<#comment>#comment>Başbakan Bülent Ecevit, özerk kurullarla ilgili açıklamalarının yol açtığı soru işaretlerini önceki gün gazetelerin Ankara temsilcilerine verdiği bilgilerle giderdikten sonra, dün de Devlet Bakanı Kemal Derviş'le görüştü.
Görüşme Başbakan'ın ricası üzerine yapıldı. Derviş, görüşmeye BDDK Başkanı Engin Akçakoca'yı da getirdi. Görüşmelerde Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan da bulundu.
Başbakan Ecevit'in dünkü görüşmede Devlet Bakanı Derviş'e, önceki gün gazetecilerle yaptığı ve dün basına yansıyan çerçevede bir mesaj verdiğini söyleyebiliriz.
Başbakan, İstanbul'da yaptığı konuşmanın IMF'de neden tedirginlik yarattığını anlamadığını, endişe yaratacak bir konuşma yapmadığını Devlet Bakanı Derviş'e iletmiş durumda.
Başbakan Ecevit'in, İstanbul'da yaptığı ve enflasyonu kamçılamayacak şekilde büyümek gerektiğini, hükümetle özerk kuruluşların yakın ve eşgüdüm içinde çalışmalarına gereksinim duyulduğunu, özerk kuruluşların devlet ve hükümetin siyasi işlevleriyle uyumu ve dengeyi gözetmelerinin şart olduğunu vurgulayan konuşmasının, IMF'yi tahrik edecek biçimde kasıtlı veya kasıtsız yanlış aktarıldığı düşüncesinde olduğunu belirtebiliriz.
Başbakan,
<#comment>#comment>Başbakan Bülent Ecevit, "Özerklikte itiraf edeyim ki, ölçü kaçtı" biçimindeki sözlerinin yol açtığı soru işaretlerine açıklık getirdi.
Ecevit’in, "Forum İstanbul 2023" toplantısında yaptığı konuşmada, özerk kurumların başına buyruk hale geldikleri, ölçünün kaçırıldığı, bu nedenle yeni düzenlemeler için talimat verdiğini açıklaması yankı bulmuştu. Başbakan’ın sözlerinin, "geri dönüş mü var, kurullar kaldırılacak mı, siyaset yeniden bankalara el mi atacak" gibi yorumlara yol açmıştı.
Ecevit, dün gazetelerin Ankara temsilcilerini davet ederek, konuşması ve amacıyla ilgili açıklayıcı bilgiler verdi, soruları yanıtladı.
Ecevit, "Kurduğumuz sistemden geri dönüş söz konusu değil" diyerek şöyle konuştu :
"Konuşmam duyarlılık yaratmış. Ben özerk kurullarla ilgili olarak işlerin yavaş yürüdüğüne dikkat çekmek istedim. Amacım, devletle, hükümetle bu kurullar arasında dengeli bir ilişki kurulmasının sağlanmasıdır. Üreten sektörle dengeli ilişki kurulması sağlanmalıdır. Yoksa bu kurulların kaldırılması, kapatılması söz konusu değildir. Hükümetle bu kurulların eş güdümü çok önemli. Çünkü hükümetlerin işlevleri var. Öreğin, banka şubeleri kapatılıyor. Bu kurullar
<#comment>#comment>Milli Güvenlik Kurulu'nun 29 Mart'ta yapacağı toplantıda Kürtçe yayın konusunun ele alınması bekleniyor.
Merak edilen konu MGK'nın asker kanadının tutumu.
Son zamanlarda Avrupa Birliği'ne dönük tartışmalar içinde askerlerin karşı tutumda oldukları izlenimi yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Ancak, askerlerin terör ve terör örgütü PKK ile Avrupa ilişkilerine gösterdikleri tepkiler, sanki, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmelerine karşılarmış gibi yorumlanıp, yansıtılıyor. Oysa durum böyle değil.
Askerler, Avrupa Birliği'ne karşı olmadıklarını, PKK'nın Avrupa tarafından terör örgütü olarak sayılmaması ve terör faaliyetlerine destek verilmesi olduğunu vurguluyorlar. Son olarak Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, "AB'ye tam üyeliğe karşı olmadığımızı defalarca söyledik ama anlamıyorlar veya anlamak istemiyor. Bunu söyleyeni Allah çarpar dedik, olmadı. Daha ağırı da var millet çarpar" diyerek, askerleri "engel" olarak görüp, göstermeye çalışanlara yanıt verdi.
Benzeri bir tartışmanın Kürtçe yayın konusunda yaşanması da olası.
Kürtçe yayın konusunda askerlerin tereddütleri var, ancak, yayına tümüyle karşı oldukları veya engel olacaklarını
<#comment>#comment>ANAP Grup Başkanvekili Beyhan Aslan'ın türban yasağını imam hatip okulları ve ilahiyat fakültelerinden kaldıracak bir yasa önerisi hazırlayabileceklerini söylemesi, yeniden türban tartışmalarına neden oldu.
Aslan'ın bu açıklaması ANAP lideri ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın bilgisi ve desteği dahilinde mi?
Hayır, değil...
Aksine Yılmaz'ın, Aslan'ın bu açıklamasını zamansız ve yanlış bulduğunu, bu konuda kendisini eleştirdiğini söyleyebiliriz.
ANAP lideri Yılmaz, Anayasa Mahkemesi'nin türbanla ilgili kararının böyle Aslan'ın ifade ettiği gibi bir yasanın çıkarılmasına engel olduğunu, bugünkü mevzuat ve içtihat karşısında, türban yasağını kaldıran bir değişikliğe gidilemeyeceğini vurguluyor.
