Müfettişler...

11 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
Kamu reformu yasasıyla teftiş kurulları kaldırılıyor. Tasarının gerekçesi özetle müfettişlerin işe yaramadığı yargısına dayanıyor. İktidar sözcüleri gerekçeyi savunuyorlar. Diyorlar ki:
"Müfettişler işe yarasaydı bu kadar yolsuzluk yapılır mıydı? Bu yolsuzluklar yapılırken müfettişler neredeydi?"
Bu gerekçe ve sav gerçeklerden çok uzaktır. Yolsuzlukları yapanlar ve kapatanlar müfettişler değildir.
Aksine, yolsuzlukları ortaya çıkaranlar, kamuya mal edenler müfettişlerdir. Teftişe karşın yolsuzlukların devam etmesinin nedeni, yönetimler, özellikle de siyasi iktidarlardır.
Sadece yakın zamanda kamuoyuna yansımış yolsuzluk dosyaları anımsanırsa, müfettişlerin ne işe yaradığı çok rahatlıkla görülebilir.

Yazının Devamı

Ağlamak değil anlamak lazım

10 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
Bugün 10 Kasım. Atatürk'ün ölüm yıldönümü.
10 Kasım'larda ağlayarak, 29 Ekim'lerde gülerek, Atatürk'ü anmanın yeterli olmadığı, bugün yaşadığımız süreçte açıkça ortaya çıkmış durumda...
Oysa yapılması gereken Atatürk için ağlamak değil, onu anlamaya ve anlatmaya çalışmaktı. Bu bugün için eskisinden çok daha büyük bir gereksinim.
Atatürk'ün kurduğu demokratik, laik Cumhuriyet'in dayanağını ve hedefini oluşturan üç temel sürecin, ciddi biçimde kesintiye uğratıldığı gerçeğini görmek gerekiyor.
Bu üç süreç neydi?

Yazının Devamı

Irak politikası

9 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
Hükümetin, Irak'a asker gönderme yetkisini kullanmayacağını açıklamasıyla yeni bir aşamaya gelindi. Ankara bu kararı Washington'un isteğiyle aldı. Washington ise bu talebi başta Kürt liderler olmak üzere Irak Geçici Yönetimi istediği için Ankara'ya iletti. Sonuç olarak, ABD, başından beri yaptığı gibi Kürt liderlerin söylediğini esas aldı.
Bu sonuca Washington ve Ankara açısından bakarsak... ABD, Irak'ı işgal etmesinden önce de Türk askeri istemiyordu. Anımsanacağı üzere 1 Mart tezkeresi öncesindeki müzakere sürecinde ABD, Türkiye üzerinden Irak'a girmek için diretti. Bu talebini müzakere ederken de Türk askerinin Kuzey Irak'a girmesini istemedi. Sadece ABD askerlerinin girmesi için müzakere etti.
Ancak, Ankara'nın direnmesi ve ABD'nin Irak işgalinde Kuzey Cephesi'ni çok önemsemesi nedeniyle Türk askerinin de ABD güçleriyle Kuzey Irak'a girmesine razı oldu. Bunun koşulları da 1 Mart tezkeresinin uygulama çerçevesini oluşturan mutabakat zaptında yer aldı. 1 Mart tezkeresi kabul edilmeyince, uygulanamadı.
ABD, büyük bir kuzey cephesi açmadan da işgali gerçekleştireceğini bilseydi, 1 Mart öncesinde mecbur kaldığı Türk askerinin girişini yine kabul

