Fanatik’in önceki günkü “çok özel” ve çok güzel haberi, transfer denilen sportif ticaretin “çok özel” durumlarına çarpıcı bir örnekti.
“Taksitle 2,3 milyon euro” fiyatı fazla bulunup reddedilen Zapotocny, beş ay sonra “4,5 milyon euroya” alınmış Beşiktaş’a. Belgeli...
Peki ne denir buna?..
İsraf mı, insaf mı, ayıp mı?..
Tüyü bitmemiş yetim hakkı... Dövizi nereden topluyorsunuz; sokaktan mı?
Deniyor ve denecek tabi.
Şimdi Ters Köşe’den farklı bir boyuta bakma zamanı.
İmam ve cemaat ilişkisi... Siz Samet Aybaba’ya “ırkçı” derseniz, Meksikalı Nigris de Aykut Kocaman’a der!..
Irkçılık gibi rezil bir insanlık suçu, mart karı gibi çimenlerimize düşer.
Bir de bakmışsınız “Türk Futbolunda ırkçılık aldı başını gitti” haberleri akıyor dışarıdan.
Oluk oluk.
Öyle bir iştah gelir ki ırkçılığın gerçek mucitlerine, bir Türk futbol adamı burnuna konan arıyı kovsa, el hareketinde ırkçılık mesajı bulurlar artık.
Hele bir de UEFA’nın sitesinde yayınlanırsa... Kaynağın hangi “hödük” Türk olduğuna bakmadan, hangi yabancının asparagası olduğunu sorgulamadan koyarsınız manşete.
Söylesek, bize kızarsınız.
Ben ve benim gibi kim bilir daha kaç milyon kişi, “pes” demiştir dün Alex’e!..
Hatta, “Yuh”!..
Bir hafta önce “Değerimin bilindiği bir yerde oynamam gerekir” diye Fenerbahçe’yi imzaya zorlayacaksın, dün “Türkiye’de kalacağım, çok mutluyum ” bombasını patlatacaksın. İmza falan da yok. Kulüple görüştüğünü bile duymadık... Niçin bu tornistan?
Şeytan... Sersem ettin bizi.
Samba tamam da, fırıldak olmak hiç yakışmıyor sana!
* * *
Ben ve benim gibi milyonlarca kişi dün bu duygular içindeydi Alex’e karşı. Çünkü, gazetelerde manşet... Televizyonlarda ilk, İnternette “flaş haber”... Hatta Fenerbahçe televizyonu ile internet sitesinde bile... “Alex kalmaya karar verdi”!
Bizim meslekte otuz sene dirsek çürütünce, ilk on dakikada çözüyorsun karşındakini.
Hele üç saatlik yemekte... Emin oluyorsun.
Ve zaman geçip de tespitinde yanılmadığını görünce çocuk gibi seviniyorsun. Herkesi bilmem, ama bizim başka “beklentimiz” olmadı, olmayacak bu meslekten. Sadece “doğru tahmin etmişim” sevinci...
Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener konusunda olduğu gibi.
Göreve yeni başladığında bize açmıştı kalbini başkan.
Ben de “Tuttum bu başkanı” diye yazmıştım.
Dün Sanem Altan ile konuşmuş. Yanılmamışım.
Başkan Aziz Yıldırım hava alanında kendisini adım adım izleyen kameramana kızdı, medyanın “şerefiyle” oynadı.
Biz bir yazı yazıp kınadık... Ben, İbrahim Seten, Attila Gökçe ve belki bir iki sarı basın kartlı daha.
Aslında her basın mensubunun kulakları çınlamalıydı ya... Neyse.
Gerisi kamuoyuna, meslek örgütlerine, kurumlara, hukuka kaldı.
Kapandı mı dosya?..
Ne gezer!..
İlk olarak korktuğumuz yaşandı... “Kraldan çok kralcı” fanatikler, Başkan’ın işaretiyle savaş baltalarını çıkardı... “Basın mensubunun kafasına sıkmalı” şeklinde entelektüel yorumlara bile rastladım kendi internet adresimde.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’dan yine “genelleme”, yine “şeref terazisi” kurma, yine terslik, sinir, parlama, hakaret falan...
Hava alanında kendisini izleyen kameraman’ın şahsında tüm medyaya.
Neden?.. Çünkü işler yolunda gitmiyor Fenerbahçe’de.
Hiç merak etmeyin; yakında tornistan yapar. Seçim kapıda.
Medyanın kaderidir bu. İşi düşenden hürmet, işi bitenden vahşet, şiddet, hakaret.
Her türlü “ticareti” medya marifetiyle yapanlar, her türlü “iflasta” medyanın yanlarında olacağını sanıyorlar.
Evet... Ticaret!..
“Ah bir Anadolu takımı şampiyon olsa”!..
Kimin temennisi bu?
Ya romantiklerin ya da iki yüzlü fanatiklerin.
Sorarsan herkes istiyor Anadolu’dan şampiyon... Sorduğun herkesin televizyonda “belgesel izliyorum” demesi ve göbekli sabah programları ile cinayetli dizilerin parsayı götürmesi gibi.
Bırakın bu işleri.
Futbolun romantikleri ile üç büyüklerin fanatiklerini geçtik, Anadolu’da Trabzonspor dışında gerçekten şampiyon olmaya niyetli bir takım yok ki...
Varmış gibi yapıyor. Piyasasını yükseltiyor. Şampiyonluğa değil, ticarete bağırıyor:
Üzerinden sekiz sene geçmiş... Galatasaray’a UEFA zaferini “kim” kazandırdıysa sağolsun.
İhsan Kalkavan’a göre Fetullah Gülen’miş...
Olsun!
Lakin benim anlamadığım bir nokta var. Gülen “birbirinize dua edin, katlansın” demiş Galatasaraylılar’a.
Etmişler kazanmışlar...
Nedir bunun yorumu?
“Allah dualarını kabul etti” değil mi?