Kalabalığın iktidarı

17 Ekim 2002


<#comment>Yaklaşan tehlikeyi Trevanian haber vermişti: "Senden yeteneksizlerin, ne kadar kalabalık olsalar da, seni yenebileceklerine inanmıyorsun, ama artık mediokrasinin (sıradan insan iktidarının) çağındayız. Mediokrasi, sıkıcı, renksiz, aptal görünür. Fakat ebedi biteviyeliğini hiç bıkmadan sürdürür.
Kalabalıklar, zorbaların en sonuncusu olacaktır."
***
Son 3 günde 3 "star"ın başına gelenler, Trevanian’ı doğruladı.
Derya Tuna sahnede soyundu diye, Nurseli İdiz barda dağıttı diye, Deniz Baykal kürsüde hırçınlaştı diye hedef oldu.
Bu 3 stara dair 3 alıntı okuyalım:

Yazının Devamı

Washington Post: "AKP darbe nedeni" Kenan Evren: "Değil"

15 Ekim 2002

Gazetede Grenville Byford imzasıyla yayımlanan habere göre "Tayyip Erdoğanın iktidara gelme olasılığı laik güçler ve askerler tarafından bir tehdit olarak algılanıyor".Byford, Erdoğanın başbakan olması halinde generallerin öfkeleneceğini tahmin ediyor ve "AKP ile askerler arasındaki bu gerginlik, bir askeri müdahale ile sonuçlanabilir" diyor.***İddialı bir yorum.Tesadüf, yorumun çıktığı gün ben de 6 Kasım 1983 seçimleri konusunda hazırladığımız belgesel için Marmariste 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evrenle görüşüyordum.Evren, askeri bir müdahalenin ardından demokrasiye dönüldüğü seçimleri bütün ayrıntısıyla anlattı. Nerelerde doğru, nerelerde yanlış yaptıklarını, nelerden pişman olduğunu büyük samimiyetle ifade etti.Sonra laf önümüzdeki seçimlere geldi."Nasıl görüyorsunuz" diye sordum."Muamma" dedi; "Sonu meçhul bir seçim. Son birkaç hafta sürprizler olabilir".***Seçimin muhtemel sonuçlarının Ankarada kimi çevreleri kaygılandırdığından söz ettim.Bu kaygılar Washington Post sütunlarına dek yansıyıp güncelleştiği için Evrenin sürpriz sayılabilecek görüşlerini aktarmak istiyorum."Kenan Paşa" iki konuda iyimser:Birincisi seçim sonucunda 2 - 3, en çok 4 partinin kalacağını düşünüyor. "Bu da

Yazının Devamı

Washington Post: "AKP darbe nedeni" Kenan Evren: "Değil"

15 Ekim 2002


<#comment>ABD’nin etkin gazetelerinden Washington Post hafta sonu "Muhtemel bir AKP iktidarı" üzerine ilginç bir tahmin yayımladı.
Gazetede Grenville Byford imzasıyla yayımlanan habere göre "Tayyip Erdoğan’ın iktidara gelme olasılığı laik güçler ve askerler tarafından bir tehdit olarak algılanıyor".
Byford, Erdoğan’ın başbakan olması halinde generallerin öfkeleneceğini tahmin ediyor ve "AKP ile askerler arasındaki bu gerginlik, bir askeri müdahale ile sonuçlanabilir" diyor.
***
İddialı bir yorum.
Tesadüf, yorumun çıktığı gün ben de 6 Kasım 1983 seçimleri konusunda hazırladığımız belgesel için Marmaris’te 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’le görüşüyordum.

Yazının Devamı

Medyada görünmek seçim kazandırır mı?

13 Ekim 2002

"Medya çağı"nın siyasetçisi, propagandayı tozlu Anadolu yollarında, miting meydanlarında, seçim konvoylarında değil, televizyon stüdyolarında yapıyor.Seçim bildirgesinden çok diksiyon derslerine çalışıyor; kadrosu kadar giysisine özeniyor; hangi sorunu nasıl çözeceğine değil, hangi kameraya nasıl gülümseyeceğine yoğunlaşıyor.Bu medya taarruzunun onu sandık zaferine ulaştıracağını sanıyor.Her seçim yenilgisinden sonra da kusuru kendinden çok "taraflı yayın yapan medya"da buluyor.Bu doğru mu acaba?Medya, bir lidere seçim kazandırabilir ya da kaybettirebilir mi?***Bu konuda yapılmış bir araştırma var elimde... Son seçimde, Konrad Adenauer Vakfının desteğiyle Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesince gerçekleştirilmiş.Üniversitenin araştırma grubu, 18 Nisan 1999 seçimlerinin bir ay öncesinden başlayarak 3 televizyon kanalı (TRT1, Kanal D ve Star) ile 8 gazeteyi (Milliyet, Hürriyet, Sabah, Cumhuriyet, Türkiye, Yeni Yüzyıl, Akit, Zaman) izlemeye almış.Televizyonların haber bültenleri, tartışma programları kaydedilip incelenmiş. Gazetelerdeki seçim haberleri, köşe yazıları, siyasi reklamlar taranıp içerik analizleri yapılmış.Araştırma aslında medyanın kampanya süresince doğru ve dengeli

Yazının Devamı

Medyada görünmek seçim kazandırır mı?

