Merhum Nihat Dinç değerli bir büyükelçiydi.
Onu 1969’da tanımıştım. Avrupa Konseyi nezdinde daimi delegeydi.
Nihat Dinç’ten naklen emekli Büyükelçi Özdem Sanberk CNN Türk’te Atatürk’ün “5 dış politika ilkesini” dile getirdi. (Eğrisi Doğrusu -Taha Akyol)
İlginç ve çok isabetli bu ilkeleri Atatürk dönemin Dışişleri -efsane- Genel Sekreteri (bugünün müsteşarına tekabül eden mevki) Numan Menemencioğlu’na söylemiş.
İşte -mealen- o ilkeler.
..........................
1- Komşularınızın iç işlerine karışmayın.
2- Rusya’yı tahrik etmeyin.
Yeni bir anayasa için “ortak kararlılık” var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan...
Başbakan Davutoğlu...
Ana muhalefet CHP’nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Bahçeli...
Hatta... HDP...
........................
Ancak...
“Nasıl bir yeni anayasa?”
Şeffaf Oda’da iki başarılı isim...
Azra Kohen ve Yaşar...
Yaşar 19’uncu sanat yılında...
Marmara Üniversitesi İşletme mezunu, ardından İstanbul Üniversitesi Uluslararası Finans bölümünde yüksek lisans yapmış.
İlkokulda “üstün zekâlı” çıkmış. Arkadaşlarından ayrılmamak için üstün zekâlılar okuluna gitmeyi reddetmiş. İlk albümü Divane 1 milyonun üstünde sattığı için Altın Plak almış. Son albümü “Cadde” de çok başarılı. Şarkılarını kendisi yapıyor.
Oyunculuk deneyimleri de var.
......................
GÜNEY-DOĞU kocaman bir “soru işareti”çiziyor.
İçi “kaygı” dolu bir soru işareti.
Kandil’in hedefi belli.
Kuzey Suriye’deki “Kürt kantonları”gibi Türkiye’nin Güneydoğu’sunda da “kantonlar” oluşturmak.
Türkiye güvenlik güçleri de her “egemen”devletin tavrını koyuyor.
Sadece dünkü manzaralar bile tüyler ürpertici.
PKK Şırnak’ta “Kütüphane ve Kültür Merkezi”ni yaktı.
4 çocuk yaralı.
Diyorlarki...
“Türkiye’-nin şu halinde her şey tamam da bir anayasa mı kaldı uğraşacak?”
Katılmıyorum.
İşte tam da bu nedenle“yeni anayasa” gerek.
Türkiye’nin şirazesi bozulmuş.
Vidaları yerinden oynamış.
Çivileri çıkmış.
Ayar tutmuyor.
ABDULLAH Öcalan henüz yakalanmış değildi.
1990’lı yıllarda PKK’nın Bekaa Vadisi’ndeki kampında o zaman çalışmakta olduğum SABAH gazetesi için röportaj yapmıştım.
Abdullah Öcalan “İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde bilinçli olarak eylem koydurtmadığını” söylemişti.
Nedenini ise -hatırımda kaldığı kadarıyla mealen- şöyle açıklamıştı:
“TC üstümüze geliyor. Gelecek elbette. Ama duvara sıkışırsak işte o zaman büyük şehirlerde eylem koyarız. Dozunu göreceli olarak tırmandırırız.”
.........................
TEK tük istisna dışında Öcalan’ın İmralı yaşamından sonra da PKK onun bu kuralını sürdürdü.
Büyük şehirlere eylemleri küçük viteste kaldı.
Televizyonda tartışma programlarından çoğu “bla bla...”
Bazen de konukların arasından biri öylesine dikkat çekici olabiliyor, öylesine yeni şeyler söyleyebiliyor ki “Keşke tek konukla düzenlenseydi program” dedirtiyor.
CNN’de Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölge”sini kaçırmamaya çalışırım.
Konuyu iyi açar.
Soruları nokta atışıdır.
Fakat -programın kalitesini bozmamakla beraber gene de - “eşit söz hakkı, her görüşün yansıması” gibi gazetecilik ilkesi gereği konuklardan bazılarının “bla bla” yaptığı olur.
........................
Pazartesi gecesi, 26. Genelkurmay Başkanı Em. Org. İlker Başbuğ, programının tek konuğuydu. Baştan sona dikkat çıtası bir çıt bile düşmeden aktı gitti program.
KİTABIN adı “Aslan Asker Şvayk...”
Birinci Dünya Savaşı’nı hicveder.
Tiyatrolarda da sahnelenmiştir.
Romanın kahramanı “Şvayk” Birinci Dünya Savaşı’nı başlatan, milyonlarca insanın ölümüne, göçlere, Avrupa haritasının değişmesine, Osmanlı’nın noktalanmasına neden olan bir suikast için şöyle der:
“Avusturya-Macaristan imparatorluğu veliahdı koskoca Arşidük Franz Ferdinand bir Karadağ tabancasından çıkan kurşunla mı öldürüldü?”
Karadağ küçük bir taşra coğrafyası...
Ve tek bir kurşun...
Aslan Asker Şvayk’ın zavallı kafası bu iki olay arasındaki oksimoron ilişkiyi anlayamaz.