Terörün boyutları

6 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
İstanbul'da gerçekleşen saldırılardan sonra ortaya çıkan bilgiler de gösterdi ki, dünya yeni bir terör tipi ve dalgasıyla karşı karşıya...
Türkiye de bu terörün alanı ve hedefleri arasında...
Terör uzmanları da, bu terör tipinin, yüksek teknoloji, yüksek düzeyde eğitilmiş insan ve yeni bir örgütlenme modeline dayandığını kabul ve ifade ediyorlar.
Türkiye'de gerçekleşen eylemlerin ikiz patlamalar biçiminde olması, kullanılan malzeme ve örgütlenme modeliyle El Kaide'yle bağlantılı olduğu veya en azından ona özenen kişilerce gerçekleştirildiği kanısı yaygın. Bu tip teröre kaynaklık eden zeminin ise daha çok Çeçenistan, Afganistan, Irak, Bosna gibi ülkelere giden, oralarda savaşan veya eğitim alan, Türkiye'ye döndükten sonra da kendi çevrelerinde benzeri örgütlenmelere yönelen kişilerden oluştuğu kamuoyuna yansıyan bilgiler arasında...
Son 20 yılını ağır bir terör saldırısı altında mücadeleyle geçiren ve örnek sayılabilecek bir başarı elde eden Türkiye'nin, yeni tip terörün de hedefi konumunda olduğu dikkate alınırsa, zaman yitirmeden yeni tip terörü karşı da gerekli önlemleri alması gerektiği açıktır.

Yazının Devamı

DSP Okulu

5 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
Ecevit'in DSP Genel Başkanlığı'nı bırakacağını açıklamasından sonra, yeni genel başkan kim olacak sorusu gündeme geldi.
Merak edilen, Ecevitler'in adaylardan birini işaret edip etmeyecekleri...
Yanıtı aranan bir diğer soru da Ecevit'in bu kararını neden seçimlerden önce açıkladığı? Zamanlamasının özel bir mesajı olup olmadığı?
DSP Genel Başkanı Ecevit'e dün bu soruları yönelttim.
Yanıtları şöyle oldu:

Yazının Devamı

Loizidu örneği

4 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
Türkiye, Loizidu davasında tazminatı ödedi. Böylece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararı bir yönüyle infaz edilmiş oldu. Ankara, tazminatı ödemeyi kabul ederken, davanın "emsal" oluşturmaması için de Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği'nden söz aldı. Bu söz kayda geçirildi.
Tazminatın ödenmesi ve emsal oluşturmaması kaydının düşülmesini, Türkiye'nin ve KKTC'nin zaferi olarak yorumlayanlar var. Aynı zafer havası Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetiminde de gözleniyor. Rumlar da alınan sonucu kendileri açısından zafer olarak niteliyorlar.
Bir mücadelede her iki tarafın da "zafer" kazanması pek görülmüş değildir. Kimin zafer kazandığını kuşkusuz zaman gösterecek.
Ancak, Türkiye ve KKTC açısından duruma bakıldığında, erken bir zafer ilanıyla karşı karşıya olduğumuz söylenebilir.
Şöyle ki:

Yazının Devamı

Örnek işbirliği

3 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
İstanbul saldırılarından sonra terörle mücadelede örnek işbirliğini Suriye gösterdi. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün olayla ilgili kişilerin Suriye'ye kaçtıklarını belirleyip Jandarma Genel Komutanlığı'na bildirmesinden sonra, 22 kişi Suriye'de yakalanıp Türkiye'ye teslim edildi.
Jandarma Genel Komutanlığı Suriyeli muhatabıyla telefon irtibatı kurmasından yarım saat sonra harekete geçen Suriye güvenlik birimleri, söz konusu kişileri yakalayıp sınırda Türk güvenlik güçlerine teslim ettiler.
Türkiye ile Suriye arasında giderek iyileşen bu ilişkilerin kökenini 22.10.1998'de imzalanan Adana Mutabakatı oluşturuyor.
Abdullah Öcalan'ın Suriye'den çıkarılması, PKK kamplarının dağıtılmasından bu yana Suriye, Türkiye'nin terörle mücadele konusundaki beklentilerini karşılamaya büyük özen gösteriyor. Oysa yıllarca PKK'ya ev sahipliği yapan bu ülkenin, Türkiye'nin yaşadığı acılı terör sürecinde sorumluluğu bulunduğu biliniyordu. Türkiye - Suriye ilişkilerinin o günlerden bugünlere gelmesi çok büyük bir ilerleme kuşkusuz.
O kadar ki Adana Mutabakatı'ndan sonra Jandarma Genel Komutanlığı ile Suriye'deki karşı kurum arasında özel telefon hattı kuruldu. Bu hattan

