Hikmet-i hükümet ve AKP

14 Aralık 2012

“Olgusal açıdan baktığımızda, Makyavelli’nin söylediği şeyin özünde çok da yanlış olmadığını teslim etmeliyiz: Modern devletin pratiği özü bakımından her yerde “hikmet-i hükümet”çi olmuştur. Bunun bugün için de gerçekçi bir gözlem olduğunu en ilgisiz olması gereken alana bakarak anlayabiliriz: İnsan haklarının “meşru” sayılan sınırlanma gerekçeleri...”

Siyasetin özerk bir etkinlik alanı olarak görülmesi modern bir olgudur. Siyasetin özerkliği fikrinin temellerinin 16. yüzyılda Machiavelli ve Bodin tarafından atılmış olduğu genellikle kabul edilmektedir. Bu özerk siyasi alanın hukuk dilindeki şifresi ise “kamu hukuku”dur. Fransızların droit politique, Almanların allgemeines Staatsrecht dedikleri disiplin... Türkiye’de biz buna öteden beri “genel kamu hukuku”/ “umumi amme hukuku” diyoruz.
Siyaset kendi kural ve ilkelerine uygun olarak işleyen özerk bir alan oluşturur. Siyaset farklılıkları çözüme bağlamak için herhangi bir tartışılmaz kriterin var olmadığı kamusal alanda rakip iyiler arasında tercihler yapma zorunluluğundan kaynaklanır. Bu anlamda siyaset önemli bir insan başarısıdır. Eğer yönetim tanrısal olarak yetkilendirilmiş ve konusu da böyle bir yüksek irade

Yazının Devamı

Başbakan süper başkan olacak mı?

13 Aralık 2012

AKP’nin Türkiye’ye getirmek istediği başkanlık sisteminde Başkan’a meclisi fesih yetkisi, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi, Meclisin kabul ettiği yasalar üzerinde veto yetkisi veriliyor. Acaba, Sayın Başbakan Erdoğan’ın siyasal kariyerine ‘Süper Başkan’ olarak devam etmesi mi amaçlanıyor!

Adalet ve Kalkınma Partisi Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na yasama ve yürütmeye ilişkin olarak verdiği önerilerle başkanlık sistemiyle ilgili görüşlerini kâğıda döktü. Bu önerilerden, AKP’nin Türkiye’ye başkanlık sistemi getirmeyi ve Başkan’a klasik başkanlık sisteminden daha geniş yetkiler vermeyi amaçladığı anlaşılmakta. AKP’nin önerilerinde:
* Başkan’a meclisi fesih yetkisi veriliyor. Başkan bu yetkisini kullanırsa kendisi de seçime gitmiş olacak. Böyle bir yetki başkanlık sisteminin temel felsefesine aykırı. Başkanlık sisteminin dayandığı sert güçler ayrılığı, yürütme (Başkan) ile yasamanın birbirlerine müdahale etmelerine izin vermez. Yasamanın, Başkan’ı güven oyuyla düşürme ya da gensoru ve soru önergesi yoluyla denetleme yetkisi olmadığı gibi, Başkan’ın da meclisi fesih yetkisi bulunmamakta. AKP önerisinde Başkan’a meclisi fesih yetkisi verilerek sistemin dayandığı denge

Yazının Devamı

Adaletin turnusol testi: Selek davası

12 Aralık 2012

28 Şubat sürecinin bütün hızıyla yaşandığı günlerde PKK üzerine araştırma yapma cüreti gösteren Pınar Selek, birileri tarafından engellendi. 1998’de Mısır Çarşısı’ndaki patlamada, üç kez beraat etmiş olmasına rağmen hâlâ ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Aslında Pınar Selek bir sembol. Onun üzerinden bize, hepimize bir mesaj verilmek isteniyor: Ayağınızı denk alın diye...

