<#comment>#comment> HÜKÜMETİ eleştirirken, zaman zaman, "haksızlık mı ediyorum" diye düşünüyorum.
Savaşa girmeyen Türkiye, Irak'tan sonra belki de en büyük siyasi ve ekonomik zarara uğrayan ülke oldu.
Şimdi, bu tarihi iflasa neden olanlara "bravo" mu demeliyiz?
En kritik günlerde, Irak savaşının öncesinde ve ilk günlerinde; Cumhurbaşkanı ile, Meclis Başkanı ile, Başbakan ve AKP Başkanı ile, muhalefeti ile, Genelkurmay Başkanı ile, TBMM ile "Ankara" asgari müştereklerde buluşamadı.
Türkiye'nin kararsızlığı karşıtlarını cesaretlendirdi.
***
Savaş sonrası ganimet paylaşımı başladı, yatırım ve onarımlardan kim ne kazanacak, tartışılıyor. Ama Türkiyenin görüşünü merak eden yok.Bu savaşın mağlubu yalnız Irak değil. Türkiye de, Fransa ve Almanya gibi kaybetti.Türkiye, güvenirliğinden ve güvenliğinden, stratejik öneminden, Fransa ve Almanya ABdeki liderliklerinden ve prestijlerinden oldu.***ABD artık Iraklı Kürtlerden sitayişle söz ediyor. Bush bile, Kürtlerle ortaklıklarını iftiharla vurguluyor. Çünkü bundan böyle ABDnin stratejik ortağı Kürtler.Yani Musul, Kerkük gitti gider, Kürt devleti de ilan edildi, edilecek.Peki Ankaranın savaş sebeplerine ne oldu?Herhalde, "dün dündür bugün de bugün" veya "geçti Borun pazarı sür eşeği Niğdeye."***SAVAŞ sırasında iki cümle öne çıktı:Tayyip Erdoğanın; "Tezkere çıkmazsa maaşlar tehlikeye girer" ve Abdullah Gülün; "Koalisyondayız" cümleleri.Şu hale bakın, hem "koalisyondayız" diyoruz, hem de ABDnin tehditler yağdırdığı, hedef gösterdiği Suriye ve İranla zamansız bir işbirliği içinde görünüyoruz. Yalnız işbirliği olsa iyi, ABD ile, Batı ile ittifakı bırakmış, üçlü ittifaka doğru koşuyor izlenimi veriyoruz.Bu, çıkarlarıyla çatışan bir tehlikenin peşinden Türkiyenin paldır küldür
<#comment>#comment> Savaş bitti sayılır. Yeni Irak hükümeti şekilleniyor. Ama Ankara’ya fikrini soran yok.
Savaş sonrası ganimet paylaşımı başladı, yatırım ve onarımlardan kim ne kazanacak, tartışılıyor. Ama Türkiye’nin görüşünü merak eden yok.
Bu savaşın mağlubu yalnız Irak değil. Türkiye de, Fransa ve Almanya gibi kaybetti.
Türkiye, güvenirliğinden ve güvenliğinden, stratejik öneminden, Fransa ve Almanya AB’deki liderliklerinden ve prestijlerinden oldu.
***
ABD artık Iraklı Kürtlerden sitayişle söz ediyor. Bush bile, Kürtlerle ortaklıklarını iftiharla vurguluyor. Çünkü bundan böyle ABD’nin stratejik ortağı Kürtler.
Türkiyenin bu dağınık tabloda bir yer bulması gerekiyor.ABD Dışişleri Bakanı Powellla yapılan görüşmeler bu yerin tayininde önemli bir rol oynamış olmalı.Özellikle Kuzey Irak için ABD ile Türkiyenin bir koordinasyon kurulu oluşturması, ABDye insani amaçlarla yeni kolaylıklar sağlanması ilişkilerin depremi atlattığını göstermektedir.Fikret Bilanın Dışişleri Bakanı Gülle, Powell gelmeden önce yaptığı son konuşmada Ankaranın eğiliminin ne yönde olabileceğinin ipuçları vardı.Gül, "Başbakanın ABD- ye yollamak üzere mektup hazırladığını" söylüyordu.Bu mektup bizatihi bir yakınlaşma işareti olarak kabul edilebilir. Yani; Ankara dünya fotoğrafında ABDnin yanında görünmek istiyor, demek yanlış olmaz.***"ARİFE tarif gerekmez." Türkiye için çıkar yol açık seçik meydanda; "AB hedefinden kopmadan ABD ile ortaklığa devam." Ama bu formülün başarılı olması için, "olmazsa olmaz" şartlar da var.Hele şu mektubun metni de bir açıklansın onu da anlayacağız.***YANILMIYORSAM ABDnin eski başkanlarından Johnsonı tarif için söylenen bir söz vardı: "O kadar kabiliyetsizdir ki iki işi aynı anda yapamaz. Çiklet çiğnerken başını kaşıyamaz."Türkiye de böyle oldu."Şimdi savaş var, diğer işleri unutun."Ama durum
<#comment>#comment> ABD etrafında oluşan koalisyonun karşısında, İran’a yanaşan Almanya var. Suriye’ye göz kırpan Fransa var. Onlar da Ortadoğu’da birer çekim merkezi oluşturmak üzereler.
Türkiye’nin bu dağınık tabloda bir yer bulması gerekiyor.
ABD Dışişleri Bakanı Powell’la yapılan görüşmeler bu yerin tayininde önemli bir rol oynamış olmalı.
