1980’li ilk yıllar...Dönemin en çok satan gazetesi GÜNEŞ’in Genel Yayın Yönetmeniyim.
Ünlü banker Kastelli (Cevher) zora düşmüş ve yurtdışına kaçmıştı.
Kastelli’nin “mevduat sertifikalarını” satan bankalara tasarruf sahipleri akın ettiler.
Paralarını çektiler.
Bu kez bankalar zora girdi.
O bankalardan birinin sahipleri GÜNEŞ’in ortaklarıydı.
“Karagün akçası” diye bir kenera koydukları kişisel paraları olan milyonlarca doları getirtip banka varlıklarına ilave ettiler.
Ama...
1 Kasımseçimlerinin“iddialısı” AK Parti.
7 Haziran’da tek başına iktidarı yitirmek AK Parti ve seçmeninde“soğuk duş” etkisi yaptı.
Oysa...
Onlar için tek başına iktidar değişmez /değiştirilemez bir gerçeklik gibiydi.
100 derecede suyun kaynaması nasıl doğa kuralı ise seçim sandıkları kurulduğunda sonucun AK Parti iktidarı olması da siyasetin doğası gibi bir alışkanlık oluşmuştu.
“AK Parti = iktidar”denklemi siyasetin matematiğiydi AK Parti ve tabanı için.
7 Haziran’da ilk kez, bunun böyle olmadığı deneyimiyle karşı karşıya geldiler.
Demek iktidar da kaybedilebilirdi.
IŞİD’in Diyar-bakır’daki hücre evine baskını Türkiye coğrafyasını altına koyulmuş “mayını” gösteriyor.
“Barış sürecinde” PKK’nın, son yıllarda IŞİD’in meydanı boş bularak Türkiye’ye “infaz” hazırlıkları / terörün altyapı çalışmaları ne yazık ki engelsiz sürdü.
“Nasıl da safmışız” söylemi “mazeret” olamaz.
Çünkü...
Devlet “saf” olamaz.
Milletin vergisinden milyarlarca ödenek alan MİT dahil güvenlik örgütleri ve onları yöneten siyasi iktidar oraya “saf” oldukları için getirilmiş değillerdir.
Ne siyasi iktidarı ne ona bağlı güvenlik ve istihbarat örgütlerini bu meşum hazırlıkları “göz yummakla” suçlayamam.
“Saflıkla” da...
Parti içi dedikoduları sevmem.
“Vıdı vıdı…
Cik cik…
Vık vık…
Vozur vozur…”
Üstelik tutarlılığı ve devamlılığı da yoktur.
Bugün böyle, yarın şöyle, bugün karşıt, yarın yandaş…
Hele sonradan katılan “devşirmelerin” daha önceki söylemlerini yalayıp yutmaları…
IŞİD’le “İslam’da mezhep savaşları” için bir pencere aralayayım.
“İran coğrafyasının 5 yüzyıl öncesine kadar Sünni olduğuna” açılan pencereyi...
......................
İran’da Müslümanlık 7’nci yüzyılda Arap fetihleriyle kabul edilmişti.
8 yüzyıl sonra, 16’ncı yüzyılda, Safevilerin o coğrafyaya egemen olmasıyla Şiilik süreci başladı ve tamamlandı.
Bugün “Sünni” İslam’a karşı en zorlu mücadeleyi veren İran düşünün ki 8 yüzyıl boyunca Sünniliğin merkeziydi.
Yani...
8 yüzyıllık Sünni geçmişi olan İran’ın “Şiiliği” 4-5 yüzyıl.
FOTOĞRAF TEV (Türk
Eğitim Vakfı) gecesinden.
Genç adamın adı Özgür Bolat. TEV’den burslu
olarak okumuş.
Dünyanın en saygın üniversitelerinden Boston’daki MİT ve Harvard’da lisans ve mastır... Cambridge’den doktora... Hepsinden
birincilik derecesi...
48 yıl önce TEV’i kuran
Günümüzünen iyi “Nostradamus”u 1 Kasım’da belli olacak.
Kamuoyu araştırmacıları bilinen en eski kâhin“Nostrada-mus’un” günümüzün “reenkarnas-yonları...”
En azından “Kromozomlarında Nostradamus genleri taşıyorlar” diye düşünebiliriz.
Gelecekten haber veriyorlar.
Ancak 1 Kasım için öngörüleri birbirlerine çok yakın.
O nedenle “en iyi” olanı, diğerlerine -neredeyse- kıl payı fark yapacak.
Çok büyük çoğunluğu “AK Parti’nin bu seçimde de en yüksek oyu almakla beraber tek başına iktidar olamayacağını”öngörüyor.
ÇETİN Altan’ı da kaybettik... Yarım yüzyılı aşan gazetecilik hayatımda tanımaktan gerçekten mutlu olduğum bir aydın, bir abi, bir dosttu.
Güneş patlamaları gibi ışık saçan zekâ patlamalarına tanık olurdum.
Çok güçlü bir hafızaya sahipti.
Yüzyılların gerisinden başlayarak tarih, edebiyat, siyaset, sanatın her dalı... Onu dinlerken “İnternet sitelerinde sörf yapar” gibi hissederdim kendimi.
Spontane nükteleri tespih taneleri gibi art arda sıralardı.
Davudi ses tonuyla “r” harflerini “ğ” olarak telaffuz ederdi.
Merak uyandırırdı.
.........................