savaştan sonra kurulan, 55 ülke ve kurumun temsilcilerinden oluşan Barış Uygulama Konseyi, gelecek haziranda varlığına son vereceğini açıkladı.Önceki gün de Avrupa Konseyi, Bosna Hersek'te anayasal düzenin Dayton barış anlaşmasında öngörüldüğü üzere etnik temele dayalı olarak değil, AB ülkelerinde olduğu gibi

Yazının Devamı

Son mülkiyeli

29 Haziran 2006

"Hasan Hamdi Orhon'u kaybettik."Herkesin bildiği bir isim değil. Ben de geç keşfettim."Mülkiye belgeseli" için eski mezunları arıyorduk. Mülkiyeliler Birliği'nin kayıtlarındaki en eski mezun 1940'larda okumuştu. Onunla görüştük.Şubatta belgesel yayına girdikten sonra bir telefon aldık:"- Hamdi Bey'i atlamışsınız. Yaşayan en eski mezun o...""- Kaç mezunu?""- 1932!"* * *Kulaklarımıza inanamadık. Orhon, 1910 doğumluydu. Yani 95 yaşındaydı. Ankara'da yaşıyordu. Ve hafızası pırıl pırıldı.Çekime gittiğimizde bizi lacivert takım elbisesi içinde karşıladı.Okul fotoğraflarını hazırlamış, anılarını toparlamıştı.Başucunda Erol Mütercimler'in "Bu Vatan Böyle Kurtuldu" kitabı vardı. Büyüteç yardımıyla da olsa hâlâ okumaya devam ediyordu. Mülkiye'yi anlatırken 95'lik bir delikanlıya dönüştü aniden... İki saat aralıksız konuştu.Sürmeneliydi. Okula 1929'da girmişti.Mülkiye o zamanlar Yıldız Sarayı'nın eskiden ahır olarak kullanılan bölümünde kuruluydu."Ahırdan yetiştik biz" dedi gülümseyerek...Üç yıllık okulu bitirince "Önce Mülkiye, sonra Türkiye" demiş, Türkiye'nin hizmetine koşmuştu.Keşan'da, Kağızman'da, Cihanbeyli'de, Çeşme'de, Bergama'da kaymakamlık yapmıştı.Mülkiye'nin ilk mezunu Mehmet

Yazının Devamı

AB yolu rampada

27 Haziran 2006

Görünen o ki yol giderek uzuyor ve üzerinde yürünemeyecek kadar "ince"liyor.***AB konusuna vakıf üst düzey bir bürokratla konuştum.Umutsuzdu."Bürokrasi tamamen durdu. Çünkü siyasi irade yok" diye dert yandı.Hükümet ısrarla "Yavaşlama yok" dese de bürokratlardan işadamlarına, üniversiteden medyaya kadar her kesimde işin durma noktasına geldiğine inananlar çoğunlukta...Gerçi tarama sürecinin 3'te 2'si tamamlandı; AB ile görüşülecek başlıklarda müzakereler için heyetler Brüksel'e gidip geliyor; giden heyetlere önce o fasıldaki AB mevzuatı anlatılıyor, sonra ikinci turda Türkiye'deki durum ve yapılacak değişiklikler görüşülüyor. "Ancak Başmüzakereci, bürokratlara 'Hiçbir konuda taahhüde girmeyin' talimatı verdiği için ilerleme sağlanamıyor."Türkiye, başlıkların açılabilmesi için gereken önkoşulları tamamlayamıyor.Daha 35 başlıktan sadece 1'i, üstelik en kolayı açılıp kapandı. O bile çok zor oldu. Tarım vs. gibi zorlu başlıklarda rampa daha da dikleşecek.***Neden durdu reform süreci?Bir bürokrat, bunu "Hükümette ve bürokrasideki reform yorgunluğu"na bağlıyor. "50 yılda yapılamayanları bu kadar kısa zamana sıkıştırınca halsiz düştük" diyor. Başta AB'nin siyaseti sivilleştirip kendileri

