Emekli aylıkları açısından yıl bitmeden dilekçe vermekle yeni yılda dilekçe vermek farklıdır. Enflasyon, büyüme ve o yılki emekli aylığı artışları ile alakalı olan hesaplama nedeniyle bazı yıllar yıl bitmeden bazı yıllarda ise yeni yılda dilekçe veren aylık açısından avantajlı olur. Ancak bu yıl geçtiğimiz yıl emekli aylıklarına verilen yüksek zam ve yüksek enflasyonun etkisiyle bu yıl emekli olacaklar ile yeni yılda emekli olacaklar arasındaki fark çok yüksek. Yeni yılda emekli olacakların aylıklarında yüzde 30’a varan kayıp olacak. Bu kaybın telafi edilmemesi halinde kamuda ciddi sıkıntılar yaşanabilir.
Ekim ayı enflasyonu açıklanınca 10 aylık enflasyon yüzde 39.7 olarak gerçekleşti. Son 2 aylık enflasyon bu rakama eklenip enflasyon yüzde 42 olursa bu yıl emekli olanla 2025 yılında emekli olacaklar arasında yüzde 32.8 fark olacak. Enflasyon yüzde 45’i bulursa yüzde 30.28, 50’yi bulursa yüzde 26 fark olacak.
Bu yıl ya da 2025 yılında emekli olmanın aylık açısından farklı olmasının temel nedeni güncelleme katsayısı. Güncelleme
Asgari ücret zammı aralık ayında belli olacak. 2025 yılında asgari ücret rakamı için aralık ayının ilk haftasında işçi işveren ve hükümet temsilcilerinden kurulu Asgari Ücret Tespit Komisyonu, birinci toplantısını gerçekleştirecek. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı geleneksel olarak ilk toplantıya ev sahipliği yapıyor. Daha sonra işçileri temsilen Türkiye İşçi sendikaları Konfederasyonu (Türk – İş) ve işverenleri temsilen Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) bu toplantılara sırasıyla ev sahipliği yapacaklar. Geçmiş yıllarda toplantıların sayısı artıyor ve yılın son günü açıklama yapılıyordu. Ancak son üç – dört senedir komisyon yeni rakamı aralık ayının ilk yarısında açıklıyor.
Türkiye’de oran yüksek
Asgari ücret rakamı ülkemiz çalışanları ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler açısından artık son derece önemli hale geldi. Çünkü asgari ücretle çalışanların toplam sigortalılara oranı oldukça yüksek. Gerçi 2000’li
Kadın çalışanların korunmasına yönelik haklar, kimi zaman kötü niyetli işveren veya vekillerinin kadın çalışanlara ayrımcılık uygulamasına sebep olabiliyor. Hakların temel düzenlenme nedeni kadınların üzerindeki biyolojik ve sosyal yüklerin, çalışma hayatında dengelenmesi olmakla birlikte, tam tersi yönde etki yaratıp kadınların üzerindeki baskının artmasına sebep olabiliyor. Kadın istihdamını artırmanın önünde engel olarak dahi gösterilebilen bu haklar, temel insan hakkı niteliğinde. Bu nedenle ilgili haklara bakış açımızı değiştirmek, kadın çalışanın bu haklardan dolayı görece verimsiz olduğu düşüncesinden sıyrılmamız gerekiyor. Bahsedilen bakış açısı sorunu çözmekten öte sorunu içinden çıkılmaz bir hale getiriyor. Sorunun çözümü iş mevzuatının sınırlarını aşmakla birlikte, yargı haksız uygulamaları yaptırıma bağlamak için birçok karar veriyor. Yargıtay önüne gelen bir olayda (Y9HD, 17.09.2015, 18355/26031), davacının 7 aylık hamile olduğu sırada işyerinde üretim elemanı olarak
Gerek bireysel gelişimlerine gerekse toplumsal refaha olan etkileri göz önüne alındığında ne eğitimde ne de istihdamda olan (NEET) gençler, toplumsal ve ekonomik açıdan kritik bir sorundur. NEET gençler, toplumun en verimli yaş grubunda olmalarına rağmen üretkenlikten uzak kalırlar. Bu durum da hem bireylerin yeteneklerinin gelişmemesi hem de ülkenin ekonomik potansiyelinin yeterince kullanılamaması anlamına gelir. Bu gençlerin işgücüne katılmaması, ekonomik büyüme, sosyo-ekonomik gelişme ve toplumsal refah üzerinde olumsuz bir etki yaratır.
“Ev genci” olarak da ifade edilen NEET gençler, herhangi bir eğitim kurumuna kayıtlı olmayan ve işgücü piyasasına da katılmayan gençler olarak tanımlanır. Bu gençler, istihdam için gereken beceri ve deneyimlerden genellikle yoksundur. NEET gençler oldukça heterojen bir gruptur. Çünkü bu duruma yol açan nedenler çeşitlilik gösterir. Sosyoekonomik geçmiş, eğitim fırsatlarına erişim eksikliği, ruh sağlığı sorunları ve engellilik gibi bireysel faktörlerin yanı
Ocak ayı yaklaştıkça emeklilerin zam oranı konusunda beklentileri oluşuyor. Yılda 2 kez maaşlarına zam alan emeklilerin zam oranları emekli oldukları statüye göre belirlenir. SSK ve Bağ-Kur’lular için enflasyon oranları, memurlar için ise toplu sözleşme belirleyicidir.
