F.Bahçe geliyor

6 Şubat 2011

Fenerbahçe, oldukça korkulu olan Manisa deplasmanında mükemmel bir takım birlikteliğinin bütünlüğü içinde ateşliyordu yarışmayı...
İlk dakikalarda atlatılan karşılıklı gol pozisyonları ötesine sarı-lacivertli ekip kolayca sıyrılıp çıkıyor, defans bloğu, orta alan isimleri ve golcü futbolcular oyun alanının her bölgesini arşınlayarak eksiksiz görev başındaydılar.
“Çabuk düşünüp, çabuk top kullanma meziyetleri” futbol oyununun en alfabetik gerçeğidir. Bu konudaki parlak görüntüler dünkü Fenerbahçe’nin 90 dakikalık mesaisinde sahanın her bölgesini sarıp sarmalamaktaydı. Bu arada Mehmet Topuz’un, Aykut Kocaman’ın kendisinden, “sabırla beklediği patlamasını” Trabzon maçında başlatıp dün de güzellik dolu top kullanışları ve pas zenginliğiyle perçinlediğini düşünmekteyiz.
Fenerbahçe de bu deplasmanı kazanmanın şampiyonluk yolculuğu adına “olmazsa olmaz” bir yarışma içinde olduğunu çok da farkındaydı doğrusu. Alex’in penaltısıyla gelen beraberlik sonrası sarı-lacivertli ekip daha da hızlanarak vites çoğaltıyor, Semih’in kale çizgisi üzerindeki şanssız pozisyonu, direklere çarpan toplardaki heyecan dalgaları tüm tribünleri ve ekran bağımlılarını heyecan fırtınaları içine alıyor ve

Yazının Devamı

Baskın basanındır

31 Ocak 2011

Trabzonspor, Kadıköy’de Fenerbahçe’yi tam bir hücum ambargosu ile yıkmayı planlamışken aksine karşı bir harekâtla yüz yüze gelip, maçın çok erken zamanlarında yediği gollerle çevrilmesinin şaşkınlığını yaşadı yarışma boyunca.
Fenerbahçe taraftarı soyunma odasındaki havayı koklayıp asmıştı sanki tribünlere o koskoca YÜREĞİNİ KOY ORTAYA pankartını... Yoksa seremoni anında mı takım okuyup etkilenmişti bu saygın ve çok gerçekçi slogandan bilinemez. Ama görünen o ki Fenerbahçeli futbolcuların yarışma ve kazanma yeminiyle tribündeki sarı-lacivert aşıklarının yüreklerindeki duygular tam bir örtüşme haliyle bütünleşiyordu daha maç öncesinde.
Evet, Fenerbahçe olması gerektiği gibi oynayan bir Fenerbahçe’nin ta kendisiydi Saracoğlu’nda... Son derece akıllı ve çabuk top kullanıp, Trabzonspor’un üzerine yığılan hücum maksatlı ayaklar, aynı süratle geriye dönerek, bordo-mavililerin hücum ve yan top tehlikelerini, korner atışlarını 8-9 kişiyle karşılayarak mükemmel bir defansif anlayışın teknik çizgilerini sergiliyorlardı taraftarlarına.
Öylesine dengeli ve görkemli bir lig gösterisine ne kadar da hasret kalmıştı Fenerbahçe tribünleri ve sarı-lacivert sevdalıları. İşte böylesine mutlu bir

Yazının Devamı

İstek, güç ve yarışma ciddiyeti

23 Ocak 2011

Antalya’da Fenerbahçe ligin ikinci perdesini galibiyet ile açıp prestijini güçlendirmeye çalışırken Antalyaspor da açık ve net bir futbol anlayışıyla puan avcılığına çıkmıştı evinde...
İki takım da önce savunma anlayışlarındaki dengeleri garanti altına almak adına açık vermeden oynamaya çalışıyorlar, gerek Fenerbahçe Antalya’yı karşılarken “kalabalık olmaya” özen gösteriyor gerekse Antalya, Deniz’in liderliğinde Fenerbahçe hücum sularına nefes aldırmıyorlardı adeta...
Fenerbahçe’de Niang’ın sol kanada kaydırılışı ve Semih ile oyuna başlama cesareti “doğru kararlar mıydı Aykut hoca adına” diye sorarsanız Stoch ile uğraşıp hayallerle boğuşmak yerine daha gerçekçi isimlerle yola çıkmak “yani dünkü tertipte ısrar etmek” akılcı düşüncedir kanaatindeyiz. Niang tabi santrfor tipinde bir futbolcu, ama dünkü gibi içeride kayarak gol şansı kovalayabilir. Semih ile oyun içindeki pozisyonların gelişmelerine göre değişerek çalışabilirler.
İşte kafamızda yukarıdaki düşüncelerle boğuşup dururken Gökhal Gönül’ün fantastik vuruşuyla gelen gol maçın gündemini sarıp sarmaladı ve ilk 45’in sonuna gelip dayandı zevkli yarışma...
* * *
Maçın ikinci perdesinde Antalyaspor daha diri, iddialı ve

Yazının Devamı

Kupada ölümün adı!

