Zorla yabancı hoca getirecekler!

17 Ekim 2009

Futbol Milli Takımımız’ın başına yabancı teknik direktör gelecekse, bunun sebebi yabancıların yetenekleri değil, bizim malum “hocalar” olacaktır.
“Hırs”ları ve “misyon”larıyla bizimkiler.
Resmen “mahalle baskısı” var federasyonun üzerinde. Daha doğrusu cemaat baskısı.
Bakınız, Bursa’da ödülünü alan Hakan Şükür, gazetecilere ayaküstü konuşmasında ortaya iki isim atıyor...
Sadece iki isim:
Ertuğrul Sağlam ve Bülent Uygun.
Neden?..

Yazının Devamı

Futbolla halledilmeyecek iş yok!

16 Ekim 2009

Tuttu bu iş!.. Masaya bile oturması imkansız görünen Ermenistan ile Türkiye, “futbolun asistiyle” can ciğer oldu.
Gerçi futbol maskara oldu, bir kentimizde olağanüstü hal ilan edildi, Azeri kardeşlerimizin yüreği buruldu ama olsun.
Tuttu.
O zaman, “devletlerarası” başarılı olmuş “yeni icadımızı” neden sosyal ve ekonomik sorunlarımızı çözmekte kullanmayalım!..
* * *
Memur ve işçilerin “toplu sözleşmeleri” mi tıkandı. DİSK Memur-Sen karmasıyla Maliye Bakanlığı bürokratları bir maç yapar olur biter.
Slogan, pankart, bayrak yasaklamayı da öğrendik futbolda... Demokratik açılıma disiplin ayarı lazımdı ya; süper valla.

Yazının Devamı

Adı milli, kendi fuzuli!

14 Ekim 2009

İki yıl önce biri çıkıp “bugün”ü tahmin etse, ya deli diye Bakırköy’e postalanırdı ya da “uğursuz” adam doğduğuna doğacağına pişman olurdu.
Belli olmaz. Belki de Siyasi Şube’de ağırlanırdı bir süre;
“Dış mihrakların adamı ve oyunu”!
Diyelim ki inandık, bizi ikna etti.
O zaman, ya Dünya Kupası elemelerinden çekilirdik ya da Futbol Milli Takımı’mızı lağvederdik. Çünkü göz göre göre bu felakete katlanamazdık.
Evet felaket...
Duruma bakın:

Yazının Devamı

Hakemler kadar olamadınız!

13 Ekim 2009

En baştan söyleyeyim; teknik direktörlerin yeri televizyon stüdyoları değildir. Çünkü, ne söyledikleri anlaşılabiliyor teknik ayrıntılar boğuntusunda, ne de programdan sonra gittikleri takımdan hayır geliyor.
Zihinleriyle dilleri arasında kat kat filtre. Geldiğin yere mi ayıp olur, gideceğin yeri mi engellersin, dostları mı kırarsın, ilişkilerini mi zedelersin?
Her şeye rağmen konuşurlarsa, feci halde elleri ayakları bağlanıyor yorumlarıyla (Yorumculuğu meslek kabul edenleri tenzih ederim).
Mecburen soyunma odasına dönüyor ekran... 4-4-2, ön libero ve kanatlar.
En temel konularda ağızlarını bile açamıyorlar.
Açamazlar...
Her birinin ayrı hesabı var.

Yazının Devamı

Eski model başkanlık

10 Ekim 2009

Öğle saatleri... Medya’nın “Büyük buluşma” adını verdiği, Beşiktaşlılar’ın can kulağı ile takip ettiği “Rahmi Koç/Süleyman Seba/Murat Aksu ve Hikmet Çetin toplantısı”nın yeri bile belli olmadan bilgisayarın başına oturdum. Fikrimi yazacağım ve akşam ne haber gelirse gelsin, kelimesine bile dokunmayacağım.
Sondan başlayayım...
Umarım kabul etmez Hikmet Çetin!..
Beşiktaş’a başkan adaylığına “razı olur” ve sandıkta kaybederse, çok değerli bir devlet adamımızın karizması çizileceği için söylemiyorum.
Arkasındaki Süleyman Seba gibi bir abidenin reddi-miras ile Beşiktaş dışına itilmesi ve Seba’nın temsil ettiği tüm değerlerin Beşiktaş ezberinden ebediyen silinmesi de değil endişem...
Gücü ve Beşiktaşlılığı ile hem futbolumuzun hem Beşiktaş’ın son güvencesi Rahmi Koç küser korkum da yok.
Hikmet Bey, tarihteki yerini çoktan almıştır. Süleyman Bey’in adı ve yaptıkları Beşiktaş var oldukça unutulmayacaktır. Rahmi Bey’i ise Beşiktaş’tan soğutacak bir senaryonun yazılamayacağını benim gibi otuz senedir bu meslekte olanlar değil, eski açıktaki delikanlı bile bilir.

