Konunun özü, siyasetin "ticarete" alet edilip edilmediği, bu yolla mal artışı sağlanıp sağlanmadığı. Siyasetin, yakınlara çıkar sağlama aracı olarak kullanılıp kullanılmadığı. Bu nedenledir ki tartışmanın eksenini mal varlığından çok, kaynakları oluşturuyor.Başbakan, bu tartışmalar yoluyla siyaset kurumunun ve siyasilerin yıpratıldığı nedeniyle tepki gösteriyor.Ancak, Türkiye'de, siyaset-ticaret ilişkisi maalesef bu tartışmaları haklı ve yerinde kılacak ölçüde sıkı fıkı... Türkiye'nin gündeminde günlerdir mal varlığı tartışmaları var. Karşılıklı açıklamalar ve iddialar sürüyor. İki miletvekili, dün bu tartışmanın örneklerinden birini verdiler.DYP Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan, AKP Grup Başkan Vekili ve Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, "ihale talimatı" verdiğini öne sürdü. Ergin'in, Antakya Doğumevi'nin işlerinin kime verileceğini, el yazısıyla, işlerin karşısına yazdığını söyledi ve gazetecilere bir belge gösterdi.Eraslan, Ergin'in bu talimatının, bir milletvekilinin iktidar gücünü ve nüfuzunun akçalı işlerde kullanılması örneği olduğunu ve Anayasa'ya ve TBMM üyeliğiyle bağdaşmayan işleri düzenleyen yasaya aykırı olduğunu iddia etti. 'İhale talimatı' Ergin'in, Eraslan'a
Erdil davasının örnek oluşturacak bazı özellikleri var:1 Bu davanın bir özelliği Türk silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) "mal varlığındaki kuşkulu artış"tan hareketle bir kuvvet komutanını mahkeme önüne çıkarması ve mahkemenin "Yolsuzlukla Mücadele ve Mal Bildirimi" yasasından giderek mahkûmiyet kararı vermesidir. 2 Bir diğer özelliği yargılanması özel usule tabi üst düzey bir komutanının, Genelkurmay Başkanı'nın izniyle yargı önüne çıkarılmasıdır.3 Üçüncü bir özellik de mahkemenin, mal bildiriminde bulunma sorumluluğu olmayan akrabalar üzerindeki mallara da el konulması kararı almış olmasıdır.TSK, titizliğini ortaya koydu. Yargılamanın özel usullere bağlı olması bir "koruma kalkanı" olarak kullanılmadı.Sivil üst düzey bürokrasiye de dokunulmazlık altındaki siyaset kurumuna da örnek oluşturması gereken yönler bunlardır.Oysa, milletvekili dokunulmazlığı başta olmak üzere sivil kesim özel yargılama usulünü zırh olarak kullanıyor.Bir önemli fark da "nereden buldun"u sivil kesimin sisteme sokmamasıdır. Aksine sisteme girmiş olanın yürürlülüğünü ertelemiş sonra da yasayı kaldırmıştır. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil, "haksız mal edinmek"ten 2.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Trabzon neden bu hale geldi?Bu soruyu Trabzon'da 1994-2002 arasında 8 yıl belediye başkanlığı yapan ve 2002 seçimlerinde AKP'den milletvekili olan Asım Aykan'a sorduk. Aykan'ın "Trabzon analizi" şöyle oldu:'1 Trabzon, muhafazakâr, sakin, kendi halinde bir kentti. Ancak, 1989'dan itibaren Sovyet blokunun dağılmaya başlamasıyla Trabzon, dış etkilere açık hale geldi. Rusya, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan gibi ülkelerden başlayan akın ve akımlar, Trabzon'un dokusunu zedeledi. Toplum yapısını ve yaşamını olumsuz yönde etkiledi. Çevre ülkelerle birlikte her türlü yasa dışı faaliyetin yuvalanmaya çalıştığı ve yer tuttuğu bir kent haline geldi.2 Nüfusu 215 bin gözükmesine rağmen, iç ve dış sirkülasyonla, çevresiyle birlikte Trabzon'da 3 milyona varan bir insan hareketliliği söz konusu. Bu, kontrolü ve güvenliği zorlaştırdı. Trabzon, bu insan sirkülasyonu içinde fuhuş, esrar, eroin, silah kaçakçılığı dahil her türlü melanetin bulaştığı bir kente dönüştü.3 Bu şoke edici, dışa açık süreç içinde sokak çeteleri türedi, milli futbolcular Fatih ve Gökdeniz olayında görüldüğü gibi, haraç çeteleri oluştu, ihale mafyası yayılmaya başladı, kent yasa dışı güçlerin etkisi ve baskısı altına girdi.4
