Ölümden sonra gelen tebligat

16 Kasım 2005

Postadan gelen bu tebligatı, Enver Arpalı'nın intiharından 2 gün sonra, dün alan Avukat Hasan Akköprü, üzüntüsünden ağlamak üzereydi.Av. Akköprü, Enver Arpalı'nın tahliye edilmesi için son başvuruyu bayramdan önce yapmıştı. Mahkeme, 1.11.2005'te beşince kez tahliye talebini reddetmişti.Akköprü, tahliye talebinin reddedildiğini bildirdiğinde, Enver Arpalı'nın son umudu da sönmüştü.Postaya verilen ret kararı 15 gün sonra dün Av. Hasan Akköprü'nün eline geçtiğinde tepkisi şu oldu: "Gereği düşünüldü: Şüpheli Enver Arpalı hakkında Haksız Ekonomik Çıkar sağlamak Amacıyla Kurulmuş Örgütün Faaliyeti İçerisinde Cebir ve Tehdit Uygulamak Suretiyle Örgüt kurmak, Örgüte Üye Olmak ve Bu Kapsamda İhaleye Fesat Karıştırmak, Resmi Evrakta Sahtecilik Yapmak Suçlarından CMK'nın 100 ve devam maddeleri uyarınca TUTUKLANMASINA karar verilen ve halen Van M Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan şüpheli Dursun oğlu, Dursun'dan doğma Van - 23.11.1947 d.lu Van - Merkez - İskele Mahallesi nüfusuna kayıtlı Enver Arpalı'nın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti ve mevcut delil durumuna, tutuklama kararındaki gerekçeler ile tüm hazırlık evrakı kapsamına göre müdafisi Av. Hasan Akköprü'nün yerinde görülmeyen

Yazının Devamı

Org. Büyükanıt: Yargıya gölge düşürmem

15 Kasım 2005

Org. Büyükanıt'ın, Cumhurbaşkanı Sezer'in Kültür ve Sanat Ödülleri nedeniyle verdiği resepsiyonda, gazetecilerin sorusu üzerine, "Fotoğrafı basına yansıyan o astsubayı tanırım. İyi bir astsubaydır. Kürtçe bilir. Kuzey Irak'ta Çevik Operasyonu'nda yanımdaydı" biçimindeki sözleri, bazı siyasilerce ve bazı yayın organlarınca Şemdinli olayına karıştığı öne sürülen Astsubay Ali Kaya'yı koruduğu, bu sözlerinin savcıya işaret niteliğinde olduğu, hatta bu sözler üzerine serbest bırakıldığı şeklinde yorumlanmıştı.Org. Büyükanıt'a dünkü görüşmemizde Astsubay Ali Kaya konusunu yeniden sordum. Sezer'in resepsiyonunda gazetecilere verdiği yanıtı yeniden anımsatan Org. Büyükanıt, şu karşılığı verdi: Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın, Şemdinli olayında arabada bulunan Astsubay Ali Kaya'yla ilgili sözleri yankı buldu. "Benim söylediğim şuydu: O astsubayı tanırım. Benim emrimde çalıştı. İyi bir astsubaydır. Kürtçe bilir. Çevik Operasyonu'nda yanımdaydı. Suçlu mu, değil mi, soruşturmaya bakmak lazım. Söylediğim buydu. Evet, tekrar söylüyorum, bu astsubay benim emrimde çalıştı. Kuzey Irak'ta Çevik Operasyonu'nda yanımdaydı. Çok yararlılıkları oldu. Kürtçe bilir. Orada peşmergelerle

Yazının Devamı

Türban AKP'nin kırmızı çizgisi

13 Kasım 2005

Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdüllatif Şener gibi "yenilikçi hareket"in önde gelen isimleri, "Erbakan çizgisi"ni terk ederken, AB karşıtlığını da terk ettiler.AB konusundaki çizgi farklılığı, AKP iktidarında yaşama da geçirildi. AKP, sıkı bir AB savunucusu oldu. AB'den gelen talepleri yerine getirdi. Anayasal, yasal düzenlemeler yaptı. Türkiye, koşulları tartışılmakla birlikte, AKP döneminde AB ile müzakere sürecine başladı.Bu süreç yaşanırken, AKP, AB ile önemli bir çatışma yaşamadı. Farklı görüşlere sahip olsa da sonuçta AB'nin istekleri yönünde kararlar oluşturmayı yeğledi.Bu süreçte AKP "değişti mi, değişmedi mi?", "samimi mi, değil mi?" gibi tartışmalar hep yapıldı. Her defasında AKP yöneticileri, AB değerlerine içtenlikle inandıklarını ve inandıkları için bu yolda yürüdüklerini ifade ettiler. Değiştiklerini söylediler. Hatta Erdoğan, "Milli Görüş gömleğini çıkardım" diyerek, köprüleri attığı mesajını da verdi. AKP'nin Avrupa Birliği (AB) politikası, içinden çıktığı Refah-Fazilet çizgisinden çok farklıdır. Bu farklılık AKP'nin kuruluş aşamalarında "yenilikçi hareket" olarak isimlendirilen yaklaşımın temelini oluşturuyordu. Bugüne kadar AB ile uyumlu bir

