Galatasaray, Malatya ile oynadığı kupa yarışmasında kendine olan aşırı güvenin de verdiği sıradan bir yarışma anlayışıyla yorumluyordu oyunu...
Oyun disiplini, bol alternatifli kadro zenginliğiyle önümüzdeki ayların yarışmalarına hazırlanan Cim-Bom Malatya önünde telaşsız, oldukça bilinçli ancak defansında da hayli dikkatsiz kaldığı bir yarışma gündemi sergiliyordu kendi evinde...
Ancak şunu bilelim ki, sarı-kırmızılı ekibin yıllık yarışma stratejileri açısından ülkemizin en önde giden futbol bilgeliğine sahip bir takım olduğunu kabul etmemiz, Skibbe’nin sakin ve efendi kişiliğinin yanında Kalli’nin teknik danışmanlığının da Cim-Bom’da çok işlere yaradığı, sezonun ikinci bölümünde daha iyi anlaşılacak sanırız...
Oyuna gelirsek; Ayhan, Türkiye’nen en geçerli orta alan virtiözü bizce... Öyle ya mükemmel top kullanma özelliğinin yanında boşa kaçarak kendini daima görünürde tutması yanında, önünde ve arkasındaki arkadaşlarını çok rahatlatıyor... Ayrıca fizik gücü olarak da yüksek bir grafikte görünüyor... Ayhan konusunda bu görüşümüz dün geceki Malatya oyunu kadar bu futbolcu hakkındaki genel görüşümüzdür düşündüklerimiz...
Genç Aydın, Yaser, Semih gibi gençler Galatasaray’ın
Selçuk dünkü yarışmanın sahadaki en popüler ismiydi bizce. Attığı şık gol ayrı bir beceriydi
Kadıköy’de hem Fortis Türkiye Kupası gruptan çıkma maçı hem de sezonun ikinci perdesine hazırlık anlamı taşıyan bir doksan dakika oynanmaktaydı.
Fenerbahçe de, teknik kulübesini Ertuğrul Sağlam hoca ile yenileyen Bursaspor da açık bir oyun ve iyi niyet donanımlı bir anlayışla ısıtmaktaydılar gecenin futbol gündemini... Sarı-lacivertli ekip ilk yarıda oturmuş kadro düzeniyle sahada yer alıyor, defans - orta alan ve gol yollarına dönük pozisyonlar yaratmak konusundaki bilinen eksilerini artılara yükseltmek adına uğraş veriyordu... Kazım’ın sağ kulvarda, zaman zaman ortada, maçın sonlarına doğru sol çizgide bilinen vücut kıvraklığı, dalıcı meziyetleri yine dikkatleri çekiyor, Lugano - Edu - Gökhan - Carlos - Uğur Boral gibi isimlerin ise dikkatli ve garantiye endeksli oyun ciddiyetleri ayrıca huzur veriyordu tribündeki Fenerbahçe taraftarlarına.
Ancak Selçuk dünkü yarışmanın sahadaki en popüler ismiydi bizce. Attığı şık gol ayrı bir beceriydi. Ama hem rakiplerinden kaptığı toplarda hem de Fenerbahçe’nin hazırlık paslarındaki teknik ve tempo kalitesiyle yarışmada gecenin ismi oluyordu.
Al
Futbolculuğuna yetişemedim, ama üstadın Fenerbahçe formasını uzun yıllar giymiş, en yetenekli sol açıklardan biri olduğunu söyler bizim eski futbol ustaları.
