<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Bazı kurumlara siyasetin hiç ama hiç bulaştırılmaması gerekir. Örneğin, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu gibi...
Dünya, bilim ve teknoloji alanında kıyasıya bir yarış içindeyken, TÜBİTAK aylardır başkan sorunuyla uğraşıyor.
Bütün Türkiye'nin büyük heyecanla beklediği BİLSAT - 1 araştırma uydusu geçtiğimiz günlerde yörüngesine oturtuldu. Bu uydunun geliştirilmesi ve yapımında TÜBİTAK uzmanlarının büyük katkısı var.
Türkiye 21. yüzyılda uydusunu, uçağını, denizaltısını, sismik araştırma gemisini, yangın söndürme uçağını, tankını, topunu, kök hücreyle organ tedavisini yapabilen ülkeler arasında ve onlarla yarış içinde olmak zorunda.
Bu alanlarda ülkemizin hiç de küçümsenmeyecek mesafeler kat ettiğini biliyoruz.
Çankayanın etkisiyle hükümetin genel bir yetki yasası çıkarmak yerine, asker göndermek üzere izin tezkeresi sevk etme eğilimine girdiği ortaya çıktı.Bu tercih Anayasa ve TBMMnin yetkileri açısından daha uygun bir yol olarak görülüyor.1 Mart tezkeresinin geri çevrilmesinden sonra Türkiyeye karşı olumsuz bir tutuma giren ABD için Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, "Umarım yeniden kapımızı çalmak zorunda kalmazlar" demişti. Bu öngörü doğru çıktı. ABD yeniden Türkiyenin kapısını çaldı.ABDnin Türkiyeye duyduğu ihtiyacın büyüklüğü, son zamanlarda Ankaraya karşı izlenen politika ile Iraktan gelen haberlerden de belli oluyor. Iraktaki birliklerini değiştiremeyen ABDnin askere duyduğu ihtiyaç açık. Türk askeri istemeyiz diye sert çıkışlar yapan Kürt grupların, Ankara ile temasa geçmeleri ve bu yönde ABDden baskı görmeleri de bir başka gösterge. Yine, PKK / KADEK konusunda tezkere Meclise gelmeden ortak bir eylem planı üzerinde mutabakat açıklanması da bir diğer ölçü.Bu süreç Başbakan Erdoğan için iki açıdan önemli bir sınav niteliği taşıyor.Birincisi, tezkerenin Meclisten geçirilmesi. Erdoğanın liderliği açısından bu bir ölçü oluşturacak. 1 Martta olduğu gibi tezkerenin AKP grubuna
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Hükümetin Irak'a asker gönderilmesine ilişkin tezkereyi önümüzdeki hafta Meclis'e sevk edeceği anlaşıldı.
Çankaya'nın etkisiyle hükümetin genel bir yetki yasası çıkarmak yerine, asker göndermek üzere izin tezkeresi sevk etme eğilimine girdiği ortaya çıktı.
Bu tercih Anayasa ve TBMM'nin yetkileri açısından daha uygun bir yol olarak görülüyor.
1 Mart tezkeresinin geri çevrilmesinden sonra Türkiye'ye karşı olumsuz bir tutuma giren ABD için Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, "Umarım yeniden kapımızı çalmak zorunda kalmazlar" demişti. Bu öngörü doğru çıktı. ABD yeniden Türkiye'nin kapısını çaldı.
ABD'nin Türkiye'ye duyduğu ihtiyacın büyüklüğü, son zamanlarda Ankara'ya karşı izlenen politika ile Irak'tan gelen haberlerden de belli oluyor. Irak'taki birliklerini değiştiremeyen ABD'nin askere duyduğu ihtiyaç açık. Türk askeri istemeyiz diye sert çıkışlar yapan Kürt grupların, Ankara ile temasa geçmeleri ve bu yönde ABD'den baskı görmeleri de bir başka gösterge. Yine, PKK / KADEK konusunda tezkere Meclis'e gelmeden ortak bir eylem planı üzerinde mutabakat açıklanması da bir diğer ölçü.
