Eyvah. Yine kazandılar!.. Dev Adamlar, Slovenya’ya fark atıp yarı finale çıktılar. Hem de basketbol tarihimizde ilk defa.
Bir de finale kalırlarsa...
İster misiniz şampiyon olsunlar?
Eyvah!...
Sloven veya Sırp falan değilim. Türkiye sevinirken endişelenmemin nedenini bayram öncesi belirttim:
“Dev adamlar güzel de, dev gibi nesil ne olacak” dedim.
Elinde basket topu ile hoca, saha, imkan isteyecek milyonlarca çocuk için “Hazırlıklı mıyız” diye sordum?...
Sokaktan birini çevirin, “Türkiye Belçika’yı nasıl yendi” diye sorun... Pişman olursunuz!
Bir saat anlatır:
“İlk yarı yanlış bir kurgu vardı. Tuncay santrfor değildi ki... Gerçi Tuncay rakibi on kişi bıraktırdı ama, Hamit’ten de yararlanamıyorduk. Orta saha yapısı gol atmaya değil savunmaya dönüktü. Semih girip, Hamit yerine geçince... Koridor, blok, Vs...”
Pekiii.
Seçimini hiç beğenmediğimiz Milli Takım ile iki maçta altı puan kazanan Hiddink, Belçika galibiyetini getiren ikinci yarıdaki “toparlanmamızı” nasıl izah etti?..
“Devre arasında futbolcularımla konuştum”!..
Bu kadar;
Dünya Basketbol Şampiyonası tam kıvama gelmişken, Milli Takım oynadıkça büyürken, televizyonlar fazla mesai yapıp salonlar adam almazken, son derece mantıklı ve bir o kadar da can sıkıcı soruyu sormalıyım!..
Can sıkıcı; çünkü "lay lay lom"a limon sıkıcı.
Mantıklı; çünkü bizim gibi bir ülkenin kıt kaynaklarını zorlayarak yaptığı bu dünya çapında yatırım, dönüp vatandaşa ulaşmalı.
Soru şu:
Bu Dünya Şampiyonası'ndan ve Milli Takım performansından “nemalanmaya” hazırlıklı mıyız?
"Nema" dedikse, yıllarca ödediğiniz konut fonunu geri alıp sevindiğiniz gibi "akçeli" değil...
İnsani!
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın geçen sezon başı yaptığı “Arda Operasyonu”nda bir mantık vardı hadi!..
Ezeli rakibi Galatasaray’ın kendi imalatı yıldızına kanca atarak hem Fenerbahçe büyüklüğünün altını çizecek hem de karşı tarafın kimyasını bozacaktı.
Hiç olmazsa Arda’nın kimyasını!
Arda’yı alsa da almasa da faydalıydı Fenerbahçe’ye.
Nitekim, o günden sonra Arda epey silkelendi. Kendisi dirense, silkelediler!
Kulübünden bulamadığı ilgiyi en büyük rakipten görünce, ayarı kaçtı. Önce Fenerbahçe’nin -biraz da alaycı- transfer önerisini doğru dürüst yanıtlayamayan Galatasaray yönetiminin açığını kapatmak için “kastı aşan” ifadeler kullanmak zorunda kaldı.
Sonra biraz “ne oldum” durumları.
İşin “piri” Samanyolu Televizyonu’dur... Bertaraf edilmek istenen biri varsa, ekrandaki derin sesli spiker başlar okumaya:
“... şeklinde konuşuluyor”
“... gibi söylentiler var”
Başına ne koyarsanız koyun artık... Hırsız mı dersiniz, uğursuz mu dersiniz, din düşmanı, vatan haini, ne isterseniz.
Belge, bilgi olmadan yapılan haysiyet cellatlığının RTÜK kurallarına uydurulmuş şeklidir bu. Ayıp, günah ayrı. “Meslek ilkelerinden” falan hiç bahsetmiyorum.
* * *
Lakin Samanyolu’nun metoduna bile “eyvallah” diyorum!..
Okuyacaklarınız bir “telkin” veya “tenkit” değildir; sadece “durum tespitidir”:
Bugün itibarıyla Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman ile Galatasaray hocası Frank Rijkaard’ın işlerine son verilse, “Ne oluyor ?” diye bağıracak olanlar, ya bu hocalara “kefil ve angaje” olmuş şahsiyetlerdir ya da “çıkıntılık yaparak” dikkati çekmek ve futbol konusundaki derin bilgilerinin altını çizmek isteyen zat-ı muhteremler.
Sokaktaki Fenerbahçeli ile Galatasaraylı’nın ağıt yakacağını hiç sanmam.
Çünkü, Kocaman da, Rijkaard da hak etmişlerdir sözleşmelerinin fesih işlemlerini.
* * *
“Yöneticiler transferi geciktirmiş, o yüzden elleri kolları bağlıymış”!..
Yapmayın, etmeyin. Ertuğrul Sağlam hangi süper transferle şampiyon oldu geçen sezon. Fenerbahçe ve Galatasaray’ın şu andaki değeri bile o Bursaspor’un kaç misli?
Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın lige başlama şekli aynı, ama onları yoldan çıkaran sebepler farklı...
Açalım biraz:
Fenerbahçe’de Daum yüzünden ayar kaydı.
Ama ne kayış... Koskoca kulübün ipliğini pazara çıkarıp istediği parayı da alarak giden Alman Hoca, hem arkasında enkaz bıraktı hem de Aykut Kocaman karizmasını iyice hırpaladı.
Ne yapacaktı Fenerbahçe?
“A”dan “Z”ye olmasa da en azından “F”ye kadar değiştirecekti takımı.
İşte tam da bu noktada, Aykut Kocaman prensipleri ters tepti.
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş... Nitelikli ve parlak zihinlerin yönettiği, cin gibi usta hocaların eğittiği, zeki yetenekli profesyonellerin oynadığı, futbol sanayimizin dev müesseseleri!
Onlarsız yapamayanlar, ürünlerinden hoşlananlar, direkt ve dolaylı katkı sağlayanlar bu ülkenin tüm nüfusu kadar.
Her adımları, her nefesleri planlı olmalı değil mi?
Peki, Avrupa maçları ve Süper Lig başlayalı bir ay dolacak. Yöneticisi, teknik direktörü, futbolcusuyla birlikte neden üçü de tatilde!
* * *
Herhalde bizim kafamız basmıyor, ama vardır bir hikmeti!..
Tatilde “hayır” olmalı.