Yerli Othello

8 Ağustos 2002

17. yüzyıla ait bir oyun yazarken gözler önüne serdiği şey aslında, insanlığın ebedi zaafları ya da kahramanlıklarıydı.O yüzden eskimiyordu hiç...Bu kez Othello, günümüz Ankarasında geçiyormuş gibi geldi bana...***Oyunda, manevi değerlerin hızla eridiği, paranın insanları köleleştirdiği bir dönemde, dürüstlüğün, yalan karşısındaki yenilgisini anlatır Shakespeare...Othello, "Kıbrıs fatihi" bir kumandandır. Eşine tutkuyla bağlı bu naif komutan, riyasız bir dünyanın temsilcisidir."Mert ve açık yüreklidir budala / dürüst sanır, dürüst görünenleri de / burnuna halkayı geçirdin mi / götürürsün istediğin yere."Othelloyu bu sözlerle tanımlayan İagodur.İago, Othellonun en sadık adamı gibi görünüp, sinsice kuyusunu kazan tehlikeli bir entrikacıdır. İnsanların zayıflıklarını sezip bunları ustaca kullanacak kadar zeki, iktidarını perçinleyebilmek için her uğursuzluğu göze alabilecek kadar hırslıdır.Oyun boyunca Othelloyu korumak için savaşırmış görünerek onun altını oyar. Onu eşiyle çevresinden soğutmak ve kıskançlığın girdabında boğmak için eşinin kendisini aldattığını söyler. Oysa asıl aldatan kendisidir."Bir kıskançlık ve ihanet tragedyası" olarak tanımlanan oyun, Othellonun, İagonun

Yazının Devamı

EcevitİnönüCemBaykal DervişKarayalçın PişkinsütUras

6 Ağustos 2002

Adı: "Harakiri".Yazarını siz bulun; ben sadece senaryonun mantığına dair ipuçları vereceğim:Senaristin özelliği, "oyuncuların tümünü kendi silahıyla vurdurması..."Örnek:Siyasi koşullar Aponun asılmamasını gerektiriyor.Bunun doğuracağı toplumsal tepkinin sözcüsü kim?MHP mi?Bu iş bizzat MHPnin ortak olduğu iktidara yaptırılıyor.İsraille askeri işbirliği anlaşması yapılacak.En büyük tepkiyi kim gösterir?Erbakan mı?Anlaşma bizzat ona imzalattırılıyor.Yunanistanın NATOnun askeri kanadına koşulsuz dönmesi şart.Kim itiraz edebilir?Askerler mi?Bu konudaki Türk vetosu 12 Eylülde bizzat askerlerce kaldırılıyor.Kıbrısta Türkiyeden taviz istenecek.En büyük hassasiyeti kim gösterir?"Kıbrıs fatihi" Ecevit mi?Tavizler bizzat ona dayatılıyor.Yükselen muhalefet yargısız infazlarla çökertilecek.En duyarlı kesim hangisi?Sosyal demokratlar mı?En çok yargısız infaz onların ortak olduğu iktidarda yapılıyor.***Bir taşla üç kuş:Hem "iş", tereyağından kıl çeker gibi hallediliyor.Hem, muhalefette olsa yeri göğü inletecek kesimler, hükümette tepkiyi yatıştırma işlevi görüyor.İşi bitince de, zaten tabanın desteğini yitirdikleri için, tarihin çöp sepetine atılıyor."Karmaşık siyasal hayat bu kadar basit bir

Yazının Devamı

EcevitİnönüCemBaykalDervişKarayalçınPişkinsütUras

6 Ağustos 2002


<#comment>Siyasi hayatımızın iplerinin, karanlık bir gücün elinde olduğuna inanan komplo teorisyenlerindenseniz elimde tam sizlik bir senaryo var.
Adı: "Harakiri".
Yazarını siz bulun; ben sadece senaryonun mantığına dair ipuçları vereceğim:
Senaristin özelliği, "oyuncuların tümünü kendi silahıyla vurdurması..."
Örnek:
Siyasi koşullar Apo’nun asılmamasını gerektiriyor.

Yazının Devamı

Kendi taklidini oynayan kadın

4 Ağustos 2002

"Evet, bende özel bir şey var ve bunun ne olduğunu biliyorum: Ben, elinde boşaltılmış bir uyku hapı şişesiyle yatağında ölü bulunacak kızlardanım".Aynen öyle oldu.5 Ağustos 1962 sabahı, elinde boş bir uyku hapı şişesiyle yatağında ölü bulundu."İntihar mı etti, öldürüldü mü" sorusu hala tartışılıyor.Tabii Marilyn Monroenun ölümsüzlük sırrı da...***Geçen yaz onun yazar Arthur Millerla ilişkisinin öyküsünü okurken (Christa Maerker, iletişim, 1999) Marilyndeki ışığı olduğundan parlak gösteren şeyin, o ışığın fonundaki esrarlı karanlık olduğunu fark ettim bir kez daha...Nasıl olup da aynı çehre, hem ilgiye susamış bir kız çocuğu kadar masum, hem ilgiye susamış milyonları doyuracak kadar şuh olabiliyordu?Belki de bunun sırrı, onun Norma Jeane ile Marilyn Monroe arasında sıkışmış kişiliğindeydi.Norma, onun gerçek adıydı.Yoksul bir çocukluğun içinden yara bere içinde sıyrılabilmiş bu öküz kız, Hollywood tacirleriyle bir olup kendi çamurundan Marilyn heykelini yaratmıştı.Gülümserken üst dudağını aşağı doğru çekmeyi, bakarken gözlerini şehvetle kısmayı, yürürken kalçalarını birer davet mektubu gibi sallamayı öğrenmişti.Bunlar Normanın dudakları, gözleri, kalçaları değildi

