Demirel'e göre Türkiye'nin kazancı zararın def edilmesi

6 Ekim 2005

CHP, DYP ve ANAP'ın eleştirileri Müzakere Çerçeve Belgesi'nin taşıdığı olumsuz koşullar üzerinde yoğunlaşıyor. Önümüzdeki günlerde bu belgenin daha çok tartışılacağı da belli.42 yıl sonunda müzakere aşamasına ulaşılmasını ve tartışılan çerçeve belgesini, Türkiye yönetiminde en uzun süre sorumluluk üstlenmiş olan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel nasıl karşılıyor?Demirel, bu soruma Mecelle'den bir yanıt verdi: Ankara'nın, çerçeve belgesini kabul ederek Avrupa Birliği (AB) ile müzakereye oturmasına ilişkin tartışmalar sürüyor. "Mecelle'de şöyle bir kural vardır: Def-i mazarrat, celb-i menfaatten evladır. Bu kural, müzakere eşiğinin aşılmasını anlatmaya en uygun kuraldır."Demirel, Mecelle'den aktardığı kuralı tercüme ederek şöyle devam etti:"Bu kuralın manası şudur: Zarardan kurtulmak, menfaat elde etmekten daha önemlidir. Yani Türkiye, çerçeve belgesini kabul edip müzakereye başlayarak, zararı def etmiştir."Demirel, bu durumu ileride elde edilmesi muhtemel menfaatlerden daha önemli sayıyor. "Def edilen zarar"ı ise şöyle açıklıyor:"Türkiye, müzakere aşamasına 42 yılda geldi. Eğer ben bu şartlarda müzakereye oturmuyorum deseydi ne olurdu? Veya Avrupa Birliği (AB) müzakereyi açmasaydı?

Yazının Devamı

2.5 saatlik gecikmenin nedeni bir sözcük

5 Ekim 2005

Devreye ABD girdi. ABD Dışişleri Bakanı Rice, Erdoğan'ı aradı ve Kızılcahamam'dan Ankara'ya dönerken yolda yakaladı. Rice, Erdoğan'a, Güney Kıbrıs'ın NATO'ya başvurmayacağını, başvursa bile ABD'nin veto edeceğini belirterek sözlü güvence verdi. Ancak, Başbakan, bunun yeterli olmadığını, yazılı güvence istediğini kaydetti. Ankara'nın Müzakere Çerçeve Belgesi'ne (MÇB) itiraz ettiği temel konulardan biri, kamuoyuna "NATO maddesi" diye yansıyan, 5. paragraftı. Sonradan 7. paragraf olan bu maddenin Türkiye'nin NATO'daki veto hakkını bloke edebileceği, Güney Kıbrıs'ın NATO'ya girmesinin yolunu açabileceği kaygısı vardı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, bu haliyle metni kabul etmeyeceklerini Lüksemburg'a bildirmişlerdi. Erdoğan, AKP Genel Merkezi'ne geldikten sonra istediği yazılı güvence de geldi. Bu güvence AB Dönem Başkanı olarak İngiltere'nin deklarasyonuydu. Önce, bu deklarasyonun içeriği üzerinde tartışıldı. Metin, Erdoğan ve Gül'ün istediği gibi yazıldı.AKP Genel Merkezi şöyle çalışıyordu: Dışişleri Bakanı Gül ve Dışişleri yetkilileri yazışmaları yürütüyor, gelen yanıtlar son olarak Başbakan'ın önüne konuluyordu. NATO kaygısını giderecek metin de bu

Yazının Devamı

Baykal-Gül görüşmesi

4 Ekim 2005

Baykal, Gül'le yaptığı görüşmeye ilişkin sorularımı şöyle yanıtladı:- Dışişleri Bakanı yola çıkmadan sizi bilgilendirdiğini açıkladı. Tatmin oldunuz mu?- Tatmin olmam söz konusu değil. Ana muhalefet lideri böyle mi bilgilendirilir? Sayın Gül, yola çıkmadan hemen önce beni aradı ve sadece 'Mutabakata vardık, hareket ediyoruz, etmeden önce sizi bilgilendireyim dedim, dışarıdan duymuş olmayın' dedi. Böyle önemli bir konuda, ana muhalefet lideri böyle bilgilendirilmez. Ortada gördüğüm bir metin bile yok. Aşamalar hakkında hiçbir bilgi sahibi değiliz. Bunun nesinden tatmin olayım? Bu hareket tarzı ayıptır.- Siz Sayın Gül'e ne söylediniz?- Benim söylediğim, varılan mutabakatın sorunu çözmediğidir. Sayın Gül'e açıklanan ve televizyonlardan öğrendiğimiz mutabakat metninin, tüm Türkiye'nin beklentisini karşılamadığını belirttim. Metin, Güney Kıbrıs'ın girişimini engellemiyor. Deklarasyonun Türkiye açısından taahhüdü kaldırmadığını söyledim. Ve bu metnin çok tartışılacağını ifade ettim.Baykal, bu görüşmeyi yaptıktan sonra Gül'ün AKP Genel Merkezi'ni terk ettiğini televizyondan gördüğünü de ekledi. Ayaküstü bilgilendirilmiş olmasından duyduğu rahatsızlığı vurguladı. Dışişleri Bakanı