Yazının Devamı

Gençlerin dilindeki ÖSYM şarkısı

26 Haziran 2006

Büyük sınavın üzerinden bir hafta geçti.Sınav gazileri yeni yeni kendine geliyor.Ve üniversite hayatına uzanan bu sırat köprüsünün nasıl bir cehennem olduğu, fırtına dindikten sonra daha iyi anlaşılıyor.Gelin bugün, gençlerin takıldığı âlemlere bir göz atıp sınav sonrası "tahribat raporu" çıkaralım:***Deli grubunun "ÖSYM" için yazdığı şarkı herkesin dilinde...Küfürlü sözleri nedeniyle ortalıkta bulunması kolay değil. Ama konserde çalıyorlar; amatör çalışmalara yer veren bir sitede de klibi yayımlanıyor (http://www.youtube.com).Sözleri şöyle:"3 sene uğraştım/ kurtarmak için hayatımı/ gece gündüz çalıştım/ kazanabilmek için sınavı/ peki şimdi ne değişti/ geleceğim belirsizleşti/ bir şey söyleyeceğim size/ s....m sınav sisteminize/ Ö-SE-YE-ME g...ü ye/ Ö-SE-YE-ME g...ü ye...""Böyle gelmiş böyle gitmez/ sınav için hayat zindan edilmez/ 3 saat 180 soru/ Allah'ım sen aklımı koru/ kaybettim ben kendimi/ yok ettiniz geleceğimi/ Bir şey söyleyeyim size/ o sınav g....n g...ze..."Bu kadarını yazabiliyorum; meraklısı bulur dinler.Ama genç sitelerde şarkıya ilk tepkiler "Seneye Eurovision'a bununla katılalım" şeklinde...Lise sonda her sabah koro şeklinde söylenmesini öneren de var, "Sınav

Yazının Devamı

Bir arada yaşamaktan bıktık mı?

24 Haziran 2006

Miting için bilgi vermeye gelen arkadaşlarla, bu sorunun ne kadar can yakıcı haline geldiğini konuştuk.Uzlaşma ve diyalog çağı olmasını beklediğimiz asrımız, tersine, giderek ayrışmanın, kutuplaşmanın, tahammülsüzlüğün yüzyılı haline geliyor.Son Diyarbakır gezimde Güneydoğu'yu "bir arada yaşam" konusunda yıllardır olmadığı kadar umutsuz gördüm. Silahlı çatışmaların en yoğun olduğu dönemde bile hâlâ aklını başında tutabilenler arasında Türk-Kürt ayırt etmeksizin çözüm yönünde bir ortak irade vardı."Hepimiz kardeşiz" türküsü tarihi bir gerçek olarak dillerdeydi.Şimdi ise, bir savaş sonrasının umudu yerine, "Böyle de olmayacak" hayal kırıklığı var insanlarda...Bölgede yaşayanlar, giderek umudu kestikleri Ankara yerine gözünü, kulağını güneye, yeni kurulan devlete çeviriyor.* * *Bir arada yaşam konusunda bir başka isteksizlik alameti, kendini "Batılı" olarak tanımlayanlar ile "Müslümanlar" arasında gözleniyor.Dün yayımlanan bir araştırma, tüm dünyada bu iki kesim arasındaki uçurumun büyüdüğünü belgeliyor.Müslümanlar Batılıları "küstah ve şiddet eğilimli" görmeye, Batılılar ise Müslümanları "potansiyel terörist" farz etmeye her zamankinden daha yatkın görünüyor.Türkiye'de ise

Yazının Devamı

Sion günlükleri

22 Haziran 2006

Kapısında "Notre Dame de Sion" yazıyor.Burası tüm dünyaya yayılmış Sion mekteplerinin bağlı olduğu genel merkez...150 yıllık bir dini hareketin karargâhı...Manastırın ağır demir kapısı özel izinle açılıyor. İskoç Başrahibe Soeur Mauren tarafından karşılanıyoruz.Merkezin paha biçilmez arşivi, binanın bodrum katında...Raflarda yüzlerce kutu var... kutuların üzerinde yazılar... yazılarda hareketin faal olduğu ülkelerin, şehirlerin adları...Üstünde "Constantinople-1856" yazan kutuyu çekiyoruz.Kutudan, yeşil ince kâğıtla kaplanmış eski defterler çıkıyor. İçinde inci gibi bir el yazısıyla kaleme alınmış Fransızca "Journal"ler var.Bunlar "Sion günlükleri"...Sadece çok özel bir okulun, etkili bir dini hareketin, dünya çapında bir eğitim hamlesinin değil, Türkiye'nin de 150 yıllık tarihi var bu günlüklerde....Ve o günlükler, 150 yıl sonra ilk kez gün ışığına çıkarılıyor.* * *Notre Dame de Sionlular Derneği, okulun 150. kuruluş yıldönümü için bir belgesel yapmamı istediğinde doğrusu böyle muhteşem bir arşivle karşılaşacağımı bilmiyordum.Okulun mezunlarından Saadet Özen, 150. yıl vesilesiyle yazacağı kitap için Roma'ya başvurunca, derneğin de devreye girmesiyle tarihi arşiv açılmıştı.Kısaca