Yarın saat 14.00’te Çağlayan Adliyesi 12. Ağır Ceza Mahkemesinde, on beş yıldır bitmek bilmeyen bir kâbusa dönüşen Pınar Selek davasının son duruşması görülecek. Pınar için 9 Temmuz 1998’de Mısır Çarşısı’ndaki patlamayla başlayan karabasan, üç kez beraat etmiş olmasına rağmen kendisi hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle devam ediyor. Hâlâ...
Oysa söz konusu ceza talebine vesile olan ve Mısır Çarşısı’nda patladığı iddia edilen ‘bomba’nın aslında hiç varolmadığı, hemen patlamanın akabinde polisin olay yerinde yaptığı keşif ve inceleme sonrasında yazılan altı ayrı raporda saptanmıştı! Olayda illa bomba bulup da Pınar’ı bunun üzerinden mahkûm etmek isteyenlerin bitmek bilmez ısrarlarına rağmen, ODTÜ’den İTÜ’ye, Cerrahpaşa Adli Tıbba kadar birçok farklı kurumun

Yazının Devamı

Hukuku intikam haline getiren ceza: İdam

9 Aralık 2012

İdam bugün dünyamızda en çok cinayet işleyenlere veriliyor, yani insan öldürdükleri için bazı insanlar ölüm cezasına çarptırılıyor. Eğer ölüm cezası insanlara insan öldürdükleri için veriliyorsa, acaba birisine ölüm cezası vermek karşı çıktığımız şeyi yapmak olmuyor mu? Hukuk da bir intikam aracı haline gelmiyor mu?

Yirminci yüzyılın belki de en önemli başarısı, insan hakları f i k r i n i ön plana getirmesidir. Ancak insan haklarının korunmasına baktığımızda, birbirine aykırı iki oluşma dikkat çekiyor: Bir yandan insan haklarını koruma çabalarına her gün yeni çabalar ekleniyor, örneğin insan haklarına ilişkin uluslararası belgeler her yıl artıyor, ama diğer yandan bütün dünyada yeni yeni insan hakları ihlalleri biçimleri eskilerine ekleniyor. Terörizm ve yoksulluk bu artışta başrolü oynuyor.
Buna karşılık, yaşama hakkının apaçık bir ihlali olan ölüm cezası konusunda, son yirmi yılda, bazı insanların pazarlıksız çabaları sayesinde, önemli bir değişiklik görüyoruz: 2000 yılında kabul edilen Avrupa Temel Haklar ve Özgürlükler Şartında, daha önceki bazı uluslararası belgelerde örneğin BM Sivil ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin 6. maddesinde gördüğümüz pazarlığın bulunmadığını,

Yazının Devamı

Ararat’ın ötesinde ‘Durumlar' aynı...

8 Aralık 2012

Ermenistan’daki günler bana paylaşılan değerler konusundaki bir ortaklığı hatırlattı: Hangi coğrafyada veya kültürde olduğu fark etmez, birileri değerleri bakımından ya kapsayıcıdır ya da ötekileştirici. Söz konusu Ermenistan da olsa, Türkiye de, farklı inanç grubundan yurttaşlara, eşcinsellere ayrımcılık yasalarla şekilleniyor, devlet kurumlarınca tekrarlanıyor ve toplumsal ruh haline yansıyor...

Geçtiğimiz hafta Ağrı’nın veya Ermenilerin deyimiyle Ararat’ın sınır komşusu Ermenistan’daki Avrupa Komisyonu’nun ayrımcılığa karşı düzenlediği Paylaşılan Avrupa Değerleri 2012 konferansını izleme imkanım oldu. 1915’in yüzüncü yılına yaklaşırken bir Türkiyeli olarak Erivan’da neyle karşılaşacağımı bilemiyordum. Oysa, karşılaştığım haller çok tanıdık çıktı. Orada siyaset bir yandan, yasaklar ve yasları belirleyen milliyetçilik eliyle şekilleniyor, öte yandan, sokaklardaki gündelik hayat milliyetçiliğin farklı hallerini milliyetçilikten çıkış umutlarıyla birlikte barındırıyordu. Bu yanıyla, paylaşılan değerler açısından Ermenistan’daki durum Türkiye’dekinden pek de farklı gelmedi bana.
ELİ SİLAH TUTACAK
Demokratikleşme süreçlerini benimseyememiş militarist ulus devletlerin tek tip

Yazının Devamı

Rusya ‘süper güç’ gibi davranmamalı

7 Aralık 2012

“Rusya’nın ‘Arap Baharı’ gibi süreçlere yaklaşımında Soğuk Savaş döneminin küresel güç mücadelesi içinde bulunan süper güç ülkesi gibi davranması, o bakış acısıyla daha küçük ölçekli Ortadoğu coğrafyasına yaklaşması, sahip olduğu yetenekleri ve birikimleri en verimli şekilde kullanmasının önünde engelleyici bir unsur olmaktadır...”

