Dinlediğini anlamayan yorumcular

25 Kasım 2008

Şampiyonluktaki yoldaşları “bir”, Beşiktaş “üç” almış... Puan olarak tabi...
Ne olur o zaman? Rekabetin nabzı artar.
Nitekim daha maç bitmeden mevziler kazılmış... Beşiktaş tribünleri zaferi “Fenerbahçe’ye küfür” ile taçlandırmış...
Malum; hafta sonu derbi var.
Derbi şölen değil derttir bizde. Mutlaka kazanılması gereken bir hadise... Her şeye rağmen ve her şeyi kullanarak. Gerekirse ana avrat.
Basmışlar kalayı tribünler, İnönü Stadı’nda rengi/gölgesi bile olmayan Fenerbahçe’ye.
Maksat gerilim olsun. Bulanık suda balık avlamak daha kolay.

Yazının Devamı

Milliyet tarzı!

22 Kasım 2008

Dünkü Ağrı yazısına ilişkin kutlama, takdir ve teşekkürleri Milliyet Spor Sayfası adına kabul ettim!
Çünkü, Melih Gökçek’in pişirip, Cemal Aydın’ın servis yaptığı “yıllık olağan futbol skandalı” Türkiye’nin gündemini alt üst ederken, kolay değildi Ağrı Eleşkirt’teki Güneykaya Kayak Tesisleri’nin ve amatör sporcuların feci durumunu manşete çekmek.
Ancak Milliyet yapabilirdi ve yaptı.
Kamu çıkarı ile cıvık reyting arasındaki fark budur işte.
Her uyduruk ve lüzumsuz futbol haberinin neleri perdelediğini düşünebiliyor musunuz?
Soruyorum size... Gedikli yöneticilerin bedava reklam için bir bardak pis suda kopardığı fırtına mı önemlidir, daha bir gün önce şehit rütbesi “binbaşı”ya kadar ulaşan Ağrı’da, son spor yuvasının da heba olup gitmesi mi?
Hangisi daha çok okunur demiyorum. Çünkü neyin daha çok okunması gerektiğine de yazanlar karar vermektedir artık... Soru; hangisi önemlidir?

Yazının Devamı

Carlos hapşırırsa!

19 Kasım 2008

Yıktı bizi Roberto Usta... Hasta etti... Üzdü, sıktı, gerdi!
Dünya yıldızı bir futbolcu “avanta faul” almak için artistlik eder mi?..
Belki eder... Gençliğinde... Süper Kupa finalinde falan. Ya da Real Madrid’i transferi söz konusuysa.
Lakin adam yolun yarısında. Futbola göre yaşlı bir “bilge”.
Ve Fenerbahçe Ankaraspor ile oynuyor. Kendi sahasında. Bir lig serüveninin ortalarına doğru orta karar bir maç. Kazanmak kuvvetle muhtemel. Güçler ve silahlar belli...
Hakem falan da gerekmez hani...
Ama o da ne?... Roberto Carlos usta, karasaban gibi yere saplayıp çimenleri sürdüğü ayağıyla hem Şükrü Saracoğlu’nun zeminini patates tarlasına çeviriyor hem de hakemi ters köşeye yatırıp Melih Gökçek’in “duyumlarını” güçlendirecek bir faul alıyor.

Yazının Devamı

Haline şükret Arda!

18 Kasım 2008

“Kaçınılmaz hesaplaşma” sırası dün Arda’daydı!..
Popüler kültürün hüküm sürdüğü küresel alemde, futbol üzerinden “şöhret-para-eziyet” bilançosu çıkarıp getirdikleriyle götürdüklerinin kişisel analizini yapma sırası...
Her genç şöhret ve her genç zengin gibi bugün olmasa yarın yapmak zorundaydı Arda.
Zamanı gelmişti. 21 yaşında...
Lakin hastane kapısında olması dramatik boyutu zirveye taşıdı.
Müthiş bir zamanlama.
“Genç adam- spor - hastane” üçgeni zaten yeteri kadar çarpıcıydı. Arda bunlara şöhretle atbaşı giden eziyet boyutunu da katınca, kanayan bir yarayı ardına kadar açmış oldu hastane kapısında.

