DIŞİŞLERİ Bakanlığı’na yeni girmiş genç diplomatlara deneyimli büyükelçiler “mesleğin inceliklerini” öğretirler.
Bunlardan birinin de Araplar için olduğunu CNN yorumcusu emekli büyükelçi Yalım Eralp’ten dinledim.
“Arap işlerinde taraf olursak, biz de Arap saçına dönüşürüz” derlermiş.
Son yılların Ortadoğu çekişmelerinde Türkiye’nin “taraf” olma politikaları, genç diplomatlara verilen bu nasihati hatırlatıyor.
Başka sözler de var:
“Petrolle, kan ve kumla karılmış Ortadoğu çamur gibi kaygandır.
Ayağını kaptırdın mı çamura kayarsın, seni içine çeker.
Akıl hastanesinde bir deli elindeki kitaba dalmış saatlerdir okuyor.
Diğer deli, yanına gelmiş ve sormuş:
“Böyle dalmış ne okuyorsun, kitap güzel mi?”
Kitap okuyan deli, cevap vermiş:
“Güzel de, çok isim var, kafam karışıyor...”
Meğer okuduğu şey “kitap” değil, “şehrin telefon rehberiymiş.”
Suriye’de olanları okudukça delinin kafasını allak bullak eden “telefon rehberi” sayfalarını çevirir gibi hissediyorum kendimi.
TARİHİN yazdığı en kanlı diktatör Hitler, 1939 ve 1940 tarihlerinde “Nobel Barış Ödülü”ne aday gösterilmişti.
Ne yazık ki “beşer şaşar” vecizesi bu “trajikomik” adaylık rezaletiyle o zaman da kanıtlanmıştı.
Neden böyle bir giriş yaptım?
Cevabı aşağıda.
....................
Siyasi tartışmalara bakın.
Havada uçuşan en hafif (!) suçlama “vatan haini...”(*)
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan “Türkiye’nin 3 tarafı deniz, 3 tarafı da Kürdistan” demiş.
T24’te yayınlanan bu haber durumun fotoğrafıdır.
Coğrafya böyle...
“Kürt sorunu” içeride çözüm süreciyle yol almakta.
İstenen ve beklenen hızda değil.
Ama tüm engellere karşın bir yol haritası var.
Elbette engeller azımsanamaz.
İKSV festivallerinin en güzel gecelerinden biriydi. Klasik müzikle, cazın bir arada sunulduğu keyifli, neşeli, esprili harika bir gösteri ve dinleti.
Bizim “aşıklar taşlaması” gibi bir orkestra, bir caz dörtlüsü...
Deutsche Phılharmonie Merck Orkestrası Şefi Wolfgang Heinzel “cool” haliyle ve yumuşacık ses tonuyla anlatıyordu:
Biz klasik müzik orkestrasıyız. Ama zaman zaman caz yaparak, caz dinleyerek kendimize neşe pencereleri açarız.
Bir gece evimde caz dinliyordum.
Yan tarafta ise komşum klasik müziği ardına kadar açmıştı, Ravel’in Bolero’su.
Bir süre bir kulağımda caz; “lady” diğer kulağımda bolero...
Mısır’daki darbeye “batılılar” neden “3 maymunu” oynuyor?
“Duymadım, görmedim, söylemedim...”
Çünkü...
Batılıların, İslam dünyası, Asya, Afrika hatta Güney Amerika ülkeleri için “çifte standardı” vardır.
Yakın geçmişe kadar “b.p.o (bon pour orient)” uygulanırdı.
Anlamı...
“Doğu için iyidir...”
Gördüğünüz karikatür Fransa’nın saygın “Le Monde gazetesi”nde yayımlandı.
Manşetteki “Asker, Mısır’da İslamcıların olmadığı bir hükümet dayattı” haberine eşlik ediyor.
Mısır’ın “geçiş hükümet üyeleri ceketli kravatlı... Milli Savunma Bakanlığı’nı da üstlenmiş olan darbeci Genelkurmay Başkanı Sisi de üniformalı olarak” masanın etrafındalar.
Hükümetin dışında bırakılan “takkeli, sakallı, entarili, ayakları yemenili” Müslüman Kardeş’in ise ağzını tıkamışlar, bedenini de oturduğu sandalyeye sıkı sıkıya bağlamışlar.
Peçeli, çarşaflı bir hanım onun kulağına eğilerek “ağzını tıkadılar, zamanla alışırsın” diyor.
........................
İSTANBUL “tekin” değildir. “Sandık sürprizlerinin” şehridir.
1950 seçimleri arifesinde meydanda dalgalanan deniz gibi kalabalığı -kibirle- göstererek İsmet Paşa’ya “işte paşam İstanbul” denilmişti.
Evet, denilmişti de...
CHP sandıklarda büyük yenilgi alarak iktidardan düşmüştü.
.......................
ANAP’ın Büyükşehir Belediye Başkan adayı Bedrettin Dalan için seçimden bir gün önce kamuoyu araştırma şirketi kurmayı şöyle diyordu:
“Yarınki seçim tamamdır. Yüzde 70 oyla seçilirsiniz. Asıl bir sonraki Ankara aşamasına bakalım...”