Dini siyaset bereketi

14 Haziran 2012

İSLAM eksenli iki parti daha kuruldu. Her ikisi de Kürt kökenli seçmene yelken açacak.
AK PARTİ’nin Kürt kesiminde İslam damarından oy toplamasının önü kesilmek isteniyor olabilir.
Erbakan’ın siyaset mirasını sürdürme iddiasındaki parti ile diğer “türev parti” de hesaba katılırsa ana akım olsa da AK Parti, “yeşil sularda” yalnız değil.
Türkiye siyasetinde din rüzgârıyla oy hasadı bereketli olur.
Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri bu kural geçerlidir.
Atatürk daha Cumhuriyet’in “ilk” sayılabilecek yıllarında çok partili sisteme geçiş girişimlerini denemişti.
“Terakkiperver Parti” kurucuları arasında gerçek demokrasi isteklileri de vardı ama asıl güç Atatürk’e düşmanca duygular besleyen eski İttihatçılarda ve Atatürk devrimlerinin önünü kesmek çabasındaki din istismarcısı çarıklı erkan-ı harplerindeydi.

Yazının Devamı

Nesli tükenmekte olan

13 Haziran 2012

ALTIN Kelebekler uçuşurken biri de bizim “Şeffaf Oda”ya kondu.
8 yılda 5’inci kez.
Çalışma arka-daşlarımla birlikte keyfini paylaştık.
Ödülü alırken sahnede de söyledim:
“Nesli tükenmekte olan bir gazetecilik grubundan almış olmak” önemli.
Bu yıl Galatasaray, Yıldız, Kültür, Arel ve diğer üniversitelerinde öğrencileri tarafından Şeffaf Oda ödüllendirildi.


Yazının Devamı

Bastonsuz ama partili

12 Haziran 2012


FOTOĞRAFA bakınız... 1950-1960 arasında 10 yıl süre ile Türkiye Cumhurbaşkanı olan Celal Bayar’ın elindeki bastonun ilginizi çekeceğinizi düşünüyorum.
Bastonun başında “D” ve “P” harfleri var.
Yani...
10 yıl boyunca Türkiye’de iktidar olan “Demokrat Parti”nin baş harfleri...
Celal Bayar cumhurbaşkanıydı ama elindeki bastonun sapında “D” ve “P” harflerini işletecek, her yere bu bastonuyla gidecek kadar açık seçik partiliydi.
Böyle bir girişten sonra merhum Bayar’ı bu yüzden eleştireceğim sanılmasın.

Yazının Devamı

Madonna’nın ‘artı’ çakrası...

10 Haziran 2012

MADONNA’NIN Galatasaray Arena’daki konseri bir gösteri büyüsüydü. Her şarkıda değişen ışıklar, dekorlar, koreografi, kostümler...
Her biri klip gibi...
Stadı dolduran 10 binlerin çığlıklarına eşlik eden cep telefonlarının ateş böceği ışıltıları...
İleri teknolojinin ses ve ışık ritmik sevişmesi.
Yüksek adrenalin...
“Madonna’nın konseri” söylemini aşan “Madonna gösterisi” demek daha doğru olur.

Yazının Devamı

Video demokrasisi

9 Haziran 2012

TAHA Akyol’un Hürriyet’teki yazısında “video demokrasisi” tanımlanıyordu.
“Derinliği olmayan ve duygu yüklü bilgiyle, tutkuları ve öfkeleri kabartan, çözme yeteneğinin ötesinde sorunları -ısıtan- ve imajlarla besleyen video demokrasisi...”
TV yayıncılığı da bir bakıma böyledir.
Fazla derine gitmeden akıp giden görüntü kareleri reytingi hormonlar.
Taha Akyol yazısının bütününde bu durumu güzel açmış ve “video demokrasisi” deyiminin kullanıldığı “Anayasa Mühendisliği” adlı kitaba gönderme yapmış.
Giovanni Sortori’nin yazdığı ve Prof. Ergun Özbudun’un Türkçeye kazandırdığı bu kitap ne yazık ki kitapçılarda yok.

Yazının Devamı

Demokrasi’nin sadakat müzesi

8 Haziran 2012

9’UNCU Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e TBMM’de kurulan komisyon ziyareti beni 1980’li ilk yıllara götürdü.
Zaman tünelinden hafıza izlenimlerimi sunayım.
12 Eylül ihtilalinden sonraydı.
Demirel askerlerin gönderdiği sürgünden yeni dönmüştü.
Ankara Güniz Sokak’taki evinin çalışma katındaydık.
Yan pencereden parmağıyla az ötedeki askeri jeep’i göstermişti.
Burada 24 saat bir jeep bekliyor.

Yazının Devamı

Öcalan bana ne demişti?

7 Haziran 2012

ÇOK yıllar önce Abdullah Öcalan’la Bekaa vadisindeki PKK kampında konuşmuştum.
Söylediklerinden ikisi hafızama siyah puntolarla kayıtlıdır.
“-Kürtçeyi çok az bilirim. Türkçe düşünürüm. Türkçe konuşur ve yazarım.
-Kürt milletine yüzyıllardır EVET duruşunda oldukları için tepkiliyim. Onlara HAYIR aşılamaya çalışıyorum.”
......................
Kürtçeyi bilmemesi doğal.
“Ana baba Kürt” değil.

Yazının Devamı

Ekmek ve hürriyet

6 Haziran 2012

YAKIN siyaset hafızasına “one munite” diye kayıt düşülen olayda Başbakan Erdoğan “daha da gelmem Davos’a” demişti. Dün TV’lerde konuşan bakanlar bu konuyu hatırlatan muhabirlere “ama bakın Davos buraya geldi” cevabını veriyorlardı.
Başbakan Erdoğan o resti çektikten sonra Davos konferanslarının “patronu” Ankara’ya gitmiş.
Erdoğan’a “biz size gelmeye kararlıyız. Davos İstanbul’u çok daha kapsamlı düzenleyeceğiz” demiş.
Bunlar belki ilk bakışta protokoler nezaket sözleri gibi görülebilir.

TÜRKİYE BÜYÜK VAHA

ANCAK...

Yazının Devamı