Güç bela

11 Mart 2002


<#comment>Herr Lorant’ın basın toplantılarında söylediklerini hayal etmek Fenerbahçe’yi seyretmekten çok daha keyif verici doğrusu !
"Dört forvetle oynarım - elimden gelse, beş adamla hücum etmek de isterim gibi hayali ihracata benzer sözlerle kime neler anlatmak istiyor Alman dostumuz, bunu çözmek zor... Yahu Fenerbahçe, Antalya’ya kritik lig maçı için değil de, angarya jübile oyunu için gelmiş gibiydi sanki... Çimenin her bölgesinde dilediği gibi top çevirip, istediği kanada veya bölgeye enfes paslar yapan Antalyalı kramponlar oyunu futbolla süslerken, Fenerbahçe’nin Rüştü, Oktay, Serhat ve Rapajc dışındaki bütün isimleri rakibi bozmak için çırpınacağına niçin Antalya’yı seyreder gibi geziniyorlardı ki oyunda ?
Orta alanda tropikal bir kaplumbağa enkazı gibi dolaşan Simao isimli siyahi, bir transfer rezaleti midir Fenerbahçe’de, yoksa yerli yerine oturtulamamış bir teknik kulübe kabahati mi ? Bu çökmüş adamı ikinci yarı oyundan alıp, yerine Yusuf gibi klas ismi koymak için bir haftalık antrenman gözlemleri yetmedi mi ki, sayın Lorant’a böyle bir yanlış ismi ilk tertipte kullanmakta ısrar ediyor ? Serhat’ın sağ çizgide haftalardır çektiği "özgür oynama" işkencesini

Yazının Devamı

Pişmanlık yasası

8 Mart 2002


<#comment>Şike veya şikeler konusundaki haber ve hukuk dalgalanmaları meclis kürsülerine kadar gelip, dayandı nihayet.
Türkiye liglerinde şike yapılıp, yapılmadığı konusunda şüphesi olanların alnını karışlarım ben... Maddi değerden tutun da, psikolojik anlama kadar varan manada yıllardır şike vardır ve olmaya da devam edecektir... Türkiye’de adli makamların hukuk yolu ile çözemediği kördüğümlerin, ihtisaslaşmış mafya örgütlerince halledildiğini bilmeyen mi vardır?.. Devleti soyup, soğana çevirmiş malum isimlerin birçoğu, hatta kırmızı bültenle arananları dahil yurt içi veya dışında ellerini, kollarını sallayarak dolaşmakta ve çaldıkları paraların keyfini çıkarmaktadırlar... Ortam böyleyken futbolun tertemiz ve kendi spor ilkeleri içinde yol alabilme imkanı olabilir mi ?..
Hele hele saygın savcıların iyi niyetli araştırmaları içinde kimsenin açıkça konuşamayacağı, aksi halde parayı veren de, alan da olsa ağır cezalarla yüz yüze geleceği apaçık ortadayken... Şu satırların yazarının bundan on yıl önce kaleci Zalad’ın yaptıklarının açık bir şike olduğunu yazdığı için Basın Savcılığı’ca mahkum olup, yıllarca sabıkalı muamelesi gördüğünü sizler biliyor muydunuz ?.. Hem de

Yazının Devamı

Futbol nerede

2 Mart 2002


<#comment>Simao isimli Brezilyalı'nın nüfus kağıdındaki doğum tarihini gözümle görmek isterdim doğrusu... Öyle ya, ilk yarıda Fener'in bütün hücum çıkışlarının içine eden bu yaşlı siyahinin 34 değil de, 36'lık veya 38'lik olup, olmadığını başka nasıl anlayacağız ki ?.. Yani bizim Ömer Kaner kardeşimiz çok mu aramış Brezilya'da böylesine yorgun, hatta bitkin bir çift kramponu bulmak için ?
Rizespor, Revivo'nun üstüne elleriyle basan Recep'in penaltısına niçin bu kadar itiraz etti ki ?.. Nicolas'ın kırmızı kartına kadar uzanan bu protesto yolculuğu, Rize'nin aslında çok akılcı ve zaman zaman Fenerbahçe'den çok da üstün oynadığı futbola çok da aykırı düşen bir enayilikti bence... Fenerbahçe'nin attığı golleri bir yana koyup, futboluna bir bakalım derseniz, ben de size boşverin oynanan oyunu, siz puanlara bakıp, bu haftalık da sevinin derim doğrusu.
* * *
Fenerbahçe'de Mustafa Denizli'nin gidip, bay Lorant'ın geldiği günden beri sahada yarışan takımda ne bir gençleştirme harekatı var, ne de forma giyen isimlerde göze batan fizik güç veya pas tekniği devrimi bizce... Revivo, 45 dakika sol kulvarda futbol değil de saklambaç oynadı sanki... Yani Revivo'nun gol

