ÖĞRETMENİ söylemiş, Hüseyin defterine yazmış:
"Tüm insanlar özgür ve eşit olarak doğarlar."
Öyle doğarlar, ama öyle büyümezler Hüseyin...
"İnsan insanın efendisi olmaz."
Öyle derler, ama olur Hüseyin...
"İnsanlar köle doğmaz."
Öyle doğmaz, ama öyle edilir Hüseyin...
"İKİ turlu" tartışılıyor.
Destekleyen partiler sadece belediye başkanlarının iki turda seçilmesini öneriyorlar.
Gerekçe, yerel yöneticilerin halkın çoğunluk tercihiyle seçilmesi.
Aynı yaklaşım genel seçimler için gösterilmiyor.
Tartışma daha çok hukuki boyut üzerinde yoğunlaştı. Böyle bir düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olup olmayacağı inceleniyor.
İşin siyasi boyutuna gelince...
İki turludan beklenen siyasi fayda; çok genel yaklaşımla "parçalanmış merkez" karşısında radikal akımların yüzde 20'ler düzeyindeki oyla yerel iktidarları kazanmalarının önüne geçilmesi.
BAŞBAKAN Bülent Ecevit'in güvenilir kaynaklardan Apo'nun yeniden İtalya'ya dönebileceği yolunda haberler alındığını açıkladığı saatlerde, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'le görüşme olanağı bulduk ve sıcağı sıcağına sorduk.
"Evet" dedi, Cumhurbaşkanı Demirel, "Bana gelen haberler de aynı yönde. Döndü, diye değil de, büyük olasılıkla dönebilir, şeklinde haber geliyor." Başbakan Ecevit ise, aynı yöndeki sorumuzu şöyle yanıtlıyor: - Bize bu haber, İtalya'dan güvenilir bir kaynaktan geldi. İtalya'dan hiç mi çıkmadı? Bilemiyoruz. Güvenilir kaynak dediğim, gerçekten haber mi veriyor yoksa taktik mi yapıyor onu da bilemiyoruz. Çünkü bugüne kadar İtalya bize bu konuda hiç doğru haber vermedi. Yeniden Cumhurbaşkanı'na dönüyoruz: - İtalya yeniden Apo'yu barındırmayı göze alabilir mi? - Bilemem. Ama durum ortaya koyuyor ki, bu caniyi hiçbir ülke barındırmak istemiyor. Hiçbir yerde barınamıyor. Bu, Türkiye'nin gücüdür. Komşu ülke
MİLLİ Güvenlik Kurulu toplantısından sonra Ankara kulislerine yayılan hava bazı kuşkulara yol açtı.
28 Ocak MGK toplantısı, 28 Şubat'a benzer bir havada mı geçti?
İki turlu seçim talebi, l8 Nisan seçimlerinin ertelenmesinin işareti mi?
Komutanların Ecevit'i ziyaretlerinin siyasi anlamı nedir?
Başbakan Bülent Ecevit, ilk soruya kesinlikle "hayır" yanıtını veriyor.
28 Ocak toplantısının 28 Şubat'a benzetilmesinin mümkün olmadığını vurguluyor ve MGK'da seçimlerle ilgili hiçbir karar alınmadığının altını çiziyor.
Komutanların ziyaretinin de "kutlama" çerçevesini aşmadığını, daha çok dış güvenlik konularının konuşulduğunu belirtiyor.
ABD, Saddam'ı devirmek istiyor.
"İstiyor"dan da öte, bu konuda kararlı.
Washington'dan gelen haberler böyle...
Peki, ABD, Saddam'ı nasıl devirecek?
Bombalayarak mı?
Füzeleyerek mi?
Irak'ı işgal ederek mi?
ABD uçakları artık bir tehditle karşılaşmasalar bile, Irak'ı bombalayabilecekler. Pilotlara verilen yetki, Irak bataryalarının görüldüğü yerde bombalanması.
Bu yetki, İncirlik'ten kalkan uçaklar için de geçerli.
Irak sorununda Başbakan Ecevit'i en çok kaygılandıran konulardan biri de bu.
Ecevit'e dün İncirlik'ten kalkanlar dahil ABD uçaklarının Irak'ı bombalaması konusunda ne düşündüğünü sorduk.
Başbakan, ABD'nin tutumundan duyduğu tedirginliği hissettirerek şu karşılığı verdi:
- Ölçüyü kaçırmış görünüyorlar. Pilotların `bana kilitlendiler' gerekçelerini nereye kadar saptamak mümkün, bilemiyorum. Bu gerekçelerin ne kadar doğru olduğunu anlamak çok zor. Bu nedenle durumu çok kaygı verici buluyorum.
- İncirlik üssünün kullanımında fiili bir statü değişikliği söz konusu mu? Hareketler, Türk komutanların bilgisinde mi?
IMF heyetiyle görüşmelere katılan Maliye Bakanı Zekeriya Temizel, dünkü görüşmemizde şu saptamayı yapıyor:
"Türkiye'nin borç kısır döngüsünü kırması için iç borç yapısını mutlaka değiştirmesi gerekiyor."
- Bu yapı nasıl değişir?
- Bu çok zor değil. Türkiye 1999 borç yükümlülüklerini rahatlıkla yerine getirir. Ama, asıl sorun borç yapısını değiştirmektir. İç borçlanmanın toplam maliyeti çok yüksek. Dün, yüzde 144'le borçlandık. Enflasyon yüzde 54. Yüzde 40 - 50 düzeyinde reel faizle borçlanıyoruz ki, bu çok pahalı. Bu kısır döngüyü kırmanın yolu, daha ucuza bulunacak bir kaynakla iç borç ödemesi yapmaktır.
- Nasıl bir kaynak bulunabilir?
- Eğer, 15 - 20 milyar dolar uzun vadeli bir dış borç bulabilirsek, bu kaynak iç borç ödemelerinde kullanılır ve bu döngü kırılır. Türkiye'nin 1999'da ödemesi gereken borç faizi 9 katrilyon lira. 15 - 20 milyar dolarlık bir dış kaynak iç borç ödemelerine yönlendirilirse, bu bize 2 katrilyonluk faiz tasarrufu sağlar ki, bu da
CHP lideri Deniz Baykal, ABD'nin Irak'ı bombalamasını ve Ankara'nın bu konudaki tutumunu sert bir dille eleştiriyor.
Baykal, ABD'nin Irak'ı sürekli bombalama kararını, neye dayanarak aldığını sorduktan sonra şu uyarıyı yapıyor:
- ABD, Saddam'ı sürekli bombalama kararı almış. BM'nin böyle bir kararı var mı? Yok. Böyle bir kararı normal karşılamak, sindirmek, onaylamak mümkün mü? Hayır. Bu, vicdanları rahatsız eden ve yaralayan bir karardır.
Baykal, İncirlik Üssü'nün işlevini de ima ederek, Ankara'nın izlediği politikayla, ABD'nin uygulamalarına destek verdiğinin altını çizerek, "Türkiye uluslararası teamülün kabul edemeyeceği bu politikanın ortağı haline gelmiştir" diyor.
Baykal, Irak politikasının eleştirisi yanında, Başbakan Ecevit'in, 28 Şubat süreciyle ilgili sözlerini yanıtlarken de, şu değerlendirmeyi yapıyor:
- 28 Şubat süreci kapandı, deniliyor. Bu süreç, hükümet değişikliğiyle mi kapanmış oldu? Gerçekten bu süreç kapandıysa, aşıldıysa güzel ama,