SURUÇ’ta 30 insanımız bir “canlı bomba”nın intihar saldırısıyla öldürüldü. 104’ü de yaralandı.
Kaybettik-lerimize rahmet, yaralılara şifa diliyorum.
Bu katliam bir insanlık suçudur.
Şu satırlar yazılırken henüz resmen doğrulanmasa da kuşkular IŞİD üzerinde yoğunlaşmakta.
Böylesine büyük bir kıyımı gerçekleştirmek üzere “canlı intihar bombası” pimi çekerken acaba “Allah-u ekber” diye mi bağırdı?
Çok büyük olasılıkla öyle.
Ona öğretilen “Allah ve din adına öldürürken ve ölürken doğrudan cennete gideceğidir.”
Bu öğretiyle şartlandırılmıştır.
EGEMEN Bostancı’dan bayrağı devralan Mustafa Oğuz’la geçen yıl laflıyorduk.
“Sezen’in 40’ıncı sanat yılı için konserler düzenleyeceğini” söylemişti.
“Güzel bir jest” diye düşünmüştüm ama böyle güzellikte ve derinlikte bir dinleti/gösteri beklemiyordum açıkçası.
Sezen’e Cüneyt Özdemir’in yönetmenliğiyle birlikte ikisi müthiş bir “hediye” gerçekleştirmişler.
Sezen’li zamanlar arkadaki barkovizyonda akarken Sezen de zamanın ruhunu yansıtan hepsi de kendisinin olan şarkılarını yansıtıyordu. Duygu yüklüydü.
Bir ara teknik ekibe “Işıkları yakın” diye seslendi.
Onu dinlemeye gelenlerin yüzlerini görmek istemiş olmalı.
BAYRAMI- NIZI yürekten kutluyorum.
Bugün aldığım “bayram tebriklerinden” söz ederek başlayayım.
Çoğunluk “İyi bayramlar” dedi.
Daha eski nesillerden Nişantaşı’nda karşılaştıklarım “Bayramınızı tebrik ederim” söylemini tercih ettiler.
Bir de “zamanın ruhuna” göre “güncellenmiş” iki tür söylem var.
Birincisi...
“Bayramın mübarek olsun.”
Ve diğer “zamanın ruhu güncellemesi...”
Başbakan Davut-oğlu’nun “CHP ile daha ilerideyiz” açıklamasına dayanarak yazıyorum.
AK Parti - CHP arasında “Büyük Koalisyon” kurulursa öngörülen bakanlık sayısı 30’muş.
Hatta...
“AK Parti için 20+1... CHP için de 10+1” formülüyle bu sayı 32’ye çıkabilecekmiş.
Bu durumda bakanlıklara bağlı kurumlar ve bakanlık görev tanımları yeniden belirlenecek.
Türkiye’nin ihtiyacı olan ciddi ve kalıcı bir koalisyon kurulacaksa “3 büyük sorun” yeniden düzenlenmeli.
......................
BİRİNCİSİ “KÜRT SORUNU...”
Koalisyon Hükümeti kuruluşu için bir referans “John Nash” yaklaşımı olabilir.
Prof. John Nash’ın “Kazan Kazan (Vin Vin)” teorisi Nobel ödüllüdür.
Her iki tarafın da “kazanacağı” bir beraberliğin temeli bu yaklaşımla sağlam olur.
Türkçemizde de John Nash daha doğmadan bile var olan aynı kapıya çıkan şu söylemimizi hatırlayalım:
“Yok öyle hep bana, hep bana... Var bir sana, bir bana.”
Yani...
Diğer bir özdeyişimizle “nalıncı keseri gibi hep kendine yontmayacaksın.”
Ortaklık zemini böyle “kazan kazan” mantığının iyi niyet taşlarıyla döşenirse beraber yürüyüş mümkün olur.
Türkiye’de “tokalaş-mak” dediğimiz “el sıkışmanın” tarihçesi ilginçtir.
Anlatayım:
‘Savaşın kılıçlarla yapıldığı yüzyıllarda şövalyeler “konuşmak” için karşı karşıya kaldıklarında birbirlerinin ellerini tutarlardı.
Konuşmaları boyunca tokalaşmak pozisyonunda- böyle el ele kalırlardı.
Sebep...
“Ansızın ikisinden birinin sol kalçası üzerinde sallanmakta olan kılıcına el atmasını ve kınından çıkarmasını önlemekti...”
Zaman içinde bu bir geleneğe dönüştü.
Başbakan Davutoğlu koalisyon turlarından ilkini CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile başlattı.
Yağlı güreşin “peşrev” faslı bu.
Daha birbirlerinin enselerini kavramadılar.
Şimdi bu ilk turda “peşrevler” sürecek.
Pehlivanlar kollarını kalçalarına vurarak birbirinin etrafında dolanarak ısınırlarken, izleyicilere de “gövde gösterileri” yapmış olacaklar.
......................
Amaç... İzleyenlere “Türkiye’yi hükümetsiz bırakmamak adına bir koalisyon hükümetinin kurulmasında -samimi olarak- varız” havasını vermek.
Fotoğrafa bakın...
İşte başlığın yüzlerce kelimeye gerek kalmadan anlatımı. Bodrum/Yalıkavak Geriş Koyu’ndaki JW Marriott Oteli’nden günbatımı görsel şöleni bu. Yalıkavak’ın tepelerindeki villalardan, kıyıdaki otellere, yalılara, marinaya kadar “günbatımı” simgedir. Bitez-Müskebi’den (“Ortakent” adına hiç ısınamadım) yol yükselir tepeye geldiğinde arabalar sağa çekilir ve bu muhteşem manzara ile meditasyona geçilir.
Marriott Oteli’n mimarisi öyle tasarlanmış ki daha girişteki lobinin cephesini boydan boya denize açan fotoğraf gibi bir manzara.
Kıyıya kadar kat kat inişlerde manzara daha da genişliyor. Yalıkavak esintileri ile deniz kokusu kucaklıyor. Çok değil, daha uzun sayılmayacak bir süre önce Türkiye’deki turizm tesislerinin tümünün oda sayısı sadece Yunanistan’ın Rodos’taki oda sayısı kadardı.
Şimdi koyun Rodos’u bir yana yüzlerce adasıyla bütün Yunanistan’ın oda kapasitesini Türkiye performansı birkaç kez katlıyor.
Hem de yepyeni, modern ve konforlu tesislerle. Butik Oteller, pansiyonlar da cabası.
Azeri işadamı Mübariz Masimov’un Yalıkavak’ta yaptığı görkemli marinadan sonra Yalıkavak ve oradaki oteller çekim merkezi oldu.