Özellikle Kuzey Irak için ABD ile Türkiye’nin bir koordinasyon kurulu oluşturması, ABD’ye insani amaçlarla yeni kolaylıklar sağlanması ilişkilerin depremi atlattığını göstermektedir.
Fikret Bila’nın Dışişleri Bakanı Gül’le, Powell gelmeden önce yaptığı son konuşmada Ankara’nın eğiliminin ne yönde olabileceğinin ipuçları vardı.
Gül, "Başbakan’ın ABD’- ye yollamak üzere mektup hazırladığını" söylüyordu.
Oysa buna paralel politika izlenemedi. Bu nedenle de Türkiye köşeye sıkıştı.Faciaya bakın; ABD Başkanı Bush, İngiltere Başbakanı Blair, Belçika Dışişleri Bakanı Louis Michel ve AB, Almanya, İsveç hatta Yunanistan Türk askerinin Kuzey Iraka girmemesi için Ankarayı koro halinde tehdit ediyor.Üstelik aynı anda Irak Başbakan Yardımcısı Taha Yasin Ramazan da, Dışişleri Bakanı Naci Sabri de Türkiyeye tehditler savuruyor.Türkiye için 50 yılda kurulan uluslararası denge 3 ayda kaybedildi.Sayın Cumhurbaşkanı Sezerin, AKP lideri ve Başbakan Erdoğanın, Gülün, CHP Genel Başkanı Baykalın, Meclis Başkanı Arınçın ve eski Başbakan Yardımcısı Yalçınbayırın bu hezimette payları oldu.****TÜRKİYEnin uğradığı bazı kayıpların telafisi artık imkansız gibi. ABD ile Kuzey Iraka girilecekti. Girilemedi. Kerkük ve Musulun Kürtlerin eline geçmesine kesinlikle engel olunacaktı, şimdi durum şüpheli. ABDnin stratejik ortağı artık Kürtler. Ve biz, kardeşimiz, akrabamız saydığımız Kürtlerle şimdi kanlı bıçaklıyız.Türkler asli unsur sayılıp, muhalefetin kurduğu konseye girecekti, giremedi. Borsa dibe vurdu. Faiz yükseldi. Dolar fırladı. Türkiyenin borçlarını çevirmesi tehlikeye düştü. Her ne kadar dün ABDden 8.5
<#comment>#comment> Savaştan önce ne diyorduk: "Türkiye’de herkes barıştan yana. Her Türk savaşa karşı. Bunun aksi zaten düşünülemez. Ama Türkiye’nin savaşı önleme gücü yok. Ankara’ya rağmen savaş başlarsa, o zaman Türkiye çıkarlarını gözetmeli ve savaş defterini en az zararla kapatmalı."
Oysa buna paralel politika izlenemedi. Bu nedenle de Türkiye köşeye sıkıştı.
Faciaya bakın; ABD Başkanı Bush, İngiltere Başbakanı Blair, Belçika Dışişleri Bakanı Louis Michel ve AB, Almanya, İsveç hatta Yunanistan Türk askerinin Kuzey Irak’a girmemesi için Ankara’yı koro halinde tehdit ediyor.
Üstelik aynı anda Irak Başbakan Yardımcısı Taha Yasin Ramazan da, Dışişleri Bakanı Naci Sabri de Türkiye’ye tehditler savuruyor.
Türkiye için 50 yılda kurulan uluslararası denge 3 ayda kaybedildi.
Sayın Cumhurbaşkanı Sezer’in, AKP lideri ve Başbakan Erdoğan’ın, Gül’ün, CHP Genel Başkanı Baykal’ın, Meclis Başkanı Arınç’ın ve eski Başbakan Yardımcısı Yalçınbayır’ın bu hezimette payları oldu.
Bu hikayeyi biliyorsunuz. Yıllar önce bu köşede yer almıştı. Ama bugünkü durumumuza o kadar uyuyor ki, o nedenle tekrar edebiliriz.Ağa atın üstünde, uşak yaya yola çıkmışlar. Şakacı ağa, yolda inek dışkısı görmüş, uşağa; "Bunu yersen sen ata binersin, ben yürürüm" demiş. Uşak dışkıyı yemiş, ata atlamış. Ağa yaya, yola devam etmişler. Ağa bu durumu içine bir türlü sindirememiş. Yolda bir inek dışkısı daha görmüşler, ağa; "Ben bu dışkıyı yiyebilir miyim?", diye sormuş, uşak; "Yiyemezsiniz" deyince, "Yersem ben ata, sen yaya, kabul mü?" diyerek dışkıyı yutmuş. Ağa ata, uşak yaya ilk çıktıkları gibi yola koyulmuşlar. Bir ara ağa uyanmış(!) ve bağırmış; "Madem durum değişmeyecekti, peki biz bu boku niye yedik?"***IRAK konusunda Ankaranın tutumu da bu hikayeyi anımsatıyor.Madem sonunda şöyle veya böyle ABDyi destekleyecektik, yani madem başa dönecektik, öyleyse niye hem ABDyi, hem AByi, hem Irakı, hem bazı Arap ülkelerini, hem Kürtleri karşımıza aldık. Geçen sürede hepsiyle bozuştuk. Piyasayı da altüst ettik. ABDden gelecek 6 milyar doları da kaybettik. Bu ne kadar dirayetli(!) bir yönetimdir?***YENİ tezkereyi 1. tezkereden farklı kılma ve önemli unsurlarını bir yana bırakma, adeta