BAZI söylentiler duman gibidir. Ateşin varlığına işarettir.
Büyük olabilir.
Belki de hemen sönecek kadar küçük...
“Erken seçim” ya da “af” gibi söylentiler bir kere çıktı mı çoğu kez -biraz zaman alsa da- genellikle gerçekleşir.
Dumanın savruluşundan bellidir.
Dün siyaset kulislerinde dolaşan “önümüzdeki yerel seçimler için olası CHP-MHP seçim ittifakı” kıvılcımların ya da küçük bir ateşin işareti gibi algılandı.
“CHP Ankara’da MHP’nin büyükşehir adayını destekleyecek, MHP de İzmir ve İstanbul’daki CHP adaylarını...”
Meydanlar, sokaklar ısındığında gençler için “Atatürk’ün Bursa Nutku” gündeme gelir.
Atatürk’e ait olduğu uzun süre tartışılmış olan bu söylev şöyle:
........................
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır.
Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir! diye düşünecek, ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve
ÇOK yıllardır Prof. Dr. Osman Müftüoğlu tavsiyeleri, siyaset aromalı dost sohbetleri, İstanbul ve Bodrum’daki sağlıklı beslenme merkezleri, kitaplarıyla sağlık yolumu belirleyen kutup yıldızımdır. Yeni bir kazancım daha oldu.
PROF. Dr. Hüseyin Nazlıkul’u bana İzzet Çapa tanıştırdı.
Almanya’da tıp okumuş.
2 ihtisası var.
Profesör olduktan sonra bir ayağı Türkiye’de.
Ona üç-beş ayda bir görünmediğim süreçlerde kitabının sayfalarında gezinmek de keyifli.
Kitabın adı “HAYATI KEŞFET- ANTİ AGING YAŞAM KILAVUZU.”
Neden bu başlığı attım? Cevabı, yazının mesajında.
Yeni Anaysa hafife alınacak bir “fantezi” değil, Türkiye’nin huzuru ve iç barışı için zorunluktur.
Evet...
Vizyondaki 1981 Anayasası, bir askeri ihtilal yapımıdır.
32 yılda çok sayıda değişiklik yapılmış olması onu “sivil-demokratik Anayasa” kategorisine evirmez.
“Darbe” ürünüdür.
Sivil Anayasa, demokrasinin gereğidir.
MISIR‘daki darbe “İslam ve demokrasi birlikte olabilir mi” tartışmasını bir kez daha gündeme taşıdı.
“Olabilir” görüşündekiler “Türkiye modelini” örnek gösterirler.
Burada “basmakalıp” kolaycılığa dikkat.
Türkiye Cumhuriyeti “İslam devleti” değildir.
“Laik devlettir.”
Türkiye ulusunun yüzde 99’undan fazlasının “Müslüman” olması bir şeydir, “laik devlet” başka şey.
En net tanımıyla devlet ve din işleri ayrılmıştır.
MISIR‘I anlamak için Katar’dan başlayalım.
Katar Şeyhi İngiltere seyahatinde “rüya” mı gördü ki ansızın “tahtı oğluna bıraktığını” açıkladı?
Yüce gönüllülük mü?
Sanmam...
O Katar Şeyhi ki, tahta babasını devirerek çıkmıştı.
Oğluna hediye edecek göz yok onda.
“İyi saatte olsunlar” anlaşılan “tahtı oğluna devrettiğini açıkla, sen de bir süre İngiltere’de konuğumuz ol” demiş olmalılar.
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, Mısır’ın geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur’la ve Genelkurmay Başkanı Necdet Özel de, darbeyi yapan Abdülfettah el Sisi ile protokol gereği iletişim kurdular mı?
Bilemiyorum.
Ancak...
Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi böyle bir tavsiyeyi içeren kriptoyu Ankara’ya göndermiş.
Serin ve mesafeli durarak devletler arası ilişkilerde protokol asgari düzeyde de olsa uygulanır.
Daha önce Mısır yönetiminde olan Hüsnü Mübarek 30 yıllık “akut” diktatördü.
Buna rağmen Türkiye’nin Mısır devletiyle ilişkileri -inişli çıkışlı ve dalgalı da olsa- hiç kesilmeden sürmüştü.
BUGÜNLERDE dolaşan “derin fısıltılara” göre “genel seçimlerin öne alınması” seçeneği konuşulmakta.
Yerel seçimlerle, genel seçimlerin bir arada yapılması formülü ihtimaller arasında.
AK Parti adına hesapları şöyle sıralanıyor:
1Gezi olaylarıyla başlayan süreçte “erken seçimin ilanı” ortamı değiştirir.
“Nasıl olsa sandıklara daha çok var, demokratik sivil itaatsizlik gösterileriyle, diğer yüzde 50’nin iradesini ortaya koyalım” düşüncesi “siyasal irademizi sandıklara yansıtalım” seçeneğine evrilir.
2 Cumhurbaşkanı seçimine aday olmadan önce Başbakan Erdoğan kendi liderliğinde, kendi karizmasıyla genel seçimleri yapmış olur.
Numan Kurtulmuş ya da bir başkasının liderliğinde seçime gitmek mi, yoksa Erdoğan’lı bir seçim kampanyası mı?