Cem Özkök

Öncelikle bu yazacaklarımı, 30 kg vermiş, iyileşmiş ve şeker bağımlılığından yol yakınken kurtulmuş biri olarak yazıyorum. Kolay olmadı ama şeker beni yenemedi, ben onu yendim! Fonksiyonel hayata geçiş sürecimi yakından takip eden siz değerli takipçilerime öğrendiklerim doğrultusunda bütüncül tıp alanında başarılı doktorlardan da edindiğim değerli bilgilerle birlikte en doğru şekilde aktarmaya özen gösteriyorum. Bilinçlendim ve herkes bilinçlensin istiyorum. Bu yolculukta benimle beraber bilinçlenen o kadar çok kişi var ki, gerçekten çok mutluyum.

Öncelikle geçen gün instagram'da da yazdığım bir anımı paylaşmak istiyorum.

"Açık büfe kahvaltılı bir davete katıldım ve onca tatlı önümde olmasına rağmen tatlı yemedim. Arkadaşlarım "azıcık sen de al" demesine rağmen "canım çekmiyor artık, yersem ağırlaşıyorum" şeklinde cevap verdim. İyileştim, bağımlılıklarımdan kurtuldum. Tatlıda bir bağımlılık. Canınız neyi çok istiyorsa, ona bağımlısınız demek, haliyle hastasınız demek. Fonksiyonel iyileşmenin tecrübesiyle, takviyeler ve doğru

Öncelikle nedir bu fonksiyonel tıp?

Fonksiyonel tıpta vücudun biyokimyası, fizyolojisi değerlendirilir ve bu düzeni bozan etken tespit edilerek bunun düzeltilmesi ile hastalığın ortadan kalkması ve yeniden sağlıklı duruma geçilmesi planlanır. İlaçtan uzak şekilde bütün olarak iyileşmeyi esas alır.

Dün saglikliyasiyoruzyoruzcom'un danışma kurulu üyesi olan çok kıymetli doktorların bir araya geldiği "Sağlıklı yaş almanın kuralları"nın konuşulduğu, öğretici bir etkinliğe ev sahipliği yapan sevgili Okan Çağlar ve değerli eşi Nurçin Çağlar öncülüğünde çok verimli bir organizasyonu geride bırakmanın vermiş olduğu keyifle değerli bilgilerinden sizlere de aktarmak istedim.

Fonksiyonel tıp bakış açısıyla kendi alanlarında çok başarılı Doktorların sunumlarını izledik. Notlarımızı aldık. Her hoca kendi alanları ile ilgili konuşmalar yaparken, aslında ortak paydada söyledikleri , sağlıklı yaşam modelini hayat tarzı olarak benimsemek. Zaten kendimde de yaşadığım gibi, o iyilik halini bir kez yaşadıktan sonra artık sizin yaşam şekliniz haline dönüşmüş

1882 Butik Hotel

Alaçatı'ya geldiğiniz zaman; nerede konaklayacağım diye düşünüyorsanız, gözünüz kapalı konaklayabileceğiniz bir adres.

1882'den bu yana vintage tarzını bozmadan günümüze kadar gelen dünya tatlısı kurucuları Sermet Yeşilpınar ve sevgili eşi Gülpare Yeşilpınar'ın zevkiyle döşenmiş, hijyenik aile sıcaklığında bir butik otel.

Monje Hotel

Palmiyeleriyle ambiyansıyla konaklama süresince huzur veren bir adres.

İmi Ayayorgi Beach

Maldiv'deymiş hissi yaratan taşsız denizinin güzelliğiyle sizi büyüleyen , eğlenmek dans etmek isteyenler için doğru adres. Denizin konumu muhteşem, yemek olarak favorim; sezar salata. 

Sabor Gastro

Değersizlik duygusu nasıl ortaya çıkar?

Aslında çoğu problemin temelinde kişinin kendine olan yetersizliği, özgüvensizliği ve değersiz hissetmesi vardır. Kişi kendiyle barışık değilse, çocukluktan gelen sevgisizlik ya da eksik olan duygusal boşluklarıyla kendini duygusal, fiziksel olarak eksik hissediyorsa kendini değersiz hissedebilir. Olumsuz düşüncelerini sürekli dile getirebilir, sürekli uyuşuk ve uykulu hissedebilir, kişisel günlük bakımını göz ardı edebilir.  Değersizlik, kişinin kendisini önemsiz veya amacı yokmuş gibi hissetmesine neden olabilecek bir duygudur ve duygusal sağlığında oldukça önemli olumsuz etkilere sebep olabilir. Değersizlik ya da değersizlik duygusu, umutsuzluk ve önemsizlik gibi duygular içerir. Bu tür duygular, genellikle depresyonun yaygın bir belirtisidir. Bununla birlikte benlik saygısının azlığı, ihmal, taciz, travma veya kişinin benlik algısına tehdit oluşturan zor durumlar gibi faktörler nedeniyle de ortaya çıkabilir.

Bir kadın olarak değersiz olduğunuzu nasıl anlarsınız?