Yazının Devamı

Köşk yolunda iki kaza

20 Haziran 2006

O yokuşta yaşanmış iki cumhurbaşkanlığı kazası anımsatacağım bugün...İkisini de tanıklarından dinlemiştim.* * *İlkini Milli Birlik Komitesi (MBK) üyesi Sıtkı Ulay anlatmıştı.1961'in ekim ayı...27 Mayıs yönetimi işbaşındaydı.Seçimleri, devrilen DP'nin devamı sayılan partiler kazanmıştı.Asker yeniden müdahale eğilimindeydi. Devreye İsmet Paşa girdi. Askerleri belli koşullarla siyasete karışmamaya ikna etti. Koşullardan biri, 27 Mayıs lideri Gürsel'in Köşk'e çıkmasıydı.İşte o kritik günlerde bir isim adaylıkta ısrar etti:Prof. Ali Fuat Başgil...Başgil, eski DP'lilerin sevgi gösterileri arasında adaylığını açıklamaya Ankara'ya geldi. Başbakanlığa çağrıldı. Orada kendisini iki MBK üyesi bekliyordu.Sıtkı Ulay, lafı çevirmeden kendisine şöyle dedi:"Hoca, bil ki sen cumhurbaşkanı olursan ne top atılır, ne tören yapılır. Senin cibin hazır. Koyacaklar seni bir cibe... Yukarıda bir yere götürecekler. Orada akıbetin meçhul. Belki Etlik'te mezarını bile hazırlamışlardır."Hoca, o gün adaylıktan vazgeçip Ankara'yı terk etti.* * *İkinci örneği Bülent Ecevit anlatmıştı.Bu olaydan 12 yıl sonra...Yıl: 1973. 12 Mart'ın kudretli generali Faruk Gürler, Genelkurmay Başkanı oldu. Cevdet Sunay'ın

Yazının Devamı

Hepsi pekiyi

19 Haziran 2006

Sevincin hüzünle karıldığı günlerdir bunlar... Hele mezuniyet günüyse ve yıllarca her sabahı birlikte karşılayan minik yürekler ayrılık arifesindeyse...Vedalaşma yaklaşır, karne telaşı, tatil heyecanına karışır.* * *Bu ayki "Ankara Magazine" dergisinde ilkokulumun 80. yıldönümü için yazılmış yazı, beni 60'ların Ankara'sına sürükledi.Yüksel Caddesi ile Bayındır Sokağı'nın kesiştiği köşedeydi okulumuz...Geniş bir bahçe içinde iki katlı tarihi bir bina...Bugün hiçbir mimari özelliği olmayan sıradan beton kütleleri içinde eğitim gören çocuklar ne hissediyor bilmem, ama ben hâlâ her önünden geçişimde bize böyle bir bina hediye edenlere şükran duyuyorum.Tabii başta okula adını veren Mimar Kemalettin'e...* * *O zamanlar bu isim, sadece bir okul adından ibaretti bizim için...İsmin önemini, büyüyünce anladım:Ziya Gökalp'e göre milli edebiyata paralel olarak, milli mimaride bir Rönesans çabası vardı. Mimar Kemalettin bu çabanın öncülerindendi ve genç mimarlar onun etkisiyle Türkçü olmuşlardı.Kemalettin, 1925'te Ankara'nın bayındır işiyle görevlendirilmiş ve kendini, cumhuriyetin yeni dilini binalara yansıtmaya adamıştı. (Bkz: "Cumhuriyetin Mimarları", Ümit Sarıaslan, Otopsi, 2004)Bu

Yazının Devamı