Türkiye'nin sınırları

21 Ağustos 2005

Çok güçlü bir destekle birlikte şiddetli terörün devlet otoritesini sarsma, alternatif otorite yaratma, bu yolla siyasallaşma, ikinci bir ulus bilinci yaratma yönünde çabaları siyaset alanında zemin bulmaya başladığından beri, Türkiye'de hükümetler ve devlet yeni stratejiler geliştirmişlerdir.Bu bağlamda alınan ve uygulanan kararların sadece iktidardaki siyasi partilerin kararı ve inisiyatifi olduğunu, sadece partilerin "reform" anlayışlarının sonucu olduğunu düşünmek yanıltıcı olur. Esasen "reformlar" dahil yansıtılan zihniyet değişiklikleri, yeni bakış açıları, toplu olarak "açılım" denilebilecek adımlarında bir "devlet politikası" karakteri vardır.Bu karakter, izlenen politikalarda "Türkiye'nin sınırları"nı da temsil eder. Türkiye, ayrılıkçı terörün dorukta olduğu 1990'lı yılların başından itibaren bir yandan silahlı mücadeleyi sürdürürken bir yandan da bu sürecin siyasi yansımalarını "bütünlük" içinde karşılayabilmenin yollarını aramaya başlamıştır. Örneğin Demirel'in "Kürt realitesini tanıyoruz" sözü de böyle bir arka plana sahiptir, Ecevit'in, Avrupa Birliği'ne aday ülke olma yolunda işe "idamın kaldırılması"yla başlaması da...AKP hükümetlerinin hızla attığı adımlarında

Yazının Devamı

Kürtler açısından nasıl bir Türkiye?

19 Ağustos 2005

Başbakan Erdoğan'ın, "Kürt sorunu vardır" söylemiyle Diyarbakır'a yaptığı ziyaretle başlayan "sorunun çözümü" tartışmaları içinde DEHAP, hükümetin muhatabının Öcalan olması gerektiğini ilan etti.DEHAP'ın bu kararı ve Öcalan'ı adres göstermesi şaşırtıcı değil. Yeni bir gelişme de değil. DEHAP'ın ortaya koyduğu tavrın, katıldığı DTH tarafından paylaşılacağını tahmin etmek de zor değil. DEHAP (Demokratik Halk Partisi), DTH'ye (Demokratik Toplum Hareketi) katılma kararı aldı. Bunu yaparken Abdullah Öcalan'a bağlılığını bildirdi. Katılma kararını açıklarken, "DEHAP, Sayın Abdullah Öcalan'ın sorunun çözümünde muhatap olma bakış açısının kabulünde rol oynamaya çalışmıştır" dedi. Bugün Başbakan'ın "Kürt sorunu" olarak tanımladığı olgunun tarihi gelişimine, bu çizgideki parti ve örgütler zincirine bakmak, olayları daha iyi anlamak ve yorumlamak açısından yararlı olacaktır.Öcalan'ın temsil ettiği çizgi, tarihi süreç içinde "paralel iki örgütlenme"yle bugüne kadar gelmiştir. Biri legal, diğeri illegal iki paralel örgütlenme seyri mevcuttur:Siyasi parti biçimindeki legal örgütlenme, HEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTH zincirini izler. Bunlar Anayasa Mahkemesi kapattıkça birbiri yerine kurulan siyasi

Yazının Devamı

Mumcu'nun teşhisi ve önerileri

18 Ağustos 2005

Mumcu, Başbakan Erdoğan'ın "Kürt sorunu" teşhisi ve ifadesinin yanlış olduğunu vurgulayarak, soruna "bölücülük sorunu" teşhisi konmasının daha doğru olacağını savundu. Mumcu, TBMM zemininde konunun ele alınması ve bir "milli strateji" belirlenmesi gerektiğini vurguladı. ANAVATAN lideri Erkan Mumcu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kürt sorunu" teşhisi ve Diyarbakır gezisiyle gündeme gelen konularla ilgili görüşlerini gazete temsilcileriyle paylaştı. Mumcu'ya göre Türkiye'nin önce ortak bir teşhiste bulunması gerekiyor. Sorunun "milli birlik ve bütünlük" sorunu olduğunu vurgulayan Mumcu'ya göre, hem teşhiste hem de çözüm yollarında oluşturulacak bir "milli politika" ile mücadeleyi sürdürmeli.ANAP lideri, Türkiye'nin karşılaştığı sorunu "uluslararası destek de gören bir bölücülük" olarak tanımlıyor. Olaya "bölücülük" yerine "Kürt sorunu" teşhisi konulması ve bu terminolojinin kullanılmasını ise, Abdullah Öcalan ve PKK tezlerinin resmileştirilmesi olarak görüyor. Bu nedenle de Başbakan Erdoğan'ın, bu terminolojiyi kullanmasının yanlış olduğunu savunuyor. "Kürtlerin sorunları demek başka, Kürt sorunu demek başkadır" diyen Mumcu, "Kürt sorunu-demokratik Cumhuriyet" kavramlarının PKK