Yazının Devamı

Kendi taklidini oynayan kadın

4 Ağustos 2002


<#comment>Yarın 40. ölüm yıldönümünde anılacak olan Marilyn Monroe, ölümünden birkaç yıl önce bir mülakatta şöyle demişti:
"Evet, bende özel bir şey var ve bunun ne olduğunu biliyorum: Ben, elinde boşaltılmış bir uyku hapı şişesiyle yatağında ölü bulunacak kızlardanım".
Aynen öyle oldu.
5 Ağustos 1962 sabahı, elinde boş bir uyku hapı şişesiyle yatağında ölü bulundu.
"İntihar mı etti, öldürüldü mü" sorusu hala tartışılıyor.
Tabii Marilyn Monroe’nun ölümsüzlük sırrı da...

Yazının Devamı

Apo getirmişti, Apo götürüyor

3 Ağustos 2002

Eski bir günahı gizlice temizlermiş gibi sıradan bir oylamayla kaldırdı idamı...Basın locasından bakınca lacivert benekli bir turuncu tarlayı andıran Genel Kurul, zaman zaman vahşi Batıda bir kasabanın mahkeme salonuna dönüştü gerçi...Kürsüde ne zaman laf hukuktan, adaletten, yaşam hakkından açılsa, sağ tarafta oturan öfkeli kalabalık "Asalım... Asalım..." diye haykırarak ayaklanıyordu.Ancak salondaki ışıklı panoda saat 15.53ü gösterdiğinde Başkan sonucu açıkladı ve kurtlar kuzuya döndü.DYP sıralarına dönüp "Hani erkektiniz", "Nerede delikanlılığınız", "Milletin önüne nasıl çıkacaksınız" diye sızlanan birkaç ses, bir dönemin arkasından yakılan ağıtlar gibi yankılandı görkemli salonda...***Acı ama gerçek:MHPyi Apo getirdi, Apo götürüyor.Kanlı bir savaşın acılarından beslenerek ve Öcalanı asacak ipe sarılarak iktidara gelen MHP, bu zorlu süreçte "Aponun asılmayacağı gerçeği"ne kitleleri alıştırma ve tepkiyi yatıştırma işlevini üstlendi.Ve bu misyonunu dün tamamladı.Dün her ne kadar bu "gerçek"ten hiç haberdar değilmiş gibi, "teslimatı yapanlar"a "Apo asılmayacak" teminatını onlar vermemiş gibi, sanki bir muhalefet partisiymiş gibi davransa da; yutturamadı.MHPliler, sandıkta

Yazının Devamı

Apo getirmişti, Apo götürüyor

3 Ağustos 2002


<#comment>Ne yalan söylemeli; Türkiye’nin sicilindeki kara lekeyi silecek tarihi bir oylama havasında değildi Meclis...
Eski bir günahı gizlice temizlermiş gibi sıradan bir oylamayla kaldırdı idamı...
Basın locasından bakınca lacivert benekli bir turuncu tarlayı andıran Genel Kurul, zaman zaman vahşi Batı’da bir kasabanın mahkeme salonuna dönüştü gerçi...
Kürsüde ne zaman laf hukuktan, adaletten, yaşam hakkından açılsa, sağ tarafta oturan öfkeli kalabalık "Asalım... Asalım..." diye haykırarak ayaklanıyordu.
Ancak salondaki ışıklı panoda saat 15.53’ü gösterdiğinde Başkan sonucu açıkladı ve kurtlar kuzuya döndü.
DYP sıralarına dönüp "Hani erkektiniz", "Nerede delikanlılığınız", "Milletin önüne nasıl çıkacaksınız" diye sızlanan birkaç ses, bir dönemin arkasından yakılan ağıtlar gibi yankılandı görkemli salonda...

Yazının Devamı

Olağan şüpheliler

1 Ağustos 2002

23 yıllık Olağanüstü Hal uygulaması kaldırıldı, Tunceli ve Hakkaride "normal hayat" başladı.Dün Hakkarideki dostları arayıp sordum, "Nasıl bir Hakkariye uyandınız? Olağan hayat nasıl bir şeymiş" diye..."Valla daha bir şey anlamadık" dediler."Normal hayat"ta eskisinden farklı bir şey olmamış. Van uçağıyla gelip karayoluyla Hakkariye geçenler yine defalarca kimlik kontrolü için çevrilmiş mesela... "Şükretmeyi bilen insanların toprağı"nda temkinli bir ümit vardı:"OHAL resmen kalktı da, fiilen ne olacağını göreceğiz."***Geçen yıl Hakkaride anlatmışlardı: Tedavi için Ankaraya giden 8 yaşındaki Hakkarili oğlan hayretle sokakları süzerken sormuş babasına:"- Panzerler nerede baba" diye...Hakkaride öğretmenlik yapan İzmirli bir genç de "Burada öğrenciler teneffüste oyun kuramıyorlar" demişti: "Toplanma yasağı altında büyümüşler, bunun etkisiyle olsa gerek, grup halinde oynayamıyorlar.""Olağan" hayatı bilmeden büyüyen bu kuşaktan Umut, yetkililerin lise mezuniyet kutlamasına bile izin vermediğini anlatmıştı öfkeyle...Nicedir panzerler kalktı Hakkari sokaklarından gerçi...15 yıl girilemeyen Berçalan Yaylası "halka açıldı".Ama geçenlerde Geçitli köyünde mayın patlaması sonucu koyun otlatan 3

Yazının Devamı