Yazının Devamı

Sezer: Türban konusu kapanmıştır

12 Kasım 2005

Sezer, Şemdinli olaylarıyla ilgili bilgi aldığını ancak soruşturmayı beklemek gerektiğini söylemekle yetinirken, hukukçu kimliğiyle ısrarlı sorularımıza yanıt verdi. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Ödülleri töreni nedeniyle verdiği resepsiyonda öne çıkan iki konu Şemdinli olayları ve AİHM'nin türban kararıydı. Sezer, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, "AİHM kararıyla nokta konulmuştur görüşü art niyetlidir" açıklamasından kısa bir süre sonra yaptığı değerlendirmeyle Başbakan'dan çok farklı düşündüğünü vurguladı.Cumhurbaşkanı, AİHM kararının bağlayıcı olup olmadığı, hukuki açıdan bu konunun kapanıp kapanmadığı yolundaki sorulara şu karşılığı verdi:"AİHM kararı bağlayıcıdır. Bunda kuşku yok. Avrupa Birliği'nden gelen her isteği 'çok gereklidir' diye hemen yerine getirmeye çalışanların Avrupa'nın en yüksek mahkemesinin bu kararı karşısındaki tavırlarını takdirlerinize bırakıyorum. AİHM kararından önce kendi mahkememizin kararı var. Konu zaten Anayasa Mahkeme'mizin kararıyla kapanmıştı. Anayasa'nın 153. maddesi var, herkesi, her kurumu bağlıyor. Bu nedenle zaten bitmiş bir konuydu." 'Konu kapandı' "Şayet Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden tersine karar

Yazının Devamı

'Hakkâri'ye gidecek bir Allah'ın kulu yok mu?'

11 Kasım 2005

Ağar, dünkü görüşmemizde, Şemdinli'de ateş altında kalan polislerin telefonla yardım istemeleri olayını anlatırken, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun ilgisizliğinden yakındı. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, önceki Şemdinli'de ateş altında kalan polislerin kendisini arayarak yardım istemelerinin, hükümet açısından bir "zül" kabul edilmesi gerektiğini düşünüyor. Ağar, sorularımızı yanıtlarken olayı şöyle aktardı:"Biz partide toplantıdayken, Şemdinli'den polislerin aradığını söylediler. Telefonu aldım. Polisler bir köyün yakınında yoğun ateş altında kalmışlar. Bizi kurtarın diyor, müdahale edin, yardım gönderin diyor, telefonda. Şoke oldum. Hemen Hakkâri Valisi'ni, Emniyet Müdürü'nü aradım. Ulaşabildiğim herkesi aradım. Herkesi harekete geçirmeye çalıştım. Düşünebiliyor musunuz, polis memuru ta beni arayarak, ateş altından kurtulmaya çalışıyor. Bu zül ki ne zül! Kahroldum. Bir sorumlu, bir yetkili, polislerin güveneceği, ulaşacağı kimse yok mu! Yok ki, memurumuz o koşullarda beni arıyor. Hükümet açısından vahim bir durumdur bu. Güvenlik konularını ben hep siyaset dışında tutmaya özen gösteriyorum, ama bu kadar da olmaz ki!" 'Şoke oldum' DYP lideri, Hakkâri'de bugün yaşanan olayların

