İki hastalık, iki tartışma

6 Kasım 2022

Türkiye’de bu hafta içinde çok ilginç tartışmalara şahit olduk yine. Gerçi işin bu kısmında şaşıracak bir şey yok. Türkiye her zaman tartışmanın bol olduğu bir ülke. Aynı zamanda bu tartışmaların neredeyse hiçbirinin sonuca ulaşamadığı bir yer burası. Ulaşılan sonucun da hiç kimseyi memnun etmediği bir yer aynı zamanda. Her çözümün yeni sorunlar doğurması da cabası. O yüzden tartışmaların kendisinden ya da tarafların haklılık/haksızlığından değil yürütülüş biçiminden bahsedeceğim. Bu uyarıyı yazı boyunca da tekrarlayacağım. Çünkü örnek olarak aktaracağım konularda taraflar öylesine kutuplaşmış ki söylenecek her şey yanlış anlaşılabilir. Bir anda “bir şey fobik” ya da “bir şey perest” ve hatta “bir şey düşmanı” ve “cani” ilan edilebilirim ki buna hiç niyetim yok.

Gelelim bugün bahsedeceğim iki tartışma başlığına: Tartışılan iki konudan biri, HIV pozitif olan birinin bunu partnerine açıklamak zorunda olup olmadığı konusuydu. Meselenin ayrıntılarına girmiyorum.

Yazının Devamı

Sessiz istifa (2)

30 Ekim 2022

1968 Paris ayaklanmasından miras bir slogan var aklımda. Bir duvar yazısında görmüştüm dönemi anlatan bir kitapta. (Akıl hastalarını ima ederek) “Eğer hastaysak bu sizin suçunuz” diye yazmıştı ayaklanmalara katılan bir genç. Aradan geçen yarım asırdan bu yana değişen pek bir şey yok. Hâlâ hastayız.

Sessiz istifa, sistemin bireyi hasta eden mevcut haline karşı bir başkaldırı anlamı da taşıyor bir taraftan. Bu konuyla alakalı son dönemde yazılan yazılar ve üretilen fikirlere baktığımda açıkçası biraz endişeleniyorum. Örneğin, sessiz istifayı kapitalizmin dayatmalarına karşı bireyin kendi hayatını önceleyen bir davranış biçimi olarak kutsayanlar var. Birey nihayet hayatta kariyer, para kazanma, vb. şeylerin bir anlamının olmadığını anlamıştır bu fikri savunanlara göre. Önemli olan, “an”da ve “akış”ta kalmaktır. Bunun için de kişi “iş” ile ilişkisini en alt seviyeye indirmelidir. Kendisine içinde iyi ve mutlu hissedeceği bir dünya kurmalıdır. Ve zaten sessiz istifa da tam olarak bu demektir.

Öncelikle kişinin iş

Yazının Devamı

Sessiz istifa

23 Ekim 2022

Sessiz istifa ve sessiz istifanın birey, toplum ve şirketler açısından görünür fayda ve zararlarından bahsedeceğiz ama yine önce kavramsal çerçeveyi çizelim. Çünkü sessiz istifa kavramını yabancılaşma kavramından bahsetmeden anlamak mümkün olmayacak.

Çünkü yabancılaşma terimi her ne kadar günümüzde bir anlam genişlemesine hatta anlam kaymasına uğramış olsa da aslında bambaşka ve çok önemli bir sosyolojik tespittir.

Yabancılaşmanın dört biçimi vardır. En basitleştirilmiş dille ifade etmeye çalışırsak, birinci aşama çalışanın emeğine yabancılaşmasıdır. Modern kapitalist toplumda artık çalışan kendi ihtiyacı için değil piyasa için üretim yapmaktadır. Önceden atölyesinde ya da tarlasında kendisi için üretim yapan birey artık emeğini nerede, nasıl ve ne için kullanacağına kendisi karar verememektedir. Artık emeğine yabancılaşmıştır.

İkinci aşama ise ürüne yabancılaşmadır. Çalışan, modern üretim biçimleri ve aşırı derecede incelmiş iş bölümü

Yazının Devamı

İmparatorluklar kaç yılda yıkılır?

9 Ekim 2022

İmparatorluklar bir günde yıkılmaz. Hatta bazen yıkılışları yüz yıl sürer; kendileri tarihten silinip gittikten sonraki bir asrı baştan sona etkileyebilir o yıkılış süreci. Bu gayet doğaldır aynı zamanda. İmparatorluk yıkıldığında ortaya bir dizi yeni devlet çıkar. Tüm bu devletler hem geçmişin travmalarını taşır hem de geleceğin umudunu.

Bizim Cumhuriyetimiz de aynı durumdadır. Genç Türkiye Cumhuriyeti köklenip gelişirken Osmanlı da yıkılmaya devam etmektedir bir yandan da geride bıraktığımız yüzyıl boyunca; kimi bir daha asla geri dönmeyecek, kimi hiç değişmeden, kimi ise evrilerek yaşamaya devam eden, kültür, kurum ve gelenekleriyle… Ve Cumhuriyet de bir yandan, bu aynen devam eden ya da evrilerek hayatta kalan kurum, kültür ve geleneklerin taşıyıcısı olurken diğer yandan da kendi kurum, kültür ve geleneklerini üretmektedir geride kalan asır boyunca.