Yazının Devamı

Baros, Carlos kurbanı!

17 Kasım 2008

Bu ligde hakem olmak zor iş... Çünkü bir tarafta mahalle baskısı, diğer tarafta sorumsuz futbolcuların zorlaması.
Selçuk Dereli, Galatasaray kornerlerinde rakibin ceza alanındaki “kündelere” düdük çalıp penaltı noktasını gösterse, top havada ve toptan uzakta penaltı kimsenin içine sinmeyecek, “Büyük takımı kayırıyor” diye suçlanacaktı.
Vermedi; “Kuralı uygulamıyor” diye asılacak.
Ama maçtan sonra bir Allah’ın kulu da sınırı sonuna kadar zorlayan futbolculara hesap sormayacak.
Evet. “penaltı penaltı gibi olmalı”!.. Futbolcu da, futbol oynamalı. Önce “sinsi”yi, sonra “mağdur”u değil...
Bir de Baros’un “muhtemel” penaltısı vardı maçta... Ya bu Baros “Oscarlık” bir aktör, ya da daha büyük “aktör”lerin kurbanı. Yani Roberto Carlos’un... Bir gün önce futbolun fenomeni Carlos utanmadan hakemi kandırınca, Selçuk Dereli’nin etkilenmemesi mümkün mü?
Zor iş hakemlik.

Yazının Devamı

Ha etnik, ha sportif bölücülük

15 Kasım 2008

Sıradan bir lig maçı için Beşiktaşlılar’ın Bursa’ya gidememesi hatta “34” plakalı araçların pazar günü ortalarda görünmemesinin tavsiye edilmesi yüzünden Vali ve Emniyet Müdürleri’ni suçlayıp geçmek, futbol üzerinden yaşanan bu rezaletin sürmesini istemektir.
Ne yapacak Vali?.. Tehlike varsa ve alınacak önlemlere karşın süreceğinden korkuluyorsa “gelmeyin” diyecek tabi... Tıpkı “Doğal Afet” gibi.
Burada “Doğal” olmayan mesele başka...
İnsanlarımız nasıl bu hale geldi?
Ve artık gelenekselleşen 21. yüzyıl futbol rezaleti nasıl böylesine içselleştirildi?..
Çıkış noktası “futbol” olduğu için mi?
* * *

Yazının Devamı

Evden adam, arabadan soğan almak!

13 Kasım 2008

Çoğumuzun günde beş-on leşi vardır aslında... Otobüste ayağına basanı, kavşaktan ani çıkanı, ters bakanı, omuz vuranı kurşuna dizeriz... Kandıranı, eleştireni, işvereni ipe çekeriz...
Amiri, bakkalı, komşu kadını, Allah yarattı demez dilim dilim keseriz.
Lakin bu cinayetlerimiz zihnimizin kapalı kapıları ardında kalır; “maktul” farkına bile varmaz, başka sanal cinayetlerin maktulü olmak üzere olanca sağlık ve zindeliği ile uzaklaşır.
Bir tür ototerapidir bu. Emniyet subabı gibi...
Fiziksel, sosyal ve hukuksal zararlar vermeden kızgınlığın intikamını almak ve rahatlamak.
Bazılarımız ise niyetini açıklamayı daha tatmin edici bulur, hatta maharet sanır.
Bu da sonuna kadar insani bir tavırdır.

Yazının Devamı

‘Alex yok tempo var’!...

11 Kasım 2008

Gelmiş geçmiş en verimli yabancıların tepesindedir Alex...
Reddeden var mı?..
Olmamalı...
Peki, “verim” denilen “hizmet bölü para” denkleminde Alex’in uzak ara olmasının gerçek sebebini bilen, dört dörtlük bir Alex analizi yapan var mı?
Pek sanmıyorum. Varsa yoksa kramponun topa, topun ağa değdiği nokta...
Ama iş sahada bitmiyor.
Yetenek, her işi halletmiyor.

Yazının Devamı