Deniz Sipahi

NASIL hızlı geçiyor günler; ucundan yakalayabilene aşk olsun.
Hafta başlıyor, hafta bitiyor. Yeni insanlar, yeni haberler...
Kulağa hoş gelenler de var, bizleri üzen de...
Bazen “Hayat böyle birşey” deyip, üzerinde durmadan geçiyoruz.
Bazense yüzüne bakmak istemiyoruz yaşamın...
Her şey bizim için değil mi? İyi de, kötü de...
Tamam da; insan bazı şeyleri unutamıyor.

Önümüzdeki günler siyasette oldukça hareketli geçecek.
Haftaya AKP’nin İl Kongresi var. 29 Mart seçim yenilgisi hala tartışılıyor.
Daha doğrusu, suçlu aranmaya devam ediyor.
İzliyorum.
Genel merkezden yöneticiler geliyor; partililerle konuşuyorlar, İzmir’i yönetenleri ziyaret ediyorlar, düşüncelerini soruyorlar.
İyi güzel de...
Ortada bir başarısızlık varsa; tek bir adrese mi gitmek gerekir. Yani Aydın Şengül’ün başında olduğu yönetim kurulu mu bu yenilginin başlıca nedeni...

OTUZ sekiz yıl evvel, Japonya’da bir grup genç insan, yeni bir yaşama biçiminin özlemini çekiyordu.  Modern Japon toplumunun gidişatından hayal kırıklığına uğramış olarak ve geleneksel kök ve değerleri yeniden keşfetme hevesi içinde...
Kentli kültürlerini arkada bıraktılar ve kuzeye Japon denizindeki uzak Sado Adası’na gittiler. Sado’dan daha uygun bir seçim olamazdı, zira asırlardır ada kendilerini zamanın yerleşik kültürüyle kavgalı bulan politikacılar, sanatçılar, yazarlar ve diğerleri için bir sürgün adası olmuştu.
Grubun aynı zamanda geleneksel Japon sahne sanatlarının yeni bir nesil tarafından öğrenilebileceği bir okul yaratma vizyonu vardı.
Deniz kenarında terkedilmiş bir okul binasında bir yuva buldular ve dünyanın en eski enstrümanını, davulu (taiko) çalmaya başladılar.
Gece gündüz, umut ve korkularını, neşe ve hayranlıklarını taiko üzerinde ifade ederek, onun seslerini ve kadim bilgeliğini öğrendiler. Dayanıklılık kazanmak için, şafaktan önce uyandılar ve bambu ormanlarında ve pirinç

HER sezon başında aynı manzara... İzmir kulüplerinin durumundan söz ediyorum.
Karşıyaka’nın kongresini gidip izledim; Altay’ınkini çok yakından takip ettim.
Her iki takımımızın başkanlık sürecini, yönetim kurma sancılarına yakından tanıklık ettim.
Buca da öyle, Göztepe de...
Gerçi Göztepe’nin durumu biraz farklı ama yine de sarı kırmızılılarda da sıkıntının büyük olduğunu biliyorum.
Karşıyaka Başkanı Akif Ersezgin’in bütçe konuşmasını dinlerken içim sıkıldı.
O kadar borç nasıl ödenir?

23 NİSAN, 19 Mayıs... Türk milleti için iki önemli gün...
Biri çocuklara, biri gençlere armağan edilmiş iki önemli bayram...
Dünyada başka örneği var mı? Yok...
İzmir, bu iki günü her zaman coşkuyla kutlamıştır.
Çocuklarımız, gençlerimiz aileleriyle birlikte İzmir’i adeta festival havasına çevirirler.
Bu coşkuyu seviyorum. Ve her seferinde aynı şeyi düşünüyorum.
“Türkiye geleceğinden asla umutsuz olmamalı. Gençlerimiz pırıl pırıl ve Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni onlara emanet etmekte çok haklı...”

SEFERİHİSAR, Ege’nin en güzel tatil beldelerinden biri.
Ama yeterince öne çıkabilmiş değil.
Oysa yapılacak çok şey var.
Seferihisar adını Türkiye’de daha fazla konuşulur hale getirmeliyiz.
Çok mu zor?
Değil...
Yeter ki; Seferihisar’a uygun bir strateji olsun.

YAŞAR Üniversitesi’nin Bornova kampusüne inşaat halindeyken gitmiştim. Cuma günü İstanbul’dan gelen gazeteci dostlarımızla bir araya gelmek için gittiğimde çok farklı bir üniversite buldum.
Gençler için her şey düşünülmüş, her türlü teknoloji kullanılmış, eğitim kadrosu güçlendirilmiş, sosyal projelere ağırlık verilmiş.
Kampuste dolaşırken; kendimi bir butik otelde zannettim, ya da lüks bir alışveriş merkezinde...
Türkiye’de ilklerin adamı Selçuk Yaşar, yine hayal ettiği ve çok önem verdiği üniversiteyi dört dörtlük yapmış.
Bir eğitim kurumu için beş, altı yıllık geçmiş, çok yeni sayılır.
Selçuk Yaşar Spor ve Eğitim Vakfı, 1999 yılında Yaşar Üniversitesi adıyla bir üniversite kurma kararı aldı. 2002 - 2003 eğitim yılında da ilk öğrencilerini aldı.
Kurumsallaşma zaman alır; inanıyorum ki birkaç yıl sonra Yaşar Üniversitesi’nin ismini daha fazla duymaya başlayacağız.

ILICA Otel’in Genel Müdürü Yakup Demir, Çeşme’nin gerçek anlamda bir turizm merkezi olabilmesi için en fazla çaba gösteren kişilerin başında geliyor.
Fahiş ecrimisil fiyatlarının kamuoyuna anlatılması ve çözüm üretilmesi konusunda ısrarlı bir mücadele de sürdürdü.
Daha da önemlisi Çeşme turizminin yeni açılımlar yapabilmesi için sürekli projeler geliştiren bir ekibin içinde oldu.
Yakup Demir samimi, özeleştiri yapabilen, gerçeğin peşinden koşan bir kişi...
Demir’in, aylık Çeşme Life dergisine yazdığı şu satırları da oldukça samimi buldum.
“Haftasını açıp da sezonunu açamadığımız Çeşme turizmi...” diye söze başlayan Yakup Demir’in şu yorumunu, özellikle bürokrasinin, İzmir milletvekillerinin ve bakanların dikkatle okumasını tavsiye ederim.
*   *   *