Geçmişten geleceğe aktarılanlar sadece bunlarla sınırlı değildir elbette. Toplumsal travmalar, yaralar ve sorunlar da bu sürecin bir parçasıdır. Onların da aynen aktarılanları olduğu gibi, değişerek

Yazının Devamı

Tarihle gurur duymak

2 Ekim 2022

Lisede bir edebiyat öğretmenimiz vardı. Bazen derslerde bazen de ders dışı zamanlarda bize bir sürü şey anlatırdı. Mesela Çanakkale savaşında Atatürk filan yoktu onun için ama sis bulutları ve yeşil sarıklılar tugayı vardı. Ona göre Hıristiyanlar yılbaşında niye çam ağacı süslerdi biliyor musunuz? Çünkü Hz. İsa ikinci gelişinde Şam kentine gelecekti. Ama Hıristiyanlar bunu “çam” olarak anlamıştı. O yüzden Noel bayramlarında çam ağacı süslüyorlardı, Hz. İsa onları evine gelsin diye…

Anlattıklarının en güzeli de şuydu: Bir gün, Lenin öldükten sonra Moskova Radyosu’nun kapısında yaşlı bir adam belirmiş. Bu adam Karl Marx’mış. Radyoda uzun uzun ne kadar yanıldığını ve yazdığı her şeyin ne kadar yanlış olduğunu anlatmış. Ve komünizm kıskacında inim inim inleyen Ruslardan özür dilemiş.

Bu edebiyat öğretmeni halen hayatta -Allah uzun ömür versin- ve birtakım dergilerde hikâyeler yazılar yazıp, bazı çevreler tarafından büyük itibar görüyor. Oluyor böyle şeyler takılmıyorum ama

Yazının Devamı

İran’da rejim değişir mi?

25 Eylül 2022

Bu yazıya başlamadan anlatmak istediklerimi dayandırdığım üç fikri sizlerle paylaşacağım. Birincisi ünlü sosyolog Norbert Elias’a ait. Elias özetle tarihin tekerleğinin geri dönmeyeceğini, zaman zaman gerilemeler olsa da, hatta bu gerilemeler bazen uzun zaman dilimlerine yayılsa da “medenileşme” sürecinin  “iki adım ileri, bir adım geri” usulüyle devam edeceğini söyler.

İkinci fikir ise bir başka tanınmış sosyolog Immanuel Wallerstein’a ait. O da 21. yüzyılın ilk yarısının -tam da Elias’ın işaret ettiği gibi- medeniyet açısından bir yıkım ve gerileme dönemi olacağını ve bunun yarım yüzyıla yayılabileceğini söylüyor. Mevcut yapının büyük sarsıntılarla yıkılacağını (ki bu süreç çoktan başladı) ve yerine yeni küresel sistem kurulacağını söyleyen Wallerstein bu yeni yapının karakterinin ne olabileceğine dair fikrini ise “insanlığa olan güvenine” dayanarak “eskisinden daha iyi bir sistem olacağını umuyorum” sözleriyle anlatıyor.

Üçüncü fikir ise ünlü

Yazının Devamı

Arthur C. Clarke ve Mahsa Amini

18 Eylül 2022

Ünlü bilim kurgu yazarı Arthur C. Clarke’a bir toplantıda sorarlar, “Sizce evrende yalnız mıyız?” diye. Ünlü yazar biraz düşünür ve yanıt verir. “İki olasılık var” der, “ya evrende yalnızız, ya da evrende yalnız değiliz.” Ve ardından asıl vurucu cümleyi söyler: “İki olasılık da eşit derecede ürkütücü.”

İran’da Ahlak Polisi 22 yaşında genç bir kadının ölümüne neden oldu.

Kadının adı Mahsa Amini. Ahlak polisi tarafından doğru şekilde örtünmediği için gözaltına alınan kadın günlerce komada kaldıktan sonra dün hayatını kaybetti.

Olayı duyuran Mesih Alinecat isimli İranlı kadın aktivist duyurdu. Amini’nin dövülerek gözaltına alındığını ve bu darp sonucu komaya girdiğini, koma halinde günlerce kaldıktan sonra Cuma günü hayatını kaybettiğini yazdı sosyal medyada. ABD’de yaşayan ve İran’daki tesettür zorunluluğuna karşı mücadele eden Alinecat konuyla alakalı birçok basın kuruluşuna da açıklamada bulundu. Alinecat’a göre, bir kadın

Yazının Devamı

Kent suçu nedir?

11 Eylül 2022

Ünlü karikatürist Umut Sarıkaya bir karikatüründe İstanbul’un Mecidiyeköy semtinden, yeterince parası olmayan fakir ülkelerin cehennemi olarak bahseder. “Düşük bütçeli cehennem” der Mecidiyeköy’e. İstanbul’un en iç sıkıcı yerlerinden biridir gerçekten de Mecidiyeköy. Bir çirkinlik abidesi gibi durur öyle. Mecidiyeköy’den sadece geçersiniz. Çünkü orada zaman geçirmek katlanılması zor bir şeydir. Semti boydan boya keserek geçen D-100 viyadüğü hem bitmeyen bir gürültü kaynağı hem de ışığı kesen bir beton duvar işlevi görür. Mecidiyeköy’e dayanmak zordur.

Ve maalesef, İstanbul’da benzer “düşük bütçeli cehennem”lerin sayısı da öyle pek az değildir. Mecidiyeköy’den sonra Aksaray gelir bana göre. Yine semti boydan boya kesen viyadükler, yol bağlantıları vs. Aksaray’ı da insani bir yer olmaktan çıkartmıştır.

 O bağlantı yollarının, viyadüklerin ve köprülerin tek zararı ışığı

Yazının Devamı