İstanbul’u düşünmek görevimiz. Çünkü biz hem bu şehirde doğduk, büyüdük, yaşıyoruz, hem de bu şehri seviyoruz.
Hiç bitmeyen konumuz: “Tophane’den Ortaköy’e sahil yolu.”
Biz de bu yolun yararına inananlardanız. Ama bunu bugün söylemiyoruz. Çok önce ortaya atmış ve daha sonraları çeşitli tarihlerde aynı görüşü savunmuşuz. Yani, kalemimizde tüy bitti...
5 Ağustos 1998’de de bu köşede o konu var. Üstelik İstanbul Belediye Başkanı olmak isteyenlerden beklenenler de sıralanmış. Hatırlayalım. Çünkü bu konuların çoğunun gerçekleşmesini İstanbul halkı hala bekliyor.
***
“İstanbul Belediye Başkanlığı’na talibim” diyenin bu şehrin güzelliğine güzellikler katacağının da teminatını vermesi, vaatlerini sıralaması beklenir.
Örneğin:
CNN’in Suriye’deki muhabiri Pleitgen: “Rejimi destekleyen çok sayıda insan var. Laik ve açık yaşam tarzlarını kaybetmekten korkuyorlar” diyor.
“Başbakan Erdoğan ise, bir süre önce “Laiklikle İslam bir arada olabilir” demişti. Çünkü İslam ülkelerinin birçoğunda laiklik çığlıkları yükseliyordu.
Bazılarının, Türkiye içinde hâlâ savundukları “İslami devlet” peki nedir?
Genel bir bakışla, İslami amaçlara yönelmiş ve egemenliğin Allah’a ait olduğunu kabul eden ve şeriatın yani İslam Hukuku’nun geçer olduğu devlet, İslam devletidir.
İslam devleti, Kuran’a ve Peygamber’in sünnetine, hadise göre yönetilecektir.
Kuran ve hadise göre yönetilen devlet aynı zamanda mükemmel adaleti gerçekleştirecektir.
Öyleyse bu devlette yönetici olmanın iki temel koşulu olacaktır:
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Türkiye’de nükleer silah bulunmadığını” söyledi.
MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, yazılı bir soru önergesi vererek, New York Times gazetesindeki iddiaları Meclis’e taşıdı. ABD’nin Avrupa’da 180 kadar B61 tipi bomba bulundurduğuna yönelik iddiaları anımsatan Türkkan, bu bombaların, Belçika, Almanya, Hollanda ve Türkiye’de bulunduğu yönündeki haberlerin doğruluğunu sordu.
***
Biz 24 ay askerlik yaptık. Bunun 6 ayı Yedeksubay Okulu’nda geçti.
Benim dönemimde yedeksubay okullarına yedek teğmenler hakimdi. Onlar beni de oyuna getirip okul 4. yaptılar. Çünkü ilk 3’e girenler kura çekmez, istedikleri yere tayinleri çıkardı. Bizim okulda görevli yedeksubay komutanlarımız da kendi arkadaşlarını 1.,2.ve 3. yapmışlardı. Ben okul 4.’sü olarak kuraya kalmıştım.
O zamanlar haksızlıklara itirazda korkuluyordu.
Çünkü, Yedeksubay Okulu öğrencisi “er” de çıkarabiliyordu.
Hukukta kalite tartışılıyor. Tartışanlardan biri de, Taha Akyol.
Bu konuyu ele aldığı için eline sağlık diyeceğim.
Kısa yazmak, uzatmamak için eğitimden örnekler vereceğim, o kadar...
Yıllar önce İstanbul ve Ankara Hukuk Fakülteleri varken bugün ortalama her ilde, 2 üniversitemiz var ve bunların çoğunda hukuk fakülteleri de mevcut. Lise kadar çok. Üstelik o zaman 2 fakülteye mevcut hocalar yeterken, bugün yetmiyor.
***
Ben Ankara Hukuk Fakültesi’ni bilmem ama mezunu olduğum İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bilirim.
Mesela, burada 5 dersin 3’ünden iyi almak şarttı.
26 Kasım 1990’da bu köşe şöyle başlamış; “Özal’ın önemi Türkiye’nin gündemine hakim olması, olayları yaratması ve istediği yöne götürebilmesidir.
