Bu seferin komodoru Emre Ergani Nişantaşı Biber’de yakaladığı rüzgârla Ege’ye de yelken açtı.
Çeşme Hotel 7800’de bir mekân daha...
Adı “7801...”
Mutfağını, Gül Etker’e emanet etti.
İlk tadımını geride kalan hafta gene Ergani’nin işlettiği Rixos Pera’daki mekânlarından Jack Russell’de yaptık.
Sunulan lezzetlerin tanımını da aynı masayı paylaştığımız Gül Etker’den dinledik. Jack Russell eylülde açılacak... Ama...
14 yıldır cevabı kesinleşmiş olmayan ve zikzaklar çizilen sorun bir kez daha Türkiye ajandasında 1 numara.
“Abdullah Öcalan’la mı yoksa onsuz mu?”
Daha önce “TESEV Raporu” adıyla bilinen Cengiz Çandar’ın yazdığı “Dağdan iniş-PKK Nasıl Silah Bırakabilir? Kürt Sorununun Şiddetten Arındırılması” başlıklı çalışmayı burada ayrıntılı yansıtamıyorum.
Ama...
O çalışmayı son “Dağlıca baskını” ile de güncelleştiren bir yazısı Radikal’de yayımlandı.
Dikkatle okunmalı...
İşte o yazıdan bazı satırlar.
KÜRT sorununda çözüm için Başbakan Erdoğan’ın eli kuvvetli.
Düşünün ki 10 yıl boyunca Menderes’in sonra Demirel’in burnundan getiren CHP “bu sorunda” omuz veriyor.
O kadar ki...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “siyasi hayatımın sona ermesi pahasına çözümün arkasında olacağım” dedi.
Bunun tercümesi şudur:
“İç politikada oy hesapları yaparak, iktidar partisini çözüm çabalarını kullanarak açığa düşürme gibi ayak oyunları yapmayacağız.
Tam tersine...
“Kim 1 milyar lira kazanmak ister” sorusu:
“Köşk için Gül ve Erdoğan karşı karşıya gelirler mi?”
Açıkçası...
İkisi de cumhurbaşkanlığı seçimine aday olurlar mı?
Anayasa Mahkemesi’nin son kararından sonra Gül’ün eli artık daha kuvvetli.
Ak Parti kurmayları da, Köşk’e yakın isimler de bu konuda topa girmiyorlar.
Girenler ise “top çeviriyor.”
YILLAR boyu hapishaneler “depo” gibi görüldü. Tutuklular, hükümlüler birer “mal” gibiydiler!
Mahkeme kararıyla “mallar” hapishaneye...
Zamanı gelince tahliye kararı, “mallar” dışarıya...
Oysa hangi suçu işlemiş olurlarsa olsunlar onlar birer “insandır...”
Hatta...
“Bunlar insan olamaz” manşetleri atılsa bile...
O insanlar hapishaneler “insan onuruna” uygun bir yaşam ortamında cezalarını çekmelidir.
FETHULLAH Gülen hocaefendi için “gelecek/gelmeyecek” polemikleri sığ sular.
Dünya pencerelerinden başka görüntüler açayım...
Uluslararası vizyonu olanlarla hafta sonu aynı gruptaydım.
“Eldivensiz” dedikleri türde açık ve sakınmasız konuşmalar yapılıyordu.
Gruptakilerden biri Çin hükümetindeki dişli bir bakanın kendisine “bizden sonra gelen büyük nüfuslardan biri olmak yolundasınız” dediğini açıkladı.
Sanılanın aksine “her aileye en az 3 çocuk” söylemi ve “kürtaja hayır” rüzgârıyla ilgili değilmiş Çinli bakanın bu tespiti.
Ya neyi?
3 gün Basel’deydim. Dünyanın en büyük sanat fuarlarından biri olan “Art Basel”de Alp’lerin havası ve karları gibi temiz sanatla arındık.
İsviçre paranın yıkandığı ülkeydi.
“Ser” verip “sır” vermeyen bankalarıyla ünlüydü.
Mafyanın, silah tüccarlarının, uyuşturucu baronlarının, terör örgütlerinin, rüşvet yiyen siyasetçi ve bürokratların, yeni zengin Rus Oligarklarının paraları İsviçre bankalarında on yıllarca stoklandı.
Genellikle kirli paralar dev bir çamaşırhane sistemi olan İsviçre bankalarında yıkandı.
DUVARLAR YIKILINCA
KÖRLER diyarında filin tarifini yapar gibi “başkanlık sistemi” tartışmasına girişmek yanlış olur.
Görme engelli insanlarımızı kırmak değil, yanlışlığı ortaya koymaktır amacım.
Filin kulağını tutan kör “fil bir teknenin yelkenidir” dermiş.
Filin bacağını tutan bir diğer kör “fil bir sütundur” diye iddia edermiş.
Filin hortumunu tutanı “fil bir borudur”, kuyruğunu tutanı ise “fil bir yılandır” tanımını yaparmış.
Başkanlık sistemini gözü kapalı değil bilinçle yapmak gerekir.
Tartışmalar o zaman sağlıklı olabilir.