Yumurtalara kıymayın efendiler!

3 Ekim 2009

IMF Başkanı Kahn’a ayakkabıyı neden fırlattı Selçuk Özbek?.. Bu ülkenin borçlanmasına, halkın fakirleşmesine neden olduğunu düşündüğü için.
Doğrudur, yanlıştır bilemem. Ama eylemin ana fikri “vatan ve vatandaş” meselesi gibi “kutsal” bir konu.
Çok ağır ve ciddi bir itham yani.
Hediyesi, bir ayakkabı teki.
O da, konuşmacının kafasından sekip podyuma yumuşak iniş yapan hafif tabanlı zarif bir Nike.
Peki Beşiktaş’ın borçlanması ve futbolunun fakirleşmesi ile suçladıkları Yıldırım Demirören’e ne yapmaya kalktı bir kısım Beşiktaşlı?..
Linç girişimi!

Yazının Devamı

Özür dilerim!

30 Eylül 2009

Tıpkı Çetin Altan Usta’nın dediği gibi; bugün canım yazı yazmak istemiyor! İstemiyor; çünkü ne yazsam eksik kalacak biliyorum.
Ne yazsam olumsuz olacak.
İlk defa karşılaşmıyorum bu semptomla:
Söyleyecek çok şeyim olduğunda, berbat bir öncelik savaşı başlar dilimin kemiğinde. Her biri diğerinin paçasını tutar. Her biri diğerinin yolunu tıkar. Ne çıkar, ne çıkartırlar. Boğulup kalır konular.
Ve kemikte bir ince sızı...
Yine öyle bir hengame var.
Mesela Futbol Federasyonu’nun, Bursaspor ve Diyarbakırspor başkanlarına el sıkıştırma fotoğrafı...

Yazının Devamı

Kramponlu terör

29 Eylül 2009

“Kulübü ele geçiremezsen konuk takıma bir avuç taş atarsın, Türkiye’nin neresine gitsen ‘PKK dışarı’ diye karşılatırsın Diyarbakırspor’u...
Bundan güzel, bundan gürültülü bölme işlemi, ancak yandan kollu “Facit” ile yapılırdı eskiden. Dijitali çıktı o da piyasadan kalktı.
İşin gerçeği, ne Fenerbahçe’nin sorumluluğudur bu, ne Diyarbakırspor’un, ne Federasyon’un, ne de spor medyasının.
Hiçbiri de çözemez”.
* * *
Bu cümleler günü gününe tam bir ay önceki Ters Köşe’de yer alıyordu. Konu Diyarbakırspor olunca Güneydoğu merkezli birçok internet sitesi yazıyı kopyalamış, fena halde kulaklarım çınlıyordu haftalardır.
Ne “faşist”liğim kalmıştı o sitelere gönderilen “halk yorumları”nda, ne bilgisizliğim.

Yazının Devamı

Hagi “hırsızlar” demişti, Yıldırım “dopingçiler”

25 Eylül 2009

Türkiye’ye gelmiş en iyi “10 numaraydı” Hagi... Müthiş bir iş disiplini vardı. Bir o kadar da yeteneği. Söz konusu futbolsa, “liderlik” en açık şekilde Hagi ile izah edilebilirdi.
Futbolu bıraktı, Türk futbolseveri onu bırakmadı.
Galatasaray asla...
2005’de teknik direktör olarak takımın başındaydı.
Kayseri hava alanında, bir grup Galatasaraylı arasında cep telefonunu çaldırıp, otobüsün kapısından “hırsızlar” diye bağırmasa, kim bilir kaç nesil boyunca Hagi’yi örnek gösterecektik gençlere, çocuklara.
O gün bitti Hagi... Önce Galatasaraylılar, sonra futbolseverler ve nihayet bu ülkede yaşayanlar için... Tanrı vergisi yetenekleriyle yaptıklarının unutulması mümkün değildi ama ona verilen tüm insani madalyaları söküldü.
Bugün sorarsanız, Hagi sadece iyi bir futbolcudur bizim için. Yanına güzel bir sıfat koymakta zorlanırız.

