Aklın yolu Meclis...

29 Mart 2000


       Bugün Meclis'te son yılların en önemli konusunun müzakere ve ilk oylaması var: 5 + 5 dahil üçlü Anayasa değişikliği.
       Bizim politikacıları anlamak güç. Arı kovanına çomak sokmakta mahirler.
       Bakın Cumhurbaşkanlığı seçimine:
       Demirel'den başka aday yok.
       Partilerden hiçbiri ima yoluyla da olsa "Benim partimin adayı Demirel değil, şu" diyemiyor.
       Zaten herhangi bir parti aday belirtse, mevcut Meclis aritmetiğine göre parti adaylarının seçilmesi imkansız.

Yazının Devamı

Otobüs soyan üniversiteli

28 Mart 2000


       Geçen gün ikisi üniversite öğrencisi üç genç bir otobüsün yolcularını soydular.
       Bu işin polisiye yanının üzerinde çok duruldu. Bu da gerekli ama bu işin pedagojik, psikolojik yanları yok mu?
       Sosyal bilimciler, özellikle eğitimciler bu olayı mikroskop altına aldılar mı?
       Suç işlendi tamam da iki üniversitelinin katıldığı bu suçun altındaki gerçek etkenler ne?
       * * *
       TÜRKİYE'de 0 - 18 yaş arasındaki çocuk sayısı 28 milyon. Ülkedeki 725 çocuk eğitim ve öğretim hakkından yararlanmıyor. Yüzde 21'i okuma yazma bilmiyor. 10 milyon çocuk yoksul, 3 milyon çocuk yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 4 çocuktan biri ise sosyal güvenceden mahrum.

Yazının Devamı

İstiklal Caddesi

26 Mart 2000


       Hafta sonları Nevizade'deki "Saki"de buluşuyoruz.
       Hasan Pulur, Tufan Türenç, Zeki Sözer, Orhan Duru, Erdal Dumanlı, Mete Uğur, Mehmet Köprülüler, Haslet Soyöz ve ben grubun en devamlı üyeleriyiz.
       O nedenle Beyoğlu Balık Pazarı'nı sık sık görüyorum.
       Ben, o tablo gibi, kuyumcu dükkanı parlaklığındaki ışıl ışıl pazara bayılırım.
       Ama son günlerde bakıyorum pazardaki balıkçılar, meyveciler, sebzeciler kaçırtılıp onların yerlerine meyhaneler açılıyor. Yani Balık Pazarı ölüyor.
       * * *

Yazının Devamı

Basında devrim

25 Mart 2000


       Milliyet, medyanın en saygın kuruluşlarının başında geliyor.
       Türk kamuoyunun notu bu yönde...
       Okuyucu bunu böyle belirtiyor.
       50 yıldır, "haber neredeyse Milliyet orada" oldu. "Olay neredeyse Milliyet orada", oldu.
       50 yıldır, "Milliyet yazdıysa doğrudur" denildi.
       50 yıldır Milliyet'te, haberde dürüstlük, yorumda özgürlük var.

Yazının Devamı

Yönetimde boşluk var

24 Mart 2000


       Türkiye'de yönetimde danışma müessesesi yok. Danışman da.
       Belki buna "kurmay heyet" demek daha doğru.
      "Hayır var. Danışman olmaz olur mu, hem de çok var" diyebilirsiniz, ama bunlar daha çok işsiz kalmış eski politikacılardan veya bürokratlardan seçiliyor. Yani onlara mütevazı bir gelir sağlanmış oluyor. Amaç herhalde bu.
       Bizim söylemek istediğimiz o değil.
       Örneğin; gelin Güneydoğu sorununa.
       Bu sorunun geçmişini, bugününü, ekonomik, sosyal, politik, askeri ve uluslararası yönlerini inceleyen, alınacak önlemleri saptayan, değişen konjonktüre göre tavsiyelerde bulunan, planlar, projeler üreten, alternatif senaryolar hazırlayan bir heyet var mı? Bir beyin takımı var mı?

Yazının Devamı

Ankara uyuyor mu?

22 Mart 2000


       Türkiye gözlerini Batı'ya çevirdi, Doğu'yu unuttu.
       Bir süredir TV'lerdeki görüntüleri izliyor musunuz bilemem ama izleyenler görüyorlardır.
       Kuzey Irak'ta Kürt devleti dönüşü olamayacak bir şekilde kuruldu bitti.
       Bir resmen ilanı kaldı.
       Üstelik resmi ilana bile lüzum kalmadan Ankara'da verilen Nevruz resepsiyonu ile bu devlet Türkiye'ye kendisini kabul ettirmiş de oldu...
       Ankara bu emrivakinin farkında mı?

Yazının Devamı

Halkoyu ve Anayasa

21 Mart 2000


       Demokrasi denge rejimidir.
       Örneğin; işçi - işveren dengesi. Bu denge demokrasilerde en sağlıklı şekilde gözetilir.
       Ama denge gibi mücerret bir kavram varlığını Anayasa'da hissettirirse, belge halini alırsa pratikte yaşayabilir.
       Bu açıdan bakınca 1961 Anayasası ile 1982 arasında farklar olduğu görülüyor.
       1961 Anayasası toplumcu, katılımcı bir Anayasa idi.
       1982 Anayasası dengeleri pek gözetmeyen, bireyden çok devleti kutsal sayan bir Anayasa oldu.

Yazının Devamı

Zekilerle mi, zeki olmayanlarla mı?..

19 Mart 2000


      "Fakir yönetici zengin stara karşı" dinamiğine profesyonel yaşamda çok rastlanır.
       Günlük gazetenin editörü, sütun yazarı bir yıldızın kazancının belki onda birini kazanıyor olabilir. Ama bu oransızlık emir komuta zincirini bozmaz. Görevleri dağıtan ve hangi haberin ilk sayfada, hangisinin iç sayfalarda yer alacağına karar veren editördür. Eğer sütun yazarı star olarak kalmak istiyorsa editörünü dinler.
       Aynı şekilde, bir sinema yönetmeninin geliri de yıldız oyuncuların kazandığından daha azdır. Eline geçen çekin azlığına rağmen yetenekli bir yönetmen yıldızları daima bir araya toplar ve kendisine itaat ederlerse onlar için yararlı olacağına inandırır.
       Gelişen bir müessesenin damarındaki kan yeni fikirler demekse, yöneticiler bu fikirleri üretenlere sadece toleranslı olmayı değil, hürmet etmeyi de öğrenmelidirler. Fakat insanlar bunu çok sık unutuyorlar.
       Müessesenin dışına çıkmadan önce içerideki kişilere bir kez daha yakından bakın. Yanınızda olanlardan biri belki de aradığınız o

Yazının Devamı