Yazının Devamı

Ankara’nın yeni zenginleri!

9 Ekim 2009

Şayet Melih (Gökçek) bey haklıysa ve Futbol Federasyonu küme düşürdüğü Ankaraspor’un “ortaklarına” 300 milyon euro tazminat ödemek zorunda kalırsa, bizim de Milli Takım, Dünya Kupası’na gidiyor mu/gidemiyor mu gibi dertlerimiz biter; zira beş sene boyunca oynayacak top bile bulamaz milliler.
Nerede kaldı “gidilemeyen turnuvaya” maç başına primler.
Evet... Küme düşürülen Ankaraspor’un marka değeri, yatırımları, lisans paraları ve muhtemel gelirleri sayın Gökçek’in hesabıyla 300 milyonu bulurmuş.
Ve Ankaraspor Şirketi’nin hissedarları dava açıp bu parayı çatır çatır alırmış.
En doğal haklarıymış.
Sahi, kimdir Ankaraspor’un ortakları?
Borsa’dan öğrenemiyorsunuz, işlem yapılmamış. Ticaret Sicil’den bilgi alamıyorsunuz; yetki belgesi lazımmış. Ankaraspor’u yaratan, büyüten, yücelten Melih Gökçek bey ise bilmiyormuş!

Yazının Devamı

Daum mu “iyi”, Rijkaard mı?

7 Ekim 2009

Arda-Messi veya Alex-Hagi kıyaslamaları gibi hantal/banal polemiklerle piyasayı köpürtmek, habersiz günlere gündem düşürmek değil niyetim...
Öyle olsa “Daum mu iyi hoca, Rijkaard mı” derdim.
Aslında bunun belgeli yanıtı var da... Çok saçma olmasın diye soruyu hafifletirdim:
“Türkiye’de hangisi başarılı”?
Bu daha makul ve uygun bir soru... Parametreleri bol, demagojiye açık. Üstelik iştah açıcı!..
Lakin geç kalmış olurdum! Zaten çoktan başladılar!
Kalemli, mikrofonlu “toplum mühendisleri” Rijkaard’ı tıraşlayarak bizim bedene indirmeye çalışırken Daum’a “yeni rekorlar” icat ediyorlar ki, aradaki fark kapansın, “hangisi başarılı sorusu” bir anlam kazansın.

Yazının Devamı

Bazen ‘olmayan’ olanlardan önemlidir!

6 Ekim 2009

Evladını ‘Aferim ulan it’ diye sevenler, terfi eden akrabasını ‘İşini biliyor p.....’ cümlesiyle yüceltenler, zeka ve girişkenliği “o.. ç..” şeklinde özetleyenler, otobanda sollayanı dövenler ve onların çocukları, babaları, akrabaları var sonuçta tribünlerde. Norveç’ten gelmiyor ki seyirciler. Hangi ceza ile değiştireceksiniz toplumsal kurguyu?
Bu vahim tespit, benim değil... Sahibi, kırk yıllık futbol adamı ve futbolumuza yön verenlerden biri. Kim mi?.. Şu kadarını bilin; adresi Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu.
Gerisini boş verin. Onu da gereksiz polemiklere kurban etmeyelim.
Hem siz bırakın kim olduğunu; doğru mu yanlış mı söyledikleri; ona karar verin.
Ben altına imzamı atarım.
İnsanlar tribünde delirmiyor, cayır cayır yanan ruhları tribünü sarıyor meşale dumanı gibi. Güneydoğu’da ne varsa o... Batı’da ne varsa o... Çarşı’da, sokakta, evde ne varsa o... O zaman, futbolu düzelten aynı zamanda memleketi ve milleti hale/yola koymuş olur ki, heykeli dikilmesi gerekir.
Futboldaki tribün terörü ve küfür, aslında en umutsuz mücadeledir.

Yazının Devamı