Yazının Devamı

Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek

1 Ekim 2005

Viyana'nın amacı nedir?En deneyimli diplomatlarımızdan CHP Milletvekili Şükrü Elekdağ, Viyana'nın tutumunu, AB içindeki Türkiye karşıtı cephenin bir taktiği olarak yorumluyor.Avusturya'nın öncülüğünü ve sözcülüğünü yaptığı Türkiye karşıtı cephenin izlediği taktikle ilgili olarak yaptığı benzetme de şu:"Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek". Avusturya'nın imtiyazlı ortaklık ısrarı, Avrupa Birliği'ni (AB) kilitlemiş görünüyor. Viyana'nın ısrarı nedeniyle AB, çerçeve belgesine nihai şeklini veremiyor. Avusturya, Türkiye için imtiyazlı ortaklıkta diretirken, Hırvatistan'la müzakerelerin açılmasını da istiyor. Elekdağ'a göre Avusturya'nın bu taktiğinin amacı, Türkiye'nin dikkatini "imtiyazlı ortaklık" konusuna çekmek. AB, imtiyazlı ortaklık öngörüsünün Türkiye'nin kırmızı çizgisi olduğunu biliyor. Ankara, bunun çerçeve belgede telaffuzu halinde masaya oturmayacağını açıklamıştı. Şimdi, Viyana imtiyazlı ortaklıkta son ana kadar ısrar edip Ankara'ya "ölümü gösterecek", son anda da vazgeçerek "sıtmaya razı" edecek. Sıtma, çerçeve belgesindeki ağır ve özel koşullar oluyor.Avusturya bu taktiği başarıya ulaştırırsa, bu arada Hırvatistan'la müzakerenin başlamasını da sağlamaya çalışacak.

Yazının Devamı

Sağlık Bakanı Akdağ: İnsan nesliyle oynayabilirler

30 Eylül 2005

Son örneklerinden biri embriyonik kök hücre çalışmaları oldu.Sağlık Bakanlığı, embriyonik kök hücre çalışmalarını durdurdu. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'ın ifadesiyle, bu yönde çalışma yapılmaması için bilim adamları uyarılmış oldu.Neden? Bilimsel gelişmenin hızı sık sık hukuku geride bırakıyor. Hukuk ve hukuk yapıcı olarak siyaset, bilimsel gelişmelere yetişmekte zorlanıyor. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, dün bu sorumuzu şöyle yanıtladı:"Hem etik hem de bilimsel nedenler var. Embriyonik kök hücre çalışması konusunda dünyada ve Türkiye'de bir hukuki düzenleme yok. Bu nedenle hukuki düzenlemeler yapılıncaya kadar bu çalışmalara girilmemesi gerektiği kararını aldık. Çünkü hem etik açıdan hem de bilimsel açıdan kaygılar var. Embriyonik kök hücre çalışmasında olduğu gibi örneğin klonlama çalışmasında da dünya ülkelerinin tutumu aynı değil. Bu çalışma için de görüş birliği ve hukuk birliği oluşturulamadı." Tutum farklı Prof. Akdağ, alınan kararın dini bir gerekçeye dayanmadığını, bu yöndeki yorumların yanlış olduğunu vurgulayarak, şu bilgiyi verdi:"Etik açıdan çalışma yapmak için bir heyet oluşturduk. Bu heyette Diyanet temsilcisinin de bulunması uygun görüldü. Böyle bir