Yazının Devamı

Demirel'in 'Kürt realitesi' ile Erdoğan'ın 'Kürt sorunu'

17 Ağustos 2005

Başbakan Erdoğan, İstanbul'da yaptığı konuşmada, "Bugün benim söylediklerimi 15 sene önce rahmetli Özal da söyledi, Sayın Demirel de söyledi..." diyerek, bir fark olmadığı mesajını verdi.Ama Demirel, öyle düşünmüyor. Başbakan'ın aksine, "Kürt realitesi" ile "Kürt sorunu"nu tanımak sözleri arasında önemli farklar olduğunu düşünüyor.9. Cumhurbaşkanı Demirel, dünkü görüşmemizde iki söylem arasındaki farkı anlattı. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, başbakan olarak 1992'de söylediği "Kürt realitesini tanıyoruz" sözü ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Kürt sorunu vardır" sözü aynı anlamda mıdır? Değilse aradaki fark nedir? Demirel, "Kürt realitesini tanıyoruz" derken neyi kastettiğini açıklarken şöyle dedi:"Ben 'Kürt realitesi' derken, Kürt diye bir insan vardır, bunu kabul ediyoruz dedim. Ne demek bu? Yani Kürt vardır ama Türk vatandaşıdır, demek. Türk olmak için illa Türk ırkından gelmek gerekmez. Türk ırkına mensup olarak da Türk vardır ama Türk sözü ırki anlamının üzerinde anlam taşır. Bir milletin adıdır. Bu millet tanımı ise ırka dayanmaz. Türk milleti, kavramı budur. Türk milletinin içinde başka ırktan gelenler de olabilir. Irki olarak Türk olması diye bir koşul yoktur. Siz ırki

Yazının Devamı

'Bu süreç İmralı'yla pazarlığa gider'

16 Ağustos 2005

Baykal'dan Erdoğan'a yanıt: Baykal, "Erdoğan adına bize, CHP de (Kürt sorunu) demiş, 8 yıl önceki raporda CHP de aynı söylemi kullanmış diyerek eleştiri yöneltenler yanılıyorlar" diyerek şu değerlendirmeyi yaptı: CHP Lideri Deniz Baykal, Başbakan Erdoğan'ın "Kürt sorunu vardır" ve "daha fazla demokrasi ile çözülecektir" söyleminin, "Başbakan'ı İmralı'yla (Öcalan'ı kastediyor) pazarlığa götürecek" yanlış bir gidişin başlangıcı olduğunu belirtti. "Biz 8 yıl önce bu raporu hazırladığımızda etnik kimlik henüz hukuk alanı dışındaydı. İnsanların anadilini konuşması, öğrenmesi, anadilinde müzik yapması, müzik dinlemesi, yayın yapması, kitap basması suçtu. Bizim yaklaşımımız insanların anadilini konuşabilmeleri, öğrenebilmeleri, anadillerinde müzik yapmaları, dinlemeleri, kitap okuyup yazabilmeleriydi. Özetle kültürlerini yaşayabilmelerini sağlamaktı. Ve bu, bireysel haklar niteliğinde savunduğumuz demokratikleşme adımlarıydı. Bizim Kürt sorunu dediğimiz buydu. Nitekim, bu olanaklar anayasa ve yasalarda yapılan değişikliklerle sağlanmıştır. Şimdi bunlar suç değildir. CHP'nin ortaya koyduğu raporun özü ve amacı buydu. Oysa Başbakan'ın telaffuz ettiği ve kabullendiğini açıkladığı Kürt