Yazının Devamı

Ecevit'in kararı

2 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
Bülent Ecevit, DSP kurultayında genel başkanlığa aday olmayacağını açıkladı. Yaklaşık yarım yüzyıllık siyasi yaşamı boyunca Türkiye'nin kaderinde etkili olan Ecevit, aktif siyasi yaşamını kendi kararıyla noktalamış oluyor.
Kuşku yok ki, kurultay sonrasında, "onursal başkan" konumunda DSP'ye fikri katkılarını sürdürecektir.
Ecevit'le kararını açıklamasından sonra konuştum. DSP lideri, Türkiye'ye ve özellikle DSP'li gençlere çağrıda bulunurken, iki tehlikeden söz etti:
1- Atatürk devrim ve ilkeleri ile Cumhuriyetimizin laik niteliği tehlikeyle karşı karşıyadır.
2- Türkiye dış politika alanında, özellikle de Ortadoğu ile ilgili olarak çok ciddi tehlikeli bir süreçten geçmektedir.

Yazının Devamı

Sezer'in uyarısı...

25 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
İstanbul saldırıları gösterdi ki, Türkiye'nin terörle mücadelede rehavete kapılma lüksü yok.
20 yıllık ağır terör sürecini on binlerce can kaybı, milyarlarca dolar ekonomik kayıpla durdurabilen Türkiye'nin terörün hedefi olmaktan çıkmadığı anlaşıldı.
Belki bu kez farklı nitelikte bir terör saldırısıyla karşı karşıya kaldı. Cephede yenilgiye uğrattığı terörün her an yeniden canlanma olasılığı da yüksek.
Türkiye'nin yeniden terör sürecine sürüklenmeye çalışıldığına kuşku yok. Bu kez, Irak ve Ortadoğu'da yaşanan kaosun terör yoluyla Türkiye'ye ihraç çabaları, aynı yolla küresel çatışmaların Türkiye'ye doğru genişletilme amacı ön planda görünüyor. Din motifli terörle etnik eksenli terörün aynı zamanda tırmanışa geçmesi olasılığı göz ardı edilmemeli. Her ikisinin de Irak'ın işgaliyle doğan ortamda Türkiye'ye yönelmeleri dikkate alınmalı.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, bayram mesajında bu ilişkiyi şu sözlerle ifade etti:

Yazının Devamı

Tehlikeli yaklaşımlar

24 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
İstanbul'da gerçekleşen terör saldırıları Türkiye'nin sıkıntılı bir süreç yaşayacağını gösteriyor.
Bu gerçek ülkemizde herkesin ve her kesimin teröre karşı ortak bir duruş sergilemesini zorunlu kılıyor.
Hemen belirtmekte fayda var ki, birbirimize düşmenin hiç zamanı değil. Aksine dayanışmanın zamanı, sırası...
Oysa, İstanbul saldırılarından sonra tehlikeli yaklaşımlar gözlüyoruz.
Bunlardan birisi hükümet yetkililerinin ve hükümete yakın çevrelerin, bu terör eylemlerinin El Kaide veya benzeri örgütlerce üstlenilmesi, buna ilişkin göstergeleri kabullenme çabasına girmeleri. Bu düşünceyle "bu eylemi radikal İslami karakterli örgütler yapmış olamazlar, olsalar bile hedefleri Türkiye olamaz" gibi bir savunma yaklaşımı geliştirmeleri.

Yazının Devamı

Kerem Yılmazer

23 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
İstanbul'daki terör saldırılarında yaşamını yitiren 27 masum vatandaşımız arasında sanatçı Kerem Yılmazer'in de bulunduğunu duyuran altyazıyı okuduğumda, gözlerimin önüne temiz ve güleç yüzü geldi.
Birkaç saniye içinde Türk sinemasından anımsadığım birkaç görüntüsü arka arkaya geçti belleğimden. Nedense "Düğün" filminde netleşti görüntü...
Telefona sarılıp, "O Kerem Yılmazer mi?" diye sorduğum arkadaşların, "maalesef" diyerek, hayalimde canlandırdığım görüntüyü doğrulamaları, üzüntümü artırdı.
Kısa bir süre sonra da gözlerimin önüne gelen görüntüsü televizyon ekranlarına da yansıyınca, kafamdaki düşüncenin, film karelerinden anımsadığım portrelerin, hissettiğim burukluğun tekzip umudu kalmadı...
İlerleyen haber kuşaklarında, onlarca dizi ve belgesele can veren o tanıdık, berrak sesin Kerem Yılmazer'e ait olduğunu öğrendiğimde, şaşırmadım. O tanıdık sesin berraklığı, güzelliği, gözümün önündeki temiz ve berrak yüzle o kadar örtüşüyordu ki... O ses bu yüze, bu yüz o sese yakışıyordu.

Yazının Devamı