AB karşıtı parti

23 Şubat 2002


<#comment>Bugün olduğu gibi, önümüzdeki dönem de Türkiye'nin yol ayrımının Avrupa kavşağında olacağı anlaşılıyor.
150 yıllık Batı'ya yürüyüşün sürmesini savunanlar Avrupa Birliği hedefinde ısrarcı olacaklar.
Diğerleri, öbür yola sapacaklar.
Ülkenin en temel konuları, ekonomi, demokratikleşme, sivilleşme, insan hakları, idam cezası, hep AB ekseni üzerinde sürdürülüyor.
Tam üyelik, Türkiye'nin egemenlik ilişkilerini değiştirecek. "Ülke benim değil mi, istediğimi asar istediğimi keserim. Dilediğim partiyi yasaklar, kafama göre para basarım" dönemi kapanacak. Hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, demokratik yönetimi güvence altına alan Kopenhag kriterleri bağlayıcı olacak.
Özetle, sistemin eski egemenleri iktidarı kaptırmış olacaklar. Asıl kavga da bundan kopuyor zaten...

Yazının Devamı

Midemizdeki hayvan mezarlığı

21 Şubat 2002

Yürüyen bir banda ayaklarından baş aşağı asılan tavuklar elektrik verilmiş bir suya sürükleniyormuş. Su çıkışında elde bıçak bekleyen iki kasap, sersemleyen tavukların kafalarını g"vdelerinden ayırıyormuş.Elbette bu "lüm, elleri ayaklarına düğümlenerek vahşice sürüklendiği bir çukur başında aciz çırpınırken gırtlağı kesilen, kan revan içinde hırıldayarak can çekişen koyunların, danaların, develerin g"rüntüsü yanında daha "medeni" sayılır.Türkiye, her kurban bayramında sokaklarında yaşanan vahşet g"rüntüsünü "nleme mücadelesi veriyor son birkaç yıldır... Kan g"lü içinde ve bir sinek ordusu eşliğinde keyifle kurban derisi yüzen insan g"rüntüsünü, tarihe g"mmeye çalışıyor.Bu, "medeniyet" y"nünde "nemli bir adım bence...Ama daha "nemli bir adım var sırada:İnsanoğlunun hayvanlarla ve etle ilişkisini deşmek.* * *Ben vejetaryen (et yemeyip, sadece ot yiyenlerden) değilim. Ama vejetaryenlere hak veren ve onlardan biri olmaya "zenen biriyim.İlginç bir algı düzeyi bu...Hayata onların penceresinden bakmaya başladınız mı, o güne dek sıradan gelen pek çok ayrıntı, tüyler ürpertici g"rünmeye başlıyor:İte kaka kamyonlara yüklenip infaza g"türülen ve haftalarca masum mesut oynadığı bahçede

Yazının Devamı

Midemizdeki hayvan mezarlığı

21 Şubat 2002


<#comment>Geçenlerde tavuk eti fabrikası olan bir arkadaşımla sohbet ederken sordum, "Nasıl öldürülüyor tavuklar" diye... "Gayet medeni yöntemlerle" dedi:
Yürüyen bir banda ayaklarından baş aşağı asılan tavuklar elektrik verilmiş bir suya sürükleniyormuş. Su çıkışında elde bıçak bekleyen iki kasap, sersemleyen tavukların kafalarını gövdelerinden ayırıyormuş.
Elbette bu ölüm, elleri ayaklarına düğümlenerek vahşice sürüklendiği bir çukur başında aciz çırpınırken gırtlağı kesilen, kan revan içinde hırıldayarak can çekişen koyunların, danaların, develerin görüntüsü yanında daha "medeni" sayılır.
Türkiye, her kurban bayramında sokaklarında yaşanan vahşet görüntüsünü önleme mücadelesi veriyor son birkaç yıldır... Kan gölü içinde ve bir sinek ordusu eşliğinde keyifle kurban derisi yüzen insan görüntüsünü, tarihe gömmeye çalışıyor.
Bu, "medeniyet" yönünde önemli bir adım bence...
Ama daha önemli bir adım var sırada:

Yazının Devamı

Savaş ve aydın

19 Şubat 2002

İmzacıları arasında Fukuyama, Huntington gibi ş"hretli teorisyenlerin de bulunduğu metni dikkatle okudum. "Bazen bir ulus kendini silahla savunmak zorunda kalır" diye başlıyor bildiri... Saldırının asıl hedefinin "Amerikan değerleri" olduğunu "nesürüyor. "Bütün savaşlar korkunçtur" yargısına "ama" yı ş"yle koyuyor: "™yle zamanlar vardır ki, tehlikeli şiddet eylemlerine karşı savaşa girmek, yalnız ahlaken caiz değil, ahlaken mecburidir de... İşte şimdi o zamanlardan birindeyiz." Ve son s"z: "Biz, hükümetimizin ve toplumumuzun organize katillere karşı silah kullanma kararını destekliyoruz. Kendimizi korumak için savaşıyoruz, ama aynı zamanda insan hakları ve insan onurunu korumak için de savaştığımıza inanıyoruz."* * * Bildiride ter"rizme karşı genel doğrulara atıf yapılırken, kimsenin 11 Eylül saldırısının vahşetini savunmadığına, ancak bu vahşetin nedenleri ve Amerikan karşı saldırısının haklılığı konusunda ciddi endişelerin bulunduğuna değinilmiyor.Bu yüzden de metin, Bush hükümetine Afganistan müdahalesinde koşulsuz destek veren bir "savaş manifestosu" duygusu uyandırıyor. Oysa bildirinin yayımlandığı gün Chomsky, İstanbul'da bence bir aydının sorması gereken asıl

Yazının Devamı

Savaş ve aydın

19 Şubat 2002


<#comment>"Global muhalif" Noam Chomsky'nin İstanbul'da "terörist devlet" ABD'yi anlattığı gün, Le Monde'da Amerikalı 60 entelektüelin Bush hükümetine savaş desteği veren bir bildirisi yayımlandı.
İmzacıları arasında Fukuyama, Huntington gibi şöhretli teorisyenlerin de bulunduğu metni dikkatle okudum.
"Bazen bir ulus kendini silahla savunmak zorunda kalır" diye başlıyor bildiri... Saldırının asıl hedefinin "Amerikan değerleri" olduğunu önesürüyor.
"Bütün savaşlar korkunçtur" yargısına "ama"yı şöyle koyuyor:
"Öyle zamanlar vardır ki, tehlikeli şiddet eylemlerine karşı savaşa girmek, yalnız ahlaken caiz değil, ahlaken mecburidir de... İşte şimdi o zamanlardan birindeyiz."Ve son söz:
"Biz, hükümetimizin ve toplumumuzun organize katillere karşı silah kullanma kararını destekliyoruz. Kendimizi korumak için savaşıyoruz, ama aynı zamanda insan hakları ve insan onurunu korumak için de savaştığımıza inanıyoruz."* * *Bildiride terörizme karşı genel doğrulara atıf yapılırken, kimsenin 11 Eylül saldırısının vahşetini savunmadığına, ancak bu vahşetin nedenleri ve Amerikan karşı saldırısının haklılığı konusunda ciddi endişelerin

Yazının Devamı

™zlemim

17 Şubat 2002

"Okuyucuyu elinden tutacaksınız, 'Gel benimle bak sana neler g"stereceğim' diyeceksiniz. Okuyucu size elini verecek. Sonra birden, tuttuğunuz bir demir parçasıyla onun elini dağlayacaksınız. B"ylece okur hem size güveneceğini, hem o güven içerisinde sizin onu şaşırtacağınızı, icabında arkadan bıçaklayacağınızı hissedecek. Onu iyice sarsmalısınız ki sizinle birlikte bu macerayı yaşarken, tıpkı bir aşık gibi, evdeki rutinden koparak sizinle birlikte uçabilsin".* * * Orhan Pamuk bir s"yleşisinde yazarla okuru arasındaki ilişkiyi ş"yle tanımlamıştı: Fakat heyhat, yine de "acı gerçek" i açıklamak zorundayım. Habertürk' te son bir haftadır "Sevgililer Günü hediyesi" olarak sürekli yayımlanan, internette o site senin bu site benim dolaştırılıp sevgililere postalanan ve "umumi istek üzerine" dün bu k"şede yeniden basılan "™zleme Dair" başlıklı yazının kahramanı, işte şu fotoğrafta g"rdüğünüz k"pek:Adı, Tony... Büromuzun sevgili kurdu...Onunla 10 yıl kadar "nce başlamıştı beraberliğimiz... Minicik bir yavruydu geldiğinde... Bahçemizde bir avuç neşeydi.Büyüdükçe katmerlendi dostluğumuz...Her kapıdan giriş çıkışta "kolyesi" ni ç"züp turalamaya çıkacağımız umuduyla g"zümüzün içine

Yazının Devamı

Özlemim

17 Şubat 2002


<#comment>Orhan Pamuk bir söyleşisinde yazarla okuru arasındaki ilişkiyi şöyle tanımlamıştı:
"Okuyucuyu elinden tutacaksınız, 'Gel benimle bak sana neler göstereceğim' diyeceksiniz. Okuyucu size elini verecek. Sonra birden, tuttuğunuz bir demir parçasıyla onun elini dağlayacaksınız. Böylece okur hem size güveneceğini, hem o güven içerisinde sizin onu şaşırtacağınızı, icabında arkadan bıçaklayacağınızı hissedecek. Onu iyice sarsmalısınız ki sizinle birlikte bu macerayı yaşarken, tıpkı bir aşık gibi, evdeki rutinden koparak sizinle birlikte uçabilsin".

* * *
Sevdalı yürekleri dağlamak aklımdan bile geçmez.
Fakat heyhat, yine de "acı gerçek"i açıklamak zorundayım.

Yazının Devamı

™zleme dair

16 Şubat 2002

Ayrılık yüreğimi karıncalandırıyor nicedir...Beynimi uyuşturuyor "zlemin...Çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca yıl içimi nasıl ısıttığını yeni yeni anlıyorum.Yokluğun, hatırlandıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp sürekli bir boşluğa d"nüşüyor.Sabahlara seni okşayarak başlamaları, akşamları her işi bir kenara koyup seninle baş başa karşılamaları "zlüyorum; oynaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü...Nasıl da serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne yumuşak, bir çift kısık g"zle kendini ellerimin okşayışına bırakırken... ya da kolyeni ç"zdüğümde kollarıma atlarken...Hasta olduğunda, o korkunç kriz gecelerinde günler, geceler boyu n"bet tuttuk başında... o şen kahkahalarına yeniden kavuşabilmek için sessiz dualar ederek... "Atlattı" müjdesini kutlarken yorgun bedenindeki yaraları okşayarak, doktorun b"ldü sevincimizi: "Yaşayamaz artık bu evde... Yüksek binalar ve beton duvarların gri kentinde" dedi, "O gitmeli... Ve kendine yeni bir hayat çizmeli..." Bilsen ne zor, gitmen gerektiğini bile bile "Kal" demek sana......ne zor, senin için ebedi mutluluğun beni unutmandan geçtiğini bilmek......gitmeni asla

Yazının Devamı