Yazının Devamı

Hakan Bayraktar

1 Mart 2002


<#comment>Fenerbahçe’de bir Hakan Bayraktar meselesi yaratılması, takımın şampiyonluk iddialarına çok ters düşen bir teknik çarpıklıktır bizce.
Bu delikanlı Gaziantep’e geldiği ve oynadığı yıllar içinde takımını dimdik ayakta tutan ve bütün büyük kulüpler tarafından transfer listesinin başında olan JOKER futbolculardan biriydi. Ne oldu da, Mustafa Denizli de, şimdilerde Herr Lorant da bu müthiş yeteneğe sırt çevirdiler, anlayamıyorum... Orta saha Fenerbahçe’de herkesin bildiği gibi en sorunlu bölge... Ne defansif organizasyonda, ne de ofansif çıkışlarda göz doldurmuyorlar... Serhat - Oktay - Andersson üçlüsünden hangileri oynarsa oynasın, şöyle koşu yollarına ölçülü biçili atılmış ara pasları hiç çıkmıyor orta alandan... Birçok ağır ve yaşlı oyuncunun kolayca forma giydiği bu bölgede Hakan Bayraktar’ın ilk on birin dışında kalmasına hiç aklım almıyor inanın ki...
Hakan’ın idmanlarda biraz temposuz olduğunu söylüyor bizim medyanın Fenerbahçe müdavimi habercileri... Tabii öyle olacak; Oğuz Çetin bu ülkeye gelmiş en müthiş ve en klas orta alan ustalarından biri... O dahi Hakan gibi bir yeteneğin özelliklerini görmüyor veya görmezlikten geliyorsa eğer, o oyuncuda şevk ve

Yazının Devamı

Bayramlaşma

25 Şubat 2002


<#comment>Fenerbahçe, Denizli’de kolayca kazanmanın ne denli zorlu olduğunu bilerek oynuyordu gerçekten.
Denizli ise kendi sahasında oynamanın getirdiği rahatlıkla da çok kolay top çeviriyor, ayağa top ve isabetli pas güzelliklerinden oluşan şık hücum şemalarını devamlı sürüyordu oyunun gündemine... Ayrıca Denizli’nin Fenerbahçe’den çok daha çabuk düşünüp, daha çabuk hareketlenmesi de çok güç duruma düşürüyordu Fenerbahçe’yi dünkü doksan dakikanın sürecinde.
Bir de şu hakeme itirazlar meselesini konuşsak biraz... Jilet gibi keskin hareketlerle, çok tehlikeli pozisyonlara giren futbolculara tavır koyan hakeme toplu itirazlar, eller - kollarla koyulan çirkin tavırlar çok yoğunlaştı artık haftanın önemli puan maçlarında... Dün de Denizlililer’in olur olmaz pozisyonlardaki düdüklere yaptığı itirazlar mükemmel futbol anlayışlarına ve uygulamalarına hoş olmayan gölgeler düşürdü doğrusu... Yani tribünler dahil herkes hakem kararlarını kendi menfaatine yontuyor... Eh böyle bir avantacılık anlayışının yoğunluğuna hakem ne yapsın yani?
Fenerbahçe yine bildiğimiz gibiydi Denizli’de... Galatasaray maçındaki gibi bir kaç tane "şimşek vuruşöla gelecek rastlantı gollerine

