BODRUM’da iki Kocadon’un benim için ayrı yerleri vardır.
İlki, merhum Ahmet Ertegün’ün evinin yanında -neredeyse- 150-200 yıllık konak ve bahçesindeki restorandır.
Sahibi Kocadon’lardan Ahmet...
Belçikalı eşiyle birlikte mekânları bir gizli vaha gibidir.
Avrupa’dan gelen kültür bakanlarının, yazarların, modacıların (örneğin Valentino) tercihleridir.
Ahmet, Bodrumlu Gulet yelken yarışlarını da başlatmıştır.
Ayıptır söylemesi eski Gulet kaptanları yelken açmayı pek bilmezler ama aralarında yelkenle seyir hikâyeleri anlatmaya bayılırlardı.
ŞEFFAF Oda’da konuklarım Arka Sıradakiler dizisinin Gamze’si Sinem Öztürk, şarkıcı Günseli Deniz ve Emre Altuğ’a “hadi zili çalalım ve başlayalım” diyorum.
Emre Altuğ “Arka Sıradakiler” zarfı içindeki “müzik” mesajlı pası karşılıyor ve ayağa kalkıp “Zil”i söylemeye başlıyor.
Ardından da büyükler için “Masal Sevda ile Başlar...”
Emre Altuğ’un sevda masalının başlamasında katkım var.
Emre’ye bana bu konuda çok şey borçlusun dediğimde şaşırıyor.
Açıyorum:
BİR haber kanalı... Ünlü bir hukukçu... “Yargıtay’a ve Danıştay’a çok sayıda yeni daireler açılmış olmasına karşın hâlâ zaman zaman sadece 2-3 üyeyle karar alındığını” iddia ediyor.
Başka eleştirileri de oluyor.
Ve sunucu hanım söze giriyor:
“Ama... Türkiye’de güzel şeyler de oluyor!!”
Konuşma böyle noktalanıyor.
Hukukçunun iddialarıyla sunucunun söylemi arasında “ne alaka?”
Ama bu bir “resmi sözel üniforma!..”
CHP pratik değeri de olan bir öneri oluşturdu. Meclis içinde siyasi partilerden eşit sayıda temsilcilerle bir akil (bilge) adamlar komisyonu oluşsun.
Buna paralel olarak Meclis dışında da 3’er temsilciyle bir akil adamlar grubu kurulsun.
Bu ikisi koordineli olarak Kürt sorununu çözecek çalışmalar yapsın.
Kanı durdurmalıyız.
Bu böyle gidemez.
Ortak iradeyi sağlamalıyız.
Sağduyu sahibi herkes bu önemin altına imza atar.
DÜNYA medyası Türkiye’deki “kürtaj” tartışmasına odaklandı.
“Le Monde, Le Figaro, Independent, WSJ (Wall Street Journal), Washington Post, Sdney Morning Herald, Christian Post, International Business Times, Radio Netherlands, Al Arabia...”
Bunlardan bazıları ve özellikle “Le Monde”nin olayı sunuşunu saygısızca buldum.
Ancak...
Konuya objektif gazetecilikle yaklaşanlar bile Avrupa’da, Amerika’da “olumsuz” rüzgârlar esmesine neden oldular.
Çağdaş “ileri” demokrasiler, “kürtajın sınırlarını kaldırdılar ya da sınırlarını çok genişlettiler...”
Onlarla aynı liberal bakışla irade özgürlüğünü tanıyan Türkiye’de geriye dönüş işaretleri elbette dünyada ilgi çekti.
“Hukukun temelinde şu yasa maddesi vardır bir hakkın suiistimalini kanun himaye etmez.”
Başbakan Erdoğan’ın söylemleri, özellikle kürtaj suiistimaline makul sınır çizmek iradesi olarak, yasal zeminde yer bulabilir.
Ötanazinin yasak olduğu bir ülkede keyfine göre cenin ölümleri de tartışılmalı.
Sezaryenle doğum neden artıyor?
Sağlık sorunları bir yana bırakılırsa şunlar sıralanabilir.
- Anne adayları bebeklerini özellikle burç tercihlerine göre, astrolojik nedenlerle belirli bir tarihte doğurmak istiyorlar. Bunun için doktorla randevu günü ve saati kararlaştırmak moda.
- Doktorların randevu defterleri de bir neden...
Beklenen oldu... Suriye “PKK kartını” masaya sürdü.
Sınıra fareler Suriye topraklarına Kandil’den 500 PKK’lı geldi.
Bunlar “çifte görevliler.”
Öncelikle, Suriyeli Kürtlerin başkaldırı hareketine katılmasını ve destek vermesini önleyen vurucu güç olarak kullanılıyor.
Esad yönetimine hizmet veriyorlar.
Suriyeli Kürtlerden isyancılara geçiş olmasını silah zoruyla önlüyorlar.
Dışa dönük görevleri ise Türkiye’yi “destabilize” etmek.
13 Şubat 2005... Şeffaf Oda’da Sevgililer Günü... Konuklarım; Can Dündar, Günseli Kato, Pınar Altuğ.
Programın sonunda Can Dündar’dan sevgililer günü için yazdığı “Eğer”i okumasını istiyoruz.
Yayın sırasında telefonlar susmuyor... Yazıyı maille isteyenlerin, programın tekrarını talep edenlerin sayısı oldukça fazla...
Videosu internette hâlâ paylaşılıyor.
Eğer’in Şeffaf Oda boyutu böyle...
Can Dündar boyutunu da kendisinden dinleyelim: