Uluslararası ilişkiler alanında dikkat çekici gelişmeler yaşanmakta. Rusya’nın Ukrayna sınırına yaptığı askeri yığınak; ABD ve müttefiklerinin 1 Mayıs tarihinden itibaren Afganistan’dan geri çekilme kararları; NATO’nun 14 Haziran’da Brüksel’de düzenleyeceği Devlet ve Hükümet Başkanları zirvesi; Çin Halk Cumhuriyeti’ne karşı müttefiklerin sergilemeyi hedefledikleri tutuma yönelik tartışmalar... Dış politika alanında dirsek çürüten bizler için son derece anlamlı gelişmeler. Ancak Avrupa Birliği (AB) halkı, bu konularla pek meşgul değil. AB’de halk aşı peşine düştü. Dünyanın en zengin alt kıtası olan Avrupa’da aşı yoksulluğu artık dayanılmaz boyutlara geldi. Aşılama kampayasındaki belirsizlik insanlara bıkkınlık getirdi. Hatırlanacağı üzere salgının başında AB kurumları ve üye ülkeler Kovid’e savaş açtıklarını ilan etmişlerdi. Bu yöndeki en kararlı açıklamayı Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron “Nous sommes en guerre” diyerek yapmıştı. Yani savaştayız. AB üyesi ülkeler de
Avrupa Birliği’nin (AB) dış politikası ve küresel çalışmaları koltuk kavgasının biraz gölgesinde kaldı. Hatırlanacağı üzere Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen (VDL) ile AB Konseyi başkanı Charles Michel’in geçen hafta salı günü Ankara’ya gerçekleştirdikleri resmi ziyaret esnasında yaşanan koltuk sandalye ikilemi Brüksel’de geniş yankı uyandırmıştı.
Aslında bu mini kriz felsefi açıdan önemli tartışmaları da gündeme getirdi. Hak ile çıkar arasındaki farkı bir kez daha gösterdi. Bunlar zaten birbirleriyle zıt iki kavram. Hak, hukukla korunan bir olgu. Çıkar ise kişinin hak ettiğinden fazlasını alma çabası. Hak sonuna kadar savunulur. Çıkar ise fazlasını alırken başka birinin hakkı eksiliyor anlamını içeriyor. Yani çıkarda çatışma yer alıyor. Nitekim VDL ile Michel arasında bir çatışma yaşandı. Avrupa basını da kötü sınav verdi. Ekseriyetle değerler bilgisi ile değer yargısı çatıştı. Kültürel ezbere ve dolayısıyla ön yargıya dayalı haberler yapıldı. Ancak istisnalar yok değil. Örneğin
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen ile AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in Ankara ziyareti esnasında yaşanan oturma düzeni geriliminin yankıları Brüksel’de sürüyor. AB’nin en önemli iki kurumun üst düzey yetkilileri ise Milliyet’e yaptıkları değerlendirmede “iki kurum arasında yaşanan öndegelim konusundaki görüş ayrılığının AB-Türkiye ilişkilerini gölgelememesi” gerektiğini açıkladılar.
AB Konseyinin üst düzey yetkilileri Milliyet’e yaptıkları değerlendirmede, Von der Leyen’in sosyal medyada viral haline gelen tepkisini abartılı bulurken, “keşke bu tepkisini kapalı kapılar ardında kameralar kapalıyken dile getirseydi” demekle yetindiler. Aynı kaynaklar, yaşanan olayın AB-Türkiye ilişkilerini yeniden canlandırma çabalarını gölgelememesi gerektiğini hatırlatırken, Haziran ayında düzenlenecek olan zirveye kadar önemli milatların bulunduğuna da dikkat çektiler. Konsey kaynakları “Bazı ülkeler nezdinde olayın Türkiye’den kasıtlı olarak yapıldığı görüşü yok
Avrupa Birliği’nin (AB) iki önemli kurumu olan AB Konseyi ile Avrupa Komisyonu’nun tepe isimlerinin Ankara ziyaretinin yankıları Brüksel’de devam ediyor. Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunan Schuman meydanında mukim bu iki kurum arasında öteden beri çekişme yaşanıyor. Lizbon anlaşmasından önce AB Konseyi’nin başkanlığını 6 aylığına AB dönem başkanı olan ülkenin devlet veya hükümet başkanı üstleniyordu. Avrupa Komisyonu Başkanlığına ise AB’ye üye ülkelerin liderleri tarafından belirlenip Avrupa Parlamentosu (AP) tarafından onaylanan bir siyasi şahsiyet getiriliyordu. 2009 yılında devreye giren Lizbon anlaşmasıyla birlikte AB kurumlarında önemli değişiklikler gerçekleşti. Amsterdam ve Nice anlaşmaları döneminde AB Dış Politika Yüksek Temsilciliğini 2 dönem yani 10 yıl üstlenen İspanyol Javier Solana koltuğunu İngiliz Cathy Ashton’a devretti. Ashton hem AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi, hem de AB Komisyonu Başkan Yardımcısı oldu. Lizbon antlaşmasının öngördüğü bir başka
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Ankara’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmesinde ayakta kalmasının yankıları Brüksel’de sürüyor. Görüşmede yaşanan koltuk krizine AB Konseyi Başkanı Charles Michel uzun süre sessiz kalmayı tercih etti. Ardından sosyal medya üzerinden fransızca bir mektup kaleme alan Michel, sorunun “Türk protokolünün katı tutumundan” kaynaklandığını iddia etse de, Brüksel’deki AB kurumları Michel’in iddialarını doğrulamıyor. Von der Leyen’in sözcüsü Eric Mamer, Ankara ziyareti öncesi AB adına düzenlemelerin AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in protokol müdiresi tarafından gerçekleştirildiğini açıkladı. AB kaynakları da görüşmeye katılacak olan kişiler, oturma düzeni ve yemek düzeninin Michel’in protokol müdiresi ile Türk yetkililer tarafından yapıldığını hatırlattılar.
AB yetkileri, öğle yemeği için öngörülen oturma düzeninde de Michel’in protokol müdiresi ile Türk protokol yetkilileri
Avrupa Birliği (AB) Türkiye ile ilişkileri en yüksek seviyede yeniden başlatmaya hazırlanıyor. AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen’in (VDL) bugün Ankara’da gerçekleştirecekleri resmi ziyaret, Haziran ayında düzenlenecek olan AB liderler zirvesinin de hazırlığı niteliğinde. Brüksel, Türkiye ile ilişkileri yeniden tesis etmek için bir yol haritası oluşturdu. Ancak ilişkilerin kapsamı ve hedefi konusunda sadece çerçeve çizdi. Nitekim geçtiğimiz ayki AB zirvesi Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de gerilimi azaltmaya devam etmesi, Yunanistan ile istikşafi görüşmelerin yapıcı bir şekilde devam etmesi ve Kıbrıs sorununun çözüm sürecinde Türkiye’nin irade sergilemesi halinde başta Gümrük Birliği anlaşması olmak üzere çeşitli alanlarda Ankara ile Brüksel arasında ilişkileri yeniden tesis edilebileceğini belirtmişti.
Michel-VDL ikilisi için Ankara ziyareti son derece önemli. Zira AB, Türkiye ile 18 Mart 2016 göç mutabakatını yenileme arzusunda. O zamandan bu
Sü uyur, düşman uyumaz der atalarımız. NATO ülkelerinin hemen hepsi mesailerinin büyük kısmını Kovid’le mücadeleye ayırmış durumdalar. Avrupa Birliği’ne üye tüm ülkelerde de mesai sadece Kovid ve bunun etrafında dönen lojistik ile ekonomik meselelere adanmış durumda. Malum dünya gücü olma konusunda son derece iddialı olan AB, kendi halkına sahip çıkarak topraklarında üretilen Kovid aşısını halkına ulaştırmakta güçlük çekse bile, Avrupa kıtası Rusya Federasyonu’nun istihbarat teşkilatına hala çekici geliyor. Öyle ki Rusya Federasyonu’na bağlı askeri istihbarat birimleri Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti ve İtalya gibi ülkelerde faaliyetlerini hızlı bir şekilde sürdürüyorlar.
Halkı aşılama konusunda eksiklikler yaşansa bile Avrupa ve NATO’nun istihbarat birimleri de oldukça iyi çalışıyorlar. Örneğin Bulgaristan’da NATO aleyhine istihbarat faaliyetlerinde bulunan 6 Rus ‘diplomatı’ istenmeyen kişi ilan edilerek sınır dışı edildi. İtalya’da Rusya’nın askeri istihbarat
Türkiye ve Türklerin büyük önem verdiği Almanya seçimleri öncesinde durum hayli karıştı. Özellikle AB içinde Türkiye yanlısı tavır sergileyen Merkel’in partisinde kan kaybı sürüyor.
Türkiye ve Türkler için de büyük önem taşıyan Almanya seçimlerine 6 aya yakın bir zaman var. 26 Eylül’de yapılacak seçimlerde Alman halkı, yeni meclis üyelerini belirleyecek. Ancak durumun biraz karışık olduğunu söylemekte yarar var.
Şansölye Angela Merkel, artık hiçbir göreve aday olmayacağını resmen duyurmuş, partisi Hristiyan Demokratlar (CDU) yeni başkanlarını belirlemişti. Ancak işler öngörüldüğü gibi iyi gitmiyor. Zira Merkel’in partisi yılın başından bu yana ciddi bir düşüşe geçti. Kamuoyu araştırmalarına göre Hristiyan Sosyalist Birlik (CSU) partisiyle birlikte alması beklenen oy oranı yüzde 26 civarında. Buna karşın ciddi yükselişe geçen Yeşiller Partisi’nin oy oranı yüzde 22 gibi öngörülüyor. Halen Merkel’in koalisyon ortağı olan