Türk ve ABD heyetleri arasında dün yapılan ikinci tur görüşmeler sonucunda, PKK / KADEKle ilgili olarak Türkiye ve ABDnin ortak bir eylem planı üzerinde mutabakata vardıkları açıklandı.Türk heyetine başkanlık eden Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi Nabi Şensoy, Ankaranın beklentilerine uygun bir mutabakata ulaşıldığını açıkladı.Büyükelçi Şensoy, yürütülen müzakere ve varılan sonuçtan memnun görünüyor. Ankaranın 1 Mart öncesinde olduğu gibi bu kez de başarılı bir müzakere yürüttüğü anlaşılıyor.Büyükelçi Şensoyun sözünü ettiği mutabakatın en önemli yönü, Türkiye ile ABDnin siyasi olarak amaç birliğine ulaştıklarını açıklamış olmalarıdır. Bu amaç, PKK / KADEKin Kuzey Iraktan tasfiyesi olarak tanımlanıyor.Irak konusunda bugüne kadar siyasi amaç birliği sağlayamayan Türkiye ve ABDnin, dün vardıkları mutabakat, Irakın geneli konusunda da siyasi amaç birliği oluşturmaları açısından bir başlangıç olabilir.Resmi olarak kabul edilmese de, fiilen Ankaranın asker gönderme kararını, PKK / KADEK konusunda beklentilerinin karşılanmasına bağladığı açıktır. ABD tarafı da bunu bildiği için ve Türkiyeye genel ihtiyacı sürdüğü için, dünkü adımı attığı söylenebilir.Bu noktada bir
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Ankara, Irak'a asker gönderme kararından önce, PKK / KADEK konusunda ABD'den bir adım atmasını bekliyordu. Bu beklentiyi hem Başbakan Erdoğan, hem de Dışişleri Bakanı Gül açıklamışlardı.
Türk ve ABD heyetleri arasında dün yapılan ikinci tur görüşmeler sonucunda, PKK / KADEK'le ilgili olarak Türkiye ve ABD'nin ortak bir eylem planı üzerinde mutabakata vardıkları açıklandı.
Türk heyetine başkanlık eden Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi Nabi Şensoy, Ankara'nın beklentilerine uygun bir mutabakata ulaşıldığını açıkladı.
Büyükelçi Şensoy, yürütülen müzakere ve varılan sonuçtan memnun görünüyor. Ankara'nın 1 Mart öncesinde olduğu gibi bu kez de başarılı bir müzakere yürüttüğü anlaşılıyor.
Büyükelçi Şensoy'un sözünü ettiği mutabakatın en önemli yönü, Türkiye ile ABD'nin siyasi olarak amaç birliğine ulaştıklarını açıklamış olmalarıdır. Bu amaç, PKK / KADEK'in Kuzey Irak'tan tasfiyesi olarak tanımlanıyor.
TBMMnin açıldığı bugünlerde Türkiye, 8.5 milyar dolarlık kredi için konulan "Kuzey Iraka tek taraflı girmeme" koşulunu tartışıyor. Bu koşul doğrudan Türkiyenin egemenliğini ilgilendiren bir nitelik taşıyor.Devlet Bakanı Ali Babacanın, Dubaide imza attığı kredi anlaşması, ABD Senatosunun çıkardığı ek bütçe yasasındaki bu hükme atıfta bulunuyor. Böylece, ABD Senatosunun tek taraflı olarak aldığı bir kararı, iki taraflı hale getiriyor.Babacan, bu imzayı atmadan önce söz konusu atıf hükmünün Dışişleri Bakanlığına gönderildiğini ve bir sakınca olmadığı yönünde görüş bildirildiğini kaydediyor. Bu hükmün Hazineden sorumlu Devlet Bakanlığından çok Dışişleri ve Genelkurmayı ilgilendirdiğinin altını çiziyor. Dışişleri Bakanı Gül ise bu konuda yöneltilen sorulara tepkili yanıt veriyor. `İstenmiyorsa, almayız, geri veririz anlamında yorumlar yapıyor.ABDnin Ankara Büyükelçiliği yetkilileri ise, ABD Senatosunun bu hükmü, geçtiğimiz nisan ayında Türkiyenin Irak sınırına askeri yığınak yapması nedeniyle konulduğunu belirtiyor. Ayrıca hükmün, Türkiyenin tek taraflı Iraka girmesini önlemeye yönelik olduğu, ancak, ABD ile Türkiyenin ortak girişimlerde bulunmasına engel olmadığını söylüyor. Nisan
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
TBMM, dün açıldı. 22. dönemin 2. yasama yılı başladı. TBMM, dünyada bağımsızlık savaşı yönetmiş ilk ve tek Meclis'tir. Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlık ve egemenliğinin ifadesi olan en yüce kurumdur.