Tabi, Cumhuriyet’teki yazılarını zevkle okuduğumuz saygın ağabey HALİT DERİNGÖR’den bahsettiğimi anladınız sizler de... Son 25 yılın en başarılı futbolcularının seçimi üstüne yazdığı doğrular o kadar yerindeydi ki... HÜRRİYET’in taraftar oylarıyla seçtiği çeyrek 100 yılın efsane takımı üstüne değişik yorumlar yapılabilir. Hele bazı mevkiler üstündeki itiraz ve düşünsel değerlendirmeler hayli de çarpıcı. Bizim ilgimizi çeken Deringör ağabeyimizin kuşaklar arasında yakalayıp değerlendirdiği teknik farklılıklar faslıdır ki üstad çok haklıdır... Cumhuriyet’in yıllar önce 100 futbol otoritesine seçtirdiği 100 yılın on birinde, son 25 senenin ekibi içinden tek oyuncu yer alamaz bizce... Ne Cihat Arman’ın yerini Rüştü Reçber kardeşimiz alabilir, ne Rıdvan Dilmen, Fik-ret Arıcan veya Fikret Kırcan’ın yerlerine düşünülebilir. Ne de Oğuz Çetin, Selahattin Torkal’ın bölgesinde hayal edilebilir... Hele Tanju Çolak - Hakan Şükürler veya başkaları Lefter KÜÇÜKANDONYADİS ile hiç kıyaslanabilir mi? İşte teknik kapasiteler göze alındığında
Galatasaray komple oyun mantığı içinde kalmak özeni ve düzeni sayesinde kazandı dün geceki sonucu merakla beklenen derbiyi.
Defansta kalabalık olma, orta alan kurgularında titiz paslaşma ve çabukluk prensiplerini eksiksiz çalıştırdığınız zaman futbol oyunundaki kazanma ibreleri daima sizden yana çalışır... Sarı-kırmızılı takımın zaten cümle alemce bilinen yukarıdaki oyun grafiğine ilave, bir de rakibin hatalarını dikkatle kovalıyorsanız eğer kazanmak daha da kolaylaşır.
Daha 8. dakikada Rüştü gibi bir kalecinin ellerindeki top sekiyorsa eğer o zaman Servet gibi bir “yan top avcısı” oyuncu hemen devreye girer ve oyunun kazanç kapısı bu anahtar golle geceye hakim olur.
Yoksa Beşiktaş da ince hesaplarla donanımlı bir yarışma planı ile girmişti oyuna... Galatasaray’ı özellikle dar alanlarda sıkıştırıp top kapmak ve sarı-kırmızılı takımı oyundan koparmak adına her siyah-beyazlı oyuncu elinden geldiğince çalışmaktaydı. Yağmur birikimli zeminde kim çabuk düşünüp tek topu hatasız kullanma ustalığını ortaya koyabilirse, pozisyonların da o takıma gülümsediği ortadaydı dünkü yarışmada...
Kartal düşünmeli
Yukarıdaki genel meziyetleri net bir şekilde ortaya koyan taraf Cim-Bom’du. Gecenin
Dün gece Konya’da futbol olarak öyle ballandırarak anlatılmaya layık pozisyonlar yoktu doğrusu...
Fenerbahçe tatile çıkmaya hazırlanan haşarı talebelerin tatlı heyecanı içinde yarışmaktaydı sanki Konya’da... Oyunun hemen başında orta alanda kurulmaya çalışılan Alex-Emre-Uğur ve Josico’dan oluşumlu pas tezgahı işine koyuluyor, sağdan Gökhan’ın, soldan ise Carlos’un atak çıkışları da oyunun gündemine girmeye başlayınca Konyaspor defansındaki aşınmalar ve çatlaklar maçın erken dakikalarında belirmeye başlıyordu.
Konyaspor’un lige tutunmak adına zorluklar yaşadığı son haftalardaki gol kıtlıklarından zaten belliydi. Neticede ekonomik gücün ne ise sahadaki puan kazançların da aynı boyutta kalmaya mahkumdur futbolda...
Defans göbeğindeki kart cezalıları sonrası Önder ile Yasin’in de defansif savunma görevleri arasından sıyrılıp yan toplara çıkarak hücum gücüne takviye sağlamaları Fenerbahçe’ye Konya deplasmanında önemli şanslar getiriyor ve Önder hiç de beklenmeyen bir anda göğsüne çarpan topla Fenerbahçe’ye üç puan şansının kapılarını açıyordu bir anda...
Doğru karar
Bizce Kuddusi Müftüoğlu büyük bir hatadan çark ederek golü vermekle maçtaki hakem triosunun namusunu kurtarıyordu
Fenerbahçe dün kendi sahasında kolay bir rakiple oynamanın keyfini çıkarmaktaydı aslında...