Yılmaz, dünkü görüşmemizde bu konudaki düşüncesini şöyle özetledi:
<#comment>#comment>Ordu - Mesudiye'de gerçekleştirilen köy - kent projesine Dünya Bankası'nın gösterdiği ilgi, hükümeti bu projenin yaygınlaştırılmasına yöneltmiş durumda.
Mesudiye örneğinden sonra Başbakanlığa köy - kent projesi için 81 ilin valisi başvuru yaptı. Projeyi yöneten Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Selçuk Polat, Dünya Bankası'yla birlikte oluşturduğu ölçülere göre öncelikler belirliyor.
Hükümetin 120 milyon dolar, Dünya Bankası'nın da 300 milyon dolar katkıda bulunduğu köy - kent projesi, 420 milyon dolarlık dev bir projeye dönüşünce, idari ve siyasi organizasyonda da yeni bir düzenleme ihtiyacı ortaya çıkmış görünüyor.
Bu ihtiyacı ilk saptayan projeyi başından beri yürüten ve Ordu - Mesudiye'de çok kısa sürede yaşama geçiren Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Selçuk Polat oldu.
Polat, geçtiğimiz günlerde Başbakan Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Ecevit'e, Başbakanlık Konutu'nda bir köy - kent brifingi verdi. Mesudiye örneğinden sonra yapılan yeni köy - kent projelerini, kapsamını, finansmanını, gerektirdiği idari ve siyasi kararları aktardı.
Köy - kent projesindeki başarısı nedeniyle Ecevitler'in takdir ettiği Polat, bir de öneri sundu. Köy - kent
<#comment>#comment>Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri de sokak çocukları ve çocukların sokağa düşme riskinin yüksek oluşudur.
Özellikle büyük kent sokaklarında bu gerçek çok net gözlenebilir.
Ankara Emniyet Müdürlüğü bu gerçekten yola çıkarak yeni bir proje başlattı: Karakolspor...
Ankara Emniyet Müdürü Hasan Yücesan, okuldan ayrılmış, okuma şansını veya olanağını kaybetmiş çocuklar için başkentteki karakolların hepsine spor dernekleri kurdurdu. Bu derneklere okulu ve işi olmayan çocukları, gençleri üye yapıyor. Bütün gününü sokaklarda dolaşarak geçirmek yerine çocukları karakolspor derneklerinde spor faaliyetlerine davet ediyor.
Ankara'da 43 karakol var. Bunlardan 32 tanesi spor kulüplerini kurdular, tüzükleri onaylandı ve faaliyete geçtiler.
32 karakolun spor kulübüne ise 4 bin 687 çocuk ve genç üye...
<#comment>#comment>Son yapılan zamla birlikte Türkiye, Avrupa'da benzinin en pahalı satıldığı ülke durumuna geldi. Benzinin litre fiyatı bir doları aştı. Hesaplamalara göre 22 Şubat 2001'den bu yana benzinin fiyatı yüzde 124 arttı. Ayrı süre içinde enflasyon yüzde 73 olurken, dolar da yüzde 73 artış gösterdi.
Benzindeki fiyat artışı enflasyonun da, kur artışının da çok üzerinde. Dolayısıyla benzin fiyatındaki artışı maliyet artışına bağlamak mümkün değil.
O halde bu yüksek fiyat nereden geliyor?
Yüksek fiyat, benzinden alınan vergiden kaynaklanıyor. Fiyatın yüzde 71'i vergi. Bu da gösteriyor ki, devlet, akaryakıtı vergi kaynağı olarak kullanıyor.
DSP İstanbul Milletvekili Erol Al, bu konu üzerinde detaylı bir çalışma yapmış. Çalışmasının sonuçlarını DSP'nin son grup toplantısında anlattı.
Erol Al'ın saptamaları şöyle :
<#comment>#comment>Hiç kuşku yok ki, bugünden itibaren yine koro halinde aynı ses yükselecektir:
"Asker Avrupa Birliği'ne karşı! Bakın Hava Kuvvetleri Komutanı'na... Cebeci Şehitliği'ni gezerken yanındakilere ne diyor? Diyor ki, bu Avrupa Birliği görevlilerini getirip bu şehitliği göstereceksiniz. İşte buyrun! Bundan daha iyi Avrupa Birliği karşıtlığı olur mu? Karşılar, işte..."Tıpkı Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Org. Tuncer Kılınç'a yapıldığı gibi, Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Cumhur Asparuk'a da benzer eleştiri, hatta saldırılar yapılacaktır...
Türk Silahlı Kuvvetleri'ni Avrupa Birliği'ne karşı ve engel olarak görenler olaya bir kez tersinden baksalar, bu yargılarının yanlış olduğunu görecekleri açıktır.
Org. Asparuk'un şehitliği gezerken doğal bir tepki olarak ifade ettiği bu sözler, bazı Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye karşı terörü çeşitli yollardan desteklemiş olmaları ve bu desteklerini hala sürdürmelerinden kaynaklanmaktadır.
Avrupa'da birçok ülke PKK'ya terör örgütü diyemedi, diyemiyor. AB'nin Ankara'daki temsilcisi Karen Fogg, terör örgütü diyemediği için "kötü organizasyon" diyebildi. Avrupa'nın bu "kötü organizasyonu" siyasi alana taşıyarak, "