Yazının Devamı

Daum’un ‘düşeşi’!..

24 Eylül 2009

Düşeş attıktan sonra “bileğini öpüp sulu zırtlak espriler yapan” yol/erkan bilmez tavla tatavacısı gibi “en son ne zaman 6 da 6 gördünüz” lafı yakıştı mı Fenerbahçe Teknik Direktörü Daum’a?..
Kimin ağzının payını veriyor?.. Kime nispet yapıyor hazret?
Kimin parasıyla kime bu afra tafra?
Fenerbahçe seyircisine.
Takımın futbolunu beğenmiyorlar, “oyunu bozan” veya bozduğunu düşündükleri adamlara borazan çalıyorlar ya.
Taşı gediğine koyuyor Hoca:
“Bilek bu bilek... En son ne zaman düşeş gördünüz”!..

Yazının Devamı

Hiçbir hoca ‘tek başına’ gitmez

23 Eylül 2009

Mustafa Denizli’nin gitmesi mi iyi olurdu, kalması mı; bilemem... Ama bildiğim bir şey var... Onun yerinde yerli/yabancı kim olsa, çoktan kasabasındaki şezlongdaydı şimdi.
Üzerine kaymak sürülmüş - şampiyon - kadayıfı “ne yiyen ne de yediren” bir usta, çok uzun kalamaz üç büyüklerin mutfağında.
Ama yapamadı başkan Yıldırım Demirören.
Neden?..
Çünkü futbolun yıldız falı, üç büyüklerden hiçbirinin teknik direktörüne “tek başına” bir yolculuk göstermiyor bu sezon!..
Hepsinin yanında “yükselen bir yıldız” var:
Başkanlar!..

Yazının Devamı

Ötmeyen kanarya Güiza

19 Eylül 2009

Susturmaya çalışmayın bizi artık!.. Biz de biliyoruz Güiza’nın futbol piyasasındaki yerini, biz de biliyoruz kariyerini. Koştuğunu, çabaladığını, en azından iyi niyetini görüyoruz.
Geçmişten/gelecekten bahsetmiyoruz. Şu andaki durumu tartışıyoruz.
Yarın/öbür gün düzelip gol makinesi haline gelme ihtimalini ve “sen ne anlarsın futboldan, futbolcudan” makaralarını göz ardı edip açık açık söylemek istiyoruz artık:
Fenerbahçe Güiza’nın “eline” güvenip bir kumar oynadı; kaybetti.
Hayır Güiza’yı alırken değil!.. Bir sezon daha tutarken.
Kim olsa alırdı İspanya’nın gol kralını...
Ama kimse bu kadar sabredemezdi.

Yazının Devamı

Çoban ve kurtlar

15 Eylül 2009

İlk, orta, lise, fakülte, staj derken yirmi yıla yakın eğitim almış, hukukçu olmuş adam. İlk davasına girince, kampanyadan beş yüz kağıt taksitle bir araba... Çıkmış trafiğe.
Ehliyet cüzdanda, Anayasa torpido gözünde, ceza mevzuatı bagajda.
Şans bu ya; ayağı kayıyor frenden, bindiriyor öndeki arabaya!
İnsani bir hata...
İnecek arabadan, hak hukuk adalet çerçevesinde gereğini yapacak... Bu iş için yetiştirilmiş zaten adam.
Lakin çarpılan arabadan beş kişi fırlıyor. Başlıyor bizim hukukçuyu pataklamaya. Yakında deniz varsa boğarlar belki de!.. Yaşanmadı mı?
Ne oldu eğitim? Ne oldu hukukun koruma çemberi? Anayasal haklar, kurallar, medeniyet ne oldu?

Yazının Devamı