Gerçi futbol oyununda, hele resmi yarışmalarda rakibe hafife almak diye bir düşünceye yer yoktur... Ancak “Antalya, Fenerbahçe’ye geldiği her deplasmanda kaybetti” gerçeğinin istatistikleri ortada ise o zaman rahat oynamanın getirdiği hava oyunu sarıp sarmalar ve puanlara rahat ulaşırsınız... Dün gece sürekli top çeviren, tek toplu paslarla Antalya’nın tüm çabalarını körleten Fenerlilerin arasında Emre Belözoğlu’nun farkı bir başkaydı gerçekten... Sadece düşünce ve bilek gösterileri değil aynı zamanda fiziğini kullanma ustalıklarıyla da müthiş bir gösteriyi sergilerken adeta Alex ve Carlos’un profesyonellikleriyle de yarışmaktaydı sanki...
Belözoğlu taraftarı ve tutkunları işte bunları bekliyordu Emre’den... Dileriz dünkü futbolu bu sezonun bir başlangıç 90 dakikası olur da hayranları lig bitene kadar aynı verimlilik ile izlerler kendisini...
Bu arada Fenerbahçe’nin bu sezon komple bir takım bilinci ve kıyafeti içinde oynadığı nadir bir gece yaşanmaktaydı Kadıköy’de... Gökhan - Carlos - Uğur - Josico - Edu - Lugano hatta Alex’in de pas gösterilerinde yer aldığı “futbol muhabbeti”
Fenerbahçe, Kiev’de hiç de UEFA’ya kalma arzusu ve çalışkanlığı içinde değildi doğrusu... Aragones’in kadrosu da tek santrforlu oyun şeması da kazanmak üstüne değildi zaten.
Kendi sahasında ve hafiften buzlu zemin üstünde beleşe gelen golden sonra oyunu kontrolüne alan Kiev’e karşı hangi silahlarına güveniyordu Aragones hazretleri? Kanat çıkışlarında sağdan Gökhan çalışkan ama çok dağınık. Solda Uğur Boral, rakiplerinin üstüne hep kişisel hamlelerle çıkmak isteyen ısrarlı bir egoizmin içinde. İleride Güiza hırslı bir santrfor tipinden öte kendini çalışır gibi göstermeye çalışan bir uyanık tiplemesinde takılıp kalmaktaysa kim veya kimlerle gol atacaksınız ki rakip kaleye?
Alex derseniz son ayların belki sakat belki formsuz ama gerçekten Fenerbahçe’ye maç kazandıracak gücü olmayan bir durumu sergiliyorsa eğer geriye kim kalıyor ki! Deivid mi? O da Kiev’in tatlı, sert ve çabuk oynayan defansif ayakları arasında kaybolup gitmekteydi sık sık.
Halbuki Josico’nun yerine Emre ile çıkmak daha doğru olmaz mıydı Aragones hoca? Ayrıca İstanbul gecelerini profesyonel görevlerinden daha çok seven playboy Güiza’yı kulübede oturtmakla cezalandırmanın tam da zamanı değil miydi sizce Sayın
Engelliler basketbol şampiyonasında Avrupa Şampiyonu olduktan hemen sonraki yıl Kıtalararası birinciliği de ülkemize kazandıran Galatasaray’ı ve ekibini gururla alkışlıyoruz.
Galatasaray’ın engelli insanlarımıza yaşamın değerlerini vurgulaması, onların hayata bakışlarına yepyeni ufuklar açması, toplumsal değerler açısından olağanüstü bir kıymetin ifadesidir... Engelli gençlerimiz için sporla iç içe yaşamak, hayata sımsıkı bağlanmanın en geçerli yoludur... Bu konuda diğer büyük kulüplerimizin de yeni açılımlara yönelmesi, başta devlet olmak üzere sponsorların artması, basının meseleyi daha da sahiplenerek engelliler ligine ve dış temaslara yoğun ilgi göstermesi, hatta bu konuda seferberlik tavrının ele alınması dahi düşünülmelidir.
Güneydoğu’daki malum üzücü durum ortadadır. 30 bin şehidimizin yanında dip diri bedenleriyle binlerce gazilerimiz vardır. Onları spora yönlendirmek, tazecik hayatlarını sporla renklendirmek hepimizin içindeki acılara da iyi gelmez mi...
İşte Galatasaray burada işi çok da ciddiye alarak yarattığı organizasyonlarla önce Avrupa’da sonra da kıtalararasında tekerlekli basketbol şampiyonalarına hem Türkiye’nin hem de Cim-Bom’un imzasını atarak yepyeni bir