Sosyal güvenlik reformu yasa tasarısına, çalışan kesimin gösterdiği tepki giderek büyüyor.
İşçi ve memur örgütleri, 24 Temmuz'da Ankara'da büyük bir protesto mitingi düzenlemeye karar verdiler.
İşçi ve memur örgütlerinin "mezarda emeklilik" olarak niteledikleri emeklilik yaşı konusunda, hükümet cephesi katı.
Ancak iki önemli konuda bu cepheden yumuşama mesajları geliyor.
TRT - 1'de yayımlanan, Nurzen Amuran'ın hazırlayıp sunduğu "Dosya" programına birlikte konuk olduğumuz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, "geçiş süreci" ve "prim ödeme gün sayısı" konularında değişiklik yapabileceklerini ifade etti.
Tasarı, mevcut haliyle emekliliğine bir gün kalmış olsa bile bir yıldan az kalanlar için en ez 2 yıl çalışma zorunluluğu getiriyor. Bu durumda olanlardan bayanların 40, erkeklerin 43 yaşına kadar çalışmayı öngörüyor.
Uluslararası tahkim ve özelleştirme konularında yapılması düşünülen Anayasa değişiklikleri ve sosyal güvenlik reformuyla ilgili olarak, Başbakan Bülent Ecevit'e yöneltilen eleştiriler, "devletçilik" ve "halkçılık" anlayışında yoğunlaşıyor.
Ecevit'in devletçiliği ve halkçılığı savunan bir lider olarak bu değişikliklere imza atmasının, yerli ve yabancı sermayenin isteklerine "boyun eğmek" anlamına geldiği ve siyasi geçmişiyle çeliştiği vurgulanıyor.
Başbakan Ecevit'e dünkü görüşmemizde bu eleştirileri nasıl karşıladığını sorduk.
Yanıtı şu oldu:
"Benim öteden beri çok sınırlı bir devletçilik anlayışım vardır. Avrupa'da sosyal demokrat iktidarların çağın gereklerine uygun yeni arayışlar içindeyken, DSP'nin programında, bizim yaklaşımımız, çok daha önceden ortaya konulmuştu. Katı bir devletçilik anlayışına sahip değilim. Bu nedenle kendimle çelişkiye düşmem söz konusu değil."
Başbakan, özellikle altyapı yatırımları açısından Türkiye'nin yabancı sermayeye gereksinimi olduğunu vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:
John Maynard Keynes'in "eksik istihdam"ına oturur, ekonomide devlet.
Kapitalist sistemde piyasanın üretime sokmadığı veya sokamadığı üretim faktörlerini "istihdam" etmek için...
1929 Dünya Ekonomik Buhranı sonrasında, Keynes'in "eksik istihdam"ında yeşeren devletçilikte, ücreti ödenince çukur açıp kapamak da "iktisadi faaliyet"tir, Nazi Almanya'sında ha bire silah üretmek de...
Bugünkü adıyla "Kamu İksadi Kuruluşları"nın tarihi de 1929 krizine, hatta daha öncesine kadar gider, Türkiye'de...
Atatürk'ün tespiti Keynes'ten öncedir, çünkü...
KİT'lerin ilk adı "İktisadi Devlet Teşekkülü"dür.
Sosyal Güvenlik Reformu üzerinde uzlaşma sağlanabilecek mi?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, dün bu sorumuzu yanıtlarken şöyle diyor:
"Henüz işverenle, işçi kesimi arasında da bir uzlaşma sağlanmış değil. Kamuoyuna yansıtıldığı gibi iki kesim anlaşmış da, hükümetin anlaşması bekleniyormuş noktasında değiliz. İşveren - işçi uzlaşması henüz ortada yok."
Bakan Okuyan'a en çok tartışılan emeklilik yaşı konusunu soruyoruz:
- Biz hükümet olarak 58 - 60 yaşta ısrarlıyız. İşveren - işçi önerileri, durumu değiştirmez. Bu noktada dirençli olacağız. Çünkü ortada bir aktüaryal denge sorunu var. Popülist yaklaşımlar içinde olamayız. SSK, zaten bu yaklaşımlar nedeniyle bu noktaya geldi.
Bakan'ın sözlerinden şimdilik bir uzlaşma zeminine varılamadığı anlaşılıyor.
20. yüzyıl, 21. yüzyıla bir azizlik yapacak mı?
Şimdi kafalar bununla meşgul.
Acaba 20. yüzyılı, 21. yüzyıla bağlayacak gece saat 24.00'te, bilgisayarlar sapıtacak mı?
Bilgisayarlarda "99" yerine, 2000'in son iki sıfırı, "00" yazdığı anda ortalık karışacak mı?
Uçaklar, trenler, gemiler, füzeler, bombalar, borsalar bir umulmadık felakete yol açacak mı?
İki yüzyıl arasındaki bu sıkıntı giderilmeye çalışılıyor.