2 yıldır refah payı düzenlemesi, ek ikramiye ödenmesi ve en düşük emekli aylığı rakamının artırılması düzenlemeleri ile enflasyon oranının üzerinde artış sağlanarak emekli aylıklarının satın alma gücü korunmaya çalışılıyordu. Bu yıl da memur ve memur emeklileri ile SSK ve Bağ-Kur emeklileri arasındaki farkın kapatılması ve 12.500 TL olarak ödenen en düşük emekli aylığının artırılması konuları bu çerçevede gündeme gelecek gibi gözüküyor.
1. SSK Emeklisi: SSK emeklileri kural olarak son 6 aylık enflasyon oranında maaşlarına zam alıyor. Temmuz ayında ocak – haziran döneminde gerçekleşen enflasyon oranı kadar SSK emeklisinin maaşı zamlanıyor. Bu yıl şu an için yüzde 12.06 olarak gerçekleşen temmuz – ekim dönemi enflasyonu sonrası kalan 2
Nitelikli işgücünün oluşturulması eğitim kurumlarının yanı sıra işyerinde verilen eğitimlerle de sağlanmaktadır. İşverenin ihtiyacı olan becerileri kazandırmak amacıyla verdiği eğitimlerin, kimin tarafından karşılanması gerektiği tartışma konusu olmaktadır. Çünkü verilen bu eğitimler işçinin işgücü piyasasında başka işveren yanında çalışmasını da mümkün kılmakta, eğitim sonrası rekabet gücü yüksek olan işçi başka bir yerde kolaylıkla muhtemelen daha yüksek ücretle iş bulabilmektedir. Bu nedenle işverenler bu tür eğitimlerin ücretinin işçi tarafından karşılanmasını veya asgari bir çalışma taahhüdü vermesini isteyebilmektedir. Doğrudan işçinin eğitim bedelini karşılaması ile asgari çalışma taahhüdünü birbirinden ayırmak gerekmektedir. İşçinin doğrudan eğitim bedelini karşılaması genellikle eğitimin belirli unvanlar kazandırdığı, işin yapılmasından daha çok kişinin bir nitelik kazandığı durumlarda ortaya çıkmaktadır. Asgari çalışma taahhüdü ise doğrudan işverenin işine yönelik
Hayat Nasıl? Raporunun 2024 yılı versiyonu Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD/) tarafından geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Rapor, bireylerin refah düzeyini ve sürdürülebilir bir geleceğin inşa edilip edilmediğini irdeleyen kapsamlı bir değerlendirme sunuyor. Rapor, sayfalarında sakladığı verilere dikkatlice bakanlar için basit bir durum tespitinden çok daha fazlasını ifade ediyor. Bu bakımdan, adeta bir alarm zili çalıyor: Refahın ekonomik ve ekonomik olmayan boyutları arasında derin uçurumlar oluşuyor, krizler yaşam kalitesini zedeliyor ve geleceği tehdit eden sürdürülebilirlik sorunları her geçen gün daha da belirginleşiyor.
Bugünkü yazımda, rapordaki kritik değerlendirmeleri ele almaya çalışacağım.
Yüksek konut maliyetleri
COVID-19 salgını ve hayat pahalılığı krizi, dünya ekonomisini sarsarken hükümetlerin aldığı önlemler sayesinde gelirler ve istihdam oranları beklenenden daha dirençli çıktı. Hatta, OECD ülkelerinin büyük çoğunluğunda ortalama gelirler reel olarak COVID-19 öncesi seviyelerini
Asgari ücret çalışma hayatının en önemli gündem maddesi haline geldi. Aralık ayı itibarıyla komisyonun göreve çağrılması bekleniyor. Ancak bu yıl Aralıktan önce konu gündeme geldi. Artış oranı ile ilgili tahminler ve görüşler sunulmaya başlandı. Ancak miktar kadar önemli olan istihdamdaki dengenin korunması.
Yılsonu yaklaşınca şirketler yeni yılın bütçesini yapar. Bütçenin en önemli belirleyicisi de asgari ücrettir. Çünkü çalışma hayatında asgari ücret çok önemli bir parametredir. Yalnızca asgari ücret üzerinden işçi çalıştıran işverenler açısından değil, borçlanma yapacaklardan, taksicilere kadar asgari ücret pek çok kişi için belirleyicidir. Şirketlerin bütçeleri açısından asgari ücretin maliyeti önemli. Dolayısıyla yüzde 50’ye yakın gerçekleşmesi beklenen artış sonrası asgari ücretin işverene maliyetinin aynı oranda olmamasını sağlayacak miktarda bir destek beklentisi söz konusu.
Hassas bir denge
Asgari ücret belirlenirken