TBMM'nin açıldığı bugünlerde Türkiye, 8.5 milyar dolarlık kredi için konulan "Kuzey Irak'a tek taraflı girmeme" koşulunu tartışıyor. Bu koşul doğrudan Türkiye'nin egemenliğini ilgilendiren bir nitelik taşıyor.
Devlet Bakanı Ali Babacan'ın, Dubai'de imza attığı kredi anlaşması, ABD Senatosu'nun çıkardığı ek bütçe yasasındaki bu hükme atıfta bulunuyor. Böylece, ABD Senatosu'nun tek taraflı olarak aldığı bir kararı, iki taraflı hale getiriyor.
Babacan, bu imzayı atmadan önce söz konusu atıf hükmünün Dışişleri Bakanlığı'na gönderildiğini ve bir sakınca olmadığı yönünde görüş bildirildiğini kaydediyor. Bu hükmün Hazine'den sorumlu Devlet Bakanlığı'ndan çok Dışişleri ve Genelkurmay'ı ilgilendirdiğinin altını çiziyor. Dışişleri Bakanı Gül ise bu konuda yöneltilen sorulara tepkili yanıt veriyor. `İstenmiyorsa, almayız, geri veririz' anlamında yorumlar yapıyor.
ABD'nin Ankara Büyükelçiliği yetkilileri ise, ABD Senatosu'nun bu hükmü, geçtiğimiz nisan ayında
Bazı vatandaşlarımız ve İşçi Partisi, 3 Kasım seçimlerinin yenilenmesini, DYP ise DEHAPın oylarının iptal edilerek, milletvekili dağılımının yeniden yapılmasını talep etti.Seçimlerin üzerinden yaklaşık bir yıl geçtikten sonra, Türkiye, seçim iptal edilir mi, edilmez mi, diye tartışıyor.Bu tartışma, Türkiyenin hukuk devleti kalitesinin de bir göstergesi, tabii...Bir yıl sonra seçimin iptalini tartışma konusu yapabilen bir hukuk anlayışımız ve uygulamamız var ki, düşman başına.Şimdi kusurlu arıyoruz...YSK mı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı mı, DEHAP mı?Kim kusurlu?Yargıtayın kararına göre DEHAP yöneticileri kusurlu. Yerel yöneticileri mülki amirlere parti örgütlenmesiyle ilgili bildirimde bulunmamışlar. Yargıtaya liste göndermekle yetinmişler.Peki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ne yapmış?Bu bildirimleri esas alarak YSKya seçime girebilecek partiler arasında DEHAPı da bildirmiş. YSK, Başsavcılığı bu bildirimini esas alarak seçim işlemlerini başlatmış.Sonra?Sonra Yargıtay Başsavcılığı DEHAPın yasanın aradığı 41 ilde örgütlenme koşulunu yerine getirmediğini, evrakta sahtecilik yaptığını YSKya bildirerek, seçimlere katılmasının önlenmesini istemiş.YSK buna ne demiş?Oy pusulaları