Yazının Devamı

Gül'den imalı mesaj

8 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
Dışişleri Bakanlığı'nın, hükümetin Irak'a asker gönderme yetkisini kullanmayacağına dönük açıklama yapmasından sonra Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'le görüştük.
Gül, sorularımızı yanıtlarken, kararın ardındaki gelişmeleri şöyle anlattı:
"ABD bizden asker talebinde bulundu. Irak'ın istikrara kavuşmasına katkısı olur düşüncesiyle biz de bunu olumlu karşıladık ve tezkereyi çıkarttık. Bizim amacımız bir yandan Irak'ın normalleşmesini hızlandırmak, bir yandan Irak halkının ihtiyaçlarını karşılamak, bir yandan da müttefikliğin gereğini yerine getirmekti. Bu kararı aldıktan sonra ABD'de ve Irak'ta bazı çevrelerde birtakım tereddütler oluştu. Biz de bunun sonucunu bekledik. Ve açıkladığımız şekilde mutabakata varmış olduk."
Dışişleri Bakanı Gül'e ABD Dışişleri Bakanı Powell'la yaptığı görüşmeyi ve edindiği izlenimi sorduk. Gül, görüşmeyi şöyle özetledi:
"Sayın Powell dün (önceki gün) vardıkları sonuçla ilgili olarak beni aradı. ABD'nin Türkiye'nin aldığı karardan dolayı müteşekkir olduğunu ifade etti. Özellikle, başka hiçbir ülke böyle bir karar almadan ve BM'den de bir karar çıkmadan önce Türkiye'nin karar almasının müttefiklik

Yazının Devamı

Hükümetin Kıbrıs hatası

7 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
Avrupa Birliği, Türkiye'ye karşı Kıbrıs'ı "bal" gibi koşul olarak öne sürdü. Ve ne kadar "iyi" ettiğini de Verheugen'in ağzından açıkladı: Bunu bilinçli olarak yaptık, bu bir siyasi mesajdır.
Tercüme edecek olursak: Kıbrıs koşulunu koştuk...
Şimdi Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül, istedikleri kadar, "bu koşul değildir, Kopenhag siyasi kriterleri arasında yoktur" derlerse desinler, bu bir siyasi koşuldur.
Hem de hükümet tarafından "peşinen" kabul edilmiş bir koşuldur.
Neden?

Yazının Devamı

Etkin denetim

5 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
Türkiye'de hantal, engelleyici bir bürokratik yapı olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Karar vermeyi her aşamada bir yukarıya kaydıran, inisiyatif kullanmayı yasaklayan, bilgi vermeyi suç sayan kamu rejimimizin çağın gerisinde kaldığı gibi, bu yapı ile vatandaşa eziyet ettiği de gerçektir.
Bu açılardan bakıldığında kamu işlemlerinin sadeleştirilmesi, alt kademeleri yetki göçerimi yapılması, yetki - sorumluluk dengesinin kurulması ve yerel nitelikli iş ve işlemlerin yerel mekanizmaya bırakılması doğru bir yaklaşımdır.
Bu amaçla yapılacak düzenlemeler verimliliği artıracağı gibi harcama ve zaman tasarrufu da sağlayacaktır.
Ancak, bu tür reformların yerine oturabilmesi ve bekleneni verebilmesi büyük ölçüde altyapısının hazırlanmasına, koşulların olgunlaşmasına da bağlıdır. Bu açılardan önemli eksiklikler varsa, mutlaka bir geçiş ve uyum süresi tanınması gerekir.

Yazının Devamı

Gül memnun

4 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Şam Zirvesi'nde ulaşılan sonuçlardan memnun görünüyor.
Gül'ün memnuniyeti nereden kaynaklanıyor?
Yakın kurmaylarına göre memnuniyetin nedenleri şöyle:
1- Şam bildirisinde Irak'ın toprak bütünlüğü konusunda yedi ülke güvence vermiş oldu.
2- Bildiriye de yansıdığı gibi Irak topraklarının terör örgütlerince kullanılmasına karşı ortak tavır alınması kararlaştırıldı.

Yazının Devamı

Yedi benzemez

3 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
Suriye'nin başkenti Şam'da toplanan "Irak zirvesi" sona erdi. Zirveye davet edilen Irak Geçici Yönetimi'nin Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Şam'a gitmedi.
Gidemezdi, çünkü ABD'li büyükleri izin vermediler.
Savaş öncesindeki girişimler de gösterdi ki, Washington, Türkiye ve İran'ın da içlerinde bulunduğu bir "Arap bloku" görüntüsünden hoşlanmıyor. Kaldı ki, bu eksendeki girişimler de Washington'u yönlendiremediği gibi sonucu da etkili olmuyor.
Kaldı ki, zirveyi gerçekleştiren ülkelere bakıldığında, ortak bir tutum almaları ve bunu ısrarlı sürdürmelerinin mümkün olmadığı da açıkça görülüyor.
"7 benzemez" ülkenin, ABD'ye karşı ortak bir güç oluşturmaları zaten olası değil.

Yazının Devamı