Halkın nabzını tutmak yasak

24 Şubat 1999


ÖN seçimler partilerde "ağır top" diye bir şeyin kalmadığını gösterdi.
Tabii bu, halkın, delegenin gözünde böyle.
Ama liderler halkın seçmediğini, kendi kontenjanlarından veya merkez kontenjandan yine halkın seçtiklerinin başına geçiriyorlar.
Bu, demokrasi müdafii kişilere ne oranda yakışıyor?
* * *
SEÇİM için hazırlıklar bu hızla gelişirken bir konuda hiç kıpırdanma yok.

Yazının Devamı

Milletvekilleri görevden kaçamaz

23 Şubat 1999


ŞİMDİ Türkiye'nin önündeki en önemli konu Apo'nun yargılanması.
Bu yargılama normalde DGM'de olacak.
Ama DGM'lerde asker hakimlerin bulunması bir bakıma sorun yaratıyor.
Çünkü askerlerin askerlik görevini yaparken emir komuta zinciri içinde olmaları, yabancı mercilerde bağımsızlıklarına engelmiş gibi algılanıyor.
Bu konuda bizim de imzaladığımız İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesi ileri sürülüyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bu nedenle Türkiye aleyhinde verdiği tazminat kararları da var ve Türkiye bunları ödüyor.
Öyleyse işi uzatmadan bir Anayasa değişikliği ile bu mahkemelerin statüsünü duruma uygun hale getirmek, tartışma konusu olmaktan kurtarmak gerekiyor.

Yazının Devamı

Seçim ve sonrası

21 Şubat 1999


APO'nun yakalanması Türkiye tarihinde bir dönüm noktası ama bir de seçim olayı var.
O da Türkiye için ne kadar mühim, izaha gerek yok. Apo olayının gölgesinde kalmış gibi görünse de, seçim önemli.
Şimdi anlaşılıyor ki mevcut partiler arasında en tehlikeli durumda olan CHP, çünkü onun için tartışılan yalnız seçim değil, yaşam. Yani yüzde onluk barajı aşıp aşamayacağı. Ciddi bazı araştırmacılar da, Ankara'daki taraflı, tarafsız gözlemciler de bu konudaki kritik duruma işaret ediyorlar.
CHP'nin seçim sonundaki belirsiz durumu nedeniyle seçim sonu hesapları da genellikle onun dışında yapılıyor.
* * *
ANLAŞILDIĞI kadarıyla ANAP seçimden sonra DYP ile de koalisyona hazır, çünkü Çiller'in olaylardan ders aldığı düşünülüyor. Bu nedenle bir daha Refahyol'u canlandırmayacağı hesaplanıyor.

Yazının Devamı

İç barış fırsatı

19 Şubat 1999


CUMHURBAŞKANI'na göre Türkiye en önemli günlerini yaşıyor.
75 yılın en önemli günlerini...
Ve Demirel, Abdullah Öcalan'ın ele geçirilmesiyle noktalanan bu büyük ve başarılı mücadelenin finalinin 1 Ekim 1998 günü Meclis'te yaptığı konuşmayla başladığını kendisini ziyarete gelen Milliyet ekibine anlatarak olaylara tarih düşüyor...
Bu; Türkiye'nin sabrının tükendiğinin, artık her şeyi göze alabileceğinin Suriye'ye bildirilerek dünyaya duyurulduğu an oluyor.
Cumhurbaşkanı'nın o andan sonraki değerlendirmelerini şöyle bir sıralama içinde özetlemek mümkün:
Türkiye bugün çok iyi bir durum yakalamıştır ve bunu imajını güçlendirmek için kullanabilir.

Yazının Devamı

Kelepçeli başkan(!) ve bundan sonrası...

18 Şubat 1999


ABDULLAH Öcalan'ın uçaktaki görüntülerini seyrettiniz.
Elleri kelepçeli Başkan(!) Apo.
Sözleri iyi ama eğer 10 yıl önce söyleyebilseydi:
"Ben Türkleri severim. Annem de Türk'tür. Bir hizmetim gerekirse yaparım. Türkiye'ye, Türk halkına hizmet imkanı varsa ederim, sizlere hizmet edeceğim, ben gerçekten Türkiye'yi, Türk halkını seviyorum. Kürt halkını da seviyorum.
İçime doğuyor, hizmet yapabileceğime inanıyorum."
Bu gecikmiş cümleler neyin ifadesi, korkunun mu, çöküşün mü?

Yazının Devamı

İbret olacak bir son...

17 Şubat 1999


GECE saat 03.00'te beklenmeyen bir uçak Yeşilköy'e indi.
İnişi önce sorun oldu.
Kimsenin haberi yoktu. Kimse böyle bir uçak beklemiyordu. Türkiye'de bu seferi bilen yalnız on kişi vardı.
Uçaktaki Apo'ydu.
Terörist başı yıllar sonra Türkiye'ye dönüyordu.
Ama gözaltında, Türk emniyet güçlerinin nezaretinde.

Yazının Devamı

Cezaevi rezaleti

16 Şubat 1999


TÜRKİYE'de çözümü mümkün olduğu halde çözümlenmeyen sorunlardan biri de cezaevlerinin durumu.
Daha geçen gün şöhretli (!) bir tutuklunun koğuşunda çeşitli silahlar ele geçmişti.
Ulucanlar Cezaevi'nde 15 gün içinde iki tünel bulundu.
Şimdi de Afyon Cezaevi'nde cinayet.
Ciddi bir araştırma, arama tarama yapılsa belki de tüm cezaevlerinin cezaevi vasfını kaybettiği açık seçik görülecek.
Ama kimse buna yanaşmıyor.

Yazının Devamı

Tarık Aziz ve kaş yapayım derken...

13 Şubat 1999


DIŞ politika iç politikaya kurban edilebilir mi?
Ecevit; bir an için de olsa "Washington mu, Bağdat mı" tercihinde Tarık Aziz'i Ankara'da ağırlama kararıyla terazinin Bağdat kefesine ağırlık koymuş gibi görünüyor.
Oysa Irak sorununda bugün gelinen nokta özellikle ABD açısından çok önemli...
Türkiye'nin dengeli bir politika yürütme gereği var, ama bunun böyle yazıldığı gibi kolay, bir cümlelik mesele olmadığı da meydanda.
Şimdi akla gelen şu: Türkiye Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamalı.
Gelinen aşamada, yani ABD'nin saddam'a husumetinin bu doruk noktasında Türkiye'nin Bağdat'a yakınlaşmakla kazanacağı şey ne olabilir?

Yazının Devamı