Ankara, Başbakan, Dışişleri Bakanı ve din adamlarının çağrılarıyla, tansiyonu düşürmeye, çatışmaları önlemeye çalışıyor.Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu da, Hz. Muhammed'le ilgili karikatürü "küstahça" bulduğunu belirtmekle birlikte, Türkiye'deki ve bütün dünyadaki Müslümanların, Kuran-ı Kerim'e ve Hz. Muhammed'e uygun bir olgunluk, sağduyu ve barış anlayışı içinde olmaları çağrısında bulundu.Bardakoğlu, dünkü görüşmemizde, Müslümanların, sağduyu, huzur ve barış dışı davranışlarla, haklıyken "haksız duruma" düşmemeye özen göstermelerini istedi. Danimarka'da Hz. Muhammed'le ilgili karikatür yayımlanmasıyla başlayan olaylar yaygınlaşırken, Trabzon'da Santa Maria Kilisesi'nin İtalyan rahibi Andrea Santoro'nun öldürülmesi, gözlerin Türkiye'ye çevrilmesine neden oldu. Trabzon'da Rahip Santoro'nun öldürülmesinden büyük üzüntü duyduğunu belirten Bardakoğlu, İstanbul'da Katolik Kilisesi'nin başındaki Maroviç'i arayarak başsağlığı dilediğini ve üzüntülerini aktardığını bildirdi. Maroviç'in Trabzon'daki olayın dinler arasında bir gerginliğe ve çatışmaya neden olmaması temennisinde bulunduğunu kaydetti.Bardakoğlu, Trabzon cinayetini şöyle analiz etti:"Böyle bir olayın
Konu, bazı gazetelerde yer alan Başbakan'ın Şener'i görevden almak istediğine ilişkin iddialara gelince Baykal, şu değerlendirmeyi yapıyor:"Sayın Başbakan, Unakıtan'la yürümeyi seviyor. Oysa, Unakıtan'la karanlık yollarda yürüyeceğine Şener'le aydınlık yollarda yürüsün. Başbakan, Unakıtan'a yapışıyor, yapıştıkça beraber batıyorlar." Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in, dün İstanbul'da Anadolulu işadamlarının bir toplantısında yan yana oturduğu saatlerde CHP lideri Deniz Baykal'la konuşuyoruz... CHP lideri, eskiden beri Abdüllatif Şener'i dürüst ve şeffaf tutumundan dolayı takdir ettiğini belirterek, şu değerlendirmeyi yapıyor:"Sayın Şener, yanlış yerde doğru adam. Vicdan ve hukuk sahibi birisi. Bu aldığı kararlarla ve tutumla ortaya çıkıyor."Baykal'a, "Başbakan Unakıtan'la değil Şener'le yürüsün" derken, "Maliye Bakanlığı'nı Unakıtan'ın yerine Şener yürütmeli" anlamında mı konuştuğunu sorduğumuzda ise şu karşılığı veriyor:"Unakıtan'ın yanlış, Şener'in doğru olduğunu söylüyorum. Tabii, hükümeti tanzim etmek bize düşmez ama Şener, özelleştirmeden sorumlu Maliye Bakanı olsa Türkiye için iyi olur. Halk da kimin kim olduğunu, kimin ne yaptığını