14 Ocak 2011

Fenerbahçe, Malatya'da futbol adına ne oynayıp ne oynamadığının ve bu ayıplı yenilgiyle ne denli itibar kayıpları içinde sıkışıp kaldığının farkında mıydı dersiniz?
Kupada uzun yıllar öksüz bir yaşamın içinde sıkışıp kalan sarı-lacivertli kadronun genç Malatya önündeki berbat kaderine pek de itirazı yoktu sanki... Öyle ya, grupta prestij arayışından başkaca bir amacı olmayan genç Malatya kadrosu önünde futbol topunu istediği yere koşturma becerisinden yoksun, paslaşma bölgelerindeki ciddiyeti asla doğru yorumlamayan bu "alarga anlayış bozukluğu ile" Fenerbahçe nereye doğru koşuyor ki dersiniz?
Aykut Kocaman'ından, Semih'inden Niang'ına, Gökhan Gönül'ünden, Emre Belözoğlu'na kadar herkes devre arası tatilinin derin uykuları içindeydiler sanki... Ehhh, böylesine ehlikeyif bir kadronun içinden "kupayı kovalayan ve de ligin şampiyonluk mertebesine talip" bir Fenerbahçe tarifini nasıl bir cesaret yorumuyla yazının vitrinine koyabiliriz ki...
Fenerbahçe, kupada can çekişen bir yoğun bakım hastası değil, ölünün ta kendisidir artık... Gruptan bir iyileşme ile ayağa kalkıp üst katlara tırmanması sadece hayallerin dünyasına doğru kaymıştır artık...
Şimdi merak edilmesi gereken konu

Yazının Devamı

Vahim durum!

22 Aralık 2010

28 senedir kupa öksüzü olarak anılan Fenerbahçe, bu yıl da finallere yol alacak bir ekip görüntüsünde hiç değildi.
Tabii 28 yılda kaç tane Fenerbahçe formasının kıymetini bilemeyen "yabancı bozuntuları" haksızca giydiler o formayı? Dün de gördünüz, Cristian Baroni - Andre Santos, sol açıkta koşuşup durmaktan başka futbol meziyetleri yok kılığı dolaşan "badi-Stoch"... Ya bu adamlara güvenerek Fenerbahçe'nin ligin patronluğuna ulaşacağını, yahut kupayı kucaklayacağını sanmak "bilmem kaç yıldır Fenerbahçe yönetim kurullarında oturan o saygın zevata hiç yakışıyor mu Allah aşkına?"...
Gökay tıpkı Bucaspor'da yeşermeye başlayan genç akranları gibi "hayat dolu" çalışkanlıkların berbat sonuca rağmen önemli ismiydi Fenerbahçe orta alanında... İşte böyle bir kaç "taze fidan" yani genç adamlar daima forma giymeli Fenerbahçe'nin ilk on birlerinde... Ancak, Kocaman'ın zorlukları aşıp soyunma odasının tüm kontrolünü eline geçirebilirse aynı düşüncelerle hareket eder sanırım...
Ama Kadıköy'de senelik başarı yoksa teknik direktörün hayat hakkının da olamayacağını bırakın bizleri sizleri sağır sultan dahi bilir...
* * *
Düşünebiliyor musunuz? Kendi sahanız ve seyirciniz önünde oynuyorsunuz.

Yazının Devamı

Mucize nereye kadar!