Ve şimdi kimsenin aklından geçmeyen başkanlık tartışmalarını da o başlattı...”
İşte o tarihten 23 yıl sonra bugün “Başkanlık” tartışması yine yapılıyor. Ve anayasa yapımı bu yüzden geri kalıyor.
Ve tartışma bu kez Tayyip Erdoğan için.
***
Daha önce de belirtmiştik, Başkanlık sisteminde “yasama” ve “yürütme” kuvvetleri, hem organ hem de fonksiyon yönünden birbirinden bağımsız olmakla birlikte, kuvvetler arasında kontrol ve dengeye dayalı bir kuvvetler ayrılığı vardır. Ancak, kontrol ve denge mekanizmaları oldukça zayıf olup, fiilen “yürütme” kuvvetli, yani “başkan” üstündür. Bakanlar, başkanın sekreteridir.
“Başkanlık Rejimi”nin tip uygulaması ABD’dedir. ABD’de “yasama” organı iki meclisli Kongre’dir. Başkan “yürütme” organını tek başına temsil eder: O, ne parlamenter rejimlerdeki cumhurbaşkanı ne de başbakandır. Bu ikisinin yetkilerini toplayan biridir ve halkın oyuyla işbaşına gelir. Dolayısıyla yetkilerinin kaynağını doğrudan halktan alır. Parlamentoya karşı siyasi sorumluluğu yoktur. Yasama fonksiyonu “Senato” ve
Türkiye’de “Lider Sultası”nda, parti içi demokrasi yokluğundan şikâyet etmeyen yok.
Peki nedir, nereden çıkmıştır bu “lider sultası” ve ondan kurtulmak nasıl mümkün olabilir?
Türkiye Cumhuriyeti; merkeziyetçi bir gelneğe sahip, bireyselliği reddeden Osmanlı Devlet yapısının varisi oldu.
Tek parti döneminde lider egemenliği, liderin değişmezliği anlayışı siyasi çevrelerde yerleşti.
* * *
Türkiye’de çok partili hayata geçtiğinden beri demokratlık, milli iradenin gereğini yapmak olarak algılandı. Milli irade ise parlamento çoğunluğu demekti. Ama bugün parlamento çoğunluğu parti liderlerinin istekleri haline geldi.
Gelinen noktada liderin fikri partinin fikri ile eşit anlam kazandı. “Her şeyi ben bilirim” fikrinden hareketle liderler tek adam oldu. Parti içi rekabet ve demokrasi kayboldu.
Çok eskilerden beri her toplum, yılın bazı günlerine önem vermiş, bunu çeşitli şekillerde kutlamış. Dini ve milli bakımdan önemli olan, milletçe her yıl kutlanan bu günlere, çeşitli isimler verilmiş.
İslamiyetten önce Türk kavimleri, devletleri de kendi inanç, örf ve adetlerine göre belli günleri kendileri için kutsal kabul etmişler ve bu günleri çeşitli merasimlerle kutlamışlar. İslamiyetten sonra bu sevinçli, neşeli günler için bayram manasına gelen “ıyd” kelimesi kullanılmış.
***
İslamiyette bayramlar ikidir.
Birincisi, Arabi aylardan şevval ayının birinci günü Ramazan Bayramı, ikincisi, Zilhicce ayının onuncu günü Kurban Bayramı’dır.
***
Bayram neşeli, sevinçli gün demek olunca yazıların da neşeli, sevinç dolu olması gerekir.
Kurulması hayal edilen “Büyük Kürt Devleti” 4 parçadan oluşacak.
Türkiye, Irak, İran ve Suriye. Yani bu 4 ülkeden toprak alınacak ve “Büyük Kürdistan” kurulacak.
Irak’ta bu gerçekleşti sayılır. Türkiye’de PKK bunun için 30 yıldır terör yapıyordu.
Bu böyle giderken son günlerde bölgede aniden özerk bir Kürt devleti kuruluşu çıktı.
PYD Türkiye sınırına 100 metre uzaklıktaki binaya kendi bayrağını çekti.
Bu Kuzey Suriye’de oldu.
Sürpriz sayılabilir mi?