Mal varlığını açıklamanın amacı, nasıl edinildiğini açıklamaktır.Siyasette uzun tartışmalara neden olan ünlü deyimle "Nereden buldun?" sorusunun yanıtını ortaya koymaktır.Kamuoyu vicdanına hitap edecek olan da budur.Siyasilerin mal varlığının kaynakları, konumlarını, yetkilerini kişisel çıkar için kullanıp kullanmadıklarını, siyasetten para kazanıp kazanmadıklarını ortaya koyar.Baykal'ın mal varlığı açıklaması, kaynaklarını ve elde edildiği tarihleri de içeriyor.CHP lideri, bu açıklamasıyla doğru olanı yapmıştır.Keza MHP lideri Devlet Bahçeli, ANAP lideri Erkan Mumcu da mal varlıklarını açıkladılar. DYP lideri Mehmet Ağar'ın detaylı açıklamayı bugün yapması bekleniyor.Bu koşullarda mal varlığının gizli olduğunu savunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da açıklamak zorunda kalacaktır. Nitekim, bu yönde sinyaller de vermiştir.Liderlerin mal varlığını açıklamalarının istenmesini yadırgamamak gerekir. Birçok demokratik ülkede bu zaten yasal zorunluluktur. Türk kamuoyunun da bu bilgileri öğrenmek istemesi hakkıdır.Ülkeyi yönetenlerin, kamu gücü kullananların etik değerlere özen göstermeleri sorumluluğun bir gereğidir. CHP lideri Deniz Baykal, mal varlığını açıkladı. Sadece mal varlığını
Bazı davranışlar yasalara uygun olsa da toplum vicdanında onay bulmaz. Bazı gelirler de öyledir. Yasalara uygundur ama toplumca hoş karşılanmaz.Siyaset ve devlet adamlarının etik değerler açısından herkesten çok duyarlı olmaları gerekir. Özellikle Türkiye gibi gelir dağılımı uçurumunun çok büyük olduğu, kamu kesiminin rant kaynağı olmaya devam ettiği, yolsuzlukların ekonomik krizlere yol açtığı ülkelerde toplum akçalı konularda çok duyarlıdır. Yolsuzlukla mücadele, dürüst ve şeffaf yönetim de bu nedende liderlerin ve siyasi partilerin vazgeçilmez politika araçlarıdır. Bu söylem her dönemde oy almanın en etkili yollarından biri olmuştur.Son örneği de AKP'dir.Siyasette ve devlet yönetiminde her liderin etik anlayışı farklı olmuştur. Bu farklar toplum belliğine işlenir. Bir isim söylediğinizde o toplumsal bellek kaydını ortaya çıkarır. Liderlerin farklı davranışlarından örnekler sunalım... Etik değerler yasaya sığmaz. Toplumun ürettiği değerlerdir. Birtakım yasal düzenlemelerle bazı ölçüler konulabilir ama işin özü toplum vicdanında belirlenir. Örneğin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer...Devlet malını gözü gibi sakınan, en küçük özel giderini bile cebinden ödeyen bir anlayışı var. Bu,
"Kişisel noktada salı günü açıklamalar yapacağım" diyen Erdoğan'ı önceki gün, Baykal'ı da dün dinledik.Başbakan mal varlığını açıklamazken, Baykal iddiaların hepsini tek tek yanıtladı. Ayrıca, Erdoğan'ı mal varlığını açıklamaya davet etti ve bu yönde yasa değişikliği önerisi verdi. Mal varlığı tartışmaları Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a atfedilen sözlerle başladı. Unakıtan'ın, CHP lideri Deniz Baykal'ı vurmayı amaçladığı anlaşılan "mal varlığı iddiaları" bumerang gibi kendisini ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı vurdu. Tartışmalar sonucunda ortaya çıkanlar şöyle sıralanabilir:1 Bankada "muazzam parası" olduğu iddia edilen Baykal, banka hesabını açıklamıştır.2 Başbakan Erdoğan, açıklayacakmış gibi yapmış ama mal varlığını açıklamamıştır. Buna karşılık Atatürk'ün vasiyeti tartışmasını açarak konuyu değiştirmeye çalışmıştır.3 Baykal, Erdoğan'ın Atatürk'ün vasiyetiyle ilgili iddialarını çürütmüş; CHP'nin İş Bankası'ndan tek kuruş kullanmadığını, tarih ve dil kurumlarıyla ilgili konunun yargıda olduğunu ve 12 Eylül hukukundan kaynaklandığını, Atatürk'ün vârisi Ülkü Hanım'ın 5 milyar lira maaş almaya devam ettiğini; bütün bunların da Başbakan'ın mal varlığı tartışmalarıyla ilgili