19 Aralık 2010

Ligin ilk yarısı Fenerbahçe adına Alex’in adeta yoktan var ettiği süper frikik golüyle nihayetlenmesine rağmen sarı-lacivertli takımın “oturmuş bir ekip” veya “şampiyonluğa layık” bir yarışma havası içerisinde asla olamadığını açıkça belirtmeliyiz.
Aykut Kocaman, Fenerbahçe’de her hafta bir gariplik yaratarak kendi kendini tartışılır bir teknik adam haline getirmektedir nedense! Dün anlaşılması zor durum Lugano’nun niçin ilk tertipte olmadığı ve eşofman içinde yedekler arasında oturduğudur. Lugano, çok kart alıp agresif oynadığı için Aykut hoca tarafından makasa alındıysa, ilk yarının son maçında ve kaybedilen her puanın altından da kıymetli olduğu bir kritik haftada böyle bir uygulamaya soyunması “ağır bir hatadır”... Yok eğer yönetim tarafından kulağına “maç başı para alan Lugano’ya bir ders verelim” düşüncesi fısıldanmışsa, o zaman Kocaman’ın Fenerbahçe’deki varlığı tartışmaya açılabilir.
Yahu, Trabzon ve Bursa’nın kolayca puanlar topladığı bir devrede öyle bir riske girmenin bir anlamı olabilir mi? Sivas gibi ligdeki teknik değerleri ve klasmandaki yeri belli olan bir takıma gol yaratmak için tek forvetle, yani yalnız Niang’la saldırma anlayışı Fenerbahçe gibi kazanmaya

Yazının Devamı

Eski kaptan ve Kocaman...

13 Aralık 2010

Kar altında oynanan zevkli yarışmada Fenerbahçe, Ankara’dan ağır yaralı olarak dönüyorsa eğer, bu maçtaki kabahatlari ve sevapları sahadaki futbolculardan çok teknik kulübelerde aramak gerekmektedir.
Fenerbahçe’de yıllarca takım kaptanlığı yapmış bir Ümit Özat’ın, Fenerbahçe’ye karşı bilinçli tedbirler alıp, sarı-lacivertli konuk kadroyu kolay bir galibiyetten uzaklarda tutmasının çok da doğal kabul edilmesi gerekmez miydi sizce de? Orta alanda Alex gibi bir pas ulemasının ne denli tehlikeler yaratıp, hangi beklenmeyen anlarda gol hareketlerine beynini ve ayaklarını sokarak, işi bitireceğinin hakikatini Brezilyalı oyuncuya da kaptanlık yapmış Özat’tan daha iyi kim bilebilirdi ki... Fenerbahçe’yi ilk yarıda dar alanlara kilitlemek için orta sahayı kalabalık tutmak Ankaragücü’nün hem taktik amacını doğruluyordu hem de Alex dışında Emre, Cristian, Niang, Gökhan ve Dia gibi joker oyuncuların paslaşma dengelerini darmadağın ediyordu...
Aykut Kocaman’ın solda Stoch’a kesik atıp, Dia’ya görev vermesi doğruydu. Dia’nın attığı uzun boylu deparlar ve Niang’la yer değiştirerek pozisyon aramalarındaki canlılık olumluydu, ancak golün gelmemesi yüzünden, ikinci 45 dakikanın korkularla dolu

Yazının Devamı

Zor mu zor

6 Aralık 2010

Fenerbahçe, Karabük önünde ilk yarıda taraftarlarını heveslendiren, ancak ikinci 45'te ise rakibinin direnciyle soluksuz kalan bir takım hüviyetindeydi.
Emre ve Lugano'nun ekipte tekrar işbaşı yapmaları takımın enerji güçlerini artırmakta, Fenerbahçe'nin kendine olan güven duyguları da gözlere batmaktaydı yarışmada... Lugano attığı sıyırtma kafa golü sonrası tribünlere ısrarla, "ben buradayım" vurgusu yaparken, biraz da düşünmesi gerekmez miydi dersiniz? "Artık ikide bir gereksiz fauller yapıp, sarı kartlar almam ve gereksizce cezalanıp takımdan uzaklara düşmem biraz da ayıp oluyor" diye düşünmesi gereken Lugano'nun hırsla oynayışına büyük saygı duyanlardanız. Ama kontrolsüz gücün daima zararlar getirdiğini de iyi biliyoruz.
Alex için söylenecek güzel sözler neredeyse tükendi artık. Yarım asrın üzerinde futbolla düşüp, kalkan beynim ve gözlerimin hatıralarından kaç adet Alex sayabilirim ki sizlere? Üstat bacaklarını araç olarak kullanıyor ama harekat odası BEYNİ. Daha topu almadan nereye atacağının ince hesaplarını yapıyor kafası. İşte dünyadaki tüm büyük ve ihtişamlı futbolcular daha topla buluşmadan devamlı hareket halinde olup, kafalarında yapacaklarını pozisyonlara göre

Yazının Devamı