Yazının Devamı

Fenerbahçe üstüne

22 Şubat 2002


<#comment>Fenerbahçe’nin, Galatasaray maçı sonrası bütün teknik hesaplarını yeniden gözden geçirmesi gerekir kanaatindeyim.
Öyle ya Lazetic, Uche, Rapajc, Johnson, Mirkovic, Simao, Mert Meriç, Ogün, Andersson gibi yorgun kramponlarla bu yılki şampiyonluk hesaplarını götürmeye mecburdur Fenerbahçe’yi yönetenler... Ancak gelecek senenin görkemli takımını kurmaya soyunacaksanız, yukarıdaki yorgunlar mangasıyla nasıl Avrupa ufuklarına açılabilirsiniz ki ?.. Rüştü, Oktay, Hakan Bayraktar, Ceyhun, Abdullah, Serhat, Fatih Akyel, Ali Akdeniz gibi genç ve dinamik isimlerden bir çoğu istikbalin Fenerbahçesi’nde yer alabilirler... Ancak Fenerbahçe’nin kaliteli yabancılar ararken kendi ligimizdeki genç çocuklarımızı da bir bir tespit edip, mikroskop altına yatırarak, incelemeye alması gerekmektedir...
Bursaspor’da sol kanadı ayakta tutan genç bir isim parlıyor benim gözlerimde... Fatih isimli bu genç yetenek, Galatasaraylı Ergün’ün kopyası sanki... Gaziantepli Fatih de büyük oyuncu... Ama kişilik formatı Fenerbahçe’ye uyar mı, uymaz mı bilinmez... Stoperde Denizlili Alper de Galatasaray ve Beşiktaş maçlarında göz kamaştırıcı oyunlar çıkardı doğrusu... Üstün tekniği, oyun zekası ve

Yazının Devamı

Lorant ısınıyor

18 Şubat 2002


<#comment>Fenerbahçe, haklı galibiyetinden yola çıkarak, farklı bir rehavetin içine asla düşmemelidir. Çünkü maç akşamı Fenerbahçe’nin istekli, Galatasaray temposundan çok yüksek kondisyon volümleri ve kazanma histerileri yanında, 90 dakika içerisinde göze batan bilinen zaafları da asla gözden ırak tutulmamalıdır.
Herr Lorant’ın Fenerbahçe’ye her geçen hafta daha da ısındığını, futbolcularını daha iyi tanıdığını görüyoruz. Ancak Fenerbahçe, Galatasaray galibiyeti sonrası ille de şampiyonluğu planlayacaksa, işte o zaman Sarı - Lacivertli kadro adına lig, Denizli maçıyla başlamaktadır. Takımın puan kaybına tahammülü yoktur. Ve Lorant hem ilk tertip tespitinde, hem de adam değiştirme zamanlamasının doğrularında en isabetli kararları verebilmelidir. Aksi halde Fenerbahçe’nin şampiyonluğu yine tatlı bir hayal olmaktan öteye gidemez.




Yazının Devamı

Görkemli gece

17 Şubat 2002


<#comment>Kadıköy’de bir derbi büyüklüğü ötesinde bir Fenerbahçe şöleni yaşanıyordu sanki... Böylesine muhteşem bir tribün kalabalığı ve renkliliğine bizim ülkemizde hiç rastlamamış tecrübeli gözlerimiz, olağanüstü güzellikteki sahneleri hafızamıza resimlemek için arı gibi çalışıyor, hem tribün hem de sahadaki nefes kesici olayların slaytlarını bir albüm bütünü halinde nakletmeye çalışıyordu sanki beynimizin içine...
Fenerbahçe, kazanması adeta kaçınılmaz olan sonuç fırtınası için pozitif düşüncelerini ve fiziksel birikimlerini bütün hatlarıyla Cim - Bom’un üstüne yığıp, duruyordu... Sonucu biraz da kontrollü savunma taktiğiyle götürmeye çalışan Galatasaray ise, orta alandaki sert presleriyle kesmeye çalışıyordu Fenerbahçe’nin hücum çıkışlarını... Sanıyorum bu defansif içe gömülme Galatasaray’daki dünkü paniğin başlangıç noktasıydı oyunun ilk yarısında.
Fenerbahçe ise, sağda Serhat, solda Rapajc, ortalarda ise Revivo ve Andersson ile gol yollarına çıkıyor, özellikle Hırvat oyuncunun bölgesinden yaptığı bindirmeler Galatasaray savunmasında büyük yaralar açıyor, Sarı - Lacivertli ekip, sayısız ataklarıyla bunaltıp, bozuyordu Cim - Bom’un defans anlayışına bağlı oyun

Yazının Devamı