Yazının Devamı

Avrupa Parlamentosu TBMM garantisi istiyor

29 Eylül 2005

Birincisi, Türkiye'nin, Gümrük Birliği'ni Güney Kıbrıs'ı da kapsayacak şekilde genişleten ek protokolle ilgiliydi. AP, ek protokolün onaylanmasına ilişkin oylamayı erteledi. Erteleme önerisinde bulunan Hıristiyan Demokrat grup gerekçe olarak TBMM'yi gösterdi. Ek protokolün önce TBMM tarafından onaylanması, sonra AP'de oylanması kabul edilmiş oldu.AP'nin ikinci kararı, Türkiye'nin Ermeni soykırımı iddiasını tanımasının, Avrupa Birliği (AB) üyeliği için önkoşul olmasına ilişkindi. Üçüncü karar ise, Türkiye'nin Güney Kıbrıs'ı tanımamasının müzakereleri kesebileceğiyle ilgiliydi.Lehteki karar ise Hıristiyan Demokratların, imtiyazlı ortaklık önerisinin reddedilmesiydi. Avrupa Parlamentosu (AP), dün Türkiye'yle ilgili bir seri karar aldı. Türkiye gündemiyle toplanan AP'nin aldığı kararların biri hariç hepsi Türkiye aleyhine... AP, ek protokolü onaylamayarak bir çelişki içine düştü. Bir yandan Türkiye'nin zaman yitirmeden ek protokolün gereğini yerine getirmesi, havaalanları ve limanlarını Rum gemilerine ve uçaklarına açması istenirken bir yandan da onay ertelenmiş oldu.AP'nin TBMM onayı aramasının başlıca nedeni, Ankara'nın ek protokolle birlikte yaptığı deklarasyon. Bu deklarasyonla,

Yazının Devamı

2 Ekim'de iki miting

28 Eylül 2005

Bir gün önce, 2 Ekim'de Türkiye'de iki büyük miting yapılacak. Biri Ankara'da, diğeri Diyarbakır'da...Ankara'daki mitingi Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) düzenliyor. MHP, mitingine "Başkent Ankara" mitingi adını veriyor.Diyarbakır'da "AB'ye Evet" adıyla yapılacak mitingin düzenleyicileri birçok kuruluş. Aralarında DEHAP, Demokratik Toplum Hareketi (DTH), bölge belediye başkanları, sendikalar, bünyesinde 33 sivil toplum kuruluşu bulunan Demokrasi Platformu gibi kuruluşlar var.2 Ekim'de Türkiye iki farklı görüntüye sahne olacak. Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki müzakerenin 3 Ekim'de başlaması bekleniyor. MHP'nin 2 Ekim mitingine "Başkent Ankara" adını vermesi elbette anlamlı. Son dönemlerde Diyarbakır'a özellikle AB yetkilileri ve ülkelerinden gösterilen ilgi ve bazı kesimlerce yapılan "başkent" yorum ve yakıştırmaları karşısında MHP, sert tepki vermişti. Müzakerelerin başlayacağı günden bir gün önce "Başkent Ankara" mitingi düzenlemesi MHP'nin "başkent" mesajına verdiği önemi de gösteriyor.MHP lideri Devlet Bahçeli'nin televizyondan canlı yayımlanacak olan konuşmasında hükümete ve sürece yönelik uyarılar da bulunması bekleniyor.Peki bu "AB'ye hayır" mitingi mi?MHP Genel

Yazının Devamı

Rumların NATO kapısını aralama girişimi

27 Eylül 2005

Müzakerelerin başlayacağı 3 Ekim'e çok az bir süre kalmışken, Rum yönetimi, çerçeve belgesine yeni koşullar koydurmaya çaba gösteriyor. Amaçlarından biri Güney Kıbrıs'ın NATO'ya üye olmak istemesi halinde Türkiye'nin "veto" yetkisini şimdiden "ipotek" altına almak. Rumların NATO'ya üye olmaları yönünde Türkiye engelini AB üzerinden aşmak.Çerçeve belgesine Rumların koydurmak istedikleri hüküm, Türkiye'nin, Güney Kıbrıs'ın uluslararası örgütlere ve anlaşmalara dahil olmasına engel olmaması, veto yetkisini kullanmaması...Böyle bir hüküm açıktan telaffuz edilmese de Güney Kıbrıs'ın NATO'ya girmesini hedefliyor. Her ne kadar, Türk yetkilileriyle yapılan görüşmelerde hedefin OECD gibi organizasyonlar olduğu söyleniyorsa da, tartışmalar NATO etrafında yoğunlaşıyor. Güney Kıbrıs'ın, 3 Ekim'de başlaması beklenen Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye müzakeresini "ipotek" altına alma girişimi sürüyor. Bu çaba sonucudur ki, AB, müzakere çerçeve belgesine bir türlü son şeklini veremedi. Türkiye'nin veto yetkisini kullanmayarak Yunanistan'ın NATO'ya dönüşünü sağlamasının ardından, şimdi de Kıbrıs sorunu bir çözüme bağlanmadan, Güney Kıbrıs'ın NATO'ya girmesi için kapının peşinen aralanması

Yazının Devamı