Yazının Devamı

Tek millet ve Kürt sorunu

14 Ağustos 2005

Bu çerçeve içinde "Kürt sorunu"nun kaynağı ile Başbakan Erdoğan'ın yaklaşımı arasında ciddi çelişki söz konusudur.Dün bu köşede aktarmaya çalıştığımız gibi, Kürt sorunu olarak tanımlanan olgunun Türkiye Cumhuriyeti ile sorunlu olduğu alan, "millet" yaklaşımındadır. Öcalan, PKK ve siyasi yandaşlarının tezi, Türkiye'nin "tek millet"ten oluşmadığıdır. Aksine, Kürt tezi, "iki millet" iddiasına dayanır ve Türkiye'nin buna göre yapılandırılmasını hedefler. Başbakan Erdoğan'ın "tek millet" söylemi, zaten Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesidir. Nitekim Anayasa'nın divacesi ve birçok maddesine bu anlayış yansıtılmıştır. Buna yapılan itiraz Kürt sorununun esasını oluşturur. Öcalan, PKK ve siyasi yandaşlarının "Kürt sorununa" yaklaşımları, etno-politik yaklaşımdır. Başbakan Erdoğan, "Kürt sorunu" kavramını kullanmakla birlikte, Diyarbakır'da yaptığı konuşmayla, sadece Kürtler için değil, diğer etnik gruplar için de etno-politik yaklaşımı kabul etmemiştir.Büyük umutlar bağlanan Diyarbakır ziyaretinde, halkın ilgisini esirgemesi belki de önce Başbakan'ın bu anlamdaki yaklaşımını görmek istemesinden kaynaklanmış olabilir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kürt sorunu"nu kabul ettikten

Yazının Devamı

Kürt sorunu nedir?

13 Ağustos 2005

Başbakan'ın "tarihi ve cesur" bir adım olarak nitelenen Kürt sorununun varlığını kabul eden konuşmasına karşılık, Diyarbakır halkı tarafından coşkuyla karşılanıp kucaklandığını söyleyemeyiz.Erdoğan'ı Diyarbakır'da karşılayan ve dinleyen grup cılızdı. Bu gözlemi törende Başbakan'ı dinleyen Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de aktardı.Erdoğan'ın özellikle görüşmeye katılan aydınlarımız tarafından "dönüm noktası" olarak nitelenen bu "atağına" Diyarbakır halkı aynı "heyecan ve hararetle" karşılık vermedi.Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır konuşmasında dikkat çeken bir yön de aydınlara yaptığı konuşmayla kıyaslandığında tonlama ve vurgularındaki farklılıktı. Ankara'da Kürt sorununun varlığına ve demokrasi içinde çözüleceğine vurgu yapan Erdoğan, Diyarbakır'da "tek bayrak, tek millet, tek devlet" vurgusu yaptı ve kabul ettiği sorunun bu çerçeve içinde çözüleceğini söyledi. Keza, üç kırmızı çizgi ilan ederek, etnik, bölgesel ve dini milliyetçiliğe karşı olduklarını ve etnik aidiyetlerin de "alt kimlik" olduğunu vurguladı.Bu çerçeveye sokulacak bir "Kürt sorunu", acaba hangi Kürt sorunudur? Diyarbakır'ın anladığı Kürt sorunu bu çerçeve midir? Başbakan'ın Ankara'daki

Yazının Devamı

Baykal: Erdoğan, ikili Türkiye'ye angaje oluyor

12 Ağustos 2005

Başbakan Erdoğan'ın bu yaklaşımına ana muhalefet partisi CHP'nin lideri Deniz Baykal nasıl bakıyor?CHP lideri, Başbakan'ın büyük bir tarihi hata içinde olduğunu ve Türkiye'yi tarihi hataya sürükleyecek tehlikeli işaretler verdiğini düşünüyor. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'a bugün yapacağı ziyaret öncesinde "Kürt sorunu"nu kabul ettiğini ve sorunun demokratikleşme içinde çözüleceğini açıklaması geniş yankı uyandırdı. Baykal, Erdoğan'ın yansıttığı yaklaşımın, Türkiye Cumhuriyeti'nin Atatürk tarafından atılmış temellerine ve kuruluş felsefesine aykırılık taşıdığını, Atatürk'ün ulus anlayışına uymadığını, Anayasa'daki Cumhuriyet ve ulus tanımıyla bağdaşmadığını vurgulayarak, şu değerlendirmeyi yaptı:"Başbakan'ın sergilediği yaklaşım ve kullandığı ifadeler zihinsel bir kırılma yaşadığını gösteriyor. Bir süre Kürt sorunu yoktur, sanaldır diyen Başbakan'ın bu düşüncesinde kırılma olmuş. Şimdi Kürt sorunu vardır, diyor. Sorunu bir terör ve terör örgütü sorunu olarak değil de, bir etnisite sorunu olarak görüyorsa ve bunun siyasi alana yansıtılmasında sakınca görmüyorsa, o zaman ciddi zihinsel kırılma yaşadığı söylenebilir. Ki bu, Türkiye Cumhuriyeti'ne, onun temellerine, ulus

Yazının Devamı