Yazının Devamı

Çankaya'da seçimin sancıları başladı

10 Kasım 2005

Siyasetin 2006'da "Çankaya ekseni"nde yoğunluk kazanacağı söylenebilir.İktidar partisi AKP'nin niyeti erken seçime gitmeden, 2007'ye mevcut parlamentoyla ulaşmak gibi görünüyor. Bu nedenle seçimlerin 5. yılda yapılmasını savunuyor. Buna karşılık muhalefet, Türkiye'de, 5 yılda bir seçimin hiç yapılmadığını, pratiğin 4 yılda bir seçim olduğu teziyle, 2006'da erken seçime gidilmesini istiyor. Bu talepte de cumhurbaşkanlığı seçiminin önemli bir faktör olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.Son günlerde, "Çankaya sancısı"na işaret eden işaretler arttı.TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi bittiğinde, Çankaya davetlerine türbanlıların çağrılmaması uygulamasının da biteceğini söyledi.Bir diğer önemli işaret ise CHP lideri Deniz Baykal'ın, partisinin grup toplantısında yaptığı son konuşmaydı.Baykal, bu konuşmasında cumhurbaşkanlığı seçimine geniş yer ayırdı. Cumhurbaşkanlığı seçimi Mayıs 2007'de yapılacak. Yaklaşık 1,5 yıl var. Ancak, siyasette "Çankaya sancıları" şimdiden başladı. Baykal, AKP iktidarını eleştirirken, laiklik üzerinde durdu. AKP'nin din istismarına dayalı politikalar izlediğini, iktidarın halkın oylarıyla gönderilmemesi halinde

Yazının Devamı

Çubukçu: Telefonum 24 saat açık

9 Kasım 2005

Bu yakın takibin nedeni kuşkusuz Malatya Çocuk Yuvası'nda yaşanan üzücü olaylardı. Çubukçu'nun bayramda yuvalara yaptığı ziyaretler de aynı nedenle adım adım izlendi.Çubukçu, Malatya olayları nedeniyle gündeme gelen yuva çocuklarının, siyasi veya sosyal şov aracı olarak kullanılmasından rahatsız olduğunu, bu nedenle ziyaretlerini, çocuklarla kurduğu özel iletişimini sessiz sedasız yürütmeye çalıştığını vurguluyor. Bayram süresince yakın takibe alınan bakanların başında çocuk ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu geldi. Çubukçu, bayramda Yener Süsoy'la yaptığı söyleşiye dönük tepkileri de abartılı buluyor. Süsoy'un samimi, içten bir söyleşi yaptığını, çocukların kendisine ulaşabilecekleri mesajını vermek için söylediği ("Muhbirlerim var") ifadesine karşı gösterilen tepkinin abartılı ve anlamsız olduğunu kaydediyor.Çubukçu, tepkilere yanıt vererek polemik yaratmak istemediğini, amacının çocuklarla iletişim hattını 24 saat açık tuttuğunun bilinmesi olduğunu anımsatıyor.Çocuklara özel telefonunu 24 saat açık tutmasının işlevini ise Çubukçu, şöyle aktarıyor:"Çocukların 24 saat bana ulaşabileceklerini bilmeleri onları olumlu etkiliyor. Bir güven duygusu veriyor. Bu, görev

Yazının Devamı

Baykal'a göre Erdoğan'ın 'türban teşhisi' yanlış ve tehlikeli

8 Kasım 2005

CHP lideri, Başbakan'ın bu olaylarla türban arasında bağlantı kurmasının, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler açısından da, Türk kamuoyuna verilen mesaj yönünden de devlet adamlığı sorumluluğuyla bağdaşmadığını söylüyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Fransa'daki olayları fitilleyen faktörlerden biri olarak "türban yasağı"nı göstermesini, CHP lideri Deniz Baykal hem yanlış hem de tehlikeli buluyor. Baykal'a göre Erdoğan'ın, Fransa'nın türban yasağını olayları fitilleyen faktörlerden biri olarak görmesi, AB değer ve kararlarıyla açık bir çelişki oluşturduğu gibi Türkiye açısından da "tahrik edici" bir nitelik taşıyor.Baykal, Erdoğan'ın teşhisini şöyle değerlendiriyor:"Bir kere Başbakan'ın yaptığı değerlendirme sığ bir bakış açısını ve türban saplantısını gösteriyor. Fransa'daki olayların ekonomik, sosyal nedenleri, gelir dağılımı, fırsat eşitliği, dışlanmışlık, insan kaçakçılığı, uyuşturucu gibi çok önemli temel faktörleri var. Ama Sayın Başbakan türban bağı kuruyor. Çünkü türban hiç aklından çıkmıyor. Başbakan'ın böyle bir gerekçe söylemesi ve Türkiye'de de en önemli sorunlarından biri olarak türbanı görmesi birlikte değerlendirilirse ne kadar tahrik edici, ne kadar tehlikeli,

Yazının Devamı