MECLİS Başkanı seçimi sonuçlandı.
Hayırlı olsun.
MHP’nin oylama öncesi yaptığı “Geçersiz oy kullanacağız” açıklamasıyla AK Partili -eski Milli Savunma Bakanı- İsmet Yılmaz artık Meclis Başkanı.
Yılmaz, Milli Savunma gibi duyarlı bir bakanlığı sağduyuyla yönetti.
Meclis Başkanlığı’nda da bu çizgiyi sürdürmesini diliyoruz.
Seçildikten sonra Meclis’te yaptığı konuşma bu umudu veriyor.
........................
ŞİMDİ...
Demok-raside çözüm tükenmez...
9’uncu Cumhurbaşkanı merhum Demirel’in bu sözünü hatırlayarak Meclis Başkanlığı seçimine bakalım.
Ortada iki seçenek kalmış durumda.
1- Son turda en fazla oy alan iki başkan adayı yarışacak; AK Parti’nin adayı İsmet Yılmaz ve CHP’nin adayı Deniz Baykal.
Gerçi...
Anayasa’ya göre “Meclis Başkanlığı’na partiler aday gösteremezler.”
Ama...
TSK’nın Suriye’ye müdahalesi tartışılmakta.
Bu bağlamda “savaşta teknolojik devrim” için bir yazıdan alıntıları sunmakta fayda görüyorum.
Devrimin öncesine ait tanklarla, toplarla, zırhlılarla, “balistik” füzelerle -sınırlı ve derinliği olmasa da- bir silahlı müdahalenin çağın gerisinde kaldığına tanık olacaksınız.
George Friedman “SAVAŞIN GELECEĞİ - 21. Yüzyılda Güç, Teknoloji ve Amerikan Dünya Egemenliği” adlı bir kitap yazdı. (Pegasus Yayınları - Nisan 2015)
İşte oradan satırlar:
.........................
Savaş başlamadan birkaç saat önce, kıyıdan yüzlerce mil açıkta devriye görevi yapan bir savaş gemisi birkaç “Cruise” füzesi fırlattı.
Tangodan arabeske, Karadeniz türkülerinden klasik Türk müziğine kadar pek
çok “tarz albümü” çıkaran Şevval Sam’ın yeni albümü “Toprak Kokusu”...
Şevval bu albümünde Türkiye’nin tüm müzik renklerini sunuyor; “Çerkezce, Çeçence, Kürtçe, Zazaca, Ermenice, Azerice...”
Toprak Kokusu’nda 18 şarkı var. Şevval, “Bu albümü barış içinde yaşayabildiğimizi hatırlayalım diye yaptım” diyor. “Toprak bize ait değil, biz toprağa aitiz”felsefesini benimsemiş.
Şevval Sam ile Şeffaf Oda’nın sezon finalini yapıyoruz.
“Ben Denizde Bir Gemi” ile başlıyoruz.
Şevval’in güzelliği, sesi Boğaz’ın güzel köşesinde yer alan Portaxe manzarasıyla bütünleşince ortaya adeta bir klip çıkıyor.
Şevval programda mini bir “Türkiye harmanı” konseri veriyor.
Suriye’nin nüfusu -iç savaş başlamadan önce- 17 milyon dolaylarındaydı.
Bunun 2 milyondan fazlası bir süredir Türkiye’de.
Yani...
8’de 1’i.
Yani...
Her 8 Suriyeliden 1’i Türkiye de dolaşıyor.
Başka bir örnek...
Dan Brown’un “Da Vinci’nin Şifresi”nden esinlenerek Baykal’ın “şifresi” denebilecek bir “senaryo kapağı” var.
Ancak...
İçindeki sayfalar bilinmiyor ya da -henüz- yazılmamış.
Fakat...
Sanıyorum, “kafalarda” oluşmakta...
Baykal’ın önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’la baş başa görüşmeleri... Sonrasında gene baş başa CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’yla konuşmaları...
Ve...
MYK’da sert eleştirilere ve yoluna taş koyma tavırlarına karşın “Baykal’ın CHP’nin Meclis Başkan adayı” olması.
METRO-POLÜN 7 Haziran’dan hemen sonra yaptığı araştırmaya göre “seçim yenilenirse sonuçlar değişmez...”
Elbette daha seçmenin oy kararları sıcaklığını korurken “değişir” iddiaları pek de gerçekçi olamaz.
Ama...
Başkanlık divanı oluşur, Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Genel Başkanı Davutoğlu’na “yeni hükümeti kurma görevini” verir ve Davutoğlu’nun parti liderlerine turları birbirini izlerse “seçmen psikolojisi” değişmeye başlar.
Hele...
“Nafile turlar” denilen ve sonuçsuz kalan, bıktırıcı görüşmeler bu psikolojiyi daha da tetikler.
Yeni seçmenin hiç de azımsanmayacak gençlik kesimi zaten “geçmişin koalisyon hükümetleri” travmasını yaşamamış.
Hatta...
Millet-vekilleri yemin etti.
Sırada Meclis Başkanı, Başkanlık Divanı var.
Meclis Başkanı’nın kimliği, kişililiği, yasamanın görevini tam olarak ve hakkıyla yapabilmesinde önemli bir bileşendir.
Cumhur-başkanı’nın tarafsızlığı üzerinde bunca tartışma varken hiç değilse Millet Meclisi Başkanı “tarafsız başkan” ifadesini dolduracak bir isim olmalı.
....................................
Başkanlık Divanı oluştuktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan bir milletvekilini -ki parlamento geleneğimize göre bu en büyük grubu olan partinin genel başkanıdır- hükümeti kurma görevini verecek.
Çok karışık görünse de önce “olamayacakları” ayıplamak seçenekleri azaltıyor.