Yarım asır süren Soğuk Savaş yılları “süper güç” olarak adlandırılan Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği arasında küresel boyutlu bir rekabet içinde geçmişti. Her iki süper güç de birbirlerine karşı avantaj sağlamak, bir adım önde olmak ve etkilerini sürdürmek için dünyanın hemen her noktasında güç yansıtmalarına imkan verecek askeri, ekonomik ve siyasi alanlarda işbirlikleri inşa etme yarışına girmişlerdi.

SSCB’NİN?MİRASI
Sovyetler Birliği’nin yıkılmasını takip eden yaklaşık on yıl kadar bir süre boyunca Rusya Federasyonu bir yandan çöküşün ekonomik ve toplumsal etkilerini yönetmeye çalışırken, diğer yandan Sovyetler Birliği’nden devraldığı mirasın olumlu yönlerini, (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto gücüne sahip Daimi Üye konumunu ve Nükleer Silahlara Sahip Devlet statüsünü) uluslararası sitemdeki ağırlığını

Yazının Devamı

Karaborsa füzeler Türkiye için risk

6 Aralık 2012

“Terör örgütleri öğrenen organizasyonlardır. Öğrenme hızları daima devletlerden fazladır... Suriye buna iyi bir örnektir. Suriye’de bugünlerde ‘karaborsaya’ düşmüş füzelerin ne olacağını, bölgede kim tarafından kime karşı kullanılacağını kimse kontrol edemeyecektir. Ancak, yanlış ellere geçen füzelerin Türkiye’nin de kabusu olmayacağını hiç kimse garanti veremez...”

Suriye’de savaş içinde savaş yirmi aydır devam ediyor. Gruplar üstünlük sağlayamadığı gibi çok sayıda da sivil ölüyor. Politik ve askeri tıkanıklığa son vermek isteyen, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkeler, isyancıların saldırılarına yeni bir ivme kazandırmak istiyorlar. Bu aşamada en etkili araç ise, Esad’ın hava gücünün kullanmasının sınırlandırılmasıdır.
İnternet görüntüleri, direnişçilere alçak irtifa hava savunma füzesi verildiğini gösteriyor. Bunun anlamı, Esad’a ait çok sayıda uçak ve helikopterin düşürülmesidir. Fakat bu gelişme direnişçiler için iyi haber olmakla birlikte, orta vadede bölgede başka ülkeler için kabus olabilir .

Çarpan etkisi var
Bazı askeri tarihçilere göre (Corum ve Johnson, Airpower in Small Wars, 2003) ayaklanmalara karşı uçaklar ilk defa, 1913

Yazının Devamı

‘İklim krizi’ için çözüm gerekiyor

5 Aralık 2012

“İklim değişikliği ile mücadelede yükümlülüklerini yerine getirmeyen Türkiye çok büyük bir fırsatı kaçırıyor. Bölgesel bir güç olmak isteyen Türkiye, sera gazı azaltım hedefleri belirleyip; bu hedefleri yenilenebilir enerji yatırımları ve enerji verimliliği ile desteklese enerjide dışa bağımlılığından kurtulabilir.”

Geçtiğimiz haftalarda iklim değişikliği ile ilgili üst üste bir dizi rapor yayınlandı. Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporunda, mevcut fosil yakıt rezervlerinin üçte ikisini toprakta bırakmazsak, iklim değişikliğini durdurmamızın mümkün olmadığı söylendi. Hemen ardından, Dünya Bankası’nın yayınladığı raporda ise, ülkelerin mevcut sera gazı azaltım hedefleri ile devam edersek, küresel sıcaklık artışının 4 derece olacağını ve bunun insan türünün sonunu hazırlayacak kapıyı açacağını belirtildi.
Bu raporların dünyada yarattığı “iklim değişikliği konusunda harekete geçmek için hevesli olma” tartışmaları devam ederken, Birleşmiş Milletler Çerçeve Sözleşmesi 18. Taraflar Konferansı 26 Kasım’da Katar’da başladı. Üstelik bu yılki Taraflar Konferansı’nın birkaç kendine has özelliği de daha sürecin başında çeşitli tartışmaları beraberinde getirdi. Öncelikle bu yıl,

Yazının Devamı