13 Ekim 2002


<#comment>Ekranlar, sayfalar, mikrofonlar lidere kesti. Hangi kanalı açsanız, hangi sayfayı çevirseniz, hangi radyoyu dinleseniz, siyaset, anket, vaat fışkırıyor.
"Medya çağı"nın siyasetçisi, propagandayı tozlu Anadolu yollarında, miting meydanlarında, seçim konvoylarında değil, televizyon stüdyolarında yapıyor.
Seçim bildirgesinden çok diksiyon derslerine çalışıyor; kadrosu kadar giysisine özeniyor; hangi sorunu nasıl çözeceğine değil, hangi kameraya nasıl gülümseyeceğine yoğunlaşıyor.
Bu medya taarruzunun onu sandık zaferine ulaştıracağını sanıyor.
Her seçim yenilgisinden sonra da kusuru kendinden çok "taraflı yayın yapan medya"da buluyor.
Bu doğru mu acaba?

Yazının Devamı

Havadan sudan...

12 Ekim 2002

Bugün ortaya, not defterinde aklıma takılan basit sorulardan çalakalem bir derleme yaptım: Yıllardır iç cebimden not defterim eksik olmaz; içine bölük pörçük, yarım yamalak fikirler, anılar, dizeler karalarım. Bazen o karalamalardan bir yazı çıkar; yazıya soluğu yetmeyecek notlar da ilelebet orada kalır. Siz niye durdurmadınız? "İnsanım" diyen herkesin yüreğini parçalayan görüntüler.Vatan, haberi "Vahşeti seyrettiler" manşetiyle vermişti; polisin bu gözü dönmüşlüğü acz içinde seyredişinin ibret fotoğraflarıyla...Lakin, haberin görüntülerinin çoğu televizyon ve gazetede yer almasından, seyirciler arasında bir başka meslek grubu daha olduğu anlaşılıyor.Sahi, "55 darbe" boyunca biz gazetecilerin yapabileceği bir şey yok muydu; "vahşeti seyrettirmek" dışında?.. Adanada 27 yaşındaki karısını 7 yaşındaki oğlunun gözü önünde kurbanlık koyun gibi kaldırıma yatırıp 55 yerinden bıçaklayan işsiz Aydın Karanın cinnet görüntülerini izlemişsinizdir. My Cep Vatandaştaki "Sen ne veriyorsun" merakı, son 20 yılda elbirliği ile yarattığımız bir iştah değil mi?Yine kendimizden başlayalım; seyirciyi ekrana bağlamak için dizilerin içine saçma sapan sorular sıkıştırıp, "Aferin bildin" diye hediyeye

Yazının Devamı

Havadan sudan...

12 Ekim 2002


<#comment>Yıllardır iç cebimden not defterim eksik olmaz; içine bölük pörçük, yarım yamalak fikirler, anılar, dizeler karalarım. Bazen o karalamalardan bir yazı çıkar; yazıya soluğu yetmeyecek notlar da ilelebet orada kalır.
Bugün ortaya, not defterinde aklıma takılan basit sorulardan çalakalem bir derleme yaptım:

Siz niye durdurmadınız?
Adana’da 27 yaşındaki karısını 7 yaşındaki oğlunun gözü önünde kurbanlık koyun gibi kaldırıma yatırıp 55 yerinden bıçaklayan işsiz Aydın Kara’nın cinnet görüntülerini izlemişsinizdir.
"İnsanım" diyen herkesin yüreğini parçalayan görüntüler.

Yazının Devamı

Siyasi dart

10 Ekim 2002

Bugünlerde ise "merkez", siyasetin kıblesi, rendesi, güvencesi adeta...Öylesine güçlü bir anafor ki bu, herkesi paçasından tuttuğu gibi kendine çekiyor, basmakalıplaştırıp hizaya sokuyor.Sonuçta seçim de, neden ayrı partilerde örgütlendikleri anlaşılmayan birtakım "tıpatıp aynı"lar arasında yapılıyor. Diplomaside, ekonomide, güvenlikte, bütün partiler resmi çizgiye yapıştığı için kampanyada "dürüst", "hırçın", "harbi", "tonton" liderler yarışıyor.Ne sol sola, ne sağ sağa, ama herkes birbirine benziyor.***Bütün okların merkeze saplandığı bu "siyasi dart"ta, merkeze en uzak durur gibi göründüğü için kamuoyunun en ziyade iltifatına mazhar olan parti, epeydir sistemle barışma seremonisinde...Biliyorsunuz, devlet, Tayyip Erdoğana radikal konuşmalar yaptığı eski bir mitinginin bandıyla "Hoş geldin" demiş, "Elimizde dahası da var" tehdidini de araya sıkıştırmıştı.Bu el enseden beridir "zirvede flört" sürüyor.Az önce sözünü ettiğim anafor, "Varoşların kralı Kasımpaşalı"yı TÜSİADla, AByle, ABDyle, IMFyle, TSKyle, MGKyla tanıştırıp sıygaya çektiriyor.Boynunda bir idam yaftası gibi gezdirdiği eski sözlerini ikide bir kaset kaset pişirip yemin bozduruyor.Ve nihayet helikoptere bindirip batık

Yazının Devamı