Galatasaray Başkanı Ünal Aysal, ister “U” dönüşü yapar, ister Fenerbahçe için ağlar, kimse karışamaz.
Paşa gönlü bilir!
Lakin, benim üzüldüğüm bir nokta var!
Galatasaraylılar...
* * *
Galatasaray Yönetimi, “Şike Operasyonu”ndan vazife çıkarıp Fenerbahçe’yi ve Federasyonu, UEFA’ya şikayet eder duruma geldiğinde, biz çıkıp “Yapmayın etmeyin” demiştik de, bir sürü Galatasaraylı bize hücum etmişti ya...
Şikecimiydik ne!..
Hiddink’in “yangından ilk kurtarılacaklar listesi” belli: Birinci sırada kendisi.
İkinci, üçüncü yine Hiddink.
Milli Takım sonra... Hiddink’in “futbol kalitesi sıralamasında” olduğu gibi epey aşağıda!
Göreve başladığı günden beri asla “bizden biri” olmayan, evi barkı uzakta, aklı İngiltere’deki Rus para babalarında, miktarı asla öğrenilemeyen dolgun maaşını bağlayan Mahmut Özgener’e bile en zor günlerinde feyk atan sayın Hollandalı, hayati bir maçtan önce çıkıyor “Almanya seviyesinde değiliz” diyor.
“Onlar üst düzey”.
Ya biz neyiz?
Aşağılarda bir yerde...
Buyurun bakalım!.. “Konu Milli Takım olunca akan sular durur” diyen Fatih Terim, Aykut Kocaman’a taş atmış, ayar çekmiş, ders vermiş...
Allah Allah!
Gerçekten inansalar “Terim’den, Kocaman şamar” türünden başlıklar/yorumlar işten bile olmayacak, ama ölçüleri olmasa da biraz şüpheleri var.
Neymiş “taş”?
Nasılmış “ayar”?
“Ders”te neler varmış?
Şu anda 13 futbolcusu Ay-Yıldızlı takıma davet edilen Galatasaray’ın teknik direktörü, “İsterlerse 20 futbolcu da yollarız. Oraya hizmetten onur ve gurur duyarız” mesajıyla milli maçlarda sakatlanan futbolcularından dert yanan Aykut Kocaman’ın milli duygularına çeki düzen vermeye çalışmış!
“İyi Futbol” her zaman “iyi düşünceler” getirmez akla...
Hatta “şüphe” ve “endişe” yaratabilir.
Mesela:
Beşiktaş’ın “Ada macerası”.
Şahaneydi değil mi?
Bakmayın siz eleştirecek futbolcu bulanlara... Hakeme saydıranlara... Kale direklerine lanet edenlere. İyi futboldu iyi.
Skor bir yana, o ne yardımlaşma, o ne pas trafiği, ne özveri, ne efor.
Hızlandırılmış Süper Lig, maç enflasyonu ile “gündelik” hale geldiğinden beri hafıza silgimiz fazla mesai yapıyor ya...
Unutulmaması gerekenleri bir kenara yazıyorum ben.
“Bayat” falan anlamam.
Bunlar önemli.
En azından, yumurta kapıya geldiğinde “Kimse yazmadı” denmemeli.
* * *
Mesela, UEFA Mali Denetim Kurulu Bürosu yetkililerinin Galatasaray’a transferler hovardalığı uyarısı...
Yakında çıkar kokusu... İzlemekten konuşmaya vakit kalmayan, “bitmez tükenmez maç” ipoteğindeki futbol modeli “iyi midir/kötü mü” belli olur.
Bence yarı yarıya uçmuştur futbolun rayihası...
Tadı kaçmıştır.
“Biraz futbol konuşalım” bilgiçliğini sevenlerin bile eski Şehzadebaşı Sinemaları’ndaki “beş film devamlı” sersemliği ile neyi konuşacaklarını şaşırdığı, her olayın bir gecede tarih olduğu yeni futbol formatı “otomatik hale gelmiş” ve boş konuşmaları tedavülden kaldırması gibi faydaları yanında, konuşacak şeyleri olanların da söz hakkını gasp etmiştir.
En kötüsü, halkın muhabbetine taş koyması!..
Sokakta, kahvede, sohbette maçlar birbirine karışmaktadır.
“Dünkü maç”, akşam oynanacak “bugünkü maç”la adı sadece puan hesabında anılacak bir anı haline gelmektedir.
“Seyircisiz” maça kadınların ve çocukların misafir edilmesi gibi “pozitif ayrımcılığı” eleştirmek ne mümkün!..
Ama insanın “içini sızlatan” bir şeyler var arka planda.
Mesela... RTÜK’ten ceza alan tv kanalında “zorla” belgesel yayınlatılınca, belgeselin düştüğü duruma düşmüyor mu kadınlar ve çocuklar?
Ceza mı onlar?
Ödül mü?
Dekor mu?
* * *
Yazmadığımız kalmadı “futbol mahkumlarının” tutuksuz yargılanması için!
Hastası var, masumu var.
İş, güç, aile, sosyal çevre... Taksirle adam öldüren, Londra’da, Ege’de gününü gün ederken bu ne zapturapt böyle?
Geçtik “şikeyi/teşviki”. Diyelim ki hepsi “silahlı örgüt kurmaktan suçlu”... Tüm hayatlarını/servetlerini geride bırakıp nereye, nasıl, neden kaçacaklar? Hangi delilleri karartacaklar?
Gazetelerde sayfa sayfa çıkanları mı, UEFA müfettişine çıtlatılanları mı?
Bir tanesi bile beraat ederse “vebal” dehşetli boyutlarda olmayacak mı?
Adaletin kestiği parmak acımaz (derler). Herhalde “neşter” kullanınca... Kör testere acıtır mutlaka.