Yaşamın içinden gerçek cevaplar sunabilmek

Benim için önemli olan ilişkide her zaman anlaşabilmek,  kafa yapısı, partnerlerin birbirlerine davranışları,  saygıları, sevgileri cinsel uyumu,  evli ise ailelerin birbirlerine tutumları, aynı evde paylaşımları... Kısaca yaşa gelene kadar öyle çok önemli kriterler var ki. Aynı yaşta olup bu sorunları yaşayanla, yaş farkı olup bu sorunların hiç birini yaşamayan çiftler arasında en büyük fark "gerçek mutluluktur". Örneğin  benim dostlarımla ilişkimde bile yaşın hiç bir zaman önemi olmamıştır. Yaştan ziyade, bana kattıkları, benim onlara kattıklarım, paylaştığım anlar her zaman daha değerli olmuştur. Onlar benim olgunluğumda mı ya da ben onların olgunluğunda mıyım? Seni anlıyor mu? Kendini açıklamak zorunda kalıyor musun? Çevrendeki dostlukları ölçmek için bu soruyu kendine sorabilirsin. İlişkilerde durum biraz farklı tabii ki.

Çevremdeki partnerleri bir düşündüm, yaşı yaşına uygun pek çift yok aslında. Bakıyorum da hepsi çok mutlu, yaş olayına pek takılmıyor. Anı yaşayıp sevgilerini paylaşıyorlar. Bu

Hasta olmak benim kaderimdi ve bunu değiştirdim

Sen mücadeleni ver, gerisini evrene bırak. Hep mottom olmuştur. Bazı seçimler kendi tercihimiz olup, hayat akışında yönümüzü belirlemek için öncü olmaktadırlar. Kendimden örnek verecek olursam, bundan tam 6 ay önce vücudum dıştan tepkiler vermeye başladı ve bir çok rahatsızlığım olduğunu öğrendim. Burası ince bir çizgi; eğer doktora gidip, yaşamımı beslenmemi değiştirmeseydim bu benim seçimim olacaktı ve bu yüzden şu an daha da hasta olmak benim kaderimdi. Peki ben ne yaptım? Tedavimi oldum, takviyelerimi aldım, beslenmemi değiştirdim, spora başladım , 29 kg verdim, iyileştim, bambaşka bir Cem oldum ve şu an sağlıklıyım. Bu benim kaderimin yönünü değiştiren tercihim oldu. Her şey daha güzelleşmeye başladı sanki. Kimi bilinçli sebeplerle değiştirir kimi mecburiyetten. Ne olursa olsun yolun sonu hep seçimlerimizin sonucuna bağlanır.

Bekleme, hareket et!

Bir çoğumuz hep bekliyoruz. İyiyi bekliyoruz, mutluluğu bekliyoruz, gülmeyi bekliyoruz. Bir şeyler olması için bekleme, hareket et,

Aşk olunca karşı taraf her şeyi yapmaya hakkı var sanıyor ve genelde burada çuvallıyor. "Aldatırım, ben hayatımdaki kişiyle ciddiyim, ona aşığım, ben diğeriyle sadece cinsel olarak takıldım, aldattığım kişiye bir şey hissetmiyorum, sevgilim/eşim hayatımda hep olsun ama ben takılmalarıma yine devam edeyim, sonuçta onu seviyorum." en klişe kendini kandırma cümleleridir. Gerçek bir aşk varken bir insan neden aldatır ki?

Erkekler doyumsuz mu?

Gerçek bir aşk yaşanıyorsa bir insan neden aldatır? Sorun kadında mı, erkekte mi? Kadın mı yeterli olamıyor, erkeği tatmin edemiyor , erkek mi doyumsuz? Bence her ikisi de, kadın erkeği yeterince tanımayıp, onu dışarıya itecek davranışlarda bulunuyorsa, çok kıskançsa , ilgisizse, isteklerine karşılık vermiyorsa erkek ne kadar aşık olursa olsun bir süre sonra bu sebeplerden dolayı dışarı odaklanabiliyor. Bir yandan da ; evet, erkek doyumsuz! Hep daha fazlası, bir yerlerde birileri sabit dursun ama hayatını yaşasın, kısıtlamalar olmasın, istediği zaman karşı tarafa geri dönsün.

Aldatan yine mi aldatır?

'Aşk her şeyi affetmez' diyenlerin en belirgin tepkisi; 'bir kere yapar yine yapar'!

Erkeğin kadınlardan beklentileri

İlk olarak dün Instagram'da bir anket yaptım. İstatistik olarak %70 kadın takipçili biri olarak, kadın takipçilerime şunu sordum: bir erkeği kendinize nasıl çekersiniz? Zeka / güleryüz / şehvet / kendine güven şeklinde şıklar sundum. Cevapların % oranları 'kendine güven %43, güleryüz %31, zeka %16 şeklindeydi. Bu demek oluyor ki, kadınlar erkeklerin kendine güvenen kadınları sevdiğini gayet iyi biliyorlar. Erkeğin tek karşı koyamadığı şeylerden biridir, özgüven. Bu durum bazen erkeği rahatsız etse de, bu durum çoğunlukla hayranlık uyandırır.

Aslında her kadının isteğidir, istediği adamı kendine aşık etmek. Kimi kendini yeterince ispat edemez kimi de tecrübesizliğinden kaçırır etrafındaki tüm erkekleri.

Kadına düşen görevler

Erkek ulaşamadığı kadını arzular her zaman. Peşinden koşmayın, akışına bırakın. Güçlü olun, herkes gibi olmamaya özen gösterin. Zaten sizi istiyorsa er ya da geç size gelecektir. Naz yapmayın, erkekler naz sevmez. İsteklerinizi net ve direkt